Kelimelerle konuşmak yerine hayvan sesleri çıkarıyordu...
“Grrrr!”
Başımı eğdim.
“Havlamak ve hırıltı çıkarmak nasıl yapılacağını bildiğin tek şey mi gerçekten?”
Erkek ana karakter soruma cevap olarak başını iki yana salladı.
"Peki. İnsan konuşmasını anlayabiliyorsun. Ama o zaman neden konuşmuyorsun? Belki…anlayabiliyor ama konuşamıyor olabilir misin? ”
Yine kafasını salladı ama bu sefer onaylamak için. Elbette ki bana hâlâ vahşice bakıyordu.
…İyi bari. Bakışlarına rağmen oldukça itaatkâr davranıyordu.
Ona baktım, kötü bakışlarından dolayı biraz tuhaf hissettim ve sonra göğüs cebimden bir kese çıkarıp ona doğru uzattım. Keseyi açar açmaz odayı lezzetli bir koku sardı. Ricdorian’ın gözleri genişledi.
"Ekmek sever misin?"
Kafasını eğdi.
“Diyorum ki, ben senin için bir Jean Valjean oldum.” (1)
Mutfaktan çalmış olduğum ekmeği Ricdorian'ın önünde salladım. Bekle, hayır, teknik olarak yemek saatinde cebime koyup sakladığım ekmeği. Erkek ana karakterin parlak mavi gözleri yüzünün önünde sallanan ekmeği takip etti.
"Bak bakalım burada ne varmış."
Ekmek sağa hareket edince gözleri sağa, sola hareket edince sola doğru hareket etti. Ve bir süre öyle devam etti.
Vaov. Ne kadar da tatlı. Yine de onunla yemek konusunda dalga geçmemeliyim.
"Biraz ister misin bu ekmekten?"
"Hav!"
"Hayır, öyle olmaz. Benim dediklerimi tekrar et şimdi. Lütfen, bana biraz ver.”
"Hav? Hav hav hav? ”
"Lütfen bana biraz ver."
“Hav hav hav hav!”
“… Bu adama köpek dilinde konuşmayı tam olarak kim öğretti acaba?”
İnsan dilini anlayabildiği ancak konuşamadığı gerçeği, birisinin ona bunu öğrettiğini ifade ediyordu. Ugh. Tam olarak ne tür bir çılgın piç, bu adama sadece köpek dilinde konuşmayı öğretti?
Erkek ana karaktere bakmayı bıraktım, başımı salladım.
"Tamam, bekle."
Elimi geri hareket ettirdim. Mavi gözler 'neden onu bana vermiyorsun' bakışı ile elimdeki ekmeği takip etmeye devam etti. Açlıktan ölüyor olan canavarın bakışlarından kaçınmaya çalıştım.
… Zincirlenmiş olmasaydı şimdiye kadar kaçmıştım.
“Şimdi düşünüyorum da eğer bunu sana verirsem hiç düşünmeden yiyip bitirirsin. Yani sadece bir saniye bekle. Oh bana öyle bakma, vereceğim ekmeği sana zaten. Sadece boğulacağından korkuyorum!”
Galiba beni duymadı çünkü bakışları öncekine göre daha acımasızdı.
- Clank. Clank.
Zinciri çektiği için sesler çıkmaya başladı. Sonunda ona bir parça ekmek verdim.
"Al, yiyip bitir hadi."
Ona bir parça verir vermez parçayı silip süpürdü. Ekmek parçası bir anda yok oldu.
"Yavaş ye. Aksi takdirde karın ağrısı hissedersin.”
Nazikçe elimi ısırdı ve sonra ağzını kapattı. Elim gıdıklandı.
“… Tadı güzel mi?”
Ağzının kenarına yapışmış ekmek kırıntıları vardı. Ricdorian’ın bana bakarken gözleri parladı.
Ah. Sanırım bu, ekmeği sevdiği anlamına geliyor. …Ve bu adama köpek gibi davranmayı kim öğretti?
Daha fazlasını istediğini göstermek için ellerimi yalamaya devam etti, bu yüzden ona başka bir parça daha verdim.
Öhö, öhö, öhö!
Söylemiştim. Çok hızlı yediğini biliyordum. Erkek ana karakter yaşlı gözleriyle bana baktı ve boğazını tuttu. İlgisizce su şişesinin kapağını açtım.
... Beni şimdi ısırmayacak, değil mi?
Muhtemelen kavrulmuş boğazı nedeniyle sadece suyu içmeye odaklanmıştı.
- Gulp gulp gulp.
O suyunu içerken ben boş boş onu seyrediyordum.
Bir saniye bekle.
… Ne ara bu kadar kızardı?
Lambanın ışığı altında, erkek ana karakterin kırmızı kulaklarını, kırmızı yanaklarını, kırmızı omuzlarını görebiliyordum...aslında boynunun altındaki her yer de kızarmıştı. Kontrol etmek için elimi yanağına koyduğumda gözlerini kırptı ve elimi uzağa itmeye çalıştı.
“Lü-lü-lütfen du-dur. Lü-lütfen e-e-elini çek.”
Sırıtarak konuşmaya başladım.
"Ama birkaç dakika önce elimden ekmek yerken bir problem yoktu. Oldukça iyi yiyordun."
Sözlerimden sonra yüzü patlayacak gibi kıpkırmızı oldu. İlk defa bir insan yüzünün bu kadar kırmızı olduğunu gördüm. Ona baktım, merakla yanağına dokundum. Bana bakarken gözleri yaşlarla doldu.
Vaov. Kişiliğinin ne zaman değiştiğini söylemek oldukça kolay.
“Ba-ba-bana yaptıkların için so-so-sorumluluk almayacaksan do-do-dokunma bana!”
...Uhm. Zaten sorumluluk alacak başka bir kişi var.
Tabii ki kadın ana karakter. Erkek ana karakteri serbest bırakmak için gerekli olan yeteneğe sahip, güzel ve kibar Francia. Ricdorian için mükemmel bir eşleşme.
İşte bu yüzden 'sorumluluk almak' derdim olmadan hücreyi ziyaret edebiliyordum. Demek istediğim, kadın ana karakter erkek ana karakterin karşısına önünde sonunda çıkacaktı. Bu yüzden bu durum gerçekleşmeden önce ben sadece Ricdorian'ın güzel yüzüne bakarak iyi zaman geçirecektim.
"Artık aç değil misin?"
Düşüncelerimi düşündükten sonra Ricdorian'a baktım. Rasyonalitesini yeniden kazanmış olmasına rağmen erkek ana karakterin yüzü hâlâ kıpkırmızıydı. Ona zorbalık ediyormuşum gibi görünüyordu.
"A-a-aç değil-değil-”
- Goreureuk. (Karın guruldama sesi)
Elbette ki bu ses benim karnımdan gelmedi.
Vaoooovv. Yüzünün olduğundan daha da kırmızılaşabileceğini hiç düşünmemiştim.
“Pfft-”
Düz bir ifade yaptım ve her an gözyaşlarına boğulacakmış gibi görünen erkek ana karaktere baktım.
“Açlık utanılacak bir şey değil. Hapishane görevlileri sana yemek vermiyor mu?”
Ona yemek verildiğinden emindim. Ne de olsa Ricdorian bir arşidükün tek varisiydi. Burada hapsedilmişti çünkü güçlerini kontrol edemiyordu. Bu yüzden elbette ona yiyebilmesi için yiyecek vereceklerdi.
Yine de yemekleri en iyi kalite değildi. Kirli yiyecek kâsesine baktım ve iç çektim. Cidden ama yani bu neydi, bir domuz besliyorlardı sanki. Hapishane görevlileri ona nasıl hayvan yemi gibi bir şeyler verebilirlerdi.
"Buraya gel ve ye hadi. Daha çok var.”
Yeterince ekmek getirmiştim. Sonuçta mahkûmlar soyluydu, bu yüzden bize yememiz için fazlasıyla yiyecek verilirdi. Baron Paladis'e göre mahkûm olsak da yeterince yiyecek verilmiyor olsaydı hapishane görevlileri büyük sorun yaşardı.
Her neyse, bu sayede şu anda erkek ana karakterin önünde salladığım kese içine çok fazla ekmek çalabilmiştim.
Huh. Gözleri titriyordu ama neden gelmiyordu?
“Oraya mı gelmeliyim? Oraya gelip seni besleyebilirim- “
“Ben ge-ge-gelirim!”
İsteksizce bana doğru yürümeye başladı ama inanılmaz yavaş bir şekilde yaklaşıyordu.
"Tamam, öyleyse ben sana doğru gelirim."
Böylece onun yerine ben hareket etmeye başladım. Ona yaklaşmaya başladığımda bir anda geriye doğru kaçtı.
Hadi ama. İlk kez dışarı çıkmış bir yavru kedi değil sonuçta. Neden en küçük eylemlere bu kadar güçlü tepkiler veriyor?
Yine de sevimliydi.
"Devam et ve ye."
“… A-ama ben kendi ellerimle yemek istiyorum.”
***
****
------Çevirmen Notu------ (1) Geçen bölümde Jean Valjean'ın Sefiller romanının baş karakteri olduğunu yazmıştım. Burda da senin için Jean Valjean oldum demesinin sebebi, bu karakterin kitapta ekonomik bunalım döneminde kız kardeşinin çocuklarını beslemek için ekmek çaldığı için hapis cezasına çarptırılmış olması.
Herhangi bir hatamı söylemek için, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza beklerim. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.