"Siz üçünüz beni takip etmeyi bırakacak mısınız acaba?"
Kısa bir süre boyunca etraf sessizleşti ve 3 tane kız bir anda ortaya çıktı.
"Eliz, ruhları çağır."
"Tamam abla!"
Galiba saldıracaklar, 2 tanesinde yay vardı, diğeri ise düşmanı oyalamak için elinde kılıç taşıyordu. İlk saldıran ben oldum ama kılıç kullanıcısı da hızlıydı.
Yumruğumu bloke etti ve karşı saldırı için yatay bir şekilde kılıcını savurdu ve midemin bir kısmını kesti. Ne yazık ki dikit tarafından delindiğim aklıma geldi. Muhtemelen iğrenç bir yüz yapıyorum.
"Sen!.. Her neyse"
Kılıcı bu sefer dik bir şekilde göğsüme doğru geliyordu. Kaçınmak için duruş aldığımda sol omzuma ok darbesi yedim.
"Ok onu delip geçmedi... Sanırım mana ile kendini güçlendiriyor."
"Abla, ruhlar saldırmayı istemiyor."
"Ne!? O zaman kendi büyünü yap!"
Kılıç kullanıcısı hızlı bir şekilde ağaçların üstüne geri çıktı ve ben ne olduğunu anlamaya çalışırken boynum kaşınmaya başladı. İç güdülerim vücudumun kontrolünü devraldı.
Ben daha ne olduğunu anlamadan sol kolum ve bulunduğum yerin bi kısmı yok oldu. Şimdi... Ne yapmam lazım?
"Ölmedi... Sanırım krallık tarafından gönderildi."
Sol kolum tamamen silindi. İşte şimdi öfkelendim, iç güdülerim ve öfkem birleşince hızlı bir saldırı gerçekleştirdim.
"O buraya geliyor!"
"O ZAMAN SALDIR!"
Ok atmaya başladılar. Normalde ormanlık alanda bu tarz saldırılardan kaçınmam imkansız olurdu ama iç güdülerim beni yönlendirdiği için her ok beni sıyırdı.
Ok atanların yanlarına yaklaşınca sağlam olan kolumla diyaframlarına vurduktan sonra birinin bacaklarından tutup diğerine attım.
"Arghhh!!!!!"
Bağırdılar ama umursamadım. Sol kolumu bana geri veremeyecekleri için onları öldüresiye dövdüm.
Kanama durmuş gibi...
Şimdi, bunlarla ne yapsam? Bir saniye. Ben kolumun yok olmasına neden bu kadar az tepki verdim?!
Yani şu an sol kolum yok ve ben gayet sakinim.
Bunun üstünde durmak istiyorum ama zamanı değil.
"İnsan, bizi köle olarak mı satacaksın?!"
"İnsan? İkimiz de insan değil miyiz?"
Bana tuhaf bir şekilde baktılar. Ne, insan değiller mi?
"İnsan değil misiniz?!"
"Tabii ki de değiliz, senin gibi aşşağılık ins-- keee!!"
Kafasına güzel bir şekilde vurdum, sinirimi bozmaya başladı.
"Nesiniz o zaman?"
"Yüce elfleriz, ağzını sarmaşıkla bağladığın kız da saray büyücüsü."
"Hmımımı!!!"
Kolumu yok eden büyüyü yapan kızın ağzını bağlamıştım, yoksa her an ölebilirdim.
"Yani, soylu musunuz?"
"Evet, o yüzden bizi serbest bırak"
"Hayır, kolumu yok ettiniz."
Sol omzumu işaret ederek konuştum
"Hahaha, insanlar cidden de şerefsiz, hepiniz bencil ibnelersiniz."
"Bana diyene bak sen. En başta beni uyarsaydınız bunlar yaşanmaz olurdu."
Yaptığı at kuyruğu sarı saçından tutup gözlerinin içine dik dik baktım.
"Sizin bencillikleriniz sınır tanımıyor. Kendinizi dünyanın merkezinde görüyorsunuz, diğer canlıları kendi topraklarınızda olmasa bile kovuyorsunuz. Diğer tüm canlıları öldürüyorsunuz ve kendinizi doğanın koruyucusu ilan edip doğayı gerçekten koruyan tüm canlıları öldürüyorsunuz."
"Burada ki tek şerefsiz siz elflersiniz. Umarım içinizden aklı başında olanlar vardır da tüm elfleri genelleme yapmak için kullanmam."
Büyü kütüphanesinde neyseki çoğu ırkı anlatan kitaplar vardı da az çok ne olduğunu biliyorum.
"Sizin bencilliğiniz yüzünden benim kolum; kovduğunuz canlılar yüzünden masum insan, cüce ve benzerleri; doğayı koruduğunuz için de genç ağaç ve mantar yok."
Saçını tutmayı bıraktım ve yüzüme bile bakamaz oldu. Onları öldürmek ağır olur. O yüzden bu sözlerimden ders çıkarmaları için onları serbest bırakacağım.
"Hımı hımı hımm!!!"
Ağzını bağladığım elf bir şeyler dedi ama ağzını açmak gibi bir niyetim de yok.
"Sizi serbest bırakmak istiyorum ama bana saldırabilirsiniz. O yüzden birinizi bayıltacağım. O ayılınca sizi serbest bırakır."
Birini bayılttım ve yavaş yavaş ayrılmaya başladım. Bayılttığım kişinin ellerini filan çözdüm
"T-teşekkürler"
Elflerden biri bana teşekkür etti. Eh biraz garip bir hissiyat ama... O ses büyücünün sesi değil miydi?
"Sen!!"
Ağzındaki sarmaşıklardan kurtulmuş gibi görünüyordu. Ben de hızlı bir şekilde oradan uzaklaştım.
****
"Neden hala varamadım?"
Yol üstünde 7 hobgoblin 20 tane de goblin avladım ama eskisine nazaran çok daha kolaydı.
Ve bu beni endişelendiriyordu. Umarım bu şeylerden sonra kolum da bir şekilde yenilenir ama pek sanmıyorum. Çünkü böyle bir rejenerasyon çoğu canlının sınırlarını aşıyor.
"İnsanın kolunun olmaması çok garip. Sol elim kaşınıyor"
Galiba böyle durumlarda ayna karşısına geçip bir şekilde beyni kandırmak gerekiyor.
"Ruh kitabımda bir şey var mıdır acaba?"
[Meslek: Amatör dövüş sanatçısı]
[Irk: Üst İnsan]
[Kan: Venom↑]
[Yetenekler: İrade, Optik Zaman, Metal El]
Bu değişiklikler mağarada yoktu. Venom artışta ve ırkım üst insan olmuş. Üst insanın üstüne tıkladım.
Üst İnsan: İnsanlığın sınırlarına yaklaşmış ama insan sınırlarını aşamamış kişi.
Hmm... Sanırım mağarada verdiğim mücadele insan sınırlarını zorlamış.
Ama zaten bu tarz şeyler buradaki insanlar için normal değil mi? Buradaki insanların sınırları ne ki?
"Bir dakika, ben kendi dünyamın insan sınırlarını mı aştım yoksa bu dünyanın insan sınırlarını aştım?"
Kaşlarımı çattım, çünkü bu çok önemli bir soru. Buradaki insanlarla aramızdaki fark ne? Biz bilim yolunda ilerledik ama onlar büyü yolun ilerledi.
Ben bilim yolundan sapıp büyü yoluna kaydığım için Üst insan mı oldum?
"Şu anki gücümle bunları düşünmem imkansız."
Evet, bu düşünceyi beynimin bi kısmına koydum. Derin düşüncelere dalmışken şehre varmıştım bile.
Rozetim yanımda olmadığı için geçiş ücretini verdim ve geçtim. Çok yorulmuştum ve hamama girip kendimi yatağa atmak istiyordum ama loncaya girdiğimde Cecilin bir tür kart oyunu oynadığını gördüm.
"Hahaha! yine ben kazandım, paracıklar~ paracıklar~"
Cecil her zamanki gibi bir para aşığı...
"Selam!"
"Ohh, Aquirus. Haftalardır yoksun ortalıkta. Ve koluna ne oldu?"
"Uzun hikaye, oldu mu o kadar? Neyse bazı işlerim vardı da onları hallettim."
"Her neyse, gelsene kart oynayalım."
"Şey,w pek bilmiyorum ama denerim."
"Bir şey olmaz, sen ortaya 5 gümüş koy yeter."
Dediği gibi yaptım ama benim de bir isteğim vardı.
"Oyunu anlatır mısın. Ve şu kartlara bakabilir miyim."
"Tabii, oyunda amaç joker kartını 3 denemede bulmak ve herkeste de toplamda 11 kart olacak. Eğer ki ikimiz de aynı tur içinde bulursak oyun tekrarlanır."
"... Bu kadarsa kolay"
Kartları genel olarak inceledim. Artık bu oyun benim için çantada keklik demek.
"Haydi başlayalım. Bu arada ben bu oyunu burada en iyi oynayan kişi--- Ha?"
Tek atışta joker kartını buldum. Fazla kolaydı.
"Ha, nasıl? Her neyse, oyun daha bitmedi."
Bendeki joker kartını bulamadı ve ortadaki 10 gümüş benim oldu.
"Amatör şansı, bir tur daha!!"
"Tamam ama biraz hızlı olalım, uykum var."
"Tamam tamam!"
****
"Bu... Bu nasıl olabilir. Art arda 5 tur kaybettim!! "
"Ben yatmaya gidiyorum, hadi görüşürüz."
Bu kadar hızlı nasıl kazandın diye soruyorsunuz muhtemelen. Joker olan kartların dokusu farklı.
Ve toplamda 65 gümüş kazandım. Bu kadar fazla inatlaşmasaydı daha iyi olurdu onun için.
Daha fazla uzatmadan yatağıma gittim ve yattım.
****
Garip bir yerdeyim, bir tür odadaydım.
"Hoş geldin, biz de seni bekliyorduk"
Orada 2 kişi vardı. Birisi şeytani bir aura yayıyor diğeri ise ilahi bir aura yayıyor, ne garip bir ikili.
"Siz de kimsiniz?"
"Ben Şeytan kral..."
"Ben de Vulkan..."
"Vulkan mı? Sen Vulkan ülkesinin tanrısı mısın?!"
"Hey, burada ben de varım!"
"Orası uzun hikaye ama değilim, o tanrılarla da bir alakam yok"
"Peki... Siz benden ne istiyorsunuz?"
Kendini şeytan kral diye tanıtan kişi cevap verdi.
"Biz..."
Yazar:Yasir00 Editör:SherFSiz
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.