(Bilinmeyen bir yörüngede ilerleyen uzay gemisinde pilot kabini) (Otomatik kapı sesi) "Daha varmadık mı?" der genç bir kız sesi yardımcı pilotun koltuğuna oturarak. "Henüz varamadık prenses xuanwu gezegeninde vanilyalı doldurmanızı alırken size 3 buçuk saatimiz var demiştim. " Prenses "Kroki Dünya gezegenine ne kadar var" der ve ardından prensesin omuzunda bir robot belirir. [Tam tamına 2 saat 57 dakika var Yami sama ] prenses anı bir parlama ile "NEEEEEEE 1 SAAT BILE DOLMADI MI.... EEE BEN ACIKTIM " "Prenses ama daha 20 dk önce kuzu pirzola gömdünüz" der yanındaki kişi. "Julves o 20 dk önceydi ben şimdiden bahsediyorum. " prenses konuştuktan sonra ekrandaki uzay boşluğuna bakar ... ... "Şu teslimat işini neden ben yapmak zorundayım, ukala kız kardeşim ne güne duruyor. Evde her işi yapan kız olarak ben varım sadece , sanırım bana muhtaçlar hehe hehe." "Şahsen ben muhtaçlar demezdim " der Julves kısık sesle. "Offf canım sıkıldı ve açım " prenses kollarını kavrayıp kontrol panelinin üstüne kafasını koyar, o sırada dirseği de bir kolu da yavaşça aşağı indirmeye başlar. ... ALARM SESI ALARM SESİ ALARM SESİ "Neler oluyor Julves bu seste ne ? Adamlarımızdan biri şaka mı yapıyor ... Kapatın şunu tam da ne güzel uyuyordum." Julves bir gösterge paneline bir de prensesin kolunun dayandığı şeye bakar . "AHHH NE YAPIYORSUNUZ PRENSES, ACİL DURUM ROKETİNİ ATEŞLEDİNİZ. BU YÜZDEN YERE ÇAKILACAĞIZ." prenses şoka uğramış bir şekilde bağırarak. "NEEEE O KOLUN ORADA NE İŞİ VARDI, ŞİMDİ ÖLCEK MİYİZ? " "LÜTFEN SAÇMALAMAYIN, NE DEMEK O KOLUN ORADA NE İŞİ VAR BURASI BİR KONTROL PANALELİ ODASI ! Neyse ölürsem karıma onu sevdiğimi söyleyin " Prenses aniden ciddileşir ve iki elini Julves in omuzuna koyar ve şöyle der. "Tamamdır, inşallah sen ölürsün de söylerim." "Çok mütevazisiniz prenses beni geçtim kokpitteki 10 adamı da mı önemsemiyorsunuz." Prenses kendini tatlı sandığı bir ifade takınarak. "Ama ama ben prensesim." Bu sırada uzay gemisi dünya atmosferine varmıştır ve gemi dakikalar içinde yüzeye çakılmıştır.
...
(Adı henüz konulmayan bir lisenin açılış günü)
"Tüm birinci sınıf öğrencileri sınıflarına baktı mı? “der öğretmen sanılan kişi. "Hey Tanaka sen hangi sınıftasın?" "B şubesindeyim Urabe" " AHHH yazık oldu ben A dayım " (Konuşmalar) Siyah dalgalı saçlı bir çocuk panoya bakarken etrafındaki kimseler onun sağ gözünün üst kısmından elmacık kemiğine kadar inen yarasına bakarak korkmuş edasıyla uzaklaşıyorlardı.Çocuk içinden; "Şu insanlar, gerçekten de dış görünüşe çok önem veriyorlar. Bi grup aptaldan başka bir şey değiller... sanırım benim sınıfım A şubesi olmalı fazla kalabalıklaşmadan sınıfa gideyim." Tam o an arkasını dönerken birine çarpar. "Hey sen dikkat et ! Kör müsün? " çocuk çarptığı kişiye bir müddet baktı ve kısık sesle sanki lanetli bir büyü söylüyormuş gibi içinden mırıldandı, sonra ne sert ne de yumuşak bir ifade ile; "Özür dilerim, yanlışlıkla oldu " dedi , çarptığı izbandut tipli kişi ona; "Ayaklarıma kapan seni pislik" der etraftaki bir kaç kişi. " Hey bu çarptığı kişi önceki ortaokulundan öğretmenini döven çocuk değil mi ?" "Adı neydi... Kisaema mıydı ?" "Evet ... ve çarpan kişi de bir trafik kazasında ailesini kaybetmişti, hatta o yara izi de o kazaya aitmiş. Onunla aynı okulda okumuştum o kazadan beri kimse ile konuşmuyor " o sırada Kisaema ısrarla diz çök diye bağırıyordu, diğer kişiler içlerinden "hadi dediğini yap" diyorlardı. Çocuk yumruklarını sıkıyordu, tam elini kaldırmıştı ki ... "YUUKİ KUUN" Bağıran kişi bir kızdı, siyah saçlarının ucundaki mavi boyalar onu kalabalıktan ayırt ettiriyordu. Yuki kun şaşırmış bir ifade ile; "Yuzihara" sadece diyebilmişti,çünkü ona gelen büyük bir yumruk darbesi ona daha fazla bir şey söylemesine izin vermemişti.
...
(Okulun reviri sanılan bir yer) Yuki gözlerini açtıktan sonra etrafa bakınıyordu, sanırım onu okulun revirine getirmişler. İki elini yüzünü kapatacak şekilde durarak. "Off daha ilk günden dayak yedim , keşke daha güçlü olabilseydim neden bu kalp rahatsızlığı ile doğdum ki , belki.... belki daha da güçlenebilirdim, o zaman ki ile aynı.... neden elimden bir şeyler gelmiyor." O sırada revirdeki yastığa şu damlaları düşüyordu. (Aniden kapı açılır) "Rahatsızlık veriyorum.." içeriye Yuzihara girmişti , elindeki poşette bir şeyler vardı. "Sana su ve kantinden bir şeyler aldım umarım hala portakal suyu içiyorsundur değil mi " dedi tatlı bir gülümseme ile. "Sana da zahmet verdim Yuzihara, benimle bu kadar ilgilendin. Teşekkür ederim. " "Ne zahmeti... hem benim yüzümden oldu... eğer dikkatini dağıtmasaydım.... sen .." Yuki göz yaşlarını saklamaya çalışan Yuzihara’nın yüzünden ellerini çekerek. "Bak gördün mü. İyiyim ben." dedi ona gülümseyerek. Yuzihara da ona gülümseyip; "Aynı sınıftayız yine yine iyi geçinelim." der ve Yuki ona pis sırıtarak "Yine sana emanetim " deyince , ikisi de kahkaha atar.
...
Yuki etrafındaki kız topluluğu olan Yuzihara'ya bakarak "Hııhhff, hemen kaynaşmışlar sanırım." Arkasından biri sırtına vurarak. "Sen Yuki olmalısın, sınıfta kendini tanıtma imkanı bulamadın , ilk günden kabadayı ile çatışmak senin için şansızlık sanırım." "Şanslı olup olmadığım seni ilgilendirmez, hem sen de kim oluyorsun?" "Ah sanırım kendimi tanıtmalıydım, benim adım Rintora Kisabe, lütfen iyi geçinelim." "Benimde adım Yûki... Teian Yûki " "Teian mı?.... " Rintora bir süre duraklar sonra da; "Sanırım benim gitmem gerek . Yapmam gereken bir şey vardı onu hatırladım. Kendine iyi bak Yuki kun " der ve Rintora sınıftan çıkar. Ardında Yuki; "Ne tuhaf bir çocuk " der içinden. Yuzihara ona yaklaşarak; "Yuki kun ben eve arkadaşlarım ile gideceğim senin için sorun olur mu?" Yuki gülümseyerek cevap verir; "Hayır... ne sorunu, önemli değil yalnız giderim ben... artık ortaokulda değiliz dimi " "Yarın görüşürüz o zaman Yuki kun " "Görüşürüz Yuzihara san " arkasından gülümsemeye devam eder. İçinden "Yuzihara Mizuku , onunla aynı ortaokulda okuduk. Küçüklükten beri çocukluk arkadaşım. Nazik biri olması dışında herkese sıcakkanlı davranır. Ailemi kaybettiğim günden sonra hep yanımda durdu. O zamanlar kimse ile konuşmak istemiyordum ama o ne olursa olsun yanımdan hiç ayrılmadı o olaydan itibaren 3 yıl geçti ona karşı hislerim oluştu ama arkadaş gözü ile bakmıyordum... ona bakınca kalbim göğsümden fırlayacak gibi oluyor, karnım karıncalanıyor gibi. Doğru ya sanırım onu hep sevmişimdir "....
...
(Yuki eve giden yolda yürüyorken) "Gerçekten de lisenin ilk günü benim için hiç de güzel geçmedi, tabi Yuzihara nın benimle aynı sınıfta olması dışında. Onun kadar güzel bir olay olamazdı , çünkü kolay kolay arkadaş edinebileceğimi sanmıyorum , hmm bir de şu beyaz saçlı çocuk da var neydi adı Rintora mıydı kintora mıydı neydi... neyse o tuhaf heriften hiç hazmetmedim zaten. Umarım benden uzak durur. " O sırada beyaz bir kedi yoldan geçmeye çalışırken bir araba hızla geçer. Yuki onu görünce hemen yola atlar ve kediyi kavrar, son anda şoför direksiyonu çevir ve ikisi de kurtulur. Yûki kediyi yukarı kaldırarak ona; "Sanırım bugünkü şansımı seni kurtararak harcadım" der ve kediyi yolun karşındaki parka bırakır. Kedi onun pantolonun paçasından çekmeye çalışır. "Ne oldu benimle oynamak mı istiyorsun" der gülerek. Sonra da Yuki kediyi takip ederken bulur kendini, kedi ormanlık alandan geçirir onu ... sonra da boş bir arazide durur. "Ne oldu kedicik yoruldun mu?" Kedi patisi ile ileriyi gösterir. Yûki anlamadan ilerleye gider. "Ama burada bir şey yok....." ayağına bir şey takılır ve birden orada olmayan bir şey aniden belirir. "BI...Bi.. BiR UZAY MEKİĞİ MI?" diye bağırır şoka uğramış Yûki. Arkasından biri; "Şaşırmaya gerek yok Teian Yûki " der tanıdık bir ses. " Ss...sen...senn sınıftaki çocuksun Rintora Kisabe... ehhh kedi nerede " "Üzgünüm ama seni bulmak ile görevlendirildim şansıma aynı sınıftayız , bunu anca sen başarabilirsin." "Ne dediğini anlamıyorum. Sen gerçekten kimsin ve bu geminin burada ne işi var?" "Ben Xuanwu gezegenindenim ve Andora krallığı için çalışıyorum. Görevim seni bulmak ve teslimatı almanı sağlamak. Yıllar önce babanın sana bıraktığı vasiyeti . Tek bildiğim bu." Yuki afallar ve; "Ne ... gerçekten bir şey anlamıyorum! Kafam allak bullak... babamın vasiyeti mi? Andora mı? Neler oluyor? " O sırada gökyüzünden hızla bir cisim düşüyordu , bulundukları alandan yalnızca 50 metre öteye düştü. Rintora; "Böyle olmamalıydı, biri mi onlara saldırdı " dedi telaşlı bir şekilde. İkisi de cisme yaklaştı, bu bir uzay gemisiydi. Yûki gemiye doğru yaklaştı ve kapısını açmaya çalıştı. Neyse ki stratosfer e ulaşmadan paraşütler açılmıştı , bu yüzden gemi fazla hasar almamıştı. Yûki kapıyı zorlamaya çalışırken Rintora onun yardımına koştu, ikisi de kendini zorladı ve kapı açıldı. İlk giren Yûki idi yerde baygın halde olan kızı gördü üzerinde kılıç gibi bir şey vardı önce kızı alıp götürmek istedi çünkü bacağı dolabın altına sıkışmıştı, dolabı kaldırdıktan sonra kızı kucaklayıp dışarıya çıkardı . Rintora içerideki adamları dışarıya çıkarmaya çalışıyorken birden dışarıda gürültü koptu. Yûki kızı çimlerin üstüne bıraktıktan sonra kafasını yavaşça sesin olduğu tarafa çevirdi ve dev bir yaratık ona doğru bakıyordu, yaratığın şekli bir ahtapotu andırıyordu lakin dev gibi ve dişleri kocamandı sadece ağzı ve dokunaçları vardı nedense gözleri, kulağı ve burnu yoktu. Rintora "Bu Takonaki gezegeninden Tokamaşi canlısı, görünüşü ahtapot gibidir lakin çok vahşi bir yaratıkdır, dokunaçlarına asla yakalanma " Yûki bulundukları durumu hala kavrayamamıştı, o sırada kız da uyanıyordu. Kız "Uff başım... lanet olsun sana Julves... AHHH yaşıyorum , çok şükür.... bu arada neler oluyor ya .... hmm ?? Bir Tokamaşi? .... insanlar? " "Uyandınız mı... Bir şeyiniz yoktur umarım " der Yûki kıza , kız şaşırır.. Yûki; "Üzgünüm kendimi tanıtmalıyım, benim adım Yûki... senin adın? " Kız birden utanarak " Şey benim adım da Kagurayami kısaca Yami diyebilirsin... şey beni sen mi çıkardın ?" Yûki birden utandı çünkü hiç fark etmemişti bir kızı kucağında taşıdığını. "Özür dilerim... gerçekten özür dilerim, isteyerek olmadı " der utanarak. Yami; " Şey teşek... BIR DAHA OLMASIN SENİ SERSERİ!!" "NEEEEEEE " "Beni kurtarmanı istediğim falan yoktu tamam mı !! " " Bu da ne şimdi, hayatını kurtardım bunu mu görüyorsun bana " "Hııhhff sanki ben dedim sana.... neyse teşekkürler " "Hmm ne dedin bir daha söyle " " GIT DE GEBER " diye bağırır Yami. O sırada ter içinde kalmış Rintora; "Aşk dalaşınızı bitirince bana yardıma gelin " o anda ikisi de Rintora ya bağırarak; " SEN BI KESER MİSİN SESİNİ " der . O anda Tokamaşi bir dokunacı ile Rintora yı kavrar, Rintora kurtulmaya çalışır lakin yaratık onu daha çok sıkar. Onu gören Yûki yerden taş alıp Rintora nın olduğu dokunaca fırlatır. Yaratık çok sinirlenerek daha fazla sıkar ve Rintora nın 3-4 kaburga kemiği kırılır ve bundan dolayı acıdan bayılır. Yûki yaptığından pişman olur ve kendi kendine, sesi titreyerek; "İşte yine oluyor , neden güçsüzüm , neden kimseyi kurtarmıyorum" {DÜZENSİZ KALP ATIŞ SESI DÜZENSİZ KALP ATIŞ SESİ DÜZENSİZ KALP ATIŞ SESİ} "LANET OLSUN TAM ZAMANINDA RITIM BOZUKLUĞU YAŞIYORUM" o anda Yami nin belindeki kılıç titrer , Yami çok şaşırır. Birden kılıç kını ile Yami nin kemerinden çıkar ve Yûki ye doğru uçar, tam Yûki ye çarpacağı anda Yûki onu ustaca bir şekilde yakalar. O sırada yaratık başka bir dokunacını Yûki ye vuracak şekilde tutarken, Yûki dizlerini kırar sol eli ile kın'ı tutarken sağ eliyle de kılıcını çeker. Yaratık aniden dokunacı yere vuruyordur lakin Yûki orada değildir aslında yaratığın arkasındadır, yaratık ona doğru dönerken Yûki kılıcı kınına sokar ve şöyle der; { KARANLIĞIN HÜKMÜ : AY'IN GÖLGESİ } Birden yaratık parçalara ayrılır. Yami endişeli bir ifade ile Yûki ye bakmaktadır ve Yûki gözlerini ona çevirir, Yami ona baktığında Yûki nin sağ gözünün sarı değil de kırmızı olduğunu görür.Yûki kılıca bakarak; "Sonunda hayallerime erişebilirim" der ve bayılır. Yami hala olayın şokundaydı sonra kafasını ileri geri sallayıp kendine geldi ve "Nasıl olur bu kılıç tam 20 yıldır uyuyordu"...
...
Rintora kendine geldiğinde Yûki baygın bir halde Yami nin dizlerinin üzerinde yatıyordu , Rintora onu rahatsız etmek istemediği için ses çıkarmadı ama gördüğü şey ise Yami nin onun kulağına bir şey fısıldaması oldu. Rintora daha fazla beklemeyi kaldırmayarak yanlarına gitti . Yami aniden irkilerek Yûki yi tekmeleyerek uzaklaştırdı. "Yanlış anlama ona yardım etmiyordum " Rintora ona "Kimsiniz diye sordu " Yami de cevap verdi. "Onizaku Kagurayami , Andora krallığı prensesi " Rintora birden diz çökerek. "Çok özür dilerim ekselansları, sizin geleceğinizi bilmiyordum, ben Andora krallığının 2. Tugay komutanlığına bağlı bir çavuşum, lütfen beni affedin " "Rahat olabilirsin asker , geminin içinde bir çok askerim var onları da kurtarmanızı istiyorum. Ölenler için de uygun bir cenaze töreni, ahh Julves kanın yerde kalmayacak hüü.." "Ben hala yaşıyorum ekselansları " der Julves prensesin hemen arkasından. Prenses korkudan dolayı aniden çığlık atar. O olanları uzaktan izleyen biri hemen kaybolur...
...
"Hmm bu kılıçta nedir . Nedense tanıdık bir his ama dur ... neler oluyor, neden aniden siyah dumanlar çıkıyor. " Yûki siyah dumanların oluşturduğu kara ejderhaya ağzı açık bir şekilde bakıyordu. Ejderha oluşumunu tamamladıktan sonra... "20 sene oldu demek ... benim için kısacık ama insanlar için uzun bir süre, sanırım yine bir Teian olmalı yoksa beni uykumdan uyandıran böyle bir güç olamaz. " "Şey pardon ... acaba ailem hakkında ne biliyorsunuz" "Zamanı gelince öğreneceksin , şimdi sadece kendini geliştirmeye odaklan "
...
Yûki uykusundan uyanır , etrafa bakar her şeyin gerçek olduğunu görünce tekrar bayılır. Birden kulağında yüksek sesle biri bağırır, bu kişi Yamidir "UYANSANA DÜDÜKLÜ MAKARNA, ŞİMDİ UYUMANIN SIRASI DEĞİL " "Ahh bir rahatlık vermedin." Yerinden kalkar ve yola koyulur. "Nereye gidiyorsun " der Yami, Yûki de ona; "Evime" der. Yami; "Nee?" Yûki Rintora nın ona babasının vasiyetini vereceğinden bahsettiğini hatırlar, ona doğru giderek , "Evet nedir vasiyeti " dedikten sonra kılıç ve ejderha gelir aklına, içinden kesin "Aileden falan bahsetti kesin bu kılıç bana miras kaldı, seni hayal kırıklığına uğratmacağım baba." Der . Rintora gerilmiş şekilde ona bakar. "Yerinde yok " Yûki şapşal bir ifade takınarak "Pardon nE?" der. Rintora eli ile saçlarını geriye tarayarak... "Yok burada olması gerekiyordu ama yok" şaşıran Yûki; "Bi dakika..." Julves koşturmuş halde gelerek "Tüm eşyalar yerinde sadece o yok , bu nasıl olabilir? Oysaki onu saklayarak getirmiştik. Kim alabilir? " Rintora kaşlarını çatarak; "Hikari no shinja , onlardan başka kimse olamaz" Yûki ye doğru dönerek "Üzgünüm Yûki kun, sanırım onu kaybettik ama bulacağız" Yûki tedirgin bir şekilde "Emm peki ya kılıç ne oluyor ya , aile yadigarı bu değil mi ? .... O kadar power up aldım hani olur ya işte tam kritik anda kılıç gelir işte sen seçilmiş kişisin falan der" Rintora ve Julves şaşkın ifade ile Yûki ye bakarlar ve o anda ikisi de şaşırır. Rintora kılıca bakar onun nereden geldiğini başta anlamamıştı ama birden tedirgin olarak; "Hey Yûki kun yoksa o kılıç sana Yami sama dan mı geldi ?" "Evet bende onu söylüyorum, sanırım seçilmiş kişiyim" "Şey yalnız Yûki kun.... onun anlamı evet seçilmiş kişi ama farklı bir anlamı var " "Nedir o ?" Yûki gergin ortamdan korkmaya başlamıştı. Rintora; "Şey sen art..." O sırada Yami bağırarak "SEN KOCAM OLCAK KİŞİSİN!! "
SON
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.