Holy Emperor’s Grandson is a Necromancer - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 


           
[Ölümsüzler zamanla evrim geçirir.]

Okuduğum kitabın sayfasını çevirdim.

[Bir zombi tamamen çürüdüğünde iskelete dönüşür. Ancak vücudunu bir şekilde korumayı başarırsa, daha güçlü bir yaratık olan 'gulyabani'ye dönüşecektir.]

Altındaki paragrafları okumaya devam ettim.

[Bedenleri Negatif Alan'a maruz kalırsa, bölgede var olan şeytani enerji, evrimi büyük ölçüde hızlandırır. Derileri daha sert hale gelir ve kemikleri güçlenir.]

M-mm…

[İskelet belirli bir zeka seviyesine ulaşırsa silah kullanmaya başlar. Yani bir Savaşçı ya da Okçu'ya dönüşür. Eğer hemen ahirete ulaşamazlarsa, daha da güçleneceklerdir.]

Bir sonraki sayfaya geçtim.

[İçgüdüsel olarak daha güçlü şeytani enerjiyi arzularlar. Aynı zamanda daha güçlü bir vücut isterler. İşte bu yüzden hepsi 'Ölü Ruhlar Ülkesi'ne doğru ilerler.]

Ilıman bahar ve yaz mevsimleri ölümsüzlerin bedenlerini zayıflatırdı. Şeytani enerji, sıcak güneş ışığına maruz kaldığında dağılır ve unutmamak gerekir ki, Negatif Alanlar parlak ışık altında kaybolurdu.

Bu yüzden ölümsüzler, şeytani enerjiyle dolu devasa bir Negatif Alan olan Ölü Ruhlar Ülkesi'ne yol alırlardı.

Ve ayrıca…

[Sonbahar sona erip kış gelmeye başladığında, ölümsüzler bunca zamandır bastırdıkları içgüdülerini uyandırırlar.]

Ölümsüzlerin içgüdüleri.

Yaşayanları yok etmeye yönelik arzu ve diğerlerini ölümsüzler arasına katarak sayılarını çoğaltma dürtüsü.

[Bu 'Ölüm Dalgasıdır'. Kışın en soğuk döneminde her yıl bir kez, Kıtayı dolaşan ölümsüzler içgüdülerini yakında serbest bırakacak olan Ölü Ruhlar Ülkesi'ne çekilir. Vücutları çürümeyecek ve olduğu gibi kalacaktır. Diğer bölgelere dağılarak yaşayanları yutmak için dolaşacaklar. Ve bunun zamanı...]

"O güne yaklaşık bir ay kaldı ha."

Bunu mırıldanırken kitabı kapattım.

Kitabı manastırın küçük kütüphanesindeki orijinal yerine koymak için oturduğum yerden kalktım.

"Onunla ben ilgilenirim, lütfen."

Ancak gümüş saçlı bir kız bunu yapmama engel oldu.

Düzgün bir rahibenin kıyafetlerine bürünen kız, ifadesiz yüzüyle kitabı aldı.

Adı Charlotte'du ve nedense zombi dalgası olayının sona ermesinden sonra manastırı oldukça sık ziyaret etmeye başladı.

Çiftçi Gril'in evlatlık kızı ya da ona benzer bir şey olduğunu duydum. O adam başlangıçta bu fikirden nefret etmişti ama şimdi sorumluluk alıp ona göz kulak olmaya karar vermiş olmalı.

"Tabii, elbette."

Kız başını salladı ve kitabı rafa geri koydu.

Ebeveynlerini kaybetmenin şoku mu bilemem ama bir şekilde manastıra girmeye karar verdi ve rahibe olarak çalışmak istedi.

Kahvaltımı, öğle yemeğimi ve akşam yemeğimi geçtim, manastırın temizliği ve mezarların bakımı gibi önemsiz işleri bile üstlendi.

Elbette benim için uygun bir durumdu ama ara sıra elinde tuttuğu kanlı mutfak bıçağını hatırlıyordum ve tüylerim ürperiyordu.

Her neyse, gönüllü hizmeti o kadar da uzun sürmezdi. Muhtemelen hizmetçiliğimi oynamaktan bıktığında kendi isteğiyle gidecekti. Belki.
Sonuçta herkes rahibe olamaz.

Bu dünya birkaç farklı dine inanıyordu.

Kimseye zararı olmadığı sürece bir tarikat kolayca din olarak kabul edilirdi. Öte yandan, diğer insanlara gerçekten zarar verdiyse hemen sapkın bir tarikat olarak etiketlenirdi.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da rahibe olsanız bile evlenebilmenizdi. Yani gözlerimin önündeki bu gümüş saçlı kız bir erkeğe âşık olduktan sonra manastırı terk edebilirdi.

Doğruca yanından geçmeden önce ona bakarken yüz ifadem somurtkan bir hal aldı. Dışarı çıkmak için kütüphanenin kapısını açtım, yolumu tıkayan bazı insanlarla karşılaştım.

"Şimdi ne var?" Diye sordum.

Tepeden tırnağa saf beyaz zırhlarla donatılmış şövalyelerdi. Bunlar Teokratik İmparatorluğun, İmparatorluk Mahkemesi Paladinleriydi. Aynı zamanda Kutsal İmparator'un yedinci torunu/İmparatorluk Prensi'nin de gözcüleri. Yani benim.

Zombi dalgası olayının üzerinden zaten bir hafta geçmişti.

Tüm cenazeleri gerçekleştirmenin yanı sıra etrafta dolaşan her zombiyi aramakla o kadar meşguldüm ki yavaş yavaş zamanın nasıl geçtiğini unuttum.

Daha dün nihayet her şeyi halletmeyi bitirdik. Göreceli güvenliğimiz bir kez daha sağlandıktan sonra köyün şefi en yakın feodal bölgeye haber gönderdi. Genellikle gidip gelmek için tam gün yolculuk yapmak gerekirdi ama yine de yarım günden daha kısa bir süre içinde bu Paladinler ortaya çıkmıştı.

Beni yukarıdan aşağı süzdüler ve bakışlarını uzakta olan Charlotte'a çevirdiler.

"Bir rahibe?"

Ben gelmeden önce bu manastır boştu.

Görünüşe göre inançlarını öğrenen bir rahibenin ortaya çıkmasıyla şaşkına döndüler.

Kasten alaycı bir ses tonuyla konuştum. "Evet, köylüler tarafından gönderildi. Ayrıca inancı da oldukça gayretle inceliyor. Ah, benim hatırım için gönüllü olarak hizmet ediyor. Ayrıca gece mi gündüz mü umurunda bile değil.” Unutmayın, kahvaltımı, öğle yemeğimi ve akşam yemeğimi bile düşündü. "Neyse, ne yapabilirim ki? O hizmetçi değil, bir rahibe. Tanrıça'ya inanan birini nasıl reddedebilirim değil mi?”

Sümüksü bir ses tonuyla konuşmaya devam ettim.

Lider Paladin bakışlarını Charlotte'dan ayırıp bana baktı. "Bize cadı Morgana'yı yakaladığınız bilgisi verildi."

Ha! Şu adama bakar mısın? Basit bir selamlama bile yok, doğrudan konuya atlıyor ha?

Kutsal İmparator'un halefi statüsünü kaybettim diye beni hafife mi alıyorsunuz?

"Bu doğru. Köylüler o kahrolası kadını yakaladı.”

"Evet, duyduk," dedi başını sallarken. Bir cyborg gibi duygu belirtisi göstermeden konuşuyordu. "Köylülerle birlikte savaşarak canla başla mücadele ettiğinizi duyduk."

Ben mi köylülerle birlikte canla başla mücadele ettim?

Eh, manastırın yakınındaki zombilere karşı yapılan savaştan bahsediyorsan...

"Ayrıca Oburluk Kralı'nı kuşattıklarını ve tarım aletleriyle savaştıklarını duyduk.”

"Ha?"

"Yüzlerce zombi tarafından çevrelendikleri halde ölümsüzleri mağlup etmeyi başardılar ve sonunda Necromancer'ı buldular."

"

"Özellikle de Gril adındaki adam. 30'dan fazla zombiyi yendiğini ve Cadı Morgana'yı kutsal suyla köşeye sıkıştırdığını söyledi…”

Gril, ah sevgili Gril, ne zaman bu kadar saçmalayabilen, eşsiz ve korkusuz bir çiftçi oldun? Küçük bir bebek gibi hıçkıra hıçkıra ağladığına ve tek bir zombiyi bile düzgün bir şekilde alt edemediğine tanık olduğum manzara yalan mıydı? Aptalca bir nedenden ötürü güçlerini gizleyen munchkin ana karakterler gibi eğilimlerin olduğunu bilmiyordum!

"Biliyorum bunların hepsi abartı ama..." Lider Paladin devam ederken bakışları manastırın penceresine kaydı. Son yedi günde ölen yüzlerce kişinin mezarları görebiliyordu. "… doğru gibi görünüyor.”

"Sadece saf abartı. Sen bir paladinsin değil mi? Yabancıların anlattığı her hikâyeye öylece inanmamalısın.

Elbette bu adam, Oburluk Kralı da dahil olmak üzere tüm o zombileri tek başıma öldürmüş olma ihtimalimi aklının ucundan bile geçirmezdi. Aşırı abartılmış olabilir ama hikaye yalan değildi, köylüler gerçekten mücadele sırasında bana yardım etmişti.

"Her neyse, muhtemelen buraya bunu doğrulamak için gelmedin. Haksız mıyım?” dedim biraz kaşlarımı çatarak.

"Morgana'nın Kara Düzenle ilişkili olduğunu biliyor muydunuz?"

"Evet, onu sorguladıktan sonra söyledi."

Ne oluyor lan? Bunu bu adamlardan da öğrenebilir miydim? Şu Morian denen kadın sanki dünyanın en büyük sırrıymış gibi konuşuyordu.

"Geçmişte beş köyü daha yok ettiğinden şüphelenilen, gerçekten kötü niyetli ve gaddar birisiydi."

Vay canına! o aslında soykırımcı bir cadı!

Hey, bu ne cehennem? Böylesine çılgın bir kaltağa karşı mı savaşıyordum?

"Cadıya ne oldu, ekselansları?"

"Köylülerden duymadın mı? Yarı ölü hale gelene kadar dövüldü ve ormana asıldı.”

"Bunu siz mi yaptınız ekselansları?"

"Hayır."

Hemen inkâr ettim.

Delirdin mi?! Ben, kırılgan kalpli bir çocuk, nasıl bu kadar acımasız ve vahşi bir şey yapabilirim? Kalbim bir bakireninki kadar saf!

Doğal olarak, aklımdan geçenleri söylemedim.

Bunu yapsaydım bu adam kesinlikle kusacaktı. Bu yüzden farklı bir rutin seçtim.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.