Etrafta çiçekler vardı... Bir sürü renkte çiçek... Cidden çok güzellerdi... Ama etrafta tek dikkatimi çeken şey gözümün önündeki sabit duran sarı ayıydı. Gözleri simsiyah ve kan doluydu. Sanki şeytana bakıyordum, yüzündeki şeytani gülümsemesi içimi ürpertiyordu. Kabuslardan çıkmışcasına bir görünüşü vardı. Onun gözlerinin içine bakıyordum. Aynı şekilde o da bana bakıyordu.
Ama aniden bir ses duydum. "Saldır!" diye bir sesti. Çok tanıdık ama çıkaramıyordum. Ve ayı aniden bana saldırdı, kelimelerle anlatılamayacak şeyler yaptı bana. İlk başta göğüs kafesimi açtı ve içindeki organları teker teker yedi. Artık gözlerindeki kan daha belirgindi ve yüzüme doğru damlıyordu.
"Göğsüm!?!? Huuhh demek bir kâbusmuş" diye içimden geçirdim.
Ter içinde kalmıştım. Üstümdeki kıyafetleri değiştirdim ve hamama gitmek için hazırlandım.
"Hala gece ama bu saatlerde de açık oluyor."
Kendi kendime konuşuyorum... Galiba deliriyorum
Yol biraz uzundu. Hamamda su büyüsü taşları var. Bu şekilde kıyafetlerimizi 40 bronza yıkaya biliyoruz
Girmek için 50 bronz vermemiz gerekiyor, yıkama ücretini de ekleyince 90 bronz oluyor
****
"Değişik bir kâbustu"
Hatırladığım kadarıyla bir ayı vardı... Gözlerinden kan damlıyor ve beni parçalıyordu.
Eh, bu kadarını hatırlamam bile güzel fakat o kâbus neydi öyle?
Muhtemelen normal bir kâbustu.
Duş aldım, ardından odama döndüm fakat uykum kaçmıştı.
"Bu saatlerde n'apılır acaba? Hmm... Bu saatlere özel bir canlı var mıdır?" diye içimden geçirdim.
Merak etmiştim çünkü gece avlanan canlılar gündüz avlanan canlılara hiç benzemez. Bu da bana büyük oranda tecrübe sağlar.
Hazırlandım ve çıktım. Hiç sıkıntı olmadan surlardan geçtim ve ormanlık alana vardım.
Kısa kılıcımı çıkardım ve bekledim. Etraftaki sesleri anlamaya çalışıyordum ama etrafta ölüm sessizliği vardı. Muhtemelen şu an izleniyorum. Etrafa bakmaya başladım ve ağacın dalında bir baykuş gördüm. Ama çok değişik bir yapısı vardı. Onu fark ettiğimi anlamadı ve bana doğru uçtu. Uçuşu o kadar sessizdi ki görmesem onun orada olduğunu anlamayamazdım.
Pençelerini bana doğru uzatmıştı ve kısa kılıcımla ona doğru bir darbe indirdim. Bu onu öldürmeye yetmez ama haraket etmesini engellediğim için öldü sayılabilir.
Ruh defterimi açtım. Acaba tüyünden bir şey yapabilir miyim diye merak ediyorum. Daha doğrusu çekirdek yetenekleri merak ediyorum.
Baykuşun büyü taşını çıkardım ve incelemeye başladım. Yetenek barındırdığını tam olarak nereden bileceğim ki? Ruh defterime dokundursam işe yarar mı acaba?
Eh, işe yaramaz bir fikirdi. Bu hangi benin fikriydi?
Dur dur dur... Hangi ben mi? Bunu dememiş gibi davranacağım.
Şaka bir yana... Bu çekirdekler tam olarak ne? Yere uzandım ve taşa bakmaya başladım. Mavi renkli, yaklaşık 1 cm boyunda bir canavar çekirdeği... İçimden bir ses bu taşı yemem gerektiğini söylüyor. Ama tabii ki de böyle saçma bir şeyi yapmayacağım.
Şimdilik çekirdeği torbanın içine attım ve ilerlemeye başladım. Ormanın derinliklerine kadar gittim. İlerledim ve bir tür mağara buldum
Tabi tam bir aptal olduğumdan içine direkt girdim. Mağaranın içinde hiç örümcek ağı yoktu. Bu biraz tuhaf ama aldırış etmedim.
*ÇAT*
"Ha?!"
Bir yerden kırılma sesi duydum. Refleks olarak savunma pozisyonuna geçtikten sonra ses daha da arttı ve ardından ayağımı bastığım yer kırıldı. Ben de düşmeye başladım.
Yere bakmaya çalışıyorum ama göremiyorum, muhtemelen düşüşten dolayı ölme ihtimalim çok yüksek. Bir şekilde hızımı kesmem lazım.
Duvara yaklaştım ve duvara çarpmaya başladım. Çarpa çarpa hızımı yarı yarıya azalttım ama hala sıkıntılı bir hızdayım. Yapılacak tek şey, yüzey alanını arttırmak!
Elime kılıcı aldım ve elimde ne varsa yüzey alanını arttırmak için kumara girdim, bir yandan da hızımı kesmek için duvara çarpıyordum ama kemiklerimden bazıları kırılmıştı bile.
Yaklaşık 1-2 dakikalık serbest düşüşün ardından yeri görmeye başladım ama dikitler vardı. Onlardan kaçmam imkansız, daha az hasar için pozisyonumu değiştirmem gerekiyor.
Ve dikitlerden biri midemin yanına saplandı ve deldi geçti. Çok fena acıyor. Bağırmak istiyorum ama bağırırsam vahşi canavarları kendime çekebilirim. Bir şeyler yapmazsam burada ölürüm... Ne yapmam lazım?
Şanslıyım, yakınlarda büyük oranda parlayan çiçeklerden var, kitaplarda okuduğum kadarıyla bu çiçeklerin çıkardığı feromonlar yüzünden vahşi canlılar yanın yaklaşamıyor, yani bu mağarada canlı görmem çok zor ama hala bana saplanan bir dikit var
****
Yaklaşık 1 saattir buradayım... Göz kapaklarım ağırlaşmaya başladı, vücudum üşüyor ve bilincim gidip geliyor.
Sonum... Böyle mi gelecekti
Boğazımdan ses bile çıkmıyordu, vücudum uyuştu, yavaş yavaş ölüyorum ve bunu hissediyorum. Böyle mi ölücem? Kendime bu önemsiz soruyu kaç kere sordum anlatamam... Böyle bir yerde ölemem.
"Böyle ölmeyi... Reddediyorum!!"
Tüm gücümle bağırdım ama ses bile çıkmıyordu, vücuduma odaklandım. Oradaki kanamanın durması için dikiti çıkarmam lazım.
Sağ elimle dikiti kavradım ve kırdım. Bu sayede daha kolay çıkacak. Ufak bir gayretle dikitten kurtuldum, ama hala kanama vardı, dikitin içinde kaldığım için kanama çok yavaş gerçekleşiyordu ama şimdi orada büyük bir boşluk olduğu için ömrümü 5-6 dakikaya indirmiştim
Çok kan kaybından dolayı yere yığıldım. Bu kadar süre hayatta kalmam bile mucize... Ki litrelerce kan kaybettim ve vücudum da zayıf düştü.
(Yazar notu: Aquirus çok fazla kan kaybettiği için litrelerce kan kaybettiğini sanıyor)
Ölüme çok yakınım, tanrının unuttuğu bir yerde ölmeyi istemiyorum...
Tanrı mı? Beni buraya getiren o orospu çocukları yüzünden şu an burada ölüyorum. Bu benim kendi zayıflığım ama beni savaş alanına atan onlardı. O piçleri öldürücem
****
Karnım acıktı, zihnim buğulu. Kimim ben, neyim ve neredeyim? Yakınlardan bir yerden #### kokusu geliyor... Çok yakın, ama bir o kadar da uzak
****
H-hayattayım...
Delinen yerime baktım. Elim geçmiyor?! Orada ki delik yok!!
N'oluyor lan burada?!
Kırık olan kemiklerim yepyeni olmuştu, delinen kısmım... Tam olarak neresi lan burası? Mide diyeceğim artık, çünkü tam yerini bilmiyorum.
Bayıldığım an bana ne oldu ki?!
Ruh kitabını açtım, belki bu dünyanın etkisidir diye düşündüm ama herhangi bir değişiklik yoktu, yeteneklerin üstüne teker teker tıkladım ve "İrade" yeteneğinin tanımı değişmişti
[İrade]: İradeniz ile her şeyi yapabilirsiniz. Doğanın kanunlarından ayrı çalışır.
Doğanın kanunları mı?! Zerre kadar bir şey bilmiyorum, ama hayatta kaldığıma sevindim
Burada ki çiçekler yüzünden canavarlar yok ama, bu kadar büyük bir mağarada hiç saldırıya uğramamış olmam çok güzel, muhtemelen feromonlar onlar için zehir
"Buradan çıkmam lazım" diye geçirdim içimden...
Ama bu duvarı tırmanarak çıkmak zor olacak gibi duruyor. Tırmanmaya başladım, garip bir şekilde çok hafifim ve kolay bir şekilde tırmanıyordum ama 20 dakika geçtiğinde kollarım yorulmaya başlamıştı.
O duvarı aşmam gerektiği için zor da olsa tırmanmaya devam ettim ve sonunda düştüğüm yere geri döndüm... Kolum ağrıyor.
Ahh siktir, kolum kanıyor
Tırmanırken kesilmiş... Şu an yapabileceğim bir şey yok, aceleyle mağaradan çıktım ve sonunda temiz hava aldım.
Ama bu halde şehre dönemem, üstümde kıyafet olarak sayılabilecek bir şey yok.
Bacaklarımın birazını kaplayan bir tür bez. Üstümde başka hiçbir şey yok.
Dur, ben... Nereden gelmiştim?!
Yarı yarıya şansım var. Ya sağ ya da soldan. Ben de solu seçtim ve ilerlemeye başladım.
Bir ağaca yumruk attım ve eskisinden daha fazla iz çıktı.
Demek iyileşen sadece yaralarım değildi.
Fiziksel güç olarak da gelişmişim... Umarım hala insanımdır.
Önümde okla kafasından vurulan bir insan cesedi vardı.
Kıyafetlerini alsam kızmaz umarım.
Cesedin üstündeki kıyafetleri giydim ama kıyafetin üstünde bir şeyin simgesi vardı.
Umarım bu sıkıntı çıkarmaz...
****
Saatlerdir yürüyorum ama bir türlü şehre varamadım üstüne takip ediliyorum. 2 kişi ağaçların üstünde ve 1 kişi de yerde beni takip ediyordu.
Aniden durdum ve şaşırtmak için beklemedikleri şeyi yaptım
"Siz üçünüz beni takip etmeyi bırakacak mısınız acaba?!"
****(Pov. değişti)
Acıktım...
Çok açım ama yemek yapmaya üşeniyorum, sanırım uzay boşluğundaki yemeklerimi yiyeceğim.
Uzay boşluğumu hızlıca açtım, benim seviyemdeki bir büyücü için çok kolay bir iş...
"H-hangi şerefsiz!!!"
Benim yemeklerimi yer, bir kıza karşı işlenmemesi gereken en büyük günahlardan biri!!!
Ama dur, benim seviyemde bir büyücünün boyutuna girip farkettirmeden eşya çalan birini yenebilir miyim?!
Ben bile başkasının uzay boşluğuna elimi kolumu sallaya sallaya giremem, üstüne bana fark ettirmeden yemek çalmış.
Bu varlığı yenemem ama peşini bırakacağım anlamına da gelmiyor...
*Yazar:Yasir00*
*Editör:SherFSiz*
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.