Tepeden tırnağa onu örten siyah bir peçe ile süslenmişti, açık teni, sadece gözlerinden görünüyordu ve kendini, Gölge Muhafızı olarak görev yaptığı döneme geri dönmüş gibi hissediyordu.
Sonsuz Varoluşsal Omniversal Tohum’un en önde gelen Kraliçesi’nin yakın yardımcısı olurken, bu pozisyon ona şimdi bile fayda sağlıyordu, çünkü birçok şeyle kutsanmıştı.
Buz Kraliçesi, ona Varoluş Meyveler’ini özgürce vermişti, çünkü kendi Kademesi çok yükselmişti ve gücün sıkı hayranları arasında olmasa da, Yedinci Kademe Extremity’e ulaşmıştı!
Ve şimdi, Milyarlarca-Trilyonlarca yıldır yaşamış Varlıklar’ın Dokumalar’ındaki gözle görülür değişim ve değişiklikleri gözlemliyor ve şu anda hangi topraklarda olduklarını anlamaya çalışıyordu.
En önde gelen örnek olaylardan biri, Vitalis Hyperversal Etki Alanı’nda hüküm sürenlerden biri olan Çeliğ’in Ata’sıydı.
Küçük Mimeisthais ile yapılan savaştan ve ardından kendisine ve diğerlerine verilen Ganimet’ten sonra, bu eski Varlığ’ın güç aşaması... nihayet Extremity’nin Dokuzuncu Derecesi’ne ulaşmıştı.
Kâtip, onun yüz ifadesini izlediğinde, sanki bundan önceki Milyonlarca-Milyarlarca yıl boyunca ne yaptığını sorguluyormuş gibi daha şaşkın ve kaybolmuş görünüyordu!
Onun dışında, yaptıkları seçimler onları benzer bir aşamaya getirdiği için yüz ifadeleri kararlılıkla dolu olan başkaları da vardı.
Genç İmparator Prens Henry’nin çehresi Varoluşsal Extremity Otoritesi’nin altın parlaklığıyla yıkanıyordu ve o da, Extremity’nin Dokuzuncu Kademesi’nde duruyordu ve Bakışlar’ı, sanki babasının asla üstesinden gelemeyeceği bir gölgesine bakıyormuş gibi çok yukarılardaydı.
Sonsuz Varoluşsal Omniversal Tohum’un bir başka Kraliçesi olan Kardeş Barbatos, yarısı Extremity Dereceler’inde, yarısı da, bunun dışında gibi görünen korkunç bir güç aşamasına sahipti.
O ve diğer Kraliçeler, Üstat ile büyük bir güç paylaştığından ve onun Âlem’i daha da anlaşılmaz hale geldiğinden, onlarınki de öyle olacaktı!
Sonra, Ishtar, Sargon ve Kimmeryalı Mimar gibi kendi Mimeisthaisler’ini yenmiş ve Extremity’nin Dokuzuncu Derecesi’ne dokunacak kadar Varoluş Meyve’si elde etmiş diğer yeni katılımcılar vardı... Kâtip’in son birkaç gündür yakından izlediği beklenmedik bir yarışmacıyla birlikte.
Uzun zaman önce Tahtı’ndan düşmüş olan İblis...
Kıpkırmızı elleri, şimdi kim olduğuna inanmadan bakıyormuş gibi yükseliyordu.
Neferet’tin Kız’ı, gerçekten de, Extremity’nin Dokuzuncu Derecesi’nde olup, olmadığını kendi gözleriyle sorgulamıştı!
Etrafında, geçmiş savaşlarda onunla birlikte olanlar ondan bir aşama önceydi ama aynı derecede mutluydular; Ayame’nin figürü, gelip, Lilith’i arkadan kucaklarken, bir mutluluk çığlığı atıyordu - Sonsuzluğ’un Dokumalar’ı etraflarında titreşiyordu!
Evet.
Neşe.
Bu, daha fazla güç yarışında nadir görülen bir şeydi ama bazı Varlıklar başarılarının tadını çıkarabilirdi - şu anda olduğu gibi anlık da olsa, İradeler’inin sadece yarısı buradaydı.
Diğer yarısı... hatta Kâtip’in İrade’si de dâhil olmak üzere, hepsi Varoluşun Dokumalar’ı ve Sonsuz Varoluşsal Omniversal Tohum’un Kayıtlar’ı arasında var gibi görünen başka bir eşsiz konuma doğru çekilmişti!
Kâtip, diğer yarısının Varoluşsal Omnniversal İmparator tarafından yakın zamanda tasarlanmış bir yerde olduğunu hissederken, gözlerini kapatmıştı.
Bu alanda, etraflarında, Sonsuz Berrak bir Deniz hissediliyordu, gözlerini açtıklarında, daha önce etraflarını sardığını bildikleri zincirlerden hiçbir iz yoktu.
Etraflarında, sadece Sonsuz Mavi bir ddniz vardı ve çok yukarılara baktıklarında, Sonsuz bir Gökyüzü’nü zar zor görebiliyorlardı!
"Extremity’nin Quintessential Dereceler’i..."
Kâtip, Niyeti’yle seslendi ve elinde, beyaz bir Kitapla birlikte görebildiği her şeyi yazmaya başlamak için Renksiz bir kalem belirdi!
Extremity’nin Yedinci Kademesi’nin sularındaydı ama Denizler o kadar berraktı ki, sayısız mesafeden Genç Usta’nın, Çeliğ’in Ata’sının, Barbatos’un ve bir sonraki Kademeler’de kendisinden çok daha yukarıda olan diğerlerinin figürlerini neredeyse seçebiliyordu.
Etrafındaki mavi suların pasif bir şekilde Varoluşlar’ına akmaya devam ettiğini ve onu ve içlerindeki Kavramlar’ı güçlendirdiğini gören sayısız başka Üstat’ın Vassal’ı daha vardı.
Sanki hiçbir şey yapmasalar bile, sonunda Extremity’nin Dokuzuncu Derecesi’ne ulaşana kadar yükselmeye devam edeceklermiş gibi!
Bunu, Usta’dan başka kim yapabilirdi ki?
Kâtip, böyle bir düşünce karşısında gülümseyerek, merak etti: Genç Usta ve Dokuzuncu Extremity Derece’si sularında yüzen diğerleri için durum ne kadar farklıydı? Sonsuz Gökyüzü’ne ulaşmadan önce ne kadar zaman geçecekti?
Kesin olarak bilmiyordu ama Sonsuz Varoluşsal Omniversal Tohum’un Kâtibi olarak, çalışmalarına devam edebilmek için kendisinin de bu güç seviyesine sahip olması gerektiğini biliyordu.
Bu yüzden o da, kararlılıkla dolup, taştı ve Extremity’nin Quintessential Dereceler’i yükselmeye başladı, elindeki beyaz kitabı sıkıca tuttukça, kapanıyordu!
Kitabın kapağında şöyle yazıyordu...[Varoluşsal Omniversal İmparator’un Quintessential Masal’ı]!
-
Göz kamaştırıcı Sonsuzlukta’ki Omniverse’de.
"Nerede bu..."
Ejderha Şövalyesi’nin üzerinde bu bölgede olduğunu bildiği bir şeyi aramaya devam ederken, Sanctus Prensesi’nin sesi çınladı ama nafile!
Vücud’u, zaten her tarafa yayılan ağır bir Varoluşsal ışık yayıyordu, ancak şu anda onu daha da yaymaya başladığında sertleşmişti.
Yine de bilmiyordu... Hükümdar formundaki göz kamaştırıcı bir serulean gemi büyük mesafeleri aşmış ve aradığı şeyin aynısını aramak için bulunduğu bölgeye doğru geliyordu!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.