Fantazide Haytta Kalmak - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 


           
"Büyü kullanabiliyor musun?"

"Evet ama büyülerim güçsüz, okçuluğumda işime yaramıyor"

"Göstersene"

"Pekala... [Su büyüsü: Küre]"

"Vayyy"

"O kadar da güzel değil, elimden biraz daha büyük bir küre oluşturuyorum ve bu su büyüsü üstünde ki bilgim de az olduğu için manamın büyük bir kısmını tüketiyor"

"Ve su büyüsünü de ok atmak için kullanamazsın"

"Aynen öyle"

"Cidden sıkıntılı bir durum"

Büyü tam olarak ne? Diğerlerinin vücudu farklılaşmış olsa bile, ben sadece insan sınırları çerçevesinde güçlendim. Ve onlar yavaş yavaş insan sınırlarını aşmaya başladılar

Böyle devam ederse bilgim ile onlara yetişemem, vücudumu buraya entegre etmem lazım. Ama bu şu anın konusu değil

"Şehre yaklaştık, sadece 20 dakika kaldı"

"Buna pek yaklaşmak denemez, bu arada maceracılar neden canavar avlar?"

"Çünkü canavar avladığımızda onların vücut parçalarını satabiliriz veya onlarla ilgili görevleri kabul ettiğimizde onların belirgin bir vücut parçalarını alıp kanıt olarak veririz"

"Yani para kazanmak için yapıyorsunuz"

"Evet, ama bazı özel durumlar olduğunda onları öldürüp kendimizi güçlendiriyoruz"

"Nasıl özel durumlar?!"

"Sonra anlatırım"

Ve sohbet sonlanmıştı. Yolun geri kalanı boyunca tek bir kelime bile etmemiştik, ben de ruh defterimi inceliyordum

[Meslek: Amatör dövüş sanatçısı]

[Irk: İnsan]

[Kan: Venom]

[Yetenekler: İrade, Optik zaman]

Mesleğim dövüş sanatçısı olarak değişmişti, kanımda ki venom aynı. Ve ben hala şu yetenekleri kullanmayı bilmiyorum, var olan tüm yeteneklerim pasif yetenek, yani onları isteyerek aktive edemem. Ama önemli bir anda devreye gireceğini de biliyorum

.....

"Şehrin girişinde neden sıra var?"

"Ekin zamanı geldi, 2-3 güne hepsi gider. Bu arada maceracı olduğum için sıra beklememe gerek yok"

"Gidelim o zaman"

Şehri koruyan askerlerden birine yaklaştık, veee... Adını bile bilmediğim kişi, maceracı kartını gösterdi ve içeriye girdi, ben de kralın verdiği rozeti gösterince görevli çok şaşırmıştı

"Bağırmazsan sevinirim"

"E-evet efendim"

"Üstlerine filan da bildirme, başımı derde sokarsın"

Dedim ve ben de şehre gittim

"Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum, ben Aquirus"

"Ben de Cecil, tanıştığıma sevindim"

"Yanılmıyorsam yakınlarda büyülü orman var"

"Evet, zaten o yüzden burada maceracı sayısı fazla"

"Lonca ne tarafta?"

"O zaman gidelim"

Geniş sokaklardan geçerken birçok şey gördüm, at arabaları yerine raptorlara benzeyen canavarlar, tek farkları 30-40 santimetre yerine 2 metreyi aşkın boyları var

Birçok çeşit dükkan vardı, Çağırıldığım yerdeki kadar fazla çeşit yoktu ama bu bile fazlaydı, çok geçmeden loncaya varmıştık 

"6 Hobgoblin azı dişi"

"Bir saniye... Buyur, yanında ki beyefendi kim?"

"Uzun hikaye, sonra anlatırım" 

Arkama geçip beni izledi

"Hoş geldiniz"

"Hoş bulduk, loncaya karılmak istiyorum"

"Ruh kitabınızı şuraya koyunuz"

"... Pekii"

Ruh defterini bir tek ben görebiliyorum. Neden böyle bir şey istedi acaba? Sakince koydum ve garip bir ışık yaymaya başladı ve söndü

"Ruh defterinizi alın, artık maceracılar loncasının resmi bir üyesisiniz, şu kartı alın ve üstüne kanınızı damlatın"

Damlattım ve sonra da bana E rütbeli bir maceracı olduğumu söyledi, arkamda Cecil maceracı kimliğime bakıyordu

"Demek 17 yaşındasın"

"Evet, bunda bir sorun mu var?"

"Hayır... Her neyse, ne görevi almak istersin?"

"Sıkletime uygun bir canlı var mı?"

"Sikilet?"

"Ağırlık--... İnsana benzeyen işte"

"Goblinler var ama muhtemelen hobgoblinlerle de mücadele edebilirsin"

"Hmm... Yarın yapalım mı?"

"Olur, bu arada lonca yatakhanesinde mi kalacaksın?"

"Başka yer var mı?"

"Senin için şu anlık yok"

Biraz daha sohbet etmiştik ve sonra o ayrıldı, ben de yatakhaneye gitmiştim ve etrafı filan düzenledim. Aylık 10 gümüşe alınabilecek en iyi yerlerden biri

"Şu ustamın verdiği kitaplara bakayım, demir yumruk, ateş yumruk ve su yumruk"

Bana eğitim verdiğinden beri hep ayak haraketleri öğretmişti, şimdi de yumruklarım için kitap vermişti ve ben de hemen okumaya başladım, kitabın çeyreğini okumam 3 saatimi almıştı

"Tamam, şu resimleri tekrarlamam lazım"

Resimlerde gösterildiği gibi düşmanın diyaframına demir gibi bir yumruk atmayı gösteriyordu. Ben de aynı şekilde yapmaya çalışıyorum ama cidden yapması zor, çünkü bu teknikler buradaki insanlara göre yapıldı, benim gibi dünyalı biri için elverişli bir teknik değil, ama çalışmaya devam ettim, bir kısmını bile kopyalasam faydası olur

"Bu kadar basit bir teknik niye bu kadar zor?!"

Ama çok az bir kısmını kopyalamayı başardım, muhtemelen tekniğin tamamını kopyalamam aylarımı alacak... Benim güçlenmem niye bu kadar zor...

Günün geri kalanında da kas, ayak haraketi ve demir yumruğu çalıştım, akşam olduğunda da yemek yemek için bir bara gittim. Sonra da uyudum. Rüyamda demir yumruğu çalışıyordum, kaç kere yumruk attığımı saymayı bıraktım. Çünkü gereksizdi... Ama hiçbir ilerleme katetmedim

"Her tarafım...Ağrıyor, kolumu bile kaldıramıyorum"

Yavaşça kalktım. Ve kendime sağlam bir yumruk attım

"Kendinize gelin sizi boktan kaslar"

Bir süre sonra kaslarımın hepsi kendine geldi, hiç olmadığım kadar enerjiğim

"Buluşma saati geldi gibi"

Yavaş yavaş merdivenlerden aşşağı indim ve Cecili orada görevli ile konuşurken gördüm, ok stoğunu yeniliyordu 

"Aquirus, gelmişsin. Ben de ok aldım"

"Tamam da... Neden yüzün bembeyaz?"

"Paramın çoğu buraya gitti"

"Partiyi kurdun mu bari?"

"Hayır, oklar için pazarlık yapmaktan vakit bulamadım, sen halletsene"

Bir köşeye geçti ve yığıldı, sanırım parayı fazla kafaya takıyor

"Merhaba, parti kurmak istiyorum"

"İsimler?"

"Aquirus ve Cecil"

"Pekii, partinin ismi"

"Hmm... Ok"

"Tamam"

Partiyi kurmuştum ve Cecilin yanına gittim

"Ölmenin pek sırası değil"

"Partiyi kurdun mu bari?"

"Evet, hobgoblin görevini de aldım, hadi gidelim"

"Tamam"

Uzun bir yolun ardından ormanlık alana varmıştık

"Daha açık bir alan yok mu?"

"Var ama burada daha avantajlıyım"

"Pekala, ben yerde olayım sen de ağacın üstüne çık, bir sıkıntı çıkarsa kafalarından vurursun"

"Pekala"

Hobgoblin aramaya başladık ama daha 1 tane bile bulamadık, çoktan 8 tane goblini yenmiştim ama daha hobgoblinlere rastlamadım

"Daha derinlere gidelim mi?"

"Olur, ama dikkat et, oralarda orclarda var"

Elimle tamam işareti yaptım ve ilerleme başladık, ilerlerken 2 tane daha goblin yendim

"Hey, orada bir insan var"

"Hayır, insan değil, o bir hobgoblin. Dikkatli ol"

Ona gizlice yaklaştım ama hemen fark etti. Elinde tuttuğu paslanmış kılıcı son sürat bana salladı

"Bu sıkıntılı olacak"

Kaçınabildim ama bir sonrakinde ne olur bilemiyorum, ona doğru bir ayak haraketi yaptım, kaval kemiğine doğru düzgün bir tekme attım ama pek etkilenmemiş gibi duruyor, bunu fırsat bilerek onun dengesini bozdum ve diğer tekme için güç kazandım

"Ke ke ke!!!"

O da paslı kılıcı koluma doğru savurdu

"Hadi ama, bu kılıcın keskin olmaması lazım"

Dirseğimin bir kısmını kesti. Ben de ona doğru demir yumruğu kullandım. Ve işi bitmişti

"Tebrikler"

"Saol, bu neden bu kadar zordu?"

"Sabaş tecrübesi vardı. Ve sende de pek yok gibi"

"Haklısın, hobgoblinin neresini almak lazım?"

"En büyük azı dişini al"

"Tamam"

Sökmesi biraz zordu ama bir şekilde yaptım

"Bu cesetleri bu şekilde bırakmak sorun yaratmaz mı?"

"Bir şey olmaz, slime ve diğer canlılar onların icabına bakar"

Biraz daha ormanda dolaştık ve sonra geri döndük, toplamda 41 tane goblin ve 2 tane de hobgoblin öldürdüm, 1 tane de hobgoblin cecil Öldürdü

"41 tane goblin çekirdeği, 3 tane hobgoblin dişi ve çekirdeği... Buyrun 8 gümüş"

Paranın yarısını Cecileye verdim ve sonra da yemek yedim

"Hmm! Yetenek dükkanı mı?"

Yetenek dükkanı da ne lan?! İçine hızlıca girdim, tezgahlarda taşlar vardı, canavar çekirdekleri burada duruyordu. 

Kasanın önünde dekolteli bir cübbesi olan cadı şapkalı bir kadın tütün içiyordu, sol gözünü şapkası kapatıyordu ve cidden de güzel görünüyordu.

Tuhaf bakışlarımı anlamış olmalı ki kaşlarını çatarak bana bakıyordu

"Merhaba, bu canavar çekirdekleri neden burada?"

"... Sanırım çekirdek yetenekleri bilmiyorsun"

Beni yavaşça süzdükten sonra konuştu

"Evet"

"O zaman... Elini uzatır mısın"

Her kelimesini dikkatli bir şekilde seçiyordu

"Pekala, bir bakalım... Şu bölmede ki yetenekler sana uygun"

Hemen arkasında ki bir bölmeyi göstererek söyledi. Orada bulunan 5 çekirdeği de çıkardı ve mavi olanı eline alarak konuşmaya başladı

"Bu yetenek vücudun da doğal bir yağ tabakası oluşturur. Biraz daha iri görünürsün, soğuğa karşı daha dayanıklı hale gelirsin ve fiziksel saldırılar daha az etki etmeye başlar. Ama ateş seni hemen yakar"

"Bu olmaz"

"Peki. Bu da parmaklarında bir tür zırh oluşturur, ama aktif bir yetenek olduğu için kullanabileceğin bir süresi var"

"Bu olabilir, peki diğerleri?"

"Diğerlerini hızlı bir şekilde anlatacam, o yüzden dikkatli bir şekilde dinle; bunda solungaçların çıkar ama ciğerlerin kaybolur, bunda midende ki sıvı güçlenir, son olarak ise... Dokunaçların çıkıyor"

"... Ben neden böyle yeteneklere uygunum lan?"

"Vücudun çoğu canlıya uyum sağlayabilir. O yüzden"

"Tamam, şu el yeteneği ne kadar?"

"29 gümüş"

"Buyrun"

Parayı verdim ve çıktım, altınları bozmuş olmam güzel oldu

Yazar: Yasir00

Son kontrol: Demiurge 




Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.