Dünkü yazımı okuyunca utandığımı hissediyorum. "Sevginin tanrıçası tarafından kazığa oturtuldum, yakıldım" gibi şeyler yazmışım... Retorik bir betimleme olsa bile, bu fazla narsist bir ifade. Ne yazmaya çalışıyordum ki? Edebiyat falan mı?
Hiç de öyle bir şey değildi. Sadece Jonathan’ın iyi talihi karşısında yenildim. --- İyi talihi ve belki de bilinçsiz aklı karşısında.
Joestar malikanesinin girişinde yer alan sevgi tanrıçası heykeli, yani Jonathan’ın sıradan bir süslemeyi bilinçsizce kullanan zihni karşısında yenildim. Hepsi bu.
Şimdi sadece, et ve kemikten yapılmış bedeniyle Jonathan’ın beni, ölümsüz bir vampiri nasıl "alt ettiğine" dair gerçekleri yazacağım. --- Hiçbir garip süsleme olmadan, sadece saf gerçekleri yazacağım.
Ölümsüz bedenimin, polis ekibinin ateş yağmurunu hiçbir şey olmamış gibi savuşturduğunu gördükten sonra--- İyileşme gücümü gördükten sonra, beni yakarak öldürmeyi düşündü, öyle görünüyor.
Ve sıradan alevler yetmezdi. Beni büyük alevlerle öldürmeye çalıştı, Joestar malikanesinin tamamını yakacak kadar büyük alevlerle. --- Açık konuşmak gerekirse, bu adam benimle birlikte ölmeyi planlamış gibi görünüyor. Buna çift taraflı intihar denebilir... Görünüşe göre kendini feda ederek--- Beni tamamen yakıp yok edeceğinden ve kaçmama izin vermeyeceğinden emin olmak istemiş.
Ama sonuçta, sadece Jonathan hayatta kaldı. Ve yalnızca benim yanıp kül olduğumu, yalnızca benim kaderimin karanlık bir sona gittiğini açıklayacak tek şey onun iyi talihi ve benim kötü talihimdi.
Az önce bilinçaltından bahsediyordum--- Onun tüm bu zaman boyunca yaşadığı Joestar malikanesinin yapısını bilinçsizce nasıl kullandığını, lobideki sevgi tanrıçasını nasıl bilinçsizce kullandığını anlatıyordum. Ama Joestar malikanesinin yapısını bilme konusunda, benim bilgim Jonathan’ınkinden hiç de kötü değildi. Ve yine de, o hayatta kaldı. Ben ise "öldüm."
Fark neydi? Dediğim gibi, şans farkıydı. Ama gerçekten her şeyi bu mu belirledi?
Acaba "cennete" gidip gidememek de böyle mi belirleniyor? İyi şansa sahip olanlar cennete gider, kötü şansa sahip olanlar gidemez mi? Hepsi bu mu?
Asalet ya da gurur fark etmeksizin. İyilik ya da insanlık fark etmeksizin.
......Annemin "cennet" kelimesini kullanırken neyi kastettiğini merak ediyorum. --- Şu noktada üzerinde düşünmemem gerekse de, bu konuda anlayışım fazlasıyla belirsiz.
Onun genelde dini bağlılıkla ilişkilendirilen "cennet" olduğunu düşünmek benim için zor. Sadece "buradan daha mutlu bir yer" anlamına mı geliyordu? --- Ama dürüst olmak gerekirse, o kasabadan daha iyi bir yer bulmak neredeyse her yerde mümkün olurdu, değil mi?
Aşırı bir argümanla, o yer dışında tüm yerlerin "cennet" olduğu bile söylenebilirdi. Brando evinin dışına bir adım atmak, o alt tabaka kasabaya bir adım atmak, onun için "mutluluk" haline gelmişti. Annem "cennete" gitmeyi başarmıştı.
Onun o kasabada yaşama--- ve ölme biçimi, sanki bir keşişin aydınlanmaya ulaşmak için yaptığı tövbe gibiydi.
Bu sevgi miydi, ya da buna benzer bir şey mi? Babam için duyduğu sevgi ve benim için duyduğu sevgi. Ve kasabanın sakinleri için duyduğu sevgi--- bir azize gibi. Bunun gibi bir şey miydi?
......Eğer her şey şansa bağlıysa, böyle bir kayıt tutmanın yanı sıra, cennete gitmek için bir yol aramanın da anlamı kalmaz. Çünkü ne kadar düşünsem, ne kadar kafa patlatsam--- ne kadar plan yapsam da, öngörülemeyen durumlar, tahmin edilemeyen gelişmeler nedeniyle, her şey boşa çıkacak.
Şans. Belki de kötü şansım, Dario Brando ve o budala annemin çocuğu olarak doğduğumda başladı. --- Ve Jonathan’ın iyi şansı, evet, Joestar ailesinin varisi olarak doğduğunda başladı.
O zaman, her şey doğumla mı belirleniyor? Yetiştirilme tarzı mı her şey?
Sanırım Speedwagon’ın görüşü nihayetinde yanlış çıktı. Belki de her şey çevreyle alakalıdır---? Yoksa kötü doğmak, kötü koşullarda doğmakla eşdeğer mi?
"Cennete" gidip gidememenin tamamen doğumuna mı bağlı olduğuna inanabilir miyim?
Annemin cennete gidemediğinden emin olduğumu söylemiştim, ama--- Ya yaşamı boyunca yaptığı iyi işler ya da benim önemsemediğim başka bir nedenle gerçekten cennete gitmişse?
Eğer durum buysa, ben tamamen anlamsız bir şey yapıyorum. Anlamsız ve boş bir çaba.
Bu defteri tamamen atmalı mıyım? Belki bu en iyisi olur--- Eğer cennete gidebilirsem, hiçbir şey yapmadan da gidebilirim, Ve eğer gidemiyorsam, ne yaparsam yapayım yine de gidemem.
Çaba anlamsız, direnmek faydasız. Ya tüm mesele sadece bundan ibaretse?
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.