"Esra,sana uyup buraya geldiğime inanamıyorum." Dedi Buse kornaya geçirip.
"Boş konuşma!...Sanki her gün geliyormuşuz gibi konuşuyorsun.Sen hiç ömrü hayatında böyle bir güzellik gördün mü,tabi ki hayır!"
Arabanın iç dizaynını gözlerimden parıltılar saçarak inceliyordum.Tavanından,koltuk döşemelerine kadar her şey el emeği göz nuruydu.İnsan bakmaya kıyamıyordu.
"Arabalardan nefret ediyorum!...Bu sabah kalktığımda senden gelen telefonla mutlu olmuştum ancak şu anda sinir krizi geçiriyorum.Hafta sonumuzu bu şekilde heba ettiğine inanamıyorum.Oysa ki biraz olsun normalleştiğini düşünmüştüm.Ama sen,hadi kalk gidiyoruz dediğinde ne bileyim bir alışveriş merkezine ya da sinemaya ya da onlarda olmadı hiç değilse bi' kafede kahve içeriz sandım ama bir araba...hem de bir spor araba fuarına geleceğimizi değil!" Dedi Buse delirerek kornaya bir daha çaktı.
"Kızım sen ne yapıyorsun ya?...Çek elini,kıracaksın şimdi!"
"Konuşma benimle!" dedi Buse ona dokunmama izin vermeden geri çekildi.
"Benim spor arabalarına olan tutkumun nasıl bir fantastik boyutta olduğunu en iyi sen biliyorsun.Eğer,söyleseydim hayatta gelmezdin.Ayrıca bu fuar senede bir kere yapılıyor kaçıracağımı düşünmen saçmalık!...Hastasıyım bu arabaların,sevinçten delireceğim şimdi ya!" dedim sırıtarak.
"Gerçi sen hep böyle manyaktın.Beni kandırdığın için değil esas kendime kızıyorum ben.Hatırlıyorum da Tanıştığımız ilk günde manyaktın,şimdi de manyaksın değişen bir şey yok.O gün Türkiye'den Seul'e giden uçakta yan yana koltuklara düşmüştük.Uçağa son anda yetişmiş,herkes sanki assolist gibi bütün gözlerini üzerime kilitlemişti.Senin yanındaki koltuğa geçmek için müsaade istemiştim fakat sen yine o spor dergisinden başını kaldırıp yüzüme bile bakmadan yer vermiştin. Seyahatin yarısında bile ilk muhabbetimiz de arabalar olmuştu.Sen acıkıp, çantandan yiyecek bir şeyler ararken o arada benim gözüm de bir ara dergine kaymıştı.Sen de bunu hemen fark ederek;'Merhaba,arabalardan hoşlanır mısın?'demiştin.Hayır dememe fırsat bile vermemiştin.Sadece bir anlığına ya..bir anlığına gözüm takılmıştı.Hay,bakmaz olaydım!...1 saat boyunca susmak bilmeden beynimi yemiştin!..O zaman,ne uyuz,diye düşünmüştüm."
"Sensin o uyuz!...O zamanı hatırlıyorum,benden hiç hoşlanmamıştın.Ben de inadına konuşmaya devam etmiştim.Hahaha...."
"Sen...sen...Neyse,sinirlenip kavga çıkarmayacağım,bugün saçımı yeni yaptırdım,yoksa elimde kalmıştın." Dedi Buse,kendine hakim olmaya çalıştı ve:
"Senin bu manyaklığını artık kabul ettim hiçbir sorunum yok,bir şey demiyorum ama en azından ...birazcık...birazcık normal ol ya!...Şu Araba sevdasından bi' vazgeç artık!..Git şu saçlarını bi' tara,şu kılık kıyafetini değiştir;hep şu spor kıyafetini giyiyorsun.Üstünde eskidiler!...Ne bileyim bir ruj sür!...Seni kurtaran sadece o gözlerin!...O mavimsi yeşil gözlerin de olmasa yüzüne bakılmaz yeminle!"
"Normal olmak isteyen kim ya!..Ben böyle mutluyum karışma bana!..Hem ben doğallıktan yanayım canım.O neymiş o!...Rujmuş,makyajmış..böh!Ayrıcabenim saçlarım doğuştan fönlü,tarak da neymiş?...dedikten sonra Buse'nin kulağına eğilip:
"Biliyor musun,ben hala o uçakta okuduğum dergiyi saklıyorum." Dedim gülerek.
"Pes yani pes be!...Senden adam olmaz !..Boşa nefesimi tüketiyorum sana.Ay daraldım,bezdim vallahi!" diye Buse yaka silkince yine gülerek karşılık vermiştim.
Seul'e geldiğimizden bu yana ilk defa bu kadar mutluydum.Tatil yapmak için geldiğim bu ülkede iş bulup, kalıcı olmak aklımın ucundan bile geçmeyecek bir düşünceydi.Üst düzey yabancı dilim sayesinde bütün hayatım değişmişti.Bir gün kaldığım otelde yemek yerken sıkıntıdan internette dolanıyordum. Tesadüf eseri Seul'ün ileri gelen whanQ finans şirketi tam da benim gibi uygun bir çalışan aradıklarını okuyunca hemen balıklama atlamıştım.
Yaptığım İş görüşmesi de olumlu geçince her şey çorap söküğü gibi ardı ardına birbirini kovalamıştı.Üstüne de Buse'yi orada çalışan olarak görmek büyük bir sürpriz olmuştu.Hele de o uçak faciasından sonra tekrar aynı ortamda karşılaşmak kaderin bir cilvesi olsa gerekti.O da aynı benim gibi insan kaynakları departmanında çalışıyordu.O benim aksime üniversite okumak için gelmişti.Okul bitince de Seul'de kalmaya karar vermiş,iki senedir burada yaşıyordu.Ve böylelikle Günler geçtikçe birbirimizi daha iyi tanıyıp kısa sürede iyi birer arkadaş olmuştuk.İşte tam 1 senedir birlikte,bu şirkette tatlı ekşi anılarla birbirimizi anlamaya çalışarak hayata karşı yuvarlanıp gidiyorduk.
"Of,Esra ya!...Koşma ayağımda topuklu var,beni bekle!..Arabaların bir yere kaçtığı yok,sakin ol biraz!" diyerek Buse'de ayağında topukluyla Esra'nın peşinden koşturdu.
" Koş buse,sallanma!...Şu Formula arabasını görüyor musun?..Muhteşem bir şey bu ya?..Hep bunlardan birine sahip olmak istemişimdir." Diyerek bir arabaya bir arkada kalan buse'ye dönüp dönüp konuşuyordum. Buse,Esra'nın heyecandan etrafına bakmadan koşturduğu için 'Çevrene bak aptal' diye düşünüp,gözlerindeki korkuyla kafasını oynatıp:
"Esra,dikkat et!..Önüne bak!" dedi panikle.
Ben ise ne dediğini anlamayıp:
"Ne diyorsun ya?" diye bağırıp gittiğim yola tekrar başımı çevirdiğimde artık her şey için çok geçti.
BÖLÜM SONU.^^
^^♡♡♡♡☆☆☆^^ Not: bu hikaye watpadde 'kibirli kalp' olarak 9 bölüm öndedir.Okumak isteyenlerin desteklerini bekliyorum❤️❤️
Hikayeyi beğendiyseniz takip edebilirsiniz.Yorum ve beğeni yapmayı unutmayınız.Yeni bölümlerde görüşürüz❤ İnstagram/fullhdhikayeoku
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.