High School DxD - Yeni Yaşam - Cilt 3

Kokabiel olayından birkaç gün sonra. Kulüp odasına gelen Asya ve ben kanepede oturan yabancı bir kız görünce şok olduk.

"Hey, Sekiryuutei."

Yeşil ağlı kız, Xenovia, Kuou Akademisi'nin kız üniformasını giyiyor.

"Neden buradasın?"

Huzursuzluğumu gizleyemedim ve parmağımla onu işaret ettim.

PA!

Sonra Xenovia'nın sırtından siyah kanatlar çıktı! Eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeh!? Bu bir şeytanın kanatları! Bunun anlamı ne!?

"Tanrı'nın yok olduğunu öğrendim. Ben de kendimi terk etmek için bir Şeytana dönüştüm. Rias Gremory'den bir "Şövalye" parçası aldım. Görünüşe göre ben o kadar büyük değilim, Durandal ise öyle. Böylece tek bir parça ile şeytan olabildim. Ve ayrıca bu okula yerleştirildim. Şu andan itibaren 2. sınıf öğrencisiyim ve aynı zamanda Gizli Araştırma Kulübü'nün bir üyesiyim. İyi geçinelim, Ise-kun." Xenovia burnuyla nefes alırken şöyle diyor.

"......Ciddi bir sesle bu kadar sevimli bir ses çıkarma."

"Irina'yı kopyaladım ama görünüşe göre bu hiç kolay değil."

"Ama reenkarnasyon!? Buchou. Böyle değerli bir parçayı kullanmak doğru mu?"

Evet. Tanrı'nın var olmadığı gerçeğini öğrendi. Öyle olsa bile, bu çok hızlı!

"Bir Durandal kullanıcısına sahip olmak güvenilir hissettiriyor. Bununla birlikte, Yuuto ile birlikte iki kılıç ustasının doğuşu gerçekleşiyor."

Buchou bundan zevk alıyor gibi görünüyor. Hey, bu iyi mi? Ama küçük şeyleri düşünmemek Buchou'ya yakışıyor. Ancak efsanevi kutsal kılıç Durandal'ı kullanan bir kılıç ustasına sahip olmak kesinlikle güvenilir hissettiriyor. Derecelendirme Oyunu için bile rakiplerimiz şeytanlar olacak, bu yüzden kutsal kılıç onlara karşı öfkesini serbest bırakacak. Gremory grubu daha da güçlenecek!

"Evet. Ben artık bir şeytanım. Geri dönemem. Hayır, belki de bu iyi bir şeydi. Hmmm, ama Tanrı gittiğinden beri hayatım başarısız oldu. Ama bir zamanlar düşmanım olan bir şeytana hizmet etmek..... Bir Maou'nun kız kardeşi olsa bile......."

Xenovia bir şeyler mırıldanırken başını öne eğmeye başlar. Ah, tıpkı Asia gibi dua ettiği için biraz hasar alıyor. Bunu söyleyecek durumda değilim ama o da tuhaf.

"Bu arada, Irina nerede?"

Neden Shidou Irina değil de o burada?

"Irina, Valper'in cesedi ve benimki de dahil olmak üzere 5 Excalibur ile birlikte karargaha döndü. Çekirdek görevi gören "parçalar" o halde geri alındı. Yani onu geri alma görevi tamamlandı. Çekirdeklere sahip olurlarsa, kutsal kılıçları yeniden yapmak için simya kullanabilirler."

Kiba ve Xenovia dördünden yapılan Excalibur'u yok etti. Ama orijinal Excalibur'un parçaları güvende.

"Excalibur'unu onlara vermen doğru muydu? Daha doğrusu, Kilise'ye ihanet etmen doğru muydu?"

"Her ihtimale karşı Excalibur'u onlara geri vermek zorundayım. Durandal'ın aksine, seçilebilecek başka kullanıcılar da var. Durandal'a sahip olmak benim için yeterli. Onlara Tanrı'nın yokluğundan bahsettiğimde sessiz kaldılar. Yani Tanrı'nın yokluğunu bildiğim için bir yabancı oldum. Kilise yabancılardan ve sapkınlıktan çok nefret eder. O kişi Durandal'ın sahibi bile olsa, onu kesip atarlar. Asia Argento olayında olduğu gibi."

Kendisine güldü....... Kilise, sapkın olarak gördüğü kişilerden kurtulmak için genellikle bu kadar ileri gider mi? Oldukça aşırılar.

"Irina şanslıydı. Yaraları yüzünden savaşa katılmamış olsa bile, gerçeği bilmeden yaşadı. O benden daha güçlü bir inanca sahip. Eğer Tanrı'yı öğrenseydi, ona ne olurdu bilmiyorum."

Hıristiyan ne kadar mütevazı olursa, gerçeği öğrenmeleri o kadar acı verici olur. En kötü durumda, bu onların tüm yaşamlarının reddedilmesi anlamına gelir. Eğer böyle bir şey olursa, insanlara ne olacağını bilemezsiniz.

"Yalnız, şeytan olduğum için gerçekten hayal kırıklığına uğramıştı. Ona bunun Tanrı'nın yokluğu yüzünden olduğunu söyleyemedim. Garip bir vedalaşma oldu. Belki bir dahaki sefere karşılaştığımızda düşman olabiliriz."

Xenovia bunu gözlerini kısarak söyledi. Irina eve döndüğünde nasıl hissetti.....? Buchou tüm kulüp üyelerinin burada olduğunu onaylar. Sonra şöyle diyor.

"Kilise biz şeytanlarla temas kurdu. Daha doğrusu Maou bu olay hakkında konuştu. "Düşmüş meleklerin belirsiz ve dürüst olmayan eylemleri nedeniyle, bu konuda tatmin edici hissetmesek de sizinle temas kurmak istiyoruz" dediler. Ayrıca Valper için de özür dilediler çünkü geçmişte kaçmasına izin vermeleri onların hatasıydı."

......Bu yüzden kendilerini tatminsiz hissediyorlar. Biz zaten düşmanız. Belki de memnun olmalıyız çünkü en azından Valper konusunda özür dilediler.

"Ama bu okul gerçekten korkutucu. Çünkü bu okula devam eden bir Maou'nun kız kardeşi daha var."

Xenovia bunu iç çekerek söylüyor. Bir Maou'nun başka bir kız kardeşi mi var? Bekle.... belki de...... bu okula devam eden sadece iki yüksek sınıf şeytan var. O zaman.......Kaichou olmalı!? Buchou'ya baktığımda onaylamak için başını salladı. Hawawawawa........ Böyle yoğun bir şey doğru mu?

Oh, evet. Kokabiel tarafından tahrip edilen spor salonu ve okul alanı Maou-sama'ya bağlı kişiler tarafından onarıldı. Bir gecede tamir ettikleri için şeytanların gücüne hayranım. Düşünüyorum da, başka bir boyutta okulun bir kopyasını yaratabilirler. Onlar için çocuk oyuncağı olmalı. Ama bir Maou'nun desteğini almak...... Cidden, bu okulda neler oluyor.......

"Bu olayla ilgili gerçek, düşmüş meleklerin genel valisi Azazel tarafından Tanrı tarafına ve şeytanların tarafına gönderildi. Excalibur'un çalınması sadece Kokabiel tarafından gerçekleştirilen bir eylemdi. Diğer liderlerin bundan haberi yoktu. Üç taraf arasındaki gerginliği kırmayı planlıyordu. Başka bir savaş başlatmaya çalıştığı için sonsuza kadar donmuş bir halde Cocytus'a konuldu."

Buchou bize açıkladı. O zaman Kokabiel bir daha dışarı çıkmayacak. Bu iyi oldu. O vahşi adamı bir daha görmek istemiyorum. O kesinlikle aptal bir savaş manyağı düşmüş melekti.

"Yine de "Kaybolan Ejderha "nın müdahalesiyle sona erdi. İçlerinden birinin yaptığı saldırıyı örgütlerinden birini göndererek durdurdular."

O zaman, "Kaybolan Ejderha" gökyüzünden indiğinde zaten Denge Bozucu formundaydı. Benimki gibi tamamlanmamış bir form değil. Mükemmel bir Denge Bozucu....... Şu anda ondan çok daha güçsüzüm. Bir gün karşılaşacağım bir varlık. Hakuryuukou, Albion. Gerçek adını bilmiyorum ama onunla tekrar karşılaşana kadar aramızdaki mesafeyi kısaltmak istiyorum......

"Melekler, şeytanlar ve Azazel'in temsilcileri arasında da bir toplantı olacaktı. Görünüşe göre Azazel'in konuşmak istediği bir konu var. Azazel'in Kokabiel için özür dileyeceğini duydum. Gerçi Azazel'in özür dileyip dilemeyeceği şüpheli."

Buchou omzunu silkerken bunu tiksintiyle söyledi. Demek Düşmüş Meleklerin Valisi büyük bir egosu olan biri. Ama üç tarafın temsilcilerinin bir araya gelmesi büyük bir şey değil mi? O zaman ne hakkında konuşacaklarını bilmiyorum ama dünyanın geleceğini etkileyecek gibi görünüyor.....

"Biz de o toplantıya davet edildik. Toplantıda olayla ilgili rapor vermek zorundayız çünkü olaya müdahil olduk."

"Ciddi misin sen!?"

Buchou'nun sözleri karşısında şaşıran tek kişi ben değildim. Herkesin yüzünde şok olmuş bir ifade vardı. Açıkçası. Büyük ve önemli insanların olduğu bir yerde kalmaları söylense herkes şaşırırdı! Ne olacak şimdi? Dünyamıza yani........ Ah, bu doğru. Xenovia'ya bunca zamandır kafamı kurcalayan bir şey sordum.

"......... "Kaybolan Ejderha" Düşmüş Melekler tarafına ait, değil mi?"

"Bu doğru. Azazel "Longinus "u olan Kutsal Teçhizat sahiplerini topluyor. Ne düşündüğünü bilmiyorum ama kesinlikle iyi bir şey değil. "Kaybolan Ejderha" aralarındaki en iyi savaşçı. Grigori'nin liderleri de dahil olmak üzere oradaki tüm güçlü insanlar arasında dördüncü ya da beşinci en güçlü kişi olduğunu duydum. Bu noktada, rakibi olan senden çok daha güçlü."

En güçlü dördüncü!?

......Bu yüzden karşısında bile duramadığımız Kokabiel'i yenebildi. Görünüşe göre ciddi bir durumdayız. Öyle değil mi, Ddraig? Xenovia daha sonra Asia'ya bakar.

"......Bu doğru. Asia Argento'dan özür dileyeceğim. Tanrı var olmadığına göre, onun sevgisi ve yardımı da yok demektir. Özür dilerim, Asia Argento. Bana istediğin kadar vurabilirsin."

Xenovia başını eğiyor. Japonların özür dileme şekli. Yüz ifadesi değişmediği için ciddi olup olmadığını anlayamıyorum.

"..........No, böyle bir şey yapmaya niyetim yok. Xenovia-san, şu anki yaşam tarzımın tadını çıkarıyorum. Artık bir şeytan olmama rağmen...... benim için önemli olan birileriyle tanıştım. Şu anda yaşadığım yer ve tanıştığım insanlar nedeniyle mutluyum."

Asia Meryem Ana gibi gülümsüyor ve onu affediyor. Aaah, Asya gerçekten iyi bir kız..... Kardeşiniz derinden etkilendi! Tanrı'nın reddini duyduktan sonra psikolojik durumu tehlikeye girmişti ama Buchou ve ben yanında olduğumuz için normale döndü.

"....... Yani Tanrı'nın yokluğunu öğrenen sadece sen ve ben Hristiyanlarız. Artık sana ilahi ceza gibi bir şey söyleyemeyeceğim. Demek bir kafirsin ha? Hayranlık duyulan kutsal bir kılıç kullanıcısıydım, ama şimdi bir kafirim ha. Beni gördüklerinde gözlerinin ve tavırlarının nasıl değiştiğini unutamam."

O anda Xenovia'nın gözlerinde bir anlık hüzün gördüğümü hissettim.

"O zaman ben gidiyorum. Bu okula transfer olmadan önce bilmem gereken pek çok şey var."

Xenovia odadan çıkmaya çalışır.

"U-Umm!"

Asya, Xenovia'yı durdurdu.

"Önümüzdeki hafta sonu herkesle oynamak için dışarı çıkacağım. Sen de katılmak ister misin, Xenovia-san?"

Asia bunu gülümseyerek söyledi. Xenovia şok içinde gözlerini açmış ve ardından acı bir gülümseme vermişti.

"Bir dahaki sefere o zaman. Bu sefer ilgilenmiyorum. Hariç....."

"Hariç mi?

Xenovia daha sonra bunu Asya'ya gülümseyerek söyler.

"Bir dahaki sefere bana okulu gezdirebilir misin?"

"Evet!"

Asya da gülümseyerek cevap veriyor. Hmmm, umarım arkadaş olurlar. Onu anlamak zor ama Xenovia kötü birine benzemiyor.

"Kutsal kılıcım Durandal adına yemin ederim. Ayrıca şuradaki kutsal-şeytani kılıç kullanıcısıyla da bir savaş yapmak istiyorum."

"Pekala. Bir dahaki sefere kaybetmeyeceğim."

Kiba da gülümseyerek cevap verir. Bunu onayladıktan sonra Xenovia odadan çıkıyor. Kiba'nın vücudunda güvenle birlikte güçlü bir şey hissedebiliyorum. O zaman, o yerde, o olay onun içinde bir şeyleri değiştirdi.

CLAP!

Buchou ellerini çırpıyor.

"Şimdi, herkes geri döndüğüne göre, kulüp faaliyetlerine yeniden başlayalım!"

[EVET!]

Herkes enerjik bir sesle cevap verir. O gün hepimiz yine güldük.