Walha, Eski Mahalle denilen yerde bir çok kişi gibi hayatta koşturan insanlar arasında kaybolup gidiyordu. Haylazlıkları ve okula karşı tutumu ailesini yıldırmıştı. Yan komşularının evlatlık oğulları Marcho’nun ufak çetesi hep dikkatini çekiyordu. Çılgınca işlere kalkışan bu ufak çetenin parçası olmayı çok istiyordu. Marcho’nun çetesi özellikle yaz günleri bir araya geliyordu. Yatılı okula giden Marcho’nun yakın arkadaşı Sallin onlara yaz tatiline kalmaya geldiğinde eğlenceli günler geçirirlerdi. Yan komşusuna özeniyordu ve onlardan küçük olduğu için asla aralarına giremeyeceğini biliyordu. Marcho bir yaz tatili için döndüğünde bu sefer yanlarında birisi daha vardı. Juspep o zaman aralarında kendini göstermişti. Juspep onlardan bir yaş büyüktü ve üst sınıfları olarak yatılı okula başlamıştı. Henüz on iki yaşındaydı ve ailesinin izinden gitme konusunda çok kararlıydı. Gözü karaydı ve çete liderliğini üstlenmişti. Ama gelişkin Marcho’nun yanında ufak tefek kalıyordu ve sürekli düşüp kendini yaraladığı için bacakları, kolları, yüzü yara bandı dolu oluyordu. Walha onlara daha çok özenmeye başlamıştı. Bisikletlerini alıp köprüye kadar süren, geceleri sokakta dondurma yiyip kol kola gezen bu ufak çetenin parçası olmak için elinden geldiğince dikkatlerini çekmeye çabalamıştı. Juspep onu fark ettiğinde Sallin Walha’yı görgüsüz bulmuştu. Dondurmalarını alıp köprüye kadar bisikletlerini sürmüşlerdi o günde. “Komşun olan şu çocuk sürekli bizi takip edip duruyor. Onunda bizimle gelmesine izin versek mi? Bu sayede gizlenmeden dolaşır.” Juspep bu teklifi yaptığında diğerleri onu almayı çok istememişti. “Sürekli bizi izleyip duruyor. Sapık gibi davranıyor ve kültürsüzün tekini alamayız. Bu özel bir çete.” Diye çıkışmıştı Sallin ona. Sallin varlıklı bir ailenin oğluydu. Yatılı okula gitme sebebi disiplinsiz oluşuydu. Asalak olduğunu söyleyip duran babasından kaçmak için bu okul teklifini kabul etmiş ve orada önce Marcho ile sonra Juspep ile tanışmıştı. Neredeyse üç senedir Marcho ile yaz tatillerini geçirdiği için ailesinden uzaktaydı ve özgür bir yaşam sürüyordu. Marcho onu evlatlık alan ailenin her zaman istediği o mükemmel çocuk rolünü çok güzel yaptığı için arkadaşları ile bu ufak yaz tatillerine izin alabiliyordu. “Onu boş verin. Bu mahallede kimse onu sevmez.” Demişti. Juspep bunu üzerine Walha’ya çok üzülmüştü. Onun yalnız olduğunu biliyordu. Hiç arkadaşları ile görmemişti. Yaz tatilinin sonuydu ve birkaç hafta sonra üçü de geri okula dönmek zorundaydı. Juspep büyük annesinin yanına dönmek istemişti. Gitmeden önce onu görmek istiyordu. Bir hafta sonra ayrılacaktı. O gün biletlerini almışlardı ve otobüs yolculuğuna kalan bir haftayı çok keyifli geçirmek için büyük bir plan yapmışlardı. Ama planı bozan şey Walha olmuştu. Sonunda onların dikkatini çekmişti. Ama bunu çok kötü bir yolla başarmıştı. Mahalleden ve okuldan birkaç kişi ile kötü bir mazisi vardı. Çok sevilen birisi değildi. Yine köşeye sıkıştırılıp onunla alay edilirken bir cesaret kavga etmeye karar vermişti. Ama sonu iyi bitmemişti. Çocukların hepsinin uğrak yeri olan marketin arka tarafında sağlam bir dayak yiyip bisikletinden olmuştu. kendi elleri ile süslediği bisikletini sopalarla ve ayakları ile kırmışlardı. Orada oturup ağlarken Juspep daha fazla dayanamamış ve onunla konuşmaya karar vermişti. Marcho’nun dondurma alıp gelmesini beklerken Sallin’e geleceğini söylemişti. Onu girerken gördüğü yere gelince dayak yemiş halde bulmuştu. Oturmuş ağlıyordu. “Kötü vurmuşlar sana.” Demişti. Walha o gün onunla ilk defa konuşan Juspep’e bakmaya başlamıştı. Göz yaşlarını elinin ters ile silip burnunu çekmişti. “Bende onlara vurdum.” Demişti. Juspep onun yanına gelip onu elinden tutup kaldırmıştı. Yerdeki eğilip bükülmüş bisikleti kaldırmıştı. Sürülmeyi bırak toparlanacak hali yoktu. Bir süre bisiklete baktı ve onu duvara doğru bırakıp ellerini beline koymuştu. “Niye dövdüler seni. Onları da mı takip ediyordun ha?” Walha bunu duyunca başını iki yana sallamıştı. “Hayır, onlar bisikletim güzel olduğu için kıskandılar. Üstüne bu boyamaları ben yaptım. Görüyor musun?” eliyle harap olmuş bisikleti göstermişti. Juspep aynı bisiklet gibi harap olmuş olan Walha’ya elini uzatmıştı. “Juspep ben. Ama çetedekiler bana kısaca Pep der. Sende bizimle gel.” Demiş ve o gün kimsenin onayını almadan onu ufak çetelerine katmıştı. Walha o zaman dokuz yaşındaydı. İlk defa o gün köprünün ayağına gitmişti. Juspep hep Marcho’nun arkasına oturuyordu. Bu sefer ise Sallin’i oraya atmış ve Walha ile Sallin’in bisikletine binmişti. Köprü ayağına geldiklerinde Juspep dondurmaları bitince oturduğu yerden ayağa fırlamıştı. “O pislikleri dövelim. Bu sayede kimseye kötü bir şey yapamazlar.” Sallin karşı çıkmak için gözlerini devirmişti. “Bunu yapmayalım. Bulaşmayalım onlara. Aptal aptal davranma Juspep. Hem onların kaç kişi olduğunu biliyor musun ha?” demişti. Marcho hemen bir parmak hesabı yapmıştı. “On kişiler. Bende sevmiyorum onları. Pep onları dövelim diyorsa dövelim gitsin. Hem onun haftası istediğini yapacağına söz verdin.” Demişti. Sallin bunu yapmak istemiyordu. Yumruk atmaktan hoşlanmazdı. “Yani buna gerek yok demek istiyorum. Keyifli zaman geçirelim. Yaralanırsak Bayan Kammes bize çok kızar.” Juspep özgüvenle ellerini şortunun ceplerine sokmuştu. “Benim babam büyük bir mafyaya çalışıyordu. Onun gibiyim ben. Korkusuz ve güçlü.” Demiş ama gün sonunda dövdükleri kadar dayak yemişlerdi. Marketin arkasında yaşanan arbedeyi market sahibi dağıtmıştı. Ama üçü sağlam dayak yemişti. Ona karşı üç kişiydiler. Walha korku içinde kalmıştı. Onlar dayak atıp yerken kenarı çöküp kalmıştı. Market sahibi onların elini yüzünü kan içinde görünce yardım etmişti. Marcho’yu severdi. Ama gün sonunda hepsinin bir yeri morarmıştı. Yine de hepsi keyifliydi. Sallin yüzünü çizen çocuğa söverek oturmuş su içiyordu. Juspep ise heyecanlı Marcho’ya yara bandı yapıştırmakla uğraşıyordu. “Bir dahaki sefere sopa ile gidelim. Ve sende vurmaya çalış Walha.” Demişti Marcho oturduğu yerden fırlayıp. O hafta ikinci defa marketin arkasında kavga etmişlerdi. Bu sefer on kişiyi de dövmüş ve bisikletlerinin tekerlerini kırmışlardı. Juspep güzel bir plan kurmuş ve başarılı plan sonucunda zaferle çıkmışlardı. Juspep o gün sağlam bir bisikletten parça sökmüş ve Walha’nın bisikletini tamir edeceklerini söylemişti. Marcho’nun evinin arka bahçesine geri döndüklerinde Bayan Kammes onları azarlamaktan yorulmuş halde yüzlerine bakmıştı. “Bize vurduklarında onlara vurduk Bayan Kammes. İnanın biz başlatmadık.” Demişti. Yetişkinlerin dilini konuşacak kadar akıllıydı. Arka bahçede bisiklet tamirine girişmişlerdi. Walha onların bir parçası olmuştu artık. Sallin içeriden limonata alıp gelmiş ve yere oturmuştu. “Bu veletler sana bir daha bulaşamaz. Onlara iyi bir ders verdik.” Juspep elindeki anahtarla vidaları sıkıyordu. Walha ona hayranlıkla bakıyordu. “Ben...teşekkür ederim…” Marcho onun sırtına vurmuştu uzandığı yerden. “Teşekkür etmene gerek yok. Biz iyi insanlarız. Abin gibi düşün. Sana sataşanlara biz sataşırız. Çok sağlam yumruk atarım ben. Pep de çok zekidir. Sallin’de konuşarak bir insanı bayıltabiliyor.” Hepsi buna kahkahalar ile gülmüştü. Sallin ise yüzünü asıp bir süre duruma dayanabilmişti. Gün kararırken Walha’nın yeni bir bisikleti vardı. Artık mutluydu. Juspep onun kendi yaptığı çıkartmalara bakıp birini alıp alamayacağını sormuştu. Uçan at çizili çıkartmayı almıştı. Sökerken biraz hırpalamış ama onu alıp ayakkabısının kenarına yapıştırmıştı. “Ninem çok güzel resim çiziyor. Ama insan etine.” Demiş ve ayakkabısını eline almıştı. “Eve dönünce bunu bana yapmasını söyleyeceğim. Bence ninemle çalışmalısın. Bu sayede onun çırağı olursun ve daha güzel çizersin.” Demişti. Walha ilk defa çizimlerine gelen övgü ile gülümsemişti. “Okulda bunları yapınca bana yumuşak dediler.” Demişti. Marcho birden doğrulmuştu. “Yumuşak ne be?” Sallin ona dönmüştü. “Anlarsın ya, etek giyen erkekler…” diye fısıldamıştı. Juspep ise omuz silkmişti. “Onlara aldırış etme. Kıskanç insanlar başkalarına zarar vermeyi seviyorlar. Ninem babamı kıskanan bir arkadaşı olduğunu ve bu yüzden babamı öldürdüklerini söyledi.” Demişti. O an hepsi dehşete kapılmıştı. Walha ise bu aklı dengesiz çocuğa hayranlıkla bakıyordu. Juspep onu çeteye katmış ve kalan zaman boyunca onlarla takılmıştı. Pep geri döndüğünde de Marcho’nun küçük çetesinde kalmaya devam etmiş ve ara tatillerde bu dostluk daha çok pekişmiş. Pep artık büyük annesinden çok tatillerde Marcho’nun yanında kalıyordu. Sallin evin çocuğu gibiydi ve artık Juspep ile aynı odayı paylaşıyordu. Juspep’in okuldan mezun olduğu sene arkadaşlıklarının üzerinden yaklaşık iki buçuk sene geçmiş olmuştu. Juspep liseye devam etmek istemiyordu. Okul onun için boğucuydu ve sürekli olarak yorgun hissederdi kendini. Kendi kendine çalışmak daha eğlenceli gelse de ninesini ikna edememiş ve mahallesinde liseye gitmek zorunda kalmıştı. Marcho’nun mahallesine bir saatlik otobüs yolculuğu uzaktaki evindeyken sık sık Walha ile görüşür olmuştu. Sallin ve Marcho okulu bitirdiklerinde Sallin babasının zoru paralı ve elit bir liseye yazılmış ve Marcho mahallesindeki liseye kaydolmuştu. Juspep lisedeyken çok farklı bir ortam edinmiş ve tehlikeli işlere bulanmaya başlamıştı. Bu bulanma sürecinde yalnız değildi. Artık daha yakın olan Marcho ve Walha’da onunlaydı. Her şeyden uzak olsada haberdar olan Sallin bu çetecilik oyunun büyümesi ile olaylara dahil olmayı çok istemişti. Walha on beş yaşına geldiğinde Marcho ve Juspep çoktan Beyaz yılan denilen bir örgütün alt çetesinde başarılı üyeler olmayı başarmıştı bile. Onlara saygı duyan adamlar vardı. Marcho korkunç bir güze sahipti. Yumruk yumruğa hiç bir kavgayı kaybetmezdi. Juspep ise zekasını sokağa yorumlamıştı. İllegal yoldan para kazanmada çok başarılıydı. On yedi yaşında liseyi bitirmek üzereyken Walha onun okuduğu okula gelmişti. Pep onu sahiplenmiş ve koruması altına almıştı. Ortamdaki işleri ona aktaracağını belirtmişti. O zaman Walha ile daha yakın olmuşlardı. Walha’nın ailesi ile arası açılmıştı zamanla. Sık sık Pep ile kalıyordu. Marcho onu kendi çetesinde de tanıtmış ve iki Beyaz Yılan örgütünün alt çetesi bu vesile ile beraber hareket etmeye başlamıştı. Walha onlardan çok şey öğrenirken bazı gerçekleri fark etmeye başlamıştı. “Pep beni dövecek misin?” O gün bir itirafta bulunmuştu. Juspep’e duyduğu hayranlığı ve bunun arkadaşlıktan öte olduğunu söylemişti. Juspep ona bakıp gülümsemişti. Oldukça sakin ve nazik bir şekilde onun saçını okşamıştı. “Daha çok gençsin ve bir şeyleri yanlış yorumlayabilirsin. Bunu zamanı geldiğinde konuşalım. Şimdilik burada kapatalım konuyu.” Demişti. Walha ona açıldığı gün bu tepki karşısında donup kalmıştı. Hep Pep’in onu döveceğini, dışlayacağını ve bir daha onunla konuşmayacağını düşünmüştü. Henüz on beş yaşını doldurmaya yakındı. Juspep liseyi bitirmiş ve yaz ayında bu itirafı gerçekleştirmişti. Ama ne olumlu ne olumsuz bir cevap alamamak onu uzun bir bekleyişe sokmuştu. Liseden mezun olduğu zaman yaz tatilinde babası ölmüştü ve annesi her şeyi toparlayıp kendi ailesinin yanına döneceğini söylemişti. Walha onunla gelmeyi reddetmişti. Her yaz olduğu gibi büyük buluşma dönemiydi. Marcho artık Beyaz Yılan olarak net bir rütbe sahibiydi. Juspep ise onun gibi rütbe sahibi ama daha farklı bir pozisyondaydı. Pratik zekası eski mahalle liderinin dikkatini çekmiş ve bütün işlerde onu yanında dolaştırıp iş öğretirken geniş bir çevre edinmesini sağlamıştı. Aralarında sadece Sallin üniversite okuyordu. Tıp fakültesindeydi ve uzmanlık için çalışmalara başlamış olmasına rağmen örgütün bir parçası olmaya başlamıştı. İllegal işlerde bilir kişilik rolünü almış ve Marcho’nun sağ kolu olarak yaz tatillerinde kendini göstermeye başlamıştı. Walha tekrar tek kaldığını hissediyordu. Juspep çok meşguldü ve bazen eve bile gelmiyordu. Nine ise Walha’yı sevse bile onun üniversiteye gitmeyeceğini duyunca sinirden onunla konuşmamaya başlamıştı. Bir akşam sıkılmış halde eve gelmiş ve yukarı çıkınca Juspep’i görmüştü. Yatakta oturmuş elindeki pamukla yüzündeki yarayı siliyordu. Hırpalanmış duruyordu. Walha artık ondan daha uzun ve daha iriydi. Etrafta ufak çetelerin genel lideri olarak geziyordu. Ona saygı duyup korku ile bakanlar vardı. “Pep sana bunu kim yaptı? Pep o zaman yirmi bir yaşındaydı. Ona susmasını işaret etmişti. “Ninem duyacak. Kapa çeneni.” Demişti. Walha onun dibine oturmuştu. Onun yüzüne bakmak için eğilmişti. Sadece yüzünde boğazının ve göğsünün oralarda çizikler ve yaralar vardı. Walha ona defalarca ne olduğunu sormuş ama öğrenememişti. Bunun peşini bırakmayacak kadar Pep’e düşkündü. Birkaç hafta onu izlemiş ve sonunda gerçeği görmüştü. Yanında çalıştığı bölge liderinin ona zarar verdiğini fark etmiş ve Marcho’yu aramıştı. Eski Mahalle liderinin Juspep’e zarar verdiğini, onun evinde toplanmaları gerektiğini söylemişti. Marcho durgun bir zaman geçiriyordu. Annesi meme kanserine yakalanmış ve aile içinde onun sağlığı için sakinlik olmasını babası istemişti. Marcho onlara değer veriyor ve say adlarını taşıyordu. Buluşma yeri için Pep’in evini seçmişlerdi. Walha onlar geldiğinde durumu anlatmak için sabırsızdı. Sallin ilk defa buraya gelmişti. İki katlı müstakil evi baştan aşağı süzmüştü. Pep’in fakir olduğunu düşünmüştü hep. Böyle bir ev beklemiyordu. “Pep gelmeden önce bunu konuşmamız lazım. Eski Mahallenin lideri şu domuz kılıklı herif ona zarar veriyor ve Pep bunu saklamak için uğraşıp duruyor. Birkaç defa yüzünde ve boynunda yaralar gördüm. Bana anlatmadı ama onu sizin de görmenizi istiyorum.” Demişti Walha. Juspep geldiğinde tıpkı Walha’nın anlattığı gibi yaraları görmüşlerdi. Marcho neler olduğunu söylemesini için üstüne gitse de Juspep sessiz kalmıştı. Sallin ise yara izlerine bakarak neler olduğuna dair bir senaryo kurmuştu kafasında. Juspep’in ardından yukarı çıkmıştı hemen. Ardından odaya girip kapıyı kilitleyip üstüne yürümüştü. “Çıkart tişörtünü Pep bir şeyden emin olmama gerek.” Demişti. Juspep dirense de sonunda Sallin istediğini elde etmiş ve acı gerçeği görmüştü. Vücudundaki izeler ona cinsel istismar uyguladıklarını ortaya koyuyordu. Sallin durumu fark edince ona dokunan ellerini hızla çekmişti. “Hastaneye gidip rapor alıp polise…” “Gemeyiz. Bunu yapma. Benim bir onurum var ve onun elinde…” Sallin’in kolunu tutup onu çıkmaması için durdurmuştu odada. “Bir şey yapmayın. Onlara yalan söyle. Düştüğümü, kavga ettiğimi falan. Ben bir şekilde baş ederim. Hepinizi tanıyor ve zarar versin istemiyorum kimseye.” Juspep orada diğerlerini korumak için Sallin’e sessiz kalması için yalvarmıştı ama bu sessizlik ertesi hafta bozulmak zorundaydı. Sallin o gün bir şey demedi demişti. Bir hafta sonra Walha eve erken gelmişti. Ona verilen bir silah vardı ve onu sağlam bir yere koymak istiyordu. Eve geldiğinde Juspep’in eşyalarını bulmuştu. Aşağı inip salonda oturan kadının yanına gelmişti. “Nine, Pep geldi mi eve?” demişti. Kadın ona bakıp kaşlarını çatmıştı. “Geldi. Uykum var deyip gitti. O piçe söyle biraz saygısı varsa gelip halimi sorsun.” Sızlanıp omzu silkmişti kadın. Walha ona bakıp gülümsemiş ve ona Juspep’i aşağı getireceğini söyleyip yukarı çıkmıştı. Odaya girince onu bulamamış ve daha sonra banyoya gitmişti. kapı kilitliydi ve su sesi geliyordu. Defalarca kapıyı çalmış ama açılmayınca bir sorun olduğunu fark etmişti. Kapıyı kırıp açtığında Juspep’i yerde bulmuştu. Kan gölünün içindeydi. O gün soluğu hastanede almışlardı. Durumu ağırdı ama son anda yetiştirilmişti. Walha Marcho’ya, Marcho Sallin’e haber vermişti. Tek sorun bu da değildi. Ona bir şey yapıldığına dair polisler soru sormaya başlamış ve olayın öldürmeye teşebbüs olduğunu söylediklerinde Walha şaşkınlıkla olduğu yerde kalmıştı. “Cinsel saldırı izleri var raporu ile bize haber verdiler. Onun neyi oluyorsun?” polis ona soru sorarken Sallin ve Marcho gelmiş ve bir şey gün yüzüne çıkmıştı. Sallin polisi savuşturmuş ve Walha2nın sorgulayıcı bakışlarına maruz kalmıştı. Onlara durumu anlatmış ama bu durumun dışarı çıkmaması gerektiğini söylemişti. Walha bunu duyduğunda aklını kaçırmıştı adeta. Sinirden hastaneden çıkmış ama uzaklaşamadan Marcho ve Sallin onu yakalamıştı. Walha hepsinden çok Pep’e düşkündü. Diğerlerine saygı duysa da Pep’e olan sevgisini görmemek elde değildi. “Kendini öldürmeye çalıştı. O herifi öldüreceğim. Beni durdurmak yerine yardım etmeniz lazım. Pep birimize bu yapılsa nefes aldırmazdı o adamlara.” Marcho onu sakinleştirmeyi başarmıştı. Bodoslama dalmanın daha büyük zarara sebep olacağını dikkatli olmaları gerektiğini söylemişti. Bir plan yapmışlardı. Eski Mahallenin liderinin değiştiği o planda bir kader belirlenmiş ve bu dört adam Beyaz Yılanların liderleri tarafından gerçekten fark edilmişti. Pep’in yoğun bakımda olduğu üç gün boyunca yaşanan olaylar haberlere yansımıştı. Pep uyandığında açık televizyondaki haberle karşılaşmıştı. “Kentsel dönüşümde olan arazideki vinçlere asılmış çıplak bedenler polisleri şoka uğrattı. Uzuvları kesilen kişilerin kimliklerini belirlemenin zor olacağını belirtti emniyet müdürü.” Pep habere bakarken elini tutan kişi ile irkilmişti. “Onların kim olduğunu biz biliyoruz.” Demişti. Pep ona bakarken Walha onun elini dudaklarına götürmüştü. “Daha erkek seni koruyamadım. Özür dilerim.” Demişti. Juspep o gün ona bir cevap vermişti. Walha’nın yıllardır beklediği cevabı olumlu olmuştu. tek olumlu şey bu cevap değildi. Bu dört küçük çetelerde büyüyen kişiler o cinayetler ile Eski Mahallenin liderliği için aday gösterilmişti. Cinayet sebebini belirtmemelerine rağmen Juspep bir çok örgütten kaçırılan dosyayı göstermiş ve Marcho’nun liderliğini öne sürmüştü. Onun adamları olarak bu dört kişi yönetimde söz hakkına sahip kişiler olarak örgütün özel odalarına doğru adım atmıştı. Walha ilk defa Pep’in onu koruduğu o anda ona karşı saygısı zamanla sevgiye ve aşka dönüşmüştü. Walha eskiden saçlarını hep siyaha boyamak için uğraşırdı. Onu diğerlerinden ayıran en büyük özelliği kızıl saçlarıydı. Kendisi ile barışmış ve saçlarını uzatıp rasta yapmıştı. Lise yıllarında tarzını oturtmuş, bedenini geliştirmişti. Şimdi Juspep’in koruyucusu olabilirdi. Marcho onun bu halinden çok memnundu. Sallin ise ona karşı hep mesafeli olmuştu. Juspep’in hastaneden taburcu olduğu gün hepsi onun evinde toplanmıştı. Cinayet üstü kapatılmış, Juspep’in verdiği soyalar sayesinde Marcho artık Eski Mahallenin yeni lideriydi. Ama hala büyük bir sorun vardı. Juspep’in başarısız intihar girişimi ve yaşadıkları büyükannesinin gazabına uğramasına sebep olacaktı. “Seni budala piç seni!” eve girer girmez kafasına inen şamarla olduğu yerde sallanmıştı. Walha onu yatıştırmak için araya girmişti. “Nine vurma, hasta iyileşsin istediğin kadar döversin. Senin için kaçmasın diye onu merdivenin kenarına bağlarım.” Yaşlı kadın sinirle onlara bakmış ve Juspep’in perişan halini görünce hemen yumuşamıştı. “Bu seferlik kaç bakalım. İçeri geçin sizin için yemek hazırladım.” Demişti. O gün herkesin konuşmaya çekindiği konuya korkusuzca Sallin girişmişti. “Nereye kadar buna katlanacağını sandın ki aptal herif.” Demişti. Elindeki birayı kenarı doğru sertçe koymuştu. Juspep oturduğu yerde gözleri yere dikili duruyordu. Üstündeki hırkanın kolları ile sarılı bileklerini kapatıyordu. “Bunu şimdi yapma Sallin. Gaddar herifin tekisin. Üstüne gitme.” Walha ortaya atlamıştı. Sallin ile sürekli didişip kavga çıkarıyorlardı. İyi anlaşamamışlardı hiç. Sürekli bir sebep bulup kavga etmeyi başarırlardı. Boş ağız dalaşına girdiklerinde Marcho gerilmiş ve olduğu yerde donmuş halde yere bakan Juspep’in daha fazla ürkmemesi için ikisini susturmaya karar vermişti. “İkinizde kesin sesinizi!” bağırdığında Sallin ve Walha hemen susmuştu. Marcho susmadığında ikisine de tekem tokat girerdi. Sallin morluklardan hoşlanmıyordu. “Ben en büyüğünüzüm ve… bir şeyleri tek başıma yapabileceğimi düşündüm. Sizin başınıza bela olmak istemedim.” Marcho bunu duyunca oturduğu yerden doğrulup Juspep’in yanına gelmişti. Eğilip onun kollarını örten hırkayı sıyırmıştı. Sargılarına bakıp ona bakmasını söylemişti. “Ne olursa olsun hiçbir şeyle tek başına mücadele etmek zorunda değildin. Hiçbirimiz değiliz. Biz aileyiz Pep. Aileler ne olursa olsun birbirine anlatır. Ayrıca senden küçük olsak da halimize bak. Walha ve ben resmen dövüşmek için doğmuşuz. Sana bulaşan olursa onları pataklamak için hep yanında dururuz. Ve Sallin’de onları konuşarak bayıltır.” Tıpkı ilk defa bir araya geldikleri gün gibi olmuştu o gün. Sallin etraf durulunca onlara bakıp bir karar verdiğini söylemişti. “Açıkçası psikiyatri alanına yönelmeye karar verdim. Fiziksel yaralarınızdan çok zihinsel olarak sizi tedavi etmem gerekecek gibi. Okula döndüğümde durumu hocamla konuşup ona uzmanlık alanımı seçtiğimi söyleyeceğim.” Juspep bunu duyunca gülmekten kendini alı koyamamıştı. “Buna ihtiyacımız olacak gerçekten bunu yap. İlk hastan olurum.” Diye eklemişti kahkahasına. Kahkahası histerikleşmiş ve daha sonrasında göz yaşlarına dönüşmüştü. Evin arka bahçesindeki veranda da oturduğu koltukta birden göz yaşlarına boğulmuştu. Sallin ona bakıp ne yapacağını bilememişti. Walha ise onun sinir boşalmasına karşı sadece omzuna elini koyup teselli etmeye çalışmıştı. Ağlamasına izin vermekten başka çareleri yoktu. Ağlamaktan başı ağrımıştı. Gözlerini silip derin bir nefes almıştı. İntihar teşebbüsünden sonra ona sakinleştiriciler ve psikolog ile görüşmeleri zorunlu koşmuştu ilgilenen doktor. “İlaçlarını alman gerek.” Demişti Walha ayağa kalkıp onun ilaçlarını getirmek için içeri girerken. Sallin onun peşine takılmıştı. “Düzenli olarak görüşmelere girmesi gerek.” Walha’nın yanında yürürken konuşmaya başlamıştı. “Onu ihmal etmeyip kontrol etmen gerek. Bunu yapabilecek misin? Yapamayacaksan ona bakmak için kalabilirim.” Walha elindeki bardağa su dolduruyordu. “İlgilenirim. Pep’in başına gelenlerden birini sorumlu tutmak için beni hedef yapacaksın ve bu seni rahatlatacaksa durma yap.” Sallin ona bakıp gözlerini kısmıştı. “Tek suçlu sen değilsin. Durumu öğrendiğimde paniğe kapılıp onu dinleyip sustum. Eğer erken davransaydım bu kadar ileri gitmezdi.” Walha ilaçları almıştı. “Yaşanmış olana çözüm bulamayız ama bundan sonra onu incitmemeleri için elimden geleni yapacağım. Sende bunu düşün. Aptal olabilirim ama bir şeyin farkındayım. Pep güçlü olsada insan. Hepimiz gibi. Ona karşı sadece normal davranmak iyi gelir. Acele et ve hemen mezun ol. O zaman işe yarar olursun.” Demiş ve geri verandaya dönmüştü. Yaz akşamıydı ve büyükannesi çoktan uyumuştu Juspep’in. Veranda da ki koltuklarda oturmuştu hepsi. İçiyor, konuşuyor Juspep’in kendini iyi hissetmesini istiyorlardı. Juspep sonunda Walha’ya doğru yaslanmış ve gözlerini kapatmıştı. İlaçlar onu yoruyordu ama uyku en iyi tedaviydi. “Seni odaya çıkaralım, hava serinledi.” Marcho ona bunu söylediğinde Juspep gözlerini aralamıştı. “Yukarı çıkmak istemiyorum. Burada biraz kestiririm. Sizde daha fazla burada benim yüzümden beklemeyin.” Marcho ayağa kalkmıştı. “Bu saatte asla araba kullanamayız. Hadi yukarı çık sen. Bizde yatacak yer ayarlayalım.” Demişti. Juspep yorgunca doğrulup ayaklarını aşağı sarkıtmıştı. Walha bir hışım kalkıp onu omzuna doğru atmıştı. Sallin ise onun bu anlık hareketi ile yüzünü buruşturmuştu. “Bu hareket kaburgalarını kırabilir. Onu indir.” Demişti. Walha pek umursamadan içeri doğru girmek için dönmüştü. “Halsiz olduğu için onu yukarı çıkaracağım. Baksana kuş kadar kalmış. Eskiden Pep’in daha ağır olduğunu hatırlıyorum.” Juspep onun omzunu itekleyip kendini aşağı doğru kaydırmıştı. “O kadar da değil. Ayaklarım var. Çıkarım ben. Sen aşağıya yastık falan indir.” Demişti. İçeri doğru girmişti. Sallin sırıtıyordu. Walha ise bir köpek yavrusu gibi Pep’in arkasından gidiyordu. “Juspep farkında mıdır?” demişti Marcho onlara bakarken. Sallin yüzünü asmıştı. “Farkında olması neyi değiştirir ki? Walha dengesizin teki. Onu üzüp yıpratacağı belli. Hele bi Juspep’in canını sıksın onu dövmek için fırsatım olur.” Marcho buna karşılık gülmüştü. “Buna inanıyor musun? Walha seni tek yumrukta bayıltır. Ona ben öğrettim kavga etmeyi.” Demişti gururla. Walha yukarı çıkıp odaya girmişti. Juspep yatağa uzanmıştı. Tavana bakıyordu. Walha hep iki yastıkla yatardı. Onları alıp aşağı götürmek için almıştı. Juspep’e göz ucu ile bakmıştı. Yastıkları bırakıp geleceğini söylemişti. Marcho ve Sallin hala içiyordu ve dışarıda sohbet ediyordu. Onlara katılmış ve gece yarısına doğru yukarı çıkmıştı. Juspep uyuyordu. Walha yatağa uzanmıştı. Uyuyamıyordu. Battaniyeleri başının arkasına koymuştu. Dümdüz uzanmıştı. Dışarıdan vuran sokak lambası içeriyi aydınlatıyordu. Juspep uzandığı yerden sessizce kalmıştı. Yastığını alıp yatağın ucuna gelmişti. Walha onu görünce doğrulmuştu. “Yan kay.” Demişti. Walha hemen yana kalmıştı. Juspep yastığı battaniyenin üstüne koymuştu. Yanına uzanmıştı. Walha heyecanla ona çevirmişti başını. “Şimdi sen benim elimi tutup şey yaptın ya. Yani gülümseyip büyümüşsün dedin ve karşılıklı sevgiden söz ettin…” Juspep gülümsemişti. “Yani şimdi seninle yan yana uyuyorsak…” “Sadece uyu.” Demişti. Walha ona doğru dönmüştü. “Azcık sarılsam rahatsız olur musun?” diye sorduğunda Juspep ona sarılması için izin vermişti. Walha ona sarılmıştı. Heyecanla öylece duruyordu. Gece boyu uyuyamamıştı. Juspep’in ona sokulup yatması hoşuna gitmişti. Walha’nın aktif bir cinsel yaşamı vardı. Kadınlar ve erkekler ona hep çekici gelmişti. Çapkınlığı çetede çok bilinirdi. Etkileyici konuşurdu. Fiziğini sergilemekten çekinmezdi. İnsanları elde etmekte başarılıydı. Juspep ise çetede her zaman muhafazakar bir görüntü sergilerdi. Kimsenin bilmediği bir cinsel yaşamı vardı ve bunu asla dışa vurmak istemiyordu. Kimlik bunalımına girdiği ergenlik yıllarında gerçek anlamda ne olduğunu, nasıl bir ilişki içinde olması gerektiğini çözmek için çabalamış ama yirmi yaşlarına kadar bunu tam olarak isimlendirememişti. Cinsel yaşamının gizliliği Eski Mahallenin yöneticisi tarafından öğrenildiğinde onun için kabus gibi geçen birkaç ay sonunda bitmişti. Walha ne olursa olsun Juspep’in hayatında olmak ve onun için önemli değerli birisi olmak istiyordu. Gün doğmaya yakın Juspep yattığı yerden hızla doğrulmuştu. Walha onun terlediğini fark etmiş ve onun kalması ile yatakta oturur konuma gelmişti. Juspep’in beline doğru sarılmıştı. Omzuna başını dayamıştı. “Kâbus gördüm galiba.” Juspep bunu söylerken gözlerini kapatmıştı. Walha onu daha sıkı sarıp kendine doğru çekmişti. “Ne olursa olsun korkmana gerek yok. Ben hep burada olacağım.” On sene boyunca bu sözünü tutmuştu. Juspep’e olan bağlılığını hiçbir zaman bozmamış ve hep onun yanında yer almıştı. Ne olursa olsun onu korumuş ve her türlü tehlikeye karşı önlem almıştı. Juspep hakkında kötü tek söz edilmesine izin vermemişti. Juspep’in her zaman yanında olmuş onun her an arkasında durup korktuğunda, sarsıldığında hep onu sarıp sarmalamıştı. O gün ise ilk defa verdiği sözü tutamamıştı. Marcho’nun görev gereği şehir dışında olduğu zamanlardı. Eski Mahallede büyüyen örgütün kolunu genişletmek için başkente doğru çekmişlerdi onları. Marcho dört arkadaşın başarılı hareketleri herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştı. Walha kendi çetesini kurmuş ve oldukça büyük bir çete ortaya çıkarmıştı. Onları örgüte hizmet etmek için yetiştirmişti. Asıl amacı ise bir gün bir şey olursa diğerlerini korumak için kendi gücünü topluyordu. Bu hareketi diğer yöneticileri rahatsız etmiş ve Marcho’ya bu konuda uyarıda bulunmuşlardı. Walha Marcho’nun güçlü yumruğu olarak biliniyordu. “Pep’in güvenliğini sağlamak istiyorum. Bir daha ona ufacık zarar bile verilmesini istemiyorum.” Marcho’ya bunu açıkça söylemişti. Marcho ikisinin hep ayrılmadan gezdiğini biliyordu ve yeni ofise yakın olmaları için Juspep’e ev vermişti. Walha sık sık onunla kalıyordu ve Marcho şehirden ayrılırken yönetimi ikisine bırakmıştı. Sallin ona eşlik etmek istemişti. O gün herkes için büyük bir kıyametin başlangıcıydı ve Marcho’nun sevgilisinin intiharı gerçekleşmişti. Juspep kadının hastaneye kaldırıldığını Walha’dan öğrenmiş ve olayın intihar olduğundan emin olmak için araştırmak istemişti. Araştırmasının önüne Walha geçmişti. Ona bu durumdan uzaklaşmasını istemişti. Kat’in yoğun bakımda kaldığı süre sonucunda ölmüştü. Ve ölüm haberi Marcho’ya gittiğinde geri dönmek için hemen hazırlanmıştı. O sırada bu ölümün sorumlusu bulunamazken Walha bir oyuna gelmişti. Juspep’in olayı araştırma arzusunun önüne geçememiş ve şahit olduğu şeyler sonucunda Juspep’in de zarar göreceğine dair haber uçurulmuştu. Bunun önüne geçmek için şehirde kendi bölgelerinde sıkı bir yönetim başlatmış, sokakları kendi adamları ile doldurmuştu. Marcho’nun dönüşü ile bu durum ona bir ayaklanma olarak iletilince acı içindeki Marcho mantıklı düşünmeyi bırakmıştı. Walha’nın ayaklanmasına müdahale temek için ana merkezin gönderdiği adamları kabul etmişti. Walha sonuna kadar Marcho ile konuşmaya karar vermiş olsada Juspep’i ona karşı kullanan merkeze boyun eğmek zorunda kalmıştı. “Sana inanmayacaklar. Büyük patronun bunu yaptığını ispat dahi edemezsin. Şu an adamlarını alıp buradan gitmezsen daha fazlası olacak.” Diye bir uyarı almış ve o gün Juspep’in zarar görmesine sebep olmuştu. Juspep’in herkese bir kurşunla parçalandığını söylediği dizini bir balyozla parçalamışlardı. Walha’nın susup gitmesi için onu kullanmışlar ve bunu yaparken isyanda yer aldığını bahane etmişlerdi. Bedel ödediği için ise affettiği konuşulmuştu. Bu olayın üstünden tam beş sene geçmiş ve Walha tekrar Juspep’i Eski Mahallede gördüğünde ondan özür dilemek istemişti. Onunla özel konuşmak istediğini söyleyip herkesi dışarı çıkarmıştı ofisinden. Juspep onunla konuşmak istemiyordu. Onu terk edip hiç bir şey söylemeyen Walha ile yüz yüze gelmek bile onu rahatsız ediyordu. “Çocuklara zarar verme. Seninle alakalı bir şey için gelmedik.” Walha ona oturduğu yerden bakarken gözlerinin altı çökmüştü. Juspep ise ona bakmıyordu bile. “Kimseye zarar vermeyeceğim. Senin korumanda oldukları sürece kimsenin kılına bile dokunmam.” Juspep bunu duyduğunda kenarda duran sandalyeye oturmuştu. “Senin yaptığın şey yüzünden hain dediler bana. Marcho bile benimle konuşmadı. Neden yaptın bunu?” Walha bunu duyunca ona bakıp kalmıştı. Cevap vermek istiyordu ama göğsüne bir ağırlık çökmüştü. “Bir şey yapmadım ben. İsyan ve o anlattıkları her şey bir yalandan ibaret. Marcho beni asla dinlemedi. Sallin zaten bana inanmıyor. Seni de benden uzak tuttular. Çekip gittiğim için özür dilerim. Sana yaşattığım şey için özür dilerim.” Juspep ona bakıyordu. Eskisinden çok farklı değildi. Keskin yüz hatlarının altında hala yumuşak bir Walha vardı. “Kat’in neden öldüğünü öğrendik. Marcho kalp krizi geçirdi ve sinirden yine gözü öndü. Herkes Kat’in depresyonda olduğu için intihar ettiğini söyledi. Merkez, hastane…. Ama yalanmış.” Walha bunu duyunca derin bir nefes vermişti. “Ve sen bunu biliyordun değil mi?” Juspep ona bakıyordu. Walha başını sallamıştı. “Biliyordum ve daha fazlasını yapmamaları için Marcho gelene kadar Kat’in cesedini korumak istedim. Ona olanları kanıtlayacak tek şey oydu. Ben gerçekten bir isyana kalkışmadım.” Juspep usulca başını sallamıştı. “Son günlerde birisi çıkıyor ve sürekli bildiğimiz doğruların yalandan ibaret olduğunu söyleyip duruyor.” Walha ayağa kalkıp ona doğru yaklaşınca Juspep bir iki adım geri gitmişti. topalladığını gördüğünde Walha öylece ona bakıp kalmıştı. “İspatlayacağım. Benden nefret etmemen için bunu yapacağım.” Walha’nın masum olduğuna inanıyordu Juspep ama elinden bir şey gelmiyordu. O günden beri hayatı hep onun bu hareketi hakkında sessizce ip uçları toplayarak geçmişti. Yattığı yerden doğrulup elindeki zarfa bakan Sallin’i görmüştü. Oturmuş belgeleri yaktığı ışıkta okuyordu. Gözleri ayrılmıştı. Bir eli çenesindeki sakalını hızlı hızlı aşındırıyordu. “Ne yapıyorsun?” demişti Juspep yataktan kalkıp ona doğru yürürken. Sallin ise ona dehşet dolu bir ifadeyle bakmaya başlamıştı. “O olaydan sonra bunca şeyi araştırdın ve tek kelime bile etmedin mi? Neyi bekliyordun?” demiş ve ona dosyayı uzatmıştı. Pep onun uzattığı kağıtlara bakıp hemen neyden söz ettiğini anlamıştı. Kağıtlara elini bile sürmeden ona bakıp geri yatağın yanına dönmüştü. Üstünü değiştirmeye başlamıştı. “Walha’nın masumiyeti sadece şu an için oluşan bir düşünce değildi. En başından beri bunu düşündüm durdum. Neden durduk yere bir isyana kalkışsın ve Kat’in ölümü ile bu isyan başlasın diye hep düşündüm. O bunu yapmazdı. Her ne kadar saldırgan olsada asla bize ihanet edecek birisi değildi.” Sallin bunu duyunca başını sallamıştı. “Birilerinin üstüne attığı suçun ispatı bu belgeler.” Demişti. Juspep başını ona doğru çevirmişti. “Marcho’nun onun hakkındaki düşüncelerini değiştirmeye yeter mi sence?” Sallin belgeleri özenle geri soyaya koymuştu. “Sadece Marcho’nun değil diğer büyük patronlarında bazı şeyleri öğrenmesini sağlar. Bunu bize veren kişi bu gerçeği su yüzüne çıkartmak istiyor. Ama neden?” Juspep bu soruyu sormuş ama cevabını bulamıyordu. Sadece o değil hepsi bu soruyu sorup duruyordu. “Belki de Undera Sonoom’un dediği gibi bir intikam peşindedir o da.” Sallin bunu mantıklı bulsa da eksik çok fazla parça vardı. “Gidelim ve Marcho ile konuşmadan önce birkaç şeyi daha öğrenelim. Undera Sonoom’a sormam gereken şeyler olacağını hissediyorum.” Demiş ve kenarda duran kutuyu almıştı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.