“ Oop ” “ Neden bunu yapıyorsun? ” “ Bu… Özür dilerim Majesteleri. Prensesin bedeni çok iyi değil. ” Ama görünüşe göre iğrenç olup olmamam önemli değilmiş gibi görünüyordu. Ravelle beni uygun bir şekilde oturttu. Yanan midemi sakinleştirmek için kuru iğneleri yutmuş gibi bir şey geliyormuş gibi yuttum. Belki de bu yüzdendir, oda da uzun süren bir sessizlik vardı. Rahatsız edici bir ifade ve davranışı İmparator, eliyle elbiselerinin kenarına yapıştı. “ Garip. Bu gerçekten benim kızım mı? Çocuklarımın hiçbiri ölmek üzereymiş gibi görünmüyor. Tetra. Bu gerçekten prenses mi? ” “…Evet. Prensesin doğduğu gün size bir şeyler oldu. Onu buraya atıp umursamadınız ama o gerçek prenses. Majestelerinin kızı. ” “ Anladım.” Hatırlamıyor musun bile? Söylemek çok şanssızlık. Vay be. Bana bakıp bir insana “ bu “ demek. Damdan düşercesine gelen ve insanlara obje gibi davranan birine iyi duygularımın olmasının imkânı yok Rüzgârın ani artışı durumumu kötüleştirmesi yetmiyormuş gibi. Ona şöyle bir bakınca, İmparator duygudan yoksun gibiydi. Beni ihmal ettiği için özür dileyecek gibi bir hali yoktu. Hiçbir şey beklememiştim ama kendi gözlerimle gördüğümde çok sinirlendim. Sonunda gözlerimi andan ayırdım. “ Ravelle, bırak beni…. Oturmak zor. ” “ hayır. Majestelerinin önünde. Nasıl cüret edebilirim…” Tüm yüzümün solduğunu hissedebiliyordum. Beni daha önce hiç dinlemeyen Ravelle daha kararlıydı. Bizi izleyen İmparator cıkladı ve kafasını salladı. “Tsk, Faydalı olacağını sanmıyorum. Ölmek üzere ” Doğru. Ölmek üzereyim. Yani sadece beni yalnız bırak. Söylediklerini net duyamıyordum. Bu yüzden gittikçe daha fazla tükenmiş hissediyorum. Neden şimdi uğraşıyorsun? Hayalim olabildiğince çabuk ölüp bu bedenden kurulmak. “ Evet. Bu yüzd-… ÖHÖ ” Tam “ Yüzünde, varlığımdan bile hoşlanmadığın halde kendini gitmekten alıkoyuyormuşsun gibi bir ifadeyle orada durma ” demek üzereyken korkunç bir şey duydum. Yumuşak mukoza zarı nedeniyle öksürmeye başladım ve ağzımdan kan fışkırdı ( ÇN: Bu saçma çeviri için özür dilerim olabilecek en mantıklı çeviri bu idi. ) “ Öhö… Öhö… Öhö…” Kanlar, kıyafetine sıçradığı an İmparatorun yüzü sertleşti. Beni öldürecekmiş gibi baktığını hissettim. Yaşamak zorundayım. Tüm vücudum sertleşti. Aceleyle ağzımı kapattım ve göz teması kurdum. Ağzımı kabaca silerken ağzından hırıltılı bir ses çıktı. Gelmek zorunda değildin. Daha önce hiç umudum yoktu. Bana sakın umut verme. “ P… Prenses ” Bu sırada, ismi Tetra olan bir adam oldukça ciddi bir ifade ile bana yaklaşmaya çalıştı ama İmparator onu durdurdu. “ Bırak.” “ E-Ekselanslar. Prensesi böyle bırakmak? ” Ama cevap yoktu. Belli olan cevabı duyduktan sonra beklenti, eğlence yoktu. İmparatoru görmenin heyecanı ya da tekrar gelebileceğine dair bir umut ışığı. Bugün sona erdi. Bunun son olduğunu sanıyordum. Bu şekilde bittiğini, onu bir daha asla göremeyeceğimi düşünmüştüm. Çünkü günlük rutinim önceki gibi herhangi özel bir şey olmadan ilerliyordu. Ama ziyaretten saatler sonra durmadan insanların gelmesiyle rutin parçalandı. İşler benim yolumda gitmedi.
***
İmparator gittikten sonra uzun süre uyuyamadım. Ani insan akını beni uyanmaya zorladı. Sanki hiç kimse yaşamıyormuş gibi olan oda davetsiz misafirler yüzünden gürültülüydü. Uyanıp onlara boş gözlerle baktığımda, onların en uzun gibi görünen kadın öne çıktı. “ Majesteleri İmparator adına ” O ve geri kalan insanlar sakin bir yüz ifadesiyle bana bakıyorlardı. İmparator gittiğinden beri beni açıkça taciz eden Ravelle’nin yüzü daha da sertleşti. Benimki de. Ravelle ben uykuya dalmadan önce, İmparator gittiğinden beri sürekli bir öfke içerisindeydi. İmparatorun yüz ifadesi, yakında öleceğimi ve herhangi bir zarara neden olmamamı söyleyip giderken iyi değildi. Hikâyeyi dinlemeye devam ederken içeri giren kadınların ‘ İmparatorun adı ’demelerine rahatsız oldum. İmparatorun kıyafetlerine kan sıçrattığım için endişeliydim ama bunun cezasını çekmeyecek gibi görünüyor. Raleigh’in hikayesine göre İmparator tam bir tiran ve bu yüzden öldürülebilirmişiz. Cezalandırılmaktansa öldürülmeyi tercih ederim. Bu noktada canımdan vazgeçmekte çaresizdim. Bu yüzden yavaşça nefesimi tuttum ve onların konuşmalarını bekledim. “ Prenses Titania Medville de Rostipet La…” “ Hatalı değilim ” O zamandı. Kenarda insanlara gergin bir şekilde bakarak tırnaklarını kopartan Ravelle önlerine düştü. “ Ne yapıyorsun? ” Sözünün kesilmesinden rahatsız olmuş gibi kadın kaşlarını çattı. Ama Ravelle bunu bekliyormuş gibi konuşmaya başladı. “ Prensesle hiçbir alakam yok. Cezalandırılıp buraya yollanan benim. Bu yüzden lütfen beni prensese bulaştırmayın. Prensesin Majestelerin kıyafetlerine kan sıçratıp mahvetmesi benim suçum değil. ” Ne şans… O kadar hızlı konuşuyordu ki… Benimle hiçbir işi olmadığını söylüyorsun. Evet Ravelle. Bunu yapabileceğini başından beri biliyordum. Ama önümdeki kadınların odaya geldiklerin beri bana birazcık saygılı davrandıklarından böyle bir durumda sinirlenmiyorum. Ravelle af ve sevgi istiyor gibiydi. Ve Ravelle’ye rahatsız bir yüz ifadesiyle bakan kadının ifadesi işte o zaman aydınlandı. “ Adın ne? ” “ Ben Ravelle. Siz İmparatorluk Sarayının hizmetçisi Jean Rosanne siniz değil mi? ” Evet. Beni bildiğine memnunum Ravelle. Evet, Şu an Prenses Titania ile hiçbir alakan olmadığını kastediyorsun değil mi? Söylediğin bu mu? ” “ Evet, hiçbir alakam yok. ” Tereddüt yoktu. Ravelle soruya soruya hazır bir cevapla yanıt verdi. Bir iç çekiş ağzımdan çıktı ama onlara sabırla baktım.
Şey. Sen de yaşıyorsun.
Duvara pislik atana kadar. Bir bok kafana yapışır ve kaka zehrinden ölürsün umarım ..
Bu sana lanetimdir. ( Çn: Benim de İngilizce çevirmene )
Gözlerimi kapatıp konuşmalarına devam etmelerini bekledim.
Ravelle yaşayacak ben de öleceğim.
Ben bunu düşünürken Rosanne’nin sesi daha da canlandı.
“ Senin adına iyi ” Huh? Senin için iyi olan ne?
“ Ne? “ “ Çünkü Prensesin özel hizmetçisi olmak isteyen çok fazla kişi var. ” “ Özel Hizmetçi? ” Ravelle’nin yüzü daha da soldu.
***
Benim bize söyleyemeyeceğim bir şeyi Rossanne’nin söylediğini duyunca yüzüm sertleşti.
Ağır hava bir anlığına hafifledi.
Atmosfer önemli ölçüde değişti.
Ravelle’nin yüzü ifadesiz kalırken Rosanne onu görmezden gelip yanından geçti. Sarışın kadın gözlerimiz buluşur buluşmaz arkadaşça kafasını eğdi. “ Majesteleri sarayı Prenses Titania’ya armağan etti. ” “ Saray…? ” “ Sadece bu da değil, aynı zamanda ona en özel ve yegane seçilmiş kişinin sahip olabileceği Odblum adını da verdi. ” “ Odeblum! ” Benim adıma kadının sözlerine cevap veren Ravelle’nin yüzü bir an için soldu. Onları sessiz bir gözlemci olarak seyrederken bakışlarımı onlardan çekip tavana baktım.
Başım ağrıyordu.
Güneşin seçimi olan özel bir insan, sadece bir kraliyet ailesi. Ve Oblum da ne? Of… sadece dinlemek bile bir daha asla rahat bir hayata sahip olmayacakmışım gibi hissettiriyor. Yavaşça gözlerimi kapattım. Her neyse zaten yakında öleceğim yani bu tarz unvanlara ihtiyacım yok. Eğer hasta olmasaydım hoşuma gidebilirdi. İmparatorun hediyesi lüks bir hayat yaşamama izin verirdi. Bu aynı, saray gözlerimin önünde göçüp giderken aniden tuhaf bir unvan edinince artık İmparator'un beni bırakmayacağını söylemek gibi.
Herkese merhabalar. Bölüm birazcık ( ! ) gecikti. Kusura bakmayın. Özel hayat, ekipteki görevlerim, diğer serilerimin çevirileri derken bölümü anca çevirip paylaşabildim. Bu bölümde de İngilizce çevirmene bol bol sevgiler yolluyorum. Tekrardan tüm Pied Piper çevirmen ailesi olarak o güzel ( ! ) çevirisine hayran kaldık. Yuvarlak çember kadar güzel ve mantıklıydı cümleleri…. Her neyse iyi okumalar Benim Azimli Kar Tanelerim.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.