[Seviye atladın.] [Bir kutsama aldın. Tüm güçsüzleştirme etkileri kayboldu, dayanıklılığın ve büyü gücün tamamen doldu.] [10. Seviyeye ulaştın. Eğitim Zindanında artık canavarlar görünmeyecek.]
Hyrkan seviye atlama bildirimini aldığı sırada, İskelet Savaşçısı uzun kemikten kılıcını Kömür Kaplanının vücudundan çıkarırken kafasını ona doğru çevirmişti. Kemikten kılıcın ucu keskin ve ürkütücüydü, kemik kılıcı tutan İskelet Savaşçısı daha da göz korkutucuydu. Gerçekten soğukkanlı bir savaşçıyı andırıyordu. Bu sahneyi izleyen Hyrkan çenesini ovuşturdu. ’10. seviye oldum ama…’ Hyrkan’ın WarLord’a başlamasından bu yana 5 gün geçti ve şimdi Eğitim Zindanında mümkün olan en yüksek seviyeye ulaştı. Yavaş bir tempo değildi. Sıralama oyuncularının çoğuyla kıyaslanabilirdi, ortalama oyunculardan daha hızlıydı. Ancak aktif ve yetenekli oyunculara kıyasla hâlâ cok yavaştı. Günlerinin çoğunu Warlord’da geçiren yetenekli oyuncular, 10 seviyeye 4 günde ulaşabiliyordu. Hatta sıralama oyuncularında, daha yetenkli olan bazı kişiler bunu 3 gün içinde yapabilirdi. Onlara kıyasla, Hyrkan’ın seviye atlama hızı çok yavaştı. ‘Düşündüğümden daha uzun sürdü.’ Geçmişe dönmeden önce, Hyrkan 3 günde 10 seviyeye çıkmıştı. Bundan dolayı Hyrkan, Warlord oynayarak yaşamını sürdürmeye cesurca karar verebilmişti. Yetenekli olabileceğini düşünerek kumar oynamıştı. Her durumda, onun beklentisinden daha uzun sürdü.
Ancak, Hyrkan memnun bir gülümseme takınmıştı, kızgın değildi ya da hayal kırıklığına uğramamıştı. “Yine de zaman yatırımıma değdi.” Onun kazancı büyüktü. İskelet Savaşçısı’nın Savaş AI’si gerçekten çok yüksekti. Kişisel antrenmanı ile onu eğitmişti ve şimdi sıradan oyunculardan daha iyi dövüşebiliyordu. Dahası vardı. ‘Bu düşündüğümden çok daha iyi.’ İskelet Savaşçıları, oyunculara karşı mutlak bir avantaja sahipti. Ölüm cezası yoktu! Eğer hasar alırlarsa, efendilerinin büyü gücünü kullanarak kendilerini eski durumlarına getirebilirlerdi. Tamamen yok edildilerse, tekrar çağırılmaları gerekiyordu. Bu durumda, iskelet kölesinin 30 dakikalık bir bekleme süresi vardı. Bir İskelet Savaşçısı 30 dakika boyunca dövüştükten sonra öldüyse, hemen o anda çağrılabilirdi. Başka bir deyişle, İskelet Savaşçıları ölüm korkusu olmadan savaşabilecekti. Bu büyük bir avantajdı. WarLord’nun en büyük riski ölümdü. Sonuç olarak, tüm savaşlar ölüm sayısını mümkün olduğunca düşürmek üzere planlandı. Tabii ki, zaman zaman birinin hayatından vazgeçmek gerekliydi. Bir oyundu; bu nedenle, birinin hayatını kaybetme riski en zor olan şey değildi. Fakat İskelet Savaşçıları için bu ölüm riski hemen hemen hiç yoktu. Ancak, Hyrkan’ın İskelet Savaşçıları hakkında en çekici bulduğu şey; bu değildi. ‘En iyi yanı, bana ihanet etmeleri hakkında endişelenmeme gerek olmaması.’ İskeletler efendilerine ihanet edemezdi. Hyrkan’ın iskelet savaşçısı ile olan antremanı dayak ve istismardan oluşuyordu. Buna rağmen, İskelet Savaşçısı hiçbir zaman bir kere olsun bir karşı saldırıda bulunmadı. Durum ne olursa olsun, efendisine mutlak bir sadakat gösterdi. Sadece efendisi tehdit edildiğinde dişlerini gösterdi. Bu beklenen şeydi. Al’nin etkisiydi. Fakat ilk elden deneyimledikten sonra Hyrkan, İskelet Savaşçısını soylu bulduğu noktaya kadar yakınlık kurduğunu farketti. “Öyle dövülseydim, çok uzun zaman önce boğazıma bir bıçak saplardım.” Eğer Hyrkan İskelet Savaşçısına yaptığı gibi bir muamele görseydi, öfkelenmeye başlaması bir gün sürmezdi. Her durumda, Hyrkan İskelet Savaşçısını tatmin edici buluyordu. Kendisinin bu tür İskelet Savaşçılarının yirmiden fazlasını kontrol ettiğini hayal ederek, çok sevindi. Ancak şu anda, Hyrkan’ın hayal kurmanın tadını çıkarmak için vakti yoktu. ‘Şimdi sorun şu, istatistik puanlarımı nasıl dağıtacağım.’ Şimdi seviye 10’du, yani Eğitim Zindanından bal emmeye devam edemiyordu. Rekabet ve şiddet dolu alanlara gitmesi gerekiyordu. Tabii ki, savaşmaktan hiç korkmuyordu. Gerçekte, Hyrkan kendisi bıçaklanmadan önce diğerinin sırtından bıçaklayan bir tipti. Geçmişe dönmeden önce sırtına kocaman bir bıçak yemişti, ama bu ihanet yüzündendi. Genellikle, Hyrkan körü körüne bağlanacak ya da kandırılacak bir tip değildi. Sorun şimdi gideceği yöndü. Hyrkan, büyücüler hakkında oldukça büyük miktarda veri topladı. Hatta Helgen’e e-postayla sorular gönderdi. Topladığı bilgilere göre, Warlord’da iki tip kara büyücü vardı.
‘Standart yapıdan mı gitmeli miyim?’ En tipik olanı Çağırıcı Necromancer’dı. Seviye atladıktan sonra, dağılım için 5 istatistik puanı veriliyordu. Çağırıcı Necromancerlar, 4 puanını, hatta bazen 5’ini de büyü gücüne verirdi. Sebep basitti. Mana toplamak çok fazla büyü gücü gerektiriyordu. 1 tane çağrı için büyük miktarda mana gerekirken, daha fazla çağrı çağırmakta gerekiyordu. Yeterince büyü gücü olmadan yapamayan bir sınıftı. Bu, Warlord’un en temsili büyücüsüydü. Ancak son zamanlarda, Helgen tarafından yayımlanan üst düzey bilgiler sayesinde yeni bir trend vardı. ‘Patlama yönünde mi gitsem?’ Patlama necromancerlar son zamanlarda çok popülerdi. Bu büyüler, büyücünün sahip olduğu patlama büyüsüne benziyordu. Golem Patlaması gibi şeyler vardı, ama patlama büyücüsünün mevcudun dikkatini çekmesinin nedeni, kitlesel patlamaların mümkün olmasıydı. Çok fazla zaman harcanmasını gerektiriyordu, ancak cesetlerin, iskeletlerin ve golemlerin kitlesel patlamalarının gücü aynı seviyedeki büyücülerin yapabileceklerinin ötesine geçiyordu. Ancak bir patlama büyücüsü olmak için, tüm istatistik puanlarını zekaya vermek gerekiyordu. Hyrkan seçeneklerini dikkatlice değerlendirmek zorundaydı. Yalnız baskınlar için güçlü, tek vuruşluk bir harekete ihtiyacı olduğunu biliyordu. Mayınlar sadece aynı boyda birine karşı çalışırdı. Çoğu baskın patronunun büyük bedenleri göz önüne alındığında, büyük olasılıkla patronlar onları patlaman önce öldürecekti. “Ölüm büyücüsü de var.” Ölüm büyücüsü şu anda bilinmiyordu. Necromancer’ların vücut modifikasyonu yetenek ağacından gidiyordu ve bu necromancerlar tüm istatistikleri dayanıklılığa verirdi. Ölüm büyücüsü, Yaşam kaynağı adlı seviye 140 yeteneği sayesinde ortaya çıkıyordu. Bu beceri kullanıcının bir liç olmasını sağlıyordu. Vücudun aldığı zarar ne olursa olsun, yaşam kaynağı güvende olduğu sürece liçler ölmezdi. Tabii ki, aslında ölümsüz değillerdi. Yaşam kaynağının doğrudan zarar almasından kaçındıkları sürece, dayanıklılıklarında 10 kata kadar artış görülebiliyordu. Bu Yaşam Kaynağı yeteneği altında çeşitli, düşük rütbeli vücut modifikasyonu ve yenilenme becerileri vardı. Bu onların mükemmel tanklar olmalarını sağladı. Daha verimli tanklar arayan loncaların sonucuydu. Bunlar, Hyrkan’ın bildiği üç tip büyücüydü. Ancak Hyrkan bu üçünden birine karar veremedi. Kararsız olduğundan değildi. ‘Bu yeterli değil.’ Sadece bu üçünün beklentilerini karşılayamadığındandı. Hiçbiri aklındaki görüntüye uymuyordu. Ancak, seçmesi gerekiyorsa, Rich Liç’in yaptığı gibi standart yapıya giderdi. Başka seçenek yoktu. Fakat İskelet Savaşçısının savaş yeteneklerine bakarken, Hyrkan fikrini değiştirdi. ‘İlk avunma sonra saldırı’ yöntemiyle, çağrının zarar görmesinden başka seçeneği yoktu.’ Ancak eğer çağrısı yeterince çok saldırıdan kaçınabildiyse, alınan hasar olmazdı. Büyü gücüne daha az puan vermesi iyi olurdu. En azından teoride. Bu teoriyi yürürlüğe koymak için, İskelet Savaşçılarının izleyebileceği bir öğretmen veya rol modelinin olması gerekiyordu. İskelet savaşçıların süngerimsi savaş AI’sini dolduracak biri olmalıydı. Bu rol model olarak kim ortaya çıkabilirdi? Açıkçası, bu Hyrkan’dı. Hyrkan kendinden emindi. Kimse onun kadar iyi savaşamazdı. Aynı seviye, istatistikler bve eşyaları varken göz önüne alındığında, herkese karşı zafer kazanableceğine güveniyordu. Böylece hiç kimse Hyrkan’dan daha iyi bir öğretmen değildi. Ve sorun buydu. ‘İskelet Savaşçıları şu anki istatistiklerim nedeniyle saldırılarımı atlatamıyorlar. Bir dahakine, yumruklarım çok yavaş kalacak. ‘ Şimdi Hyrkan’ın İskelet Savaşçısına dövüşmeyi öğretme derecesi buydu. İskelet Savaşçısı gelişme gösterdikçe, ona el ele dövüşmeyle nasıl savaşacağını öğretmek neredeyse imkansızdı. Onlara sonuna kadar öğretebilmek için Hyrkan’ın güce yatırım yapması gerekiyordu. Ama bunu yapacak olsaydı, karakteri tam bir karmaşa içinde olurdu. Hyrkan geçmişe dönmeden önce, bütün puanlarını güce yatırmıştı. Bunun nedeni bir kılıç ustası olmasıydı. Aynı istatistiklerle, kılıç ustaları buff’lar alıp yeteneklerini sürekli kullandıktan sonra, beklenen sonucun 10 katını kolayca gerçekleştirebilirdiler. Büyücüler de benzer bir beceriye sahipti. Büyü gücünü kullanarak savaş potansiyellerini en üst düzeye çıkarmak için büyülü kılıç kullanan bir sınıf vardı. Bunun için, bazı büyücüler istatistik puanlarını güç ve dayanıklılığa yatırdılar. Kara büyücüler de farklı değildi. Sihirli güçlerini kullanarak yakın dövüşte savaşmalarına izin veren bir beceri vardı. Buna rağmen kılıç ustaları kadar güçlü değildiler. En önemlisi, bu tür bir istatistik dağılımı, güce ve büyü gücüne yatırım yapılması durumunda bir kargaşaya yol açıyordu. Aynı zamanda, bu çeşitli yetenek ağaçlarına gitmeyi zorunlu kılıyordu. ‘Bu kötü bir şey değil.’ Fakat hedef buysa, beyaz büyüyü seçmek ve tüm element büyülerini zirveye çıkarmak daha iyiydi. Tabii ki, bunun gibi bir karışıklık da popüler olabilirdi. Ama en azından, daha önce kimsenin basmadığı bir yoldu. Yol yarıda kesilebilir veya çıkmaza girebilirdi. Durum böyle olsaydı, bu sonu olurdu. Bu yola girdikten sonra dönmenin bir yolu yoktu. Muhtemelen hayatını yenilemek için başka bir şansı da olmazdı. ‘Bunun üzerinde uzun süre oyalanamam.’ Hyrkan gözlerini kapattı. Ne seçerse seçsin, pişmanlık kaçınılmazdı. Sorun, hangi yolun daha az pişmanlığa yol açacağıydı. ‘Rich Liç solo baskın yapmayı başarabildi, ancak oyunda çok para harcadıktan sonra bile, en iyisi olamadı.’ Bir uçurumdan düşmek onun kaderi olsaydı, o zaman en azından vücudunu daha alçaktan aşşağıya atmak daha iyi olurdu. ‘Oyun oynamak, iyi yapabildiğim tek şey. Oyunlarda bile cesaretli olamıyorsam, tüm hayatım bir şaka olurdu. ‘ Hyrkan saatini kontrol etti ve statünün hologram penceresini açtı. Hologram penceresine bakarken gülümsüyordu. “Tam güç büyücü! Ne olay ama, En azından iyi bir clickbait olacak. ” (ÇN: Clickbait, video başlığı yada küçük resminin içerikle alakasız olup videoyu izlemeye teşvik etmesine denir. Tık kancası,oltası manasına da gelebilir. Her neyse bir çoğumuz biliyordur 😀 zaten.) ———————————————————
Kendi yolunda yanlış gitmek başkasının yolunda doğru gitmekten iyidir.
– Dosteyevski
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.