[Bu bölümü, içeriği atmamda yardım eden 'Pied Piper' ve 'Manga-tr' ekibine ve elbette seriyi bana öneren 'Çaklıtlı omlete' ithaf ediyorum. Teşekkürler ^^]
BÖLÜM 1
Maristella Janice La Bellafleur.
İmparatorluğun 525. yılında Kont Bellafleur'un en büyük kızı olarak doğdu.
545 yılında, Leydi Dorothea'nın nedimesi olarak saraya girdi.
547 yılında, Veliaht Prenses'e suikast girişiminde suçlu bulunduğunda ölüm cezasına çarptırıldı.
Zavallı Maristella'nın 22 yıllık hayatı bu üç olayla özetlenebilir. Kitabı kapattım.
"Maristella. Bu kız kibar ya da aptal mı?" Hoşnutsuz bir sesle mırıldandım.
Maristella, yeni bitirdiğim " Benim Dorothea'm " romanında bir destekleyici karakterdi. Tahmin edebileceğiniz gibi, romanın baş kahramanı Dorothea'ydı, Maristella değil. Yine de kendimi garip bir şekilde ikinci kıza bağlı olarak buldum. Maristella en yakın arkadaşını -ya da öyle olduğunu düşündüğü kişiyi- , Dorothea'yı destekledi, sadece ihanetten ölmek için.Başlangıçta Veliaht Prensesi öldürmek için komplo kuran ve ölüme mahkum olan kişi Dorothea'nın kendisiydi.
Yazar Dorothea'nın hareketlerini haklı gösterdi ama benim bakış açımdan, Dorothea kendi başarısı için arkadaşı Maristella’yı kullanan kötü karakterden fazlası değil. Dorothea, Maristella'ya son anlarında sessizce ölmesini söylediğinde kitabı neredeyse parçalara ayırdım. Onu böyle kullandığına inanamadım!
Yazarın yerinde olsaydım, nazik ve zeki Maristella'yı ana karakter gibi yazardım. Nezaketi dışında, oldukça zekiydi. Aptal olan Dorothea'ydı. Kısacası, Maristella zeki aziz, Dorothea ise aptal kötü kadındı. Dorothea ne zaman bir krizin içinde olsa, Maristella her zaman onu korudu ve Dorothea her zaman kabul etti. Arkadaşlık ismi altında.
Sonra iyi Maristella tekrar Dorothea'yı kurtardı. Ah, ne kadar sinir bozucu. Bu koşullar altında, Dorothea'nın mutlu sonu bana trajik bir şey gibi göründü. Eğer Maristella'nın yerinde olsaydım, Dorothea tarafından ezilmeme asla izin vermezdim. Arkadaşını kullanmayı denediği için kafasının arkasındaki kötü kadını vururdum!
***
… Düşündüğüm son şey buydu.
“Leydi Marie!”
Gözlerimi kırpıştırarak açtım ve canlı bir ifadeyle bana bakan kadına baktım. Göğsüne dökülen kalın, kızıl-kahve renginde saçları vardı ve bana 'Leydi Marie' diye seslenmeye devam etti. Gerçek ismim 'Oh Mari' idi, buna rağmen hayatım boyunca asla 'Leydi Marie' olarak adlandırılmadım.
Kızıl-kahve saçlı kadına boş boş bakmaya başladım.
"Bugün Leydi Dorothea ile buluşmanız gerekiyor. Geç kalacaksınız!" dedi kadın.
Leydi Dorothea. Bu kelime kazma gibi kazındı kulağıma.
"Doro… thea?" Aptalca konuştum. "Dorothea Demir Mill Cornohen?"
"İmparatorlukta ismi Dorothea olan başka Leydi var mı?"
Aman Tanrım. Yüzümden tamamen şaşkınlık dolu bir bakış geçti. Sonra belki…
"Adın ne?" diye kadına sordum.
"Ben?" kadın cevap verdi, yabancılar tarafından büyütülmüşüm gibi baktı bana. "İsmimi unuttunuz mu?"
"Florinda." Titreyen bir sesle ağzımdan bu isim çıktı. Eğer doğru hatılıyorsam… "Florinda, değil mi?"
"Ah, Leydim. Zaten biliyorsanız neden soruyorsunuz?" dedi Florinda.
Evet. Florinda, Maristella'nın hizmetçisiydi. Beceriksizce güldüm ve belime gelen uzun siyah saçlarıma dokundum.
'Bu nasıl olabilir?'
Sanki Maristella olmuştum. Uykuya dalmadan önce hatırladığım son şey o kitaptı. Eğer ben Maristella olsaydım, söz konusu Dorothea olduğunda saf olmayacağımı düşünmüştüm. Ama bunun gerçek olacağını düşünmüyordum.
Şaşkın bir ifadeyle yatmaya devam ettim, Florinda'nın siniri daha da arttı.
"Leydim, geç kalacaksınız!"
Tekrar ayıldım. "Nereye gitmeliyim?" diye yavaşça sordum.
"Leydi Dorothea ile Trakos köşkündeki çay partisine gitmelisiniz."
Florinda beni sabırsızlıkla yataktan çıkardı, köşkün diğer hizmetçileri ile hazırlanmamda yardım etti. Yıkanma, giyinme, makyaj… Bir oyuncak bebek gibi kendimi hizmetçilere bıraktım. Şimdiye kadar, bana ne olduğunu tam anlayamamıştım.
Burada ne oluyordu? Bu yaşadığımın gerçek olduğuna inanamıyorum, hatta kendi gözlerimle görmeme rağmen. Tüm bunlar bir rüya gibi.
"Bitti, Leydim. Çok güzel görünüyorsunuz."
"Gerçekten çok güzelsiniz, Leydi Marie. Güzelliğiniz her geçen gün artıyor."
Ama hizmetçilerin cömert övgüleri beni etkilemedi. Florinda beni boy anasının önüne çekti ve hemen kendimi gördüm, bir kahkaha attım.
“Ahahaha.”
Aynadaki yansımam kesinlikle romandaki tanıma uyuyordu. Uzun, parlak siyah saçlar belime dökülüyordu, ve gözlerim nar çektirdiği mücevheri gibi parıldıyordu. Küçük, yumurta şeklinde yüzüm ve soluk tenimle, kasvetli bir soğuk güzelliği hatırlattım.
Şimdi aniden gerçek hissettirdi. Maristella'nın bedenindeydim. Nazikçe yanağıma dokundum, başka bir hizmetçi odaya geldi.
Gözlerimi aynadan çektim ve odanın dışına yürüdüm. Maristella'nın yatak odası ikinci kattaydı, bu yüzden dışarı çıkmak için alt kata inmek zorundaydım. Aşağıya inerken topuklarım geri geri gidiyordu, ön kapıdan dışarı çıktım.
“Marie!”
Romanda, Dorothea'nın sesinin şarkı söyleyen bir bülbül kadar sevimli olduğu söylenmişti. Bu yüzden arabanın önünde parlak bir şekilde gülümseyen kızıl saçlı kadının Dorothea olduğunu biliyordum.
"Hadi ama, Marie. Geç kalacağız!" Dorothea cıvıldadı.
Ama ben onun bana gülümsediği gibi gülümseyemiyordum. Denedikçe daha çok sertleşiyordu ağzım. Sebebini biliyordum. Ondan nefret ettiğim içindi. İyi Maristella'dan fayda sağladı ve onu acı içindeyken tek etti.
“…”
Yüz ifademi kontrol edemedim, dudaklarımı bastırdım ve Dorothea'nın durduğu arabaya doğru yürüdüm. Yaklaştığımda, iznimi sormadan aniden bana sarıldı. Ani hareketi yüzünden dondum.
"Ne kadar beklediğimi biliyor musun?" Sevimli bir sesle surat astı. "Seni sonsuza kadar bekledim!"
“…”
Bundan şüpheliydim; Dorothea'nın arabası, tam ön kapıya doğru giderken gelmişti. Boş ifade hala yüzümdeydi ve Dorothea, beni saran kollarını indirdi.
Hala çok uyanık hissetmiyordum. Tüm mantığa karşı, aniden bu hikayenin içine sürüklenmiştim ve bu kadın kucaklanmayı bekliyordu. Bir insanın ne kadar iyi adapte olabilmesi önemli değildi, bu durumda kimse çabucak ayak uyduramazdı.
"Kurdeleyi benim için bağla!" Coşkuyla istedi. "Yoksa çözülebilir."
Sözleri, durumun tüm farkındalığıyla beni sarstı. Şimdi önümde duran Dorothea, Maristella'ya oyuncakmış gibi davranan nankör kadındı. Sonuçta Dorothea onu ele verecekti ve onu öldürecekti. Maristella'ya bir arkadaş gibi davranmak yerine, Dorothea ona bir bir hizmetçi gibi davrandı, bir kurdeleyi bağlamasını emrederek ona kolayca ulaşabiliyordu.
Kafamın arkasında kızgın bir ısı süründü. Dorothea, ben bu kitabın içine girmeden önce bile Maristella'ya saygısızlık yapıyordu. Ayağımı büktüm ve gizlice ayakkabımdaki kırmızı kurdeleyi çözdüm.
"Dorothea," Arkadaş canlısı bir tonda konuştum. "Benden senin için kurdeleni bağlamamı istiyorsun?" Ona parlak bir gülümseme verdim. "Tamam. Senin için bağlayacağım." Kurdeleyi istediği zaman kolayca bağlayabilirdim. Ama bir şartla.
"İlk önce ayakkabımın kurdelesini bağla." dedim.
~~~BÖLÜM SONU~~~
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar
*Not: Yorum Yazmadan Önce;
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.