Yukarı Çık




0   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   2 

           
  - 1 -

  "Dio, her ne olursa olsun onurunu koruduğun asil bir hayat yaşa. Bunu yaparsan, cennete gidebilirsin." 

  Merak ediyorum da bana sürekli bunları söyleyen kişi, annem, nihayetinde cennete ermeyi başardı mı? O toplumun en alt tabakalarında yaşıyor olsa bile hayatı boyunca kaybetmediği bir onura sahipti. Bu doğru olabilir, ama buna rağmen, tüm bunlara rağmen, onun böyle biri olmasına rağmen, cennete bir bilet edinebildiğini düşünmüyorum. 

  Hiç sanmıyorum. 

  O asildi, onurluydu, saftı. Erdem sahibiydi ve tanrıçaları kıskandıracak kadar güzel bir kadındı. Ama tüm bunların yanında aptalca bir ümitsizliğe kapılmıştı.

  Bu umutsuz aptallığından her zaman nefret ettim.

  Bir örnek olarak şunu gösterebilirim:

  O kadar fakir bir dönemdeydik ki, o gün yemek yemek bile oldukça zahmetliydi. Hem o hem de ben, onun oğlu boş midelerimiz yüzünden acı çekerken, o kazanmak için çalıştığı cüzi miktardaki parayı aç insanlarla paylaştı. Mahalledeki çocuklar. Sadece çocuklar da değil, bazen yaşlı insanlar ve bazen de hayvanlar. Bu tür "zayıflara" göreviymiş gibi sadaka ve nimetler verdi. Neydi o kelime... "Nezaket." Bu tür şeyleri etrafındakilere özgürce saçardı.

  Bu aptallık değilse neydi? Yardım edemediğim ama nefret duyduğum bir aptallık. Kendisini ve ailesini ikinci sıraya koyduğu bu yaşam tarzı kesinlikle asil ve gururluydu, ancak o boktan varoş kasabada bu asalet ve gururunu değerlendirecek kimse yoktu. Yaşanılan yere bağlı olarak bu değişkenlik gösterir. Örneğin Joestar Ailesinin yaşadığı kasaba gibi bir kasabada böyle bir asalet hakettiği değeri görürdü... Ancak bir savaş alanından farksız o boktan kasabada bu davranışlarla o, dürüst olayım, çoluk çocuğun ağzına sakız olmaktan başka bir şey yapmadı. Sadaka verdiği çocuklar ve hatta yaşlılar bile anneme güldüler. Tamamen eğlenceli, komik bir tiyatro oyunu oynandığını görmüşcesine kahkahalarla kükrediler. Ve o kahkahaları duyduğumda, onlara karşı pek bir husumet duyamadım. Kesinlikle haklılar, diye düşündüm. Hatta o kadar ki, onlarla birlikte gülmek istedim- Ama anneme karşı duyduğum öfkem önplandaydı, bu yüzden elbette bunu yapmadım. 

  Annem aptaldı. 

  Çaresiz bir aptal. 

  Tahmin etmek zor olmasa gerek, dalga geçilen bir annenin oğlu olduğum için sık sık küçümseniyordum. Küçümsendiğim anlarda bunun anneme gülen o aşağılık insanların yanına kâr kalmasına izin veremezdim ama her karşı koymaya çalışımda annem beni azarladı. Annem, beni o gülen insanlardan daha çok sinirlendiren tek şeydi."Bunu yapmamalısın Dio. Öylece şiddete güvenerek yaşayamazsın. Böyle şeyler yaparsan cennete gidemezsin." Geriye dönüp düşününce, bu onun en sevdiği cümleymiş gibi geliyor. Kelimelerin kendileri somut anlamlara sahiptir. Bir nevi büyülüler. Bu şeyleri söylemesi bende bir etki bırakmıştı. Yalnızca "cennet" kelimesini kullanmasıyla bile kurtarılmış hissediyordu- Bunu düşünmeliydim, aksi takdirde o kadının duyguları benim için hiçbir anlam ifade etmeyecekti. Hayır, üzerine düşünmüş olmama rağmen onun söylediklerini anlamak imkansızdı. Ama şimdiki aklımda şöyle bir düşününce, o her ne kadar dalga geçilmiş olsa da, bu dalgalar onun hayatına eşdeğer miktarda ışık getirdi. O, annem, ben küçük bir çocukken eline geçirdiği her fırsatı bana bunu söylemek için değerlendirirdi: "Bunu yaparsan cennete gidebilirsin." "Bunu yaparsan cennete gidemezsin." 


  Cennet, cennet, cennet...

  Ve bu her zaman, beni rahatsız etti---- çocukluk aklım haşin bir öfkeye sahipti. Bunları anlamsız kelimeler olarak düşündüm her zaman. 

  Annemi affedemem.

  Bu yüzden ne zaman sarhoş babamın anneme şiddet uyguladığını görsem içim rahatlardı. "Bana hizmet ediyor", diye düşünürdüm. Şimdi düşününce bu da aptalca geliyor ama... küçük bir çocuk olarak ben, babamı annemden daha çok seviyordum. Düşük yaşamlı, önemsiz, umursamaz babamın asil ve gururlu annemden çok daha iyi olduğunu hissettim. 

  Eğer annem bir "verici" veya belki de bir "bağışçı" ise, o halde babamın bir "sömürücü" olduğunu söyleyebilirim.

  Joestar Ailesi ile olan yüzyılları aşan kaderle örülmüş bağımı düşündükçe, onun çalma dürtüsü belki de itici bir güçtü. George Joestar'dan "aldığı" şey her şeyin nedeniydi.

  Onu asla çalışırken görmedim.

  Onu asla kendi için para kazanırken görmedim.

  Rastgele kumarlarla, benzeri eylemler ve gasp yoluyla kasabadaki insanlardan para ve yiyecek "aldı"--asla "kazanmadı", yalnızca "aldı." Bunu her zaman yapıyordu. Ve o kasabada, haklı olan kişi babamdı. Babamın yaşayış biçimi dürüst ve doğru olandı. 

  Söyleyebilirim ki, babamın bu kadar umursamaz ve kurnazca yaşamasının havalı olduğunu düşündüm. Ona hayran olduğumu söyleyemem, ama en azından ona saygı duyduğumu söyleyebilirim. 

  Şu an dönüp bakınca saçma geliyor, ama.... O zamanlar aklım yerinde değildi, onun yaşadığı hayatın çok yetenek gerektirdiğini düşündüm. Her zaman zayıflardan alıyordu. Ve nefsi müdafaa olsa da olmasa da diğer insanları döverdi. Ben ise, hala masum ve "güçlü" olamamış bir çocuktum.

  Onu izledim.

  O güçlü, şık ve havalıydı.

  O boktan varoş kasabada babamın böyle biri olduğunu bilmek hayatımın en iyi şeyiydi ve benim tek gurur kaynağımdı.

  Ama annem bunu reddetti.

  Bunu sürekli eleştirip durdu.

  "Hayatım, lütfen dur. Çaldığın tüm parayı geri verelim. Bu tarz şeyler yapmamalısın, eğer böyle şeyler yapması sürdürürsen cennete asla gidemezsin."

  Her söylediğinde de okkalı bir dayak yedi.

  Yere yıkıldığı zaman ise babam onu şiddetli bir şekilde tekmeler ya da içki şişelerini üzerine fırlatırdı.

  Bunu çok sonrasında öğrendim ama erkek mi kız mı asla öğrenemediğim kardeşim de bu şiddete kurban gitmişti görünüşe göre.

  Bu zalim bir hikaye. Bu zalim bir hikaye, değil mi? Elbette öyle.

  Ama bu günlük şiddetlere rağmen, annem sonuna kadar açık sözlüydü.

  O toplumun en alt tabakasındaki boktan kasabada, o korkunç ortamda adalet, etik ve ahlaki değerlerden falan söz etti. Hiçbir amaca hizmet etmeyen şeylere hazineymişcesine değer verirdi.

  Yalnızca çenesini kapamış olmasını dilerdim.

  En azından babamın yaptıklarını görmezden gelmesini dilerdim.---- Eğer bunu yapsaydı, onun şiddetinden kurtulabilirdi.

  Hayır. Babamın o sarhoş bir şekilde çılgın attığı anlarında muhtemelen ne yaparsan yap ondan kurtulamazdın. Ama ben çocukken, bir nebze de olsa kurtulabilmek için, sessiz kalır ve o içkiliyken ondan uzak dururdum. 

  Ve bu aldığım hasarı minimuma indirirdi.

  Bu bir çocuğun bile anlayabileceği bir şeydi, ama o asla akıllanmadı. Hep tam tersini yaptı. Babam çok içip sarhoş olunca onu hep azarladı. “Bu kadar içmemelisin,” falan filan. Hep bu tarz şeyler söyledi. Sürekli dövülmesine rağmen her seferinde bunu demeye devam etmeye kararlıydı.--- 

  Gerçekten bunun ne faydası olacaktı? Azıcık bile düşününce bunun bir fayda etmeyeceğini anlamak çok kolay. Babama karşı kendisini savunmak için hiçbir şey yapamamasına rağmen her seferinde onunla konuşmaya çalışması gülünç bir hareketten başka bir şey değildi. Bu garip. Bunu sorgulamadan edemiyorum. Küçümsenmekten kaçamasa bile en azından şiddetten kurtulabilirdi. Peki neden yapmadı? Düşündüğüm gibi, gerçekten sadece aptal olduğu için miydi? Zekasında bir eksik mi vardı? Annem gerçekten katıksız bir salak mıydı? 

  Hayır. Aradan yüz yıl geçtikten sonra artık bunun doğru olmadığını biliyorum. Artık dış dünya denilen yeri ve öbür dünyayı biliyorum. Annemin en azından eğitimli ve zeki olduğu kesin. Okula gidemediğim sefalet günlerimde bana bir öğretmen yerine çeşitli dersler veren kişi annemden başkası değildi. Onun verdiği temel eğitimler sayesinde böyle bir kararlılıkla yaşayabildim. Annem hayattayken ona bunun için bir kez bile teşekkür etmedim. Gerçi böyle bir eğitimin işime yarayacağını düşünmezdim bile o zamanlar. Ama verdiği dersler olmasa o şık, zarif Joestar Malikanesi'nde yaşayabilir miydim, orasını bilemiyorum. Annemin soyu, nereden geldiği umurumda değildi ama araştırdığımda aslında onun toplumun üst tabakalarından gelmiş birisi olabileceğini keşfettim.

  Biraz tahmini konuşacak olursam onun inceliği,yardımseverliliği ve dindarlığı en azından yoksulluktan doğmamıştı. Lüks bir hayattan gelme şeyler olmalılar. Ama böyle bir kadın neden böyle birisiyle evlendi ve nasıl bu sefil kasabaya düştü bir gizem. Ayrıca babam bir keresinde sarhoşken bana bir şey söylemişti. Annemle kaçmasıyla ilgili bir şey. “Bu aşk ve romantizm içindi” gibi saçmalıklar anlattı. Sarhoşken söylediği aptalca birkaç şey olarak varsaydım,ama gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorum. Yutması zor bir hikaye gibi göründüğü için görmezden geldim ama o kadar da saçma olmayabilir. Belki o adam gerçekten doğru bir şey söyledi. Bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. “Dio,babanı suçlama. Baban gerçekten iyi bir insan. Sadece içmemeli İçmeyi bırakırsa eminim bir iş bulurdu.” Bu saçmalıktan başka bir şey değil diye düşündüm. Annem bana ciddi olarak bunları söylemişti. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. İçimden ona nasıl bu kadar aptal olabildiğini sormak istedim. Babam gerçekten kibar birisi miydi? Sadece içmeyi bırakması mı gerekiyordu? Annem nasıl böyle bir düşünceye varabilmişti? Aklıma gelen tek mantıklı açıklama annemin fazla dayak yediği için aklını kaybetmiş olduğuydu. Gerçekten dediği gibi olsaydı aslında çok uyumlu bir çift olacakları söylenebilirdi. Ama gerçekten nasıl düşünürseniz düşünün,inanılmaz derece de uyumsuz bir çiftlerdi. O alçak babanın karısı olarak yaşamasına rağmen,iyilik yapmayı ilke edinen,cennete gitmeyi amaçlayan annem için bu bir işkenceden farksız olmalıydı. Ya da belki onun için bu yapabileceği en “hayırsever” şeydi.

  Belki de babamla yakınlaşmanın,onunla ömür boyu evli kalmanın,Tanrı tarafından kendisine verilen bir görev olduğunu düşündü. Bu herhangi bir dayanağım olmayan bir varsayım fakat böyle olması dışında aklıma mantıklı bir sebep gelmiyor. Hayatı anlaşılmaz şeylere doluydu. Kasabanın alay konusu olmuştu,ama o yine de babama yardım etmeye çalıştı. Babam tarafından sürekli dövülerek kanlar içinde kaldı,ama yine de ona katlanmaya devam etti. Her gün çöküşün eşiğine kadar uğraştı. Ve bir gün onun gerçekten yıkılıp öldüğünü görünce,onu gerçekten anlayamıyorum. En sonunda o ağzından düşürmediği cennete gidip gitmediğini merak ediyorum. Bence gitmedi. Gidecek hiçbir yeri kalmamıştı. Ne gidecek bir yeri vardı ne de dönecek.

[img]https://image.mngtr.site/manga/01-2022/jojo-s-bizarre-adventure-over-heaven/jojo.webp[/img]


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


0   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.