Lord Berin, Karahan Ağa ile konuşmalarından sonra hemen arayışlara başladı. Beyaz Ateş adını daha önce duymuştu ama anlatılan şeyler çok abartılı ve onu yakalamak için yetersizdi. Hatta böyle bir adamın gerçek olup olmadığı bile kesin değildi. Lord Berin, Sıcak Kale'nin Sanat Büyücülerini ve bar kavgasındaki görgü tanıklarını çağırdı. Sanat büyücüleri görgü tanıklarının anlatımlarına göre Beyaz Ateşin yüzünü resim etti ve yakalanmasına yardımcı olanlara yüklü bir miktar para ödülü vereceğini de ekledi ama Beyaz Ateş ismini gizledi ve bardakilere de sus payı verdi. Çünkü böyle güçlü söylentilere sahip bir adam halkta korku yaratabilirdi.
--Beyaz Ateş'in resmi dağıtıldıktan bir hafta sonra--
Lord Berin, kale salonunda otururken;
Asker: Bir vatandaş Raman'ın dilini kesen kişiyi gördüğünü bildirdi.
Lord Berin: Yakalayabildiniz mi?
Asker: Maalesef Lordum takviye birlikleri belirtilen yere geldiğinde, yakalamaya giden üç askerin baygın halini bulmuşlar.
Lord Berin: Bir haftadır aynı şeyi yaşıyoruz zaten. Bunun için mi beni rahatsız ettin?
Lord Berin bu sözleri söylerken neden onu yakalamaya çalışan askerleri hep bayılttığını ve hiç öldürmediğini düşündü. Öldürmeyi sevmeyen biri olamazdı çünkü Karahan Ağa'nın adamları da bizim resimleri kullanarak yakalamaya çalışıyordu. Ama onu yakalamaya gelen her adamı öldürmüştü. Hem de çok cani şekiller de.
Asker: Haklısınız Lordum ama bu sefer farklı.
Lord Berin: Ne oldu?
Asker: Bir mektup bırakmış. Siz tuhaf bir durum olduğunda benden habersiz iş yapmayın dediğiniz için açmadık. Buyurun isterseniz
Asker elindeki mektubu Lord Berin'e uzattı. Mektup küçüktü. Mektuptan çok kağıt parçası gibiydi. Berin alıp mektubu açtı. Mektup kanla yazılmıştı.
'' Denemen çok hoş fakat bu şekilde beni yakalayamazsın. Yakında sana bir hediye göndereceğim. Hazır ol[size=2][font=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif] - B.A. "[/font][/size]
Lord Berin bu tehdittin askerlerine olduğunu düşündü.
Lord Berin: Asker bundan sonra aramalara bende katılıyorum. Kartz'a söyle benim kıyafetlerimi hazırlatsın.
Sonraki gece
Lord Berin bu gece de aramalara katılmıştı ama yine baygın şekil de yatan askerler bulmaya devam ediyordu. Lord Berin anlayamıyordu. Niye hala askerlerini öldürmedi. Yaptığı tehditti. Yanlış mı yorumlamıştı. Arama yaparken ve bir yanda bunları düşünürken karşısına Raman ve adamları çıktı. Raman dili kesildiği için konuşamıyordu. Onun yerine Raman'ın yanında ki Karahan Ağa'nın Yardımcısı Evort konuştu.
Evort: Sıcak Kale'nin Lordunu selamlıyorum. Sizde mi aramaya çıktınız lordum. Söylenti duymuştum ama gerçekliğinden emin değildim. Teşekkürlerimizi sunarız lordum.
Lord Berin: Gördüğün üzere çıktık. Raman'ın dilin hakkında Şifacılar bir şey söyledi mi? Bir tedavi buldular mı?
Evort: Maalesef lordum şifa büyüsüyle bile hiçbir gelişme katedilemiyor. Kesmeden önce bıçağı nasıl büyülemiş bilmiyoruz ama daha önce hiç görülmemiş bir büyü bu.
Lord Berin, bu sözlerin ardından Raman'ı süzdü. Lord Berin, Raman'ın gözlerinin tamamen kin bürümüş olduğunu fark etti. Sinirli gözükmesine rağmen aşağılanma, korku, tedirginlik o sinirli yüzünün altından kolayca okunuyordu.
Lord Berin: Karahan nerede?
Evort: Karahan Ağa, bugün gelen Tüccar Kraliçe Clavria ile yaptığı ticaretin hesaplarını kontrol ediyor.
Sin Kıtasının en zenin tüccarı Tüccar Kraliçe Clavria , Sin kıtasında kurduğu dahiyane ticaret ağıyla, Dünyada Altın İmparator'dan sonraki en zengin insan.
Lord Berin: Bugün aramayı bitirdik. Bizimle kaleye gelmek ister misiniz? Hem sizin bölgeye çok uzaktayız. Bu gece o yolu çekmekten ise kalede kalırsınız.
Evort, Raman'a Baktı ve Raman onayladı ve Lord Berin'in teklifini kabul ettiler.
Kale'nin kapısını gördüklerinde, kapının önünde yerde beyaz ışık gördüler. Kapı nöbetçileri de yerde bayılmıştı. Yaklaştılar ve gözlerine inanamadılar. Bu ateşti. Bembeyaz bir ateş o kadar sıcaktı ki uzaktan bile hissedilebiliyordu. Daha da yaklaştıklarında beyaz rengi olan bu ateşin çember şeklinde olduğunu ve ortasında bir kutu olduğunu gördüler. Ateşi söndürmeye çalıştılar. Normal ateşten çok daha zor oldu söndürmesi. Kuyudaki tüm suyu harcamak zorunda kaldılar. Kutuyu ateşlerin arasından çıkardıklarında kutunun üzerinde bir not vardı. Not kanla yazılmıştı ve sadece şu kelime yazıyordu. ''HEDİYE'' Kutuyu açtıklarında ise herkes farklı duygular içine girmişti. Kimisi şok ,kimisi üzüntü ,kimisi ise çaresiz... Çünkü kutunun içinde Karahan Ağa'nın kellesi vardı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.