Bölüm 1944: Benim Rüya Boyut’um! II 


Onlar için şanssız olan ve olayların harika bir şekilde ilerlemesine neden olan şey, aradıkları varlığın, Sonsuz Gerçeklikler ve Sınırsız Boyutlarda sadece birkaç tane bulunan korkunç bir araç tarafından büyük ölçüde maskelenmiş olmasıydı.


Kaderin Kalbi sessizce yeteneklerini tetikledi ve kaderin ne yöne doğru yükseldiği bilinmiyordu!


Güçlü etki alanlarını ve İmparatorlukları kontrol eden Boyutsal Hükümdarlar bu anda komutlar göndererek, harekete geçti.


"Boyut boyunca ilerleyin! Dimensional imicus’u çabuk bulun!"


Güçlü varlıkların güçleri bilinmeyen bir düşmanı aramak için harekete geçti.


Noah, şimdiden bu Boyut’un temsil ettiği şeyi alıyordu ve bu, Noah’ın bile henüz bilmediği sonuçları olacak bir eylemdi!



---


Boyutsal Kutsal Topraklar’a geri dönüldümüzde, Grotto Panacea’lar açılmaya ve süreç devam ederken, özlerini serbest bırakmaya devam ederken, öz dalgaları durmadı.


Tüm bu duruma bakarken, akılda tutulması gereken bir diğer nokta da şuydu: Sonsuz Boyutsal Gerçekliğin 20.000:1 Zaman Genişlemesiyle, Rüya Boyutu’nun gizli İradesinin uyarıları ve komutları arasında geçen süre çok azdı.


Boyutsal Hükümdarlar bu düşmanın yerini tespit etmek için harekete geçmeye başladıklarında... yaptığı şey, onlar daha güçlerini bir araya getiremeden tamamlanmış olacaktı!


HOONG!


Yarı nokta geçildiğinde özden iplikçikler dışarı fırladı, 60 Trilyon Kainos Kraliyet Rüya Kozmosu şu anda dövülüyordu.


Noah’ın vücudu bu noktada Rüya Özü’nün Doğuştan gelen dalgalarını serbest bırakırken, etrafta süzüldüğü alan bile etkilendi. Bu arada Cep Boyutsal Gerçeklik boş durmayıp, Rüya Boyutu’nu yiyip, bitiriyordu.


Cep Boyutsal Gerçekliğin ya da aslında Mutlak Kainos Rüya Zindanı’nın Rüya Boyutu’nu yiyip, bitirme hızı, bu Boyutun yutulan toprakları daha da hızlı yok olmaya başladıkça, arttı.


70 Trilyon.


90 Trilyon!


OOOM!


Tahtın omurgasının üzerinde yüzen katılaşmış tacı göz kamaştırıcı bir ışıkla parlarken, bu tacın alt kısmı yavaş yavaş altın rengine boyanırken, bu renkten bir şerit bu tacın alt kısmının tamamını sararken, bir ihtişam ve güç havası indi!


Noah’ın daha önce gördüğü hiçbir şeye benzemeyen altın sarısı bir renk bu kavşakta patladı ve onu oluşturan her parça göz kamaştırıcı bir şekilde parladı.


Gözleri kör eden şaşırtıcı bir ışıltı yayarken... 100 Trilyon Kainos Kraliyet Rüyası Kozmos’u dövüldü.


"...."


O anda, sanki tüm zaman durmuş gibi geldi.


Altının coşkulu dalgaları durdu.


Özün sürekli hareketi ve Gerçekliğin dokusunu oluşturan şey durdu.


Sessizlik.


Tam ve eksiksiz bir sessizlik her şeyin üstesinden gelirken, Noah bile diğer sıradan varlıkların korkudan patlamasına neden olacak açıklanamaz bir his yaşadı.


Tek bir şey bile hissedemiyordu - kendi bedenini ve Kökeni’ni bile, sadece bu bile kendini ve gücünü bilen herhangi bir varlığı dehşete düşürmeye yeterdi!


Sağır edici sessizliğin içinde muazzam bir karanlık vardı ve bilincini zar zor hissedebiliyordu!


HUUM!


Kendini kontrol ederken, ruhu uğuldadı.


Korku yoktu.


Sadece bekledi.


Uzaktan gelen bir çağrıyı duyuyormuş gibi hissediyordu... ama aynı zamanda duymuyordu da.


>....oah!>


Evet.


Bir ses duyabiliyordu!


>Noah!>


BOOM!


Sanki bir sarsıntı geçirmiş gibi, Lavalliere’in sesi zihninde çınladı ve onun sesi sadece bazı hisleri geri getirmek için bir kıvılcım görevi gördü.


Karanlık ve sessizlik yavaş yavaş kaybolmaya başlarken, bir ışık noktası belirdi.


Bu ışık noktası, Noah’ın iradesinin titremesine neden olan bir sahneyi ortaya çıkardı; karanlıkta saklı olan ve sadece son eylemleri nedeniyle şimdi ona görünür hale gelen bir sahne!


Karanlıkta, sürekli değişen bir alanda bulunan sayısız ve ölçülemez yıldız ışık nehirlerini görebiliyordu.


Işık nehirleri sürekli olarak çoğalıyor ve bu alanı daha da genişletiyor gibi görünüyor ve aynı zamanda şok edici bir şekilde, 9 devasa nesne bu sürekli bükülen alanı çevreliyordu! ! Bu 9 nesne, dışarıya doğru genişlerken ve sonsuz ışık nehirleriyle dolu sürekli değişen uzaya battıklarında, bir iğne ucu kadar ince hale geliyorlardı!


Her biri kendine özgü bir ışıkla parlarken, hararetle ve muazzam bir güçle içine battılar - biri saf Altın, diğeri Gümüş... Mor, Siyah, Yemyeşil, Kızıl...!


Renkler canlı ve şok ediciydi ve bu dokuz nesne sürekli bükülen bu uzaya batan Çapalar gibi hareket ediyordu, bu Çapaların parlak ışıkları ara sıra dengesiz bir şekilde parlıyor ve bağlı oldukları noktalar çok az etkileniyordu.


Bu etki, 9 ışık noktasında durdurulamayan ince değişikliklere neden oldu ve aynı zamanda genişliyor gibi görünüyordu!


GÜM!


Bu noktada, Noah’ın iradesi altın Çapa’ya doğru çekildi.


Bu çapa, diğerlerinden farklı göründüğü için devasa boyutlardaydı, Noah, onunla diğerleriyle kuramadığı bir bağ hissederken... bir içgüdünün onu ele geçirdiğini hissetti.


Bir içgüdü... hiçbir anlamı olmayan iradesinin devasa altın çapaya doğru yükselmesine neden oldu.


Ona bir şekilde bağlı olduğunu hissetti... sanki onu etkileyebilirmiş gibi!


Sürekli kıvrılan ışık nehirleri kütlesinin içine ne kadar battığını gördüğünde, içgüdüsel olarak bu yükü biraz da olsa hafifletmek istedi.


Böylece... devasa altın çapayla bağlantılı olan kabaran iradesi yukarı doğru çekildi.


...!


RUUUUUUMBLE!


Hareketleri anında şok edici bir değişime ve fenomene neden oldu, çünkü sarmaladığı altın çapanın içinden öfkeli bir his çıldırtıcı bir şekilde fışkırdı!


Muazzam bir güç ve öfke içeren gizli bir İrade, gördüğü bu şok edici sahneden anında uzaklaşmasına neden oldu.


9 devasa ışık çapası şok edici bir şekilde soluklaşırken, altın olanın diğerlerinden biraz daha yükseğe kaldırıldığını gördü.


Olduğu gibi tam olarak batmamıştı ve bu... bu uzun süredir korunan bir dengede şok edici ve temel bir değişikliğe neden oldu!


Not: Neler oluyor? Noah gene ne yapıyorsun? Ben artık hiçbir şey anlayamıyorum. O irade de ne? Noah oğlumuz durduk yere düşman çıkarıyor başımıza.