Yukarı Çık




           
RETIA MORTIS
1


Ayna kırıldı, kanla lekelenmiş berrak parçaları birer birer döküldü.


Bulutlar bu gece öfkeliydi.


Rüzgâr şiddetli bir uğultuyla etrafta dolanırken, ürpertici bir soğuk bedenimi esir alarak baştan aşağı titrememe neden oldu. Sağanak yağmur açık renk tenime uzun çizgiler çekti, koyu renk gözlerim odağını kaybetmeksizin birkaç adım önümde beni bekleyen manzarayı izliyordu. 


Bakışlarım keskin, cesuraneydi lâkin zar zor ayakta duran bedenim tek bir adım dahi ilerleyemeyecek kadar korkuyla lekelenmişti.


Korkuyordum.


Dudaklarım kuruyor, gözlerim yanıyor, soluğum boğazıma tıkanıyordu.


İtiraf etmek zordu; ancak bedenimdeki güçlü sarsılışların sebebi soğuk değildi. Ben korkuyordum. Kalbim delicesine atıyor, korkunun tarif edilemez hissiyatı zihnimi uyuşturuyordu. Kâbuslarım birer birer gerçeğe dönüşürken, göreceğimi hayal ettiğim şeylerden korkuyordum.


Toparlan.


Zihnimin derinliklerinden gelen bir fısıltı yüzüme hiddetli bir tokat gibi indi. Çenemi hafifçe yukarı kaldırdım ve ıslak kirpiklerimi kırpıştırarak birkaç adım ötemdeki cansız çehreye baktım. Ciğerlerime çekmek istediğim uzun soluk benden çok uzaklarda gibiydi.


Parmaklarım avcumun içine doğru kaydı. Tırnaklarım etime saplanmıştı, kendi kanım parmak boğumlarımın arasından yere doğru damladı. Yağmur suyuyla karışmış sıcak kan açık kırmızıydı.


Derin bir nefes almaya çalıştım.


Yapamıyordum.


Bir adım attım. Sonra bir adım daha. Ablamın kanı, beyaz porselen zeminin üzerinden sızıp ayakkabılarımı kirletmeye başlayıncaya kadar yürüdüm.


Çenem durmaksızın titrerken ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Dudaklarım arasından salıvermeye korktuğum uzunca bir haykırış boğazıma düğümlenmişti ve gözlerimin kenarları çirkin, yumuşak bir kızıllıkla kaplıydı. Hıçkırıkla karışık bir hırıltı çıkardım. Neredeyse duyulamayacak kadar kısıktı ve buruk bir tını barındırıyordu. Yağmurun şiddetli gürültüsü ardında yitip gitmesi tahmin edilebilirdi.


“Abla?”


Benimkilerin birebir kopyası bir renkte, uzun kızıl saçlar zemine karmaşık bir şekilde yayılmıştı. Yüzü korkunç bir griye bürünmüş, dudakları soğuktan morarmıştı. Belki de soğuktan değildi.


Açık renk küllü sarı saçlara sahip adam kılıcını yerde yatan bedenin karnından hızlıca çekip kınına koydu. Donuk bakışlarında, tüm kanımın çekilmesine sebep olacak kadar soğuk bir keskinlik vardı. Benedict Luceante. Önce ülkemi savaşa sürüklemişti. Halkımı katletmiş, köyleri ateşe vermişti.


Ve ablamı öldürmüştü.


Ailemi.


“Geç kaldınız, Prenses.”


Dudaklarımdan bir inilti döküldü. Ölmek üzere olan bir hayvanın son çığlıklarına benzeyen bir sesti bu. “Neden,” diye hıçkırdım dizlerimin üzerine çökerken. “Neden yaptın bunu?”


“Üzgünüm.” dedi. Hiçbir pişmanlık tınısı yoktu. “Ölmesi gerekiyordu.”


Kederle yerde cansızca yatan ablamı kucakladım. Gözyaşlarım soğuk tenine damlıyordu. “Neden,” diye sayıklıyordum, duyulamayacak bir fısıltıyla.


Neden ablam ölmek zorundaydı?


Hıçkırdım. Karıncayı bile incitmeye korkan ablam. Yere düşüp ağladığımda beni hep kaldıran, acıyan yerlerimden öpen ablam. Saçlarımı tarayıp ören, yağmurlu gecelerde korkmamam için bana masal okuyup başımı okşayan ablam.


Neden beni terk etmek zorundaydı?


“Daha fazla konuşmamıza gerek olmadığına göre, ayrılıyorum.”


“Pişman olacaksınız.”


“Ne?”


Ablamın soğuk bedenine sıkıca sarılıp ağlarken, öfkeyle hırıldadım. “Pişman olacaksınız.” dedim. “Ellerimde can vereceksiniz.”


Gitmek için arkasını döndü ama söylediklerimi duymak istermişçesine ilerlemeyi bırakmıştı.


Kendimi, zihnimi, kalbimi susturmaya çalıştım. Boğazımdaki yumru büyüdü, büyüdü, kalbime oturdu.


Onu yok edecektim.


Kanının son damlası yere akana kadar kalbini kesecek, kellesini sarayımın balkonuna asacaktım. Onun kanının kökü yok olana ve kalbimdeki öfke sönene kadar, peşimde büyük bir yıkım sürükleyecektim.


Yemin ederim ki, yapacaktım.


“Bu beni gördüğün ilk sefer,” diye devam ettim kuru bir sesle. “Bir kere daha karşılaşacağız, ölümün gölgesi sana dokunmadan hemen önce.”


Ablamı, kanla lekelenmiş saçlarından öptüm. Dokunmaya kıyamazmış gibi, hafifçe.


“Ve bu sefer, gülümsüyor olacağım.”



elize


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.




468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.