Bölüm 12: Tehdit Bir kaza oldu. Haşlanmış patates ve tahıl lapası, çay ve ezilmiş meyvelerle birlikte uçtu. Giysileri yulaf lapasına bulanmış olan Maomao, önündeki kişiye baktı. "Bunu Leydi Rifa'ya ikram etmeye nasıl cüret edersin? Düzgün bir şekilde yeniden yap!” Dedi ağır makyajlı genç bir kadın Maomao'ya dik dik bakarak. Eş Rifa'nın nedimelerinden biriydi.
Maomao içinden "Ah, can sıkıcı." Diye iç çekip bulaşıkları toplamaya ve dökülen yiyecekleri temizlemeye başladı.
Leydi Rifa'nın ikametgahı olan Kristal Köşk'teydi. Düşmanca bakışlar Maomao'nun efrafını çevreledi. Alaycı bakışlar, küçümseyen gözler ve düşmanca ifadeler. Eş Gyokuyou'nun hizmetkarı Maomao için burası gerçekten düşman bölgesiydi, aynı çivili bir yatağa yatmak gibiydi.
Majesteleri önceki gece Gyokuyou'nun odasına gelmişti. Maomao, her zaman yaptığı gibi yemekte zehir olup olmadığını kontrol ediyordu ve İmparator kendisi onunla konuştuğunda odadan çıkmak üzereyken: "Adını çok duyduğum eczacı olan senden bir ricam var."
""Cidden ne duymuş olabilir merak ediyorum.""
İmparator sağlam ve yakışıklı bir adamdı, ancak otuzlu yaşlarının ortalarındaydı. Ve bu ulusun mutlak hükümdarıydı - arka saraydaki kadınların gözlerini kamaştırması şaşırtıcı olmasa da Maomao istisnaydı. İmparator hakkında düşündüğü yaklaşık tek şey şuydu: "Şu upuzun sakala bak be! Dokunursam nasıl hissettirir acaba...”
Şimdi, "İsteğiniz nedir, Majesteleri?" diye sordu. başının hürmetkar bir şekilde eğerek. İmparator ile kıyaslanınca önemsiz biri olduğunu, Majestelerinin bir nefesinin hayatını mahvedebileceğini biliyordu ve kazara görgü kurallarını ihlal etmeden önce odadan bir an önce çıkmak istedi.
“Rifa kendini iyi hissetmiyor. Belki bir süre ona bakabilirsin.” Maomao, baş ve omuzlarının uzun bir süre yakın ilişkilerini sürdürmesini istediğinden, verilebileceği tek cevap, "Tabii ki, efendim" oldu.
Maomao, Majestelerinin onu daha iyi hale getirmek istediği için bu emri verdiğini anladı. İmparator, ziyaretlerinde artık eşi Rifa'yı kayırmıyordu, belki de sevgisinin bir kısmı hala oradaydı - ya da belki de güçlü bir adamın kendi eşini ihmal etmemesi gerektiğini biliyordu. Maomao ona yardım etmezse, başıyla omuzlarının ayrılışına tanık olabilirdi. Bir bakıma Maomao ve Rifa aynı kaderi paylaşacaktı.
İmparatorun bunu Maomao gibi genç bir kızdan istemiş olması, ya arka sarayın doktoruna güvenmediğini ya da ikisinden birinin ya da ikisinin birden ölmesini umursamadığı anlamına geliyordu. Her iki durumda da, yapılması pervasız bir talepti. Maomao, İmparatorluk Sarayı'nda hüküm süren -geleneksel tabirle "bulutların üzerinde" yaşayan- bu insanlarla ne kadar çok zaman geçirirse, onların her emirlerinin ve arzularının ne kadar sorun yarattığını düşünürken buldu kendini.
""Yine de, gerçekten diğer eşinin önünde bana sormak zorunda mıydı?""
Kendisinden böyle bir istekte bulunabilen, ardından lüks bir yemek yiyebilen ve hemen ardından Eş Gyokuyou ile yakınlaşabilen bir adama neredeyse hayret edecekti. Belki de o sizin için sadece bir imparatordan ibaretti.
Maomao, Eş Rifa'ya "bakmaya" başladığında, yaptığı ilk şey kadının diyetini iyileştirmek oldu. Jinshi'nin emriyle zehirli yüz pudrasının arka sarayda kullanılması yasaklanmış ve onu getiren tüccarlar için kapsamlı bir ceza tayin edilmişti. Buradan daha fazla malzeme almak mümkün olmayacaktı.
Bu durumda öncelik, Rifa'nın vücudundan kalan toksinleri atmak olmalıydı. Şu anki yemekleri hafif pirinç çorbasından oluşuyor, ancak genellikle derin yağda kızartılmış balık, ızgara domuz eti, kırmızı-beyaz fasulye çörekleri ve köpekbalığı yüzgeci veya yengeç gibi diğer zengin yiyeceklerle de donatılıyordu. *sağdan sola önden arkaya donaaat* Besleyici, yeterli ve doğru ama iyileşen birinin midesi için fazla ağır.
Kendini tükürmemeye zorlayan Maomao, aşçıya menüyü değiştirmesini söyledi. Bir İmparatorluk görevinin ağırlığı, Maomao gibi önemsiz bir nedimeye bile belirli bir otorite sağladı ve Rifa'nın yemekleri, yulaf lapası (lif açısından zengin), çay (mükemmel bir idrar söktürücü) ve meyveden (kolayca sindirilebilir) oluşuyordu. Ne yazıktır ki, bunların hepsi şimdi yere dağılmıştı. Alt kesime ait olan Maomao, yiyecek israfı karşısında dehşete düşmüştü. *kırmızı ışık diyordu ama sanırım metafor kullanılmış orada çok kafam karıştığı için alt kesim diye çevirmeyi uygun gördüm*
Kristal Köşk'ün kadınları, Maomao'nun almış olabileceği İmparatorluk komisyonundan pek etkilemediler, Rifa'nın rakibi olan Eş Gyokuyou'ya hizmet etmesi gerçeğinden rahatsız olmuşlardı sadece. Maomao onlara seve seve aklının bir parçasını verebilirdi, ama bunun yerine dilini ısırdı ve pisliği temizledi. *amaan verip ne yapacaksın, mal olan hep maldır gjadkj sen bize hediye edebilirsin catcat (mao kedi anlamına gelen bir kanjiyle yazılıyor, ben de o yüzden catcat dedim lol)*
Nedimeler, Eş Rifa'ya görkemli yemekler getirdi, ancak zamanla daha fazla el değmeden geri döndüler. Muhtemelen, bayanlar artıkların tadını çıkarmak istiyorlardı.
Maomao, hasta olan Rifa'nın düzgün bir muayenesini yapmak isterdi, ancak Rifa'nın sayvanlı yatağının etrafı, toplu olarak oldukça nezaketsiz ve etkisiz bir hemşirelik görevini yerine getiren nedimlerle çevriliydi. Rifa uyurken yüzüne beyazlatıcı toz vurarak öksürüğü kışkırttıklarında, "İçerde hava hiç iyi değil. Iyyy seni pis solucan!” diyerek Maomao'yu odadan attılar. Muayene yapmak için Rifa'nın yanına gidemedi. Bu gidişle, ölesiye tükenmeye devam edecek.
Belki de çok fazla zehir yutmuştu ve artık vücudundan çıkarmak için geç kalmıştı. Ya da belki de yeterince güçlü değildi. Bir insan yemek yemezse ölürdü. Rifa yaşama isteğini kaybediyor gibiydi. Maomao bir duvara yaslanmış, tiz bir cilveli ses duymuştu ve o an başının vücuduna bağlı kalabileceği günleri sayıyordu. Bu konuda içinde kötü bir his oluştu. Başını yavaşça yukarı kaldırdı ve kendini güneş gibi gülümseyen muhteşem bir yüzle karşı karşıya buldu. Bu güzel yüzlü hadımdı.
“Başın dertte gibi,” dedi.
Maomao, gözleri yarı kapalı ve hissiz bir şekilde "Öyle mi görünüyor?" Diye cevap verdi.
“Başın dertte olmasaydı bunu söylemezdim zaten.” Ardından dosdoğru ona baktı, bu yüzden Maomao da bakışlarını kaçırmaya çalıştı. Kirpikleri fark edilir derecede uzun, ona karşı koymak için eğildi ve gözleri tekrar buluştuğunda Maomao, sanki bir çöp parçasına bakıyormuş gibi ona baktı bu şekilde Gaoshun'a verdiği sözü büyük ölçüde bozdu. Maomao, yemeği döken kadını kastederek "O kızın sorunu ne cidden?" Diye düşündü. Sözleri yumuşak ama zehirli, dayanılmaz ve gerçekten de tehdit saçıyordu.
Bir kadının gazabı korkunç bir şeydi ama Jinshi yine de tatlı sesiyle kulağına usulca, "İçeri girelim mi?" dedi. Maomao itiraz edemeden kendini odada buldu. Odanın kendi kendine atadığı muhafızlar, öncekinden daha da tehlikeli görünüyordu. Ama Jinshi'yi Maomao'nun yanında gördüklerinde, hepsi açıkça zorlanmış olsalar da, anında soğukkanlı olmayan gülümsemeler takındılar. Gerçekten, kadınlar korkunç yaratıklar olabilir.
"İmparatorun iyi niyetli kararını yerine getirmemek böylesine güzel ve yetenekli hanımlara yakışmıyor doğrusu."
Kadınlar duraklayıp dudaklarını ısırdılar ve sonra birer birer yataktan geri çekildiler. Jinshi, "Şimdi yanına git," dedi ve Maomao'nun sırtını neredeyse onu devirecek şekilde hafifçe itti. Eğildi ve yatağa yaklaştı, ardından Rifa'nın elini tuttu. Solgundu; damarları belirgin bir şekilde göze çarpıyordu.
Maomao'nun biraz tıp deneyimi vardı - iyileştirme pratiği - tıpta sahip olduğu kadar olmasa da - iyileştirmeyi sağlayan karışımlar yapabilirdi. Rifa'nın gözleri kapalıydı ve Maomao'ya direnmedi. Uyanık mı yoksa uykuda mı olduğunu söylemek bile zordu. Zaten bir ayağı mezarda gibiydi.
Maomao, gözüne daha iyi bakmayı umarak parmağını Rifa'nın yüzüne koydu. Kaygan bir doku hissetti. Rifa'nın cildi hiç olmadığı kadar solgundu. Değişmedi mi? Maomao kaşlarını çattı, ardından nedimelerin yanına gitti. Daha önce Rifa'nın makyajını yapan birinin önünde durdu. Maomao kasıtlı olarak yumuşak, ölçülü bir sesle, "Sen. Rifa hanımın makyajını yapan sen misin?”
"Elbette benim. Bu bir nedimenin görevi, biliyorsun.” Kadın, Maomao'nun yakıcı bakışından biraz korkmuş görünüyordu. Belli ki ezilmemek için öne çıkmıştı. "Eş Rifa'nın her zaman olabildiğince güzel olmasını istiyoruz." Kız kendinden emin görünerek burnunu çekti.
"Bu doğru mu?"
Odada bir çıtırtı yankılandı. Kız ne olduğunu pek anlamadan Maomao'nun çektiği yöne sendeledi. Yanağında ve kulağında alışılmadık bir sıcaklık hissetti. Maomao'nun sağ eli acıdı; neredeyse kızın sol yanağı kadar yanıyordu. Maomao, elinden geldiğince sert bir şekilde ona şaplak atmıştı çünkü. "Senin sorunun ne?!" diye sordu diğer nedimelerden biri. Çoğu hayrete düşmüştü. "Ben mi? Sadece bir aptala ders veriyorum." Maomao kızı saçından yakaladı ve ayağa kaldırdı.
Nedime "Ah! Kes şunu, acıtıyorsun!” diye feryat etti ama Maomao ona aldırış etmedi. Kızı makyaj standına sürükledi ve boştaki eliyle oyulmuş bir kavanoz aldı. Kapağı açtı ve içindekileri nedimenin yüzüne bulaştırdı. Beyaz toz her yerine dağılarak öksürük nöbeti geçirmesine sebep oldu ve kadının gözlerinden yaşlar aktı.
"Ve işte! Artık hanımınız kadar güzel olabilirsin. Ne kadar da şanslısın öyle!" Maomao, kızın saçını çekiştirerek onu gözlerine bakmaya zorladı ve pençelerinde avını tutan bir canavar gibi pis pis sırıttı. “Gözeneklerinde, ağzında, burnunda, vücudunun her yerinde zehir olabilir. Tıpkı sevgili Leydi Rifa gibi gözlerin çökene ve cildin kansız kalana kadar solup gidebilirsin."
Kendine yeni pudra sürmüş olan nedime "Hayır... Sana inanmıyorum..." Diye sırıttı. “Bu pudranın neden yasaklandığını bilmiyorsun, değil mi? Zehirli de ondan!" Maomao şimdi gerçekten kızgındı. Alaylar ve dik bakışlar yüzünden değil, dökülen yulaf lapası yüzünden değil, ama hiçbir şey düşünmeyen ama her konuda haklı olduğunu varsayan bu aptal nedime yüzünden.
“Ama bu en iyisiydi! En güzeli...Düşündüm ki Rifa Hanım da mutlu olur..."
Maomao elini yere saçılmış pudraya daldırdı, sonra kızın yanağını tuttu, yanaklarını çekerek dudaklarını buruşturdu. "Hayatını emen bir zehirle sürekli olarak kaplı olmaktan kim mutlu olur ki?" Bir şeyi neden yanlış yaptığını açıklamaya çalışan bir çocuğu dinler gibiydi. Maomao dilini şaklattı ve kadının gitmesine izin verdi. Parmaklarının etrafına sarılı birkaç uzun siyah saç teli kalmıştı. "Tamam, şimdi git de ağzını çalkalayıp yüzünü yıka."
Kızın ağlayarak odadan kaçışını izledi ve sonra iyice korkmuş olan diğer nedimelere döndü. Tozlu zemini işaret ederek, dökenin kendisi olduğu gerçeğini görmezden geldi ve "Devam edin. O şeyin hastaya bulaşmasını mı istiyorsunuz? Temizleyin!" dedi. Diğer nedimeler yüzünü buruşturdu ama sonra temizlik malzemelerini almaya gitti. Maomao kollarını kavuşturup homurdandı. Tozun bir kısmı kıyafetlerine bulanmış olsa da umurunda değildi.
Tüm bunlar olurken sakinliğini korumuş ve aklını başına toplamış olan Jinshi "Kadınlar gerçekten ürkütücü," dedi, ellerini geniş yeninin içine sokarak.
Maomao, onun orada olduğunu tamamen unutmuştu. "Öf!" dedi kafasına hücum eden kan azalırken ve olduğu yere çömeldi kaldı.
Cidden fena bir şey yapmıştı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.