“Doğru ya, başkentin Kara Gül'üne çok ilgi duyuyorsun.”
Baron Paradis, imparatorluk ile ilgili birçok konuyu biliyordu ve bu bilgisini göstermeyi seven biriydi.
Ve birçok şey anlatırken onu dinlemekten hoşlanmama rağmen özellikle Domulit ailesi hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyordum.
Çünkü kötü ana karakter bu ailedeydi.
“Yeraltında çiçek açan bir çiçek, sadece yeraltında yaşayan insanların hoşuna gidecek bir koku verecektir. Bir süre önce, biri İmparatorun daha önceden kaybettiği ve içinde taç olan bir kutunun açık arttırmaya çıkarılacağını bildirdi.”
“Müzayedelerin sadece imparatorluk ailesinin üyeleri tarafından yapılabileceğini sanıyordum?
"Elbette. Öyle zaten. Bu yasa hiç değişmedi ancak bu yasa, yeraltı çiçeklerinin kendi açık artırmalarını yapmalarını engelleyemiyor.”
Yeraltında açan bir çiçek, bir kara gül. Karaborsa. Domulit ailesinin sembolü buydu. Aslında bu tür yasa dışı karaborsa işleri tipik bir kötü adam faaliyetiydi, bu yüzden şaşırmadım. Gerçek bir kötü adam kötü işler yapardı.
İmparatorun tacını biliyordum. Bu taç, romanda kadın ana karakterin hapishaneden serbest bırakıldıktan sonra kötü adamın odasında keşfettiği şeydi.
Böylece kötü adam, Chaser Rube Domulit, taç çalma suçu altında bir süre hapse girer ve daha sonra kadın ana karakter -bu sefer yanlış suçlamalar yüzünden- tekrar hapse girdikten sonra Kambrakam'da bir araya gelirler.
“İmparatorluk ailesi tüm imparatorluk boyunca bir arama başlattı ancak hâlâ taç hakkında hiçbir iz bulamadı. Daha doğrusu Domulit ailesine karşı güçlü şüpheler duymalarına rağmen hırsızı mahkûm edecek kanıtları yok."
"Anlıyorum."
Eh, sonuçta romanın kötü ana karakteri olduğu için imparatorluk ailesinin pençesinden kaçabilecek kadar olağanüstü olmalı.
Hmm, ilginç. Öyle değil mi? Hapishanede olmasına rağmen bu baron, dışarıda neler olduğu hakkında çok şey biliyordu. Bakışlarımı fark eden baron bana neşeyle gülümsedi.
“Ama İana, hiç Domulit ailesinin en değerli hazinesinin çok derin bir şekilde gizlendiğini duydun mu? Tam olarak emin değilim ama aslında bir kız evlat sakladıklarına dair söylentiler var. Sadece spekülasyon olduğunu biliyorum ama çok heyecan verici bir şey değil mi sence de?!”
“Ah, evet. Bu söylentiyi duydum.”
"Ne de olsa yüksek sosyetede çok yaygın bir söylenti.”
Kötü adam Chaser Domulit'in kız kardeşi vardı. Ancak bunun dışında romanda onun hakkında başka bir bilgi yoktu, bir isim bile. Erken ölümü dışında onunla ilgili hiçbir şeyden bahsedilmemişti.
Sanırım romanda kız kardeşinin olmasının amacı, “kötü adamın bile bir şeyi veya birini sevebileceği” gibi bir şey göstermekti. O yüzden bu gizemli kız kardeşe olan ilgimi hızla kaybetmiştim.
“Her neyse, bana bahsettiğin 'macera' etkinliğinin çok eğlenceli olduğunu duydum.”
“Ah evet, gerçekten eğlencelidir.”
Ricdorian büyüleyici bir güzellikti. Bir anda onun ağlamaklı yüzünün görüntüsü aklıma geldi ve omuz silktim.
"Bir saniye Paladis. Doğru ya bir şey soracaktım sana. Baş gardiyan ile nasıl görüşebilirim, bunun için bir yol biliyor musun? ”
"Baş gardiyan mı? Hmm. Ofisinin binanın batı tarafında en üstte olduğunu duymuştum.”
Sıkıca bağlanmış ve zincirlenmiş Ricdorian'ı düşünerek başımı salladım. Pekâlâ, o yeri aklımda tutayım.
Kısa süre sonra başka bir konuya geçtik.
Paladis harika bir hikâye anlatıcısıydı. Anlattığı şeye olan ilgimi kaybettiğimi fark ettiğinde bizi hızla çok doğal bir şekilde başka bir konuya taşırdı. Bu nedenle sık sık onun yanından inanılmaz bir konuşma yaptığımızı düşünerek ayrılırdım. Ne dolandırıcı ama.
“Paladis, gördüğüm en yetenekli dolandırıcılardan birisin.”
“Bu hayatımda duyduğum en büyük övgü.”
Cebimi karıştırdım ve özenle paketlenmiş kare bir kap çıkartıp ona doğru uzattım. Kutunun içinde yüksek kalite bir puro vardı.
Baron reddetmeye devam etmesine rağmen paketi sıkıca ellerine yerleştirdim.
“Bana verdiğin bunca bilgi için sana en azından bunu vermeliyim. Bunu yapıyorum çünkü yapmak istiyorum. Hem sen bir tütün sevdalısı değil misin?”
“Evet öyleyim ama dolandırıcılar hediye kabul etmezler, İana.”
“Hmph, o zaman daha fazla kabul etmelisin çünkü bu sadece bir hediye değil.”
Sırıtarak devam ettim.
“Çünkü bana bu kadar bilgi verdikten sonra karşılığında hiçbir şey almazsan aslında beni kandırıyor olduğunu düşüneceğim.”
Benimle birlikte yüksek sesle gülmeden önce Paladis'in yüzünde boş bir ifade vardı. Bana karşı kazanamayacağını söyleyerek uzanıp kutuyu kabul etti ve gardiyanlar bakmıyorken kıyafetinin içine sakladı.
***
- Gıcıııııır.
Ağır kapı açıldı ve hapishane hücresinin tanıdık nemli kokusunu alabildim.
'Son zamandan beri hiçbir şey değişmemiş.'
Ricdorian’ın hücresine gelmemden bu yana üç gün geçmişti. Onu her gün ziyaret etseydim “süperstar” olsam bile hapishane görevlileri yakında ziyaretlerimi reddedeceklerdi. Bu yüzden ikinci defa ziyaret etmeden önce birkaç gün bekledim.
Tıpkı ilk seferde olduğu gibi kapıyı açmadan önce Hans'a bir sigara verdim. Elimde bir lamba taşıyarak hapishane hücresine dikkatlice adım attım.
Birkaç gün önceki gibi uyuyor olabilir mi?
Duvara yaklaşırken lambayı kaldırdım ve sonra durdum.
Ah. Sanırım hayır. Uyumuyordu. Ricdorian’ın vahşice bakan gözleriyle karşılaşınca onun hangi tarafının uyanık olduğunu anladım.
------Çevirmen Notu------
Herhangi bir hatamı söylemek için, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza beklerim. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümden itibaren erkek ana karakterin ismi Ricdorian olacak. Henrich Dorean -> Rick Dorian -> Ricdorian Başlıkta yer alan Jean Valjean kurgusal bir karakter ve Victor Hugo'nun 1862 romanı Sefiller'in baş kahramanıdır.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.