Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 

           
BÖLÜM 1
 
 
“..........Waaaaah!”
 
Saçlarında kırmızı kurdele olan güzel bir çocuğun gözleri gözyaşlarıyla doluydu ve çok geçmeden gözyaşı akmaya başladı. Sonra çocuk sanki dünyanın sonu gelmiş gibi ağlamaya başladı.
 
Sanki bir canavar görmüş gibi nöbet geçiriyordu.
 
Yüzü sıkıntı ile dolu olan Dük Paul Voreoti, kaşlarını çattı ve ellerini salladı.
 
Kapının arkasında gergin bir şekilde izleyen yetimhane çalışanlarından biri, çocuğu hızlı bir şekilde dışarı çıkardı.
 
Çocuğun ağlaması kaybolduğunda bir ses konuştu.
 
“Buna daha ne kadar katlanmak zorundayım?”
 
‘Of’, siyah saçları kısa bir iç çekmeyle sallandı.
 
İlgisiz siyah gözleri can sıkıntısı ile doluydu ve Paul kısa süre sonra çocuğun bir anlığına nerede olduğuna baktıktan sonra ayrıldı.
 
Yetimhane müdürünün masasında bir şişe viski vardı.
 
“Bunu isteyen sendin Dük.”
 
Sekreteri Loupe yanıtladı.
 
“Bu yeni bir rekor.”
 
“Ve bu ne?”
 
“Bütün çocuklar yüzünü görünce ağladı, Dük.”
 
Bu, Paul'un ziyaret ettiği beşinci yetimhaneydi.
 
“Ekselanslarının yüzünü gördükten sonra hepsi çok korkuyor...”
 
“Aklıma gelmişken, kılıcımdan kan akmayalı uzun zaman oldu.”
 
“...Çok kabalar, değil mi? Çocukların sorunu bu.”
 
Dük'ün yüceliğini (mükemmelliğini) göremediler. Tavrını hızla değiştiren Loupe de yorgundu.
 
Voreoti konağına geri dönmek için acele ediyorlardı ama yorucuydu çünkü her yetimhaneye uğramak zorunda kaldılar.
 
Loupe Paul'un kafasının arkasına baktı.
 
Sert ve tehlikeli doğasıyla ünlü olan Voreoti topraklarının hükümdarı Poul Voreoti, görünüşüyle iki farklı şekilde ünlüydü.
 
Birincisi yakışıklı görünüşü, diğeri ise sert görünüşüydü.
 
Saçları ve gözleri siyahtı, açık renkli dudakları sadece doğru kalınlıktaydı, burnu ve çenesi keskindi ve boyun çizgisi de iyi yapılıydı.
 
Uzun antrenmanlarından dolayı vücudu da kalın kıyafetleri aracılığıyla açıkça ortaya çıktı.
 
Bunun üzerine, tüm imparatorluktaki tek iki Düklükten birine sahipti.
 
İmparatorluktaki en popüler koca materyaliydi.
 
Ancak, böyle olmasına rağmen, Paul'un sert görünüşü yakışıklı görünüşünü gizlemek için bile yeterliydi.
 
O, 'Kuzey canavarı' nın gözlerinde gücü nasıl tuttuğunun bir temsiliydi ve tek bir bakışıyla öldürebilirdi.
 
Uzun zamandır yanında çalışan Loupe bile zaman zaman korktu, bu yüzden bu çocuklar nasıl korkmazdı?
 
‘Ama neden aniden bir çocuk istiyor?..’
 
Loupe bu karmaşıklığa neyin sebep olduğunu düşündü.
 
‘Bir çocuk evlat edineceğim.’
 
Kraliyet Sarayından döndükten sonra, Paul ceketini uşağa attı ve bunu kayıtsızca söyledi.
 
Ve gerçekten eve dönerken her yetimhaneye gidiyordu ve tüm çocukları ağlatıyordu.
 
‘Bunun yerine evlenmeli.’
 
O zaman biraz zaman alsa bile kendine ait bir çocuğu olacak. Loupe Paul'u hiç anlayamadı.
 
Sert olmasına rağmen, hala imparatorluğun en popüler koca adayıydı.
 
Onu isteyen kadın ve ailelerin sayısı hiç bitmiyordu.
 
Loupe daha sonra geçen kış olanları düşündü.
 
Dük Voreoti'nin evlenmeyi planladığı konusunda yanlış bir söylenti vardı ve kızları evlenecek yaşta olan aileler konağa mektup göndermeye başladı ve bu nedenle kış normalden biraz daha sıcaktı (hareketliydi).
 
“Bu son çocuk muydu?”
 
Loupe, yaktığı kağıtlar sayesinde sönmeyen sıcak ateşi düşünüyordu ancak Paul'un sesiyle gerçekliğe geri döndü.
 
“Sonuncusuyla birlikte bu yetimhanede 18 çocuk gördük.”
 
Loupe, yakınlarda duran bir şövalyeye gözleriyle işaret etti. Mesajını anlayan şövalye önceden ayrıldı ve diğerlerine ayrılmaya hazırlanmalarını söyledi.
 
Paul ve Loupe ayrılmaya hazır olduğunda büyük fayton yetimhanenin önünde ortaya çıktı.
 
“Hemen gidiyor musunuz?”
 
Yetimhane Müdürü Paul'u avuçlarını ovuşturarak takip etti. Soğuk havaya rağmen müdürün kırmızı yüzü yağlı ve terliydi.
 
“Size yeterince iyi davranamadığımız için üzgünüz.”
 
Yüz ifadesi, sözüne kıyasla çok rahatlamış görünüyordu.
 
Aynı zamanda açgözlülüğünü ortaya çıkardı.
 
“Onlar gerçekten güzel ve melek gibi çocuklar. Ekselanslarıyla tanıştıkları için hayatlarındaki tüm şansı tükettiler. Ama kış yaklaştığından beri dayanacaklarından emin değilim.”
 
Loupe şüpheciydi.
 
Gittikleri tüm yetimhaneler iyi durumda değildi. Ancak yine de çocuklar için sıcak kıyafetler hazırladılar ve imkanları bir dereceye kadar ilgilenilmiş görünüyordu.
 
Ama bu yer için durum böyle değildi.
 
Oyun alanı uzun zamandır harabe gibi görünüyordu ve büyük bir vazonun arkasına gizlenmiş cam pencere kırıktı ve duvarlar çatlamıştı.
 
Bu yetimhane müdürünün ne kadar ilgisiz olduğunu gösterdi.
 
Çocuklar için de aynı şey geçerliydi.
 
Yetimhanelerde, çocuklar Dük'ten kaçtıktan sonra öğretmenlerini aramaya giderlerdi ama buradaki çocuklar, personel ya da öğretmenler onları tuttuğunda titredi.
 
Şu anda Paul bu yetimhanelerin etrafında dolaşıyordu, çocuk evlat edinmesi için bir bahane olarak bağış yapma niyetini kullanıyordu.
 
Bu yüzden burası da Voreoti ailesinin desteğini alacaktı.
 
Müdürün yetimhaneyi işletmek için kullanmak yerine tüm parayı nasıl alacağını düşünürken, Loupe, ilk kez Voreoti ailesinin parasını harcamak için isteksizdi.
 
‘Her ne kadar Voreoti ailesinin zenginliğine kıyasla tozdan başka bir şey olmasa da.’
 
Tamam öyleyse.
 
“Nia!”
 
Arkadan net bir bağırma sesi geldi.
 
Herkes dışarı çıkarken Dük'ü rahatsız etmeye kimin cesaret ettiğini görmek için döndü.
 
Ve yetimhaneden bir öğretmen, telaşlı bir ifadeyle bir çocuğu azarladı.
 
“Bana gidelim!”
 
Çocuk tüm gücüyle adamın elini ısırdı.
 
“Ack!”
 
Adam onu bıraktığında, çocuk hızla koştu ve Dükün önünde durdu.
 
Arkasını dönmeyen tek kişi olan Dük, çocuğu tepeden tırnağa inceledi.
 
İlk önce yağlı saçları ve kirli kıyafetleri dikkatini çekti.
 
Önceki çocuklar en azından temizdi.
 
Ama bu çocuk yıkanmadı, onu görmeye getirilmedi. Kıyafetleri, konaktaki hizmetçilerin temizlediği paçavralardan bile daha kötüydü.
 
Ancak, gözleri kirli bir yığın içinde bir mücevher gibi parıldıyordu.
 
“İhtiyar!”
 
Loupe ve şövalyeler çocuğun kelime seçimine nefesleri kesildi. Dük Voreoti'ye ihtiyar demeye nasıl cüret eder? Bu onun hayatına mal olabilecek bir ifadeydi.
 
Birkaç şövalye, hayatları tehlikede gibi maviye döndü.
 
“.....Tanrım.”
 
Sonunda mantığını kazanan Loupe, ayrıca çocuğun korkusuzluğundan da nefesi kesildi.
 
Paul'u gördükten sonra ağlamayan ilk çocuktu.
 
Ve sadece bu değildi.
 
‘Saçları ve gözleri.....!’
 
Çocuğun saçları ve gözleri siyahtı, tıpkı Paul'unki gibi.
 
“Ü-Üzgünüz! Ondan hemen kurtulacağız.....”
 
Paul, müdürün hareket etmesini engellemek için elini kaldırdı.
 
Çocuğu çekmek üzere olan müdür korktu. Vücudu Dük'ün bakışlarından titriyordu.
 
“Loupe.”
 
Loupe, Paul'un sesiyle listedeki çocukları çabucak düşündü.
 
“Bize gönderilen listede bu çocuk yoktu.”
 
Müdür hızla mazeret saymaya başladı.
 
“B-Bence bu çocuğun korkunç tavırları var ve sürekli ortalığı karıştırıyor......”
 
“Dük'e yalan söylemenin bahanesi bu mu? Dük yetimhanedeki bütün çocukları görmek istediğini söylememiş miydi?”
 
“Ü-Üzgünüm. Lütfen beni affedin.....!”
 
Müdür hızla Loupe'nin öfkesine diz çöktü ve bakışlarını indirdi. Diğer öğretmenler de aynısını yaptı.
 
Çocuk korku içinde bu şekilde hareket eden yetişkinlere baktı.
 
“Yani.”
 
Bir ses çocuğun dikkatini çekti.
 
“Adın ne?”
 
“Yok.”
 
“Yetimhaneden olsan bile bir ismin olmalı, değil mi?”
 
“Yetişkinler bana Nia der, ama bu isimden nefret ediyorum.”
 
Ona her zaman ' hey ' diye hitap ederlerdi ama böyle zamanlarda ona Nia diyorlardı.
 
Müdür ona bu ismin okuduğu yetişkin romanından, bir fahişeden geldiğini söylediğinde çok şok olmuştu.
 
Paul çocuğun ışıltılı gözlerine baktı.
 
“......Korkusuzsun.”
 
Paul'un siyah gözleri vahşeti simgeleyen kırmızı bir renkle doluydu. Garip bir aura yetimhanenin atmosferine baskı yaptı.
 
Çocuk vücudu çığlık attı ama ne koştu ne de doğrulmuş bacaklarını ve kollarını büktü.
 
“Kimi rahatsız ettiğine dair bir fikrin var mı?”
 
Çocuğun kolları titremeye başladı, onu tehdit etmeye başladığında, yüz ifadesi ilk kez korkuyla doluydu. Gözleri bile sulanmaya başladı.
 
“Seni oracıkta öldürsem bile garip olmaz.”
 
Paul ona doğru bir adım attığında çocuk daha da titredi.
 
Öyle olsa bile, çocuk geri adım atmadı. Dişlerini sıktı ve kendini tuttu.
 
“.......”
 
Tam o sırada Paul yolda durdu.
 
Dük, onun gözlerine benzeyen çocuğun gözlerine baktı. Gözleri bir an için parıldıyordu, sanki birisi onlara altın pul serpmiş gibi.
 
“......Bebek canavar.”
 
Paul mırıldandı.
 
Kendi ifadesinden memnun olan Paul çenesini ovuşturdu ve çocuğu inceledi.
 
Korkusuna rağmen geri adım atmaması ilginçti.
 
“Gerçekten de, bu isim sana uygun değil.”
 
Böyle sakin ve yumuşak bir isim, bir canavarın korkusuz çocuğuna uymuyordu.
 
Siyah kırmızı gözleri sakinleşti ve kısa bir süre sonra saf siyah durumuna geri döndü. Paul çocuğa daha uygun bir isim verdi.
 
“Leonia Voreoti.”
 
Çocuğun ağzı genişledi.
 
“.......Bu çok uzun.”
 
“Adın Leonia, seni aptal.”
 
“Ben aptal değilim!”
 
“Eve döndüğümüzde bir öğretmen çağırmamız gerekecek.”
 
Ona öğretecek çok şey olduğunu söyleyen Paul, Leonia'yı yakaladı ve onu faytona attı. Leonia yumuşak koltuğa düşerken sahte acı içinde çığlık attı.
 
Loupe ve şövalyeler şaşkınlık içinde izledi.
 
“........Ekselansları!”
 
Loupe, faytonun koluna yapıştı.
 
“Bekle! Ne oluyor....!”
 
Daha da şok edici bir şey oldu.
 
Sık sık siyah canavar olarak adlandırılan Paul, Leonia'nın alnına parmağını bastırdı ve güldü.
 
“Seni ihtiyar!”
 
Sinirlenirken, Leonia Paul'a baktı.
 
“Çocuklarla dalga geçmekten hoşlanıyor musun?”
 
“Beklediğimden daha keyifli.”
 
“Gasp, bu ihtiyar sapık olmalı!”
 
“Diline hakim ol.”
 
Belki de ihtiyarlar çocukları hakkında konuştuklarında böyle iç çekiyorlardı.
 
Paul bunu düşünürken Leonia'yı bıraktı.
 
Leonia gözlerini açtı ve homurdandı. O gerçekten bir bebek canavar gibiydi.
 
“Leonia.”
 
Paul kızının adını söyledi.
 
Faytondaki Voreoti ailesinin tepesinde kükreyen siyah bir aslan vardı.
 
Kükreyen (Paul) bir aslan (Leonia).
 
Leydi Voreoti'ye bundan daha uygun bir isim yoktu.
 
-Bölüm Sonu-
 
 
 
~michie


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.