Ona doğru yürüdüm ve demir zincire tutturulmuş elini tuttum. Rick Dorian’ın gözleri titredi. Ellerinin yaralanmış olduğundan endişelendim ama yara yoktu. Her neyse, elini tuttum ve içtenlikle konuştum.
“İlkler önemli değildir.”
“...”
“Bunun bugün ilk defa olması önemli değil, gelecekte böyle şeyler deneyimlemen önemli. Bu yüzden buna alış. Ah, tabii bir şeyleri ısırdığın ve çiğnediğin kısım hariç.”
Bu yüzden lütfen 'ilk' etiketini hiçbir yere yapıştırmayın. Rick Dorian'a baktım, beni ciddi şekilde dinlediğini umuyordum.
- Şak.
Elimi tokatladı. Demir zincirleri birbirlerine çarparak takır tukur sesler çıkardı. Gözleri odanın etrafında dolaştı ve melek yüzü şimdi kırmızı renkteydi.
"El mi? Elini herhangi bir şekilde incittim gibi görünmüyor. Bekle, bundan ziyade sen beni dinliyor muydun?”
“Ama bu bir adam-adam-erkek eli!”
Kime adam diyordu ki? Vücudu biraz büyük olmasına rağmen yüzü hâlâ bir çocuğun yüzü gibiydi…gerçekten kendisine atıfta bulunmuştu.
Ona, 'Kime adam diyorsun' gibi bir şey sormalı mıyım merak ettim ama sonra başımı salladım. Bunu sorarsam haykırmaya başlayabilirdi ve ben gerçekten vicdan azabı çekerdim.
Güzel çocuklar benim tipim değildi.
Ama belki yetişkin bir Rick Dorian tipim olabilirdi. Erkek ana karakter olarak 'korkunç bir güzellik' terimini tam olarak karşılıyordu. Taşan bir çeşme gibi cilasız bir cazibeye ve güzel bir görünüme sahipti. Gerçekten öyleydi.
Ama o bir canavardı, bir canavar.
'Phew, özellikle de geceleri.'
Bir canavar gibi gözükmediği zamanlarda zarif görünüşü çok çekici olsa da onun ağlak bir bebek olduğunu hiç düşünmemiştim. Belki de çok genç olduğu için mi böyleydi?
Dört yıl bir insanı gerçekten değiştirebiliyor demek ki.
“İana!”
Hans'ın dışarıdan bana bağırdığını duydum.
“Ah, geri dönmeliyim.”
Erkek ana karaktere baktım ve gülümsedim.
“Zaman doldu, İana!”
“Tamam, geliyorum!”
Lambamı alıp çıkmadan önce Rick Dorian'a çabucak bir özür daha mırıldandım. Karanlık hücreden ayrıldığım için biraz üzgündüm. Ne de olsa o hâlâ çok gençti ve bu karanlık hücrede yalnız başına kalıyordu.
"Tekrar geleceğim."
Lambamın ışığı ona ulaşamadığı için hücreden çıkarken yüzünü göremedim.
***
Erkek ana karakterin 'ilkler'den bahsettiği sıradaki gözyaşı dolu görünümü geliyordu aklıma sürekli ama onun hakkında daha fazla endişelenmedim.
Bu erkek ana karakter her şeyi 'ilk' diye etiketlendiriyordu, hatta tipik bir romantizm romanındaki bir kadın ana karakterin yapacağından daha çok yapıyordu bunu.
Sadece kadın ana karakterin yapabileceği şeyler vardı ve bu +18 roman erkek ana karakter ile kadın ana karakter etrafında dönüyordu. İlk buluşmalarında kadın ana karakterin Rick Dorian'ı özellikle boyun, el bileği ve ayak bileklerindeki kısıtlamalarından kurtarması önemli bir olaydı.
Yine Rick Dorian, kadın ana karakter Francia’nın eşsiz iyileştirme yeteneğiyle hapishane hücresinden kurtulmuş olacaktı. Şöyle açıklayayım: Rick Dorian, karşılaşmalarından bir gün sonra prangalarından kurtulmuş oluyordu. Görünüşe göre Francia, Rick Dorian'ı lanetinden kurtarıp iyileştirebilecek tek kişiydi. Yani erkek ana karakterin hapisten çıkmasına yardımcı olabilecek tek kişi, kadın ana karakterdi.
Erkek ana karakter, romanın zaman çizelgesine göre bir gün hapisten tahliye edilecekti.
Hapishaneden bahsetmişken buradan ne zaman çıkacağımı merak ettim.
“İç çekiyorsun. Ne zaman tahliye olacağını mı düşünüyorsun? ”
“Lütfen bu terimi kullanma. Gerçekten bir suçluymuşum gibi hissettiriyor.”
“Ne, neden bir anda böyle--~”
Yanımda oturup gülümseyen asilzade, sahte para sattığı için hapsedilen Baron Paladis'ti.
Sıkıldığım zamanlarda oldukça iyi bir arkadaştı.
Komiktir ki burası bir hapishane olmasına rağmen soylular için bir oturma odası bile vardı. Böylece herkes birbiriyle tanışabilir ve başkalarıyla sohbet edebilirdi. Herkesin aynı çizgili desenli gömlekleri giyerken ayrıcalıklarının tadını çıkararak birbirleriyle nasıl konuştuklarını görünce gülmeden edemiyordum.
Soylu gibi davranıyorduk ama bu kıyafetleri giyiyorduk.
Bu durumdayken kendimize soylu demek ne kadar mantıklıydı?
Sözünü kesip konuşmaya başladım.
“Kusuruma bakma kabalık ettim, bugün eğlenceli bir şeyler oldu mu?”
“Benden bir şey mi istiyorsunuz, bayım?” (Hapishane görevlisi soruyor) Yasalarda yazdığı üzere hapishane hayatımızda her şey ücretsizdi. Daha açık söylemek gerekirse her şey ücretsizdi çünkü bir yasada belirtilmişti.
“Ehem, hayır, hiçbir şey olmadı.”
Paladis, toplumun hapishaneden hiçbir farkı olmadığını görmüştü ve henüz bu romanın soylu toplumunu yaşamamış olmama rağmen ben onun amacını görebiliyordum.
Ve bu gerçekten doğruysa ben de serbest bırakılmak istemezdim.
“O zaman bana biraz daha Domulit ailesinden bahset lütfen. Son konuştuğumuzda bana anlatacağını söylemiştin, hatırladın mı?”
“Oooh, doğru, başkentin Kara Gülü.”
Dük Domulit. İmparatorluğun üç dükünden biri. Dahası, Domulit ailesinin bir üyesi romanda çok önemli bir karakterdi.
------Çevirmen Notu------
İngilizce çevirmene selam olsun, içimden geçti. Bölümler nispeten kısa diğer novellere göre ama çevirmesi daha uzun sürüyor.
Herhangi bir hatamı söylemek için, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza beklerim. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.