Yukarı Çık




           
Taraftarların sesleriyle sarılmıştı stadyum. Ama o önemli an gelmiş, iki tarafta nefeslerini tutmuştu. Heyecanla topun kaleye girip girmeyeceğini dikkatle izliyorlardı . Bu sessizliği yaran spiker sesi kalabalığı stresten öldürmek istercesine olayları abartarak anlatıyordu.

[Maçın son dakikalarındayız son penaltı atışı yapılmak üzere, eğer 18 numaralı oyuncu bu atışı filelerle buluşturursa beraberliği bozarak takımına zaferi kazandıracak ]

[18 numara özgüveni tribünlere taşıyor . Seyircilerin gözlerinden akan çoşkuyu hissettiği belli oluyor]

[İşte başladı . Koşuyor , koşuyor veeeee GOOLLLLLL]

[Müthiş bir gol sayın seyirciler ]

Topun kaleye girmesiyle birlikte takımın taraftarları çoşkuyla bağırmaya , sevinçten yerlerinde zıplamaya başlamışlardı. Kazanan takımın aksine karşı takımın taraftarları sadece sessiz bir biçimde oturuyorlardı . Sonra bu sessizliği bozan bir grup ses duyulmaya başlandı . Seslerinden kızgın oldukları belliydi , sonuçta bağıra bağıra hakaret etmekteydiler.

" Bu böyle bitemez ! Nasıl olur."

"Aptal sürüleri koca topu bile tutamıyorsunuz "

"Sizin yüzünüzden çok para kaybettim , lanet olasıcalar"

"Sizi p*ştlar oynamayı bilmiyorsanız çıkın sahadan"

ve sonra daha kötüye gittiler . İnsanlar sakinleşmeyeceklerini anladıkları zaman yavaş yavaş oradan ayrılmaya başladılar. İnsanlar onların etraflarından ayrıldıktan bir süre sonra sahaya doğru bir şeyler fırlatmaya başladılar. Bu saatten sonra birilerinin güvenlik görevlilerini çağırdığını tahmin edebiliyordum. Ama güvenlik görevlilerinin ne zaman geleceği belli değildi ve bu grup saldırgan davranışları ile etrafa saldırmaya başlamışlardı.

Daha fazla dayanamayarak konuşmaya başladım.

" HEY! Siz hemen yaptığınız acınası davranışları kesin , burasını eviniz mi zannettiniz . Burası topluma açık bir alan ve gösterdiğiniz davranışlar sebebiyle çevrenizdekilere rahatsızlık veriyorsunuz . Yaptığınız davranışları kesmeyeceksiniz lütfen buradan ayrılın."

" Bize emir mi veriyorsun , kim olduğunu sanıyorsun "

" Asıl sen kim olduğunu sanıyorsun da insanları rahatsız edebileceğini sanıyorsun "

" Hemen kes sesini "

" Patronum musun , iş verinim mi ? Ne hakla bana emir verirsin "

Adamın yüzü utançtan ve kızgınlıktan yavaş yavaş kırmızıya çalmaya başlamıştı ama şuan da konuşmayı kesecek kadar korkak değildim.

" Eğer bunlardan ikisi de değil isen küstahlık yapmayı kes ve bir insan gibi buradan ayrıl "

Adam dişlerini sıktı ve biraz duraksadı . Yüzündeki ifade öğle tatmin ediciydi ki kendimi alamayıp ona ağır bir darbe vurdum.

" Demek hala burada kalmaya cesaret edebiliyorsun . Zaten senin gibi bir ÖKÜZDEN ne beklemiştim ki "

Adam o andan sonra utanç ve kızgınlığın getirdiği duygu patlamasıyla birlikte kafama doğru ağır bir cisim fırlattı. Olay o kadar hızlı yaşamıştı ki kendimi savunacak bir fırsat bulamamıştım. 

Kafama gelen taşla yere yığıldım yere yığıldıktan sonra sesler boğuklaşmaya , benim yere yığılmam ile birlikte toplanan insan kitlesinin görüntüsü bulanıklaşmaya başladı .Durumum ne kadar içler acısı gibi görünse de aslında biraz mutluydum çünkü bir futbol stadında gözlerimi kapatıyordum . Sonuçta ben futbolu çok seviyordum. 

İşte böyle çelişkili bir ortamda son sözlerim ağzımdan döküldü

"Fut..tboll.l "

Evet küçüklüğümden beri hayranlıkla izlediğim futbol. Her zaman tutkuyla izlediğim ve bana hissettirdiklerini asla unutamayacağım tek şey futboldu .Küçükken ailem tartıştığında ve benimle ilgilenmeyi unuttuklarında her zaman kendimi bu olanları unutturmak için izlediğim futbol benim için her zaman vaz geçilmez olmuştur. Öyle ki onun her zaman sığınabileceğim ilk ev olarak , taraftarları ise tutkularımı paylaşabileceğim dostlar olarak görmüştüm Çünkü o ailemim bana asla veremediği bir şey vermişti sıcak bir yuva. İşte bu yüzden ölsem bile asla vaz geçemeyeceğim tek şey futboldu. Ama ne gariptir ki ölüyordum ve hayatta zevk almak için izlemek istediğim çok futbol maçı vardı . Bu yüzden eğer bir tanrı varsa lütfen bir futbol maçı daha izlememe izin verin

***

FOOŞŞŞHHH !!!!

Bir anda hissettiğim soğuk su ile küçük bir çığlık atarak gözlerimi açtım . Biraz sinirliydim çünkü kafama bir taş yemiştim ve buz gibi bir su ile uyandırılmıştım. Hangi deli p*ç*in bir hastayı böyle uyandırdığını görmek için başımı kaldırdığımda küçük bir şaşkınlıkla bana su fırlatan kişiye bakakalmıştım çünkü bana su fırlatan kişi altın gibi parlayan platin sarısı saçları , zümrüt gibi güzel yeşil gözleri ve bunlara hiç uymayan kirli bir görünüşün yanında eski püskü bir kıyafete sahipti . Eminim biraz bakım yapsa çok güzel olurdu . 

Ama bu şuan önemli değildi . Güzel olabilirdi ama yaptıkları çok kabaydı ve bir azarı hak ediyordu. Bedenimi biraz doğrultum ve ona sitem ettim

"Ne ..yap tığıı ını sanıyov sun ?"

Benim sesime pek benzemeyen bebeksi ve kesik bir ses çıkınca şaşırdım ama hasta olduğum için olduğunu düşünerek geçiştirdim ve Küçük kızın vereceği cevaba odaklandım

"Haa..."

Biraz şaşırmış gibi göründü ama bu ifadesi çabucak değişerek sinirli bir hal aldı. Bunu gördüğüm de düşündüğüm ilk şey 

Ne saygısız ve kibirli bir çocuk . 

Bir dersi hak ediyordu . Tam ağzımı açacakken bana yaklaştı ve ayağını sertçe kafama bastırarak yüzümü ezmeye başladı. Ardından onun kibirli sesi yine duyulmaya başlandı

"Seni küstah ne cüretle , sen kendini asilzade mi zannediyorsun . Seni uyandırmaya geldiğim için onur duymalısın . Hala senin gibi bir böceği buradan attırmadığın için bana minnettar olmalısın."

Benim küstah olmamdan bahsediyordu ama kendisinden haberi yok gibiydi. Beni acayip sinirlendiriyor. Gerçekten bu çocuğun kibirli suratına vurmak istiyorum ama ayağa kalkamıyorum. Normal şartlarda küçücük bir çocuğun kendisinden üç kat daha büyük bir yetişkini ezebilmesinin imkanın yoktur . Aslında tuhaf deyince fark ettim de burası hiçte hastaneye benzemiyor. 

Etrafımdakiler hakkında farkındalığım arttıkça kafam da soru işaretlerinin sayısı artmaya başladı. Aklıma gelen ilk soru nerede olduğumdu ama şuan sorabileceğim tek kişi bana vuruyordu. Bu yüzden sakinleşmesini bekledim . 

Bana vurmayı kesince bedenim bitap düşmüştü . Onunla konuşmaya yetecek kadar enerjim kalmamıştı. Ne hikmetse onun benimle konuşacak enerjisi var gibi görünüyordu.

"Bu gün sakın tembellik etmeye çalışma , dün senin yüzünden çok azar yedim eğer bir daha kaytarmaya çalışırsan gece dışarıda yatarsın anladın mı?"

"Anladın mı ?!"

Sanırım bir cevap bekliyordu ama ağzımdan tek kelime çıkacak halde değildim. Bu yüzden konuşmaya tenezzül etmedim . Konuşmamdan hoşlanmamış olacak ki bana sert bir tekme attı ve sonra konuşmamı bekler gibi aynı soruyu tekrar sordu.

" Anladın mı ?"

"ha..hmı...h"

Konuşacak enerjim olmadığı için ağzımdan küçük bir mırıltı çıktı. Mırıltının çıkmasıyla tatmin olup olmadığı konusunda tedirginlik yaşadım . Neyse ki tatmin olmuş gibi görünüyordu . Zaten kısa süre sonra odadan ayrıldı.

O gittikten sonra ne olup bittiğini anlamak için odadan çıkmak istedim . 

Ama lanet olasıca bücür beni fena pataklamıştı

Bu yüzden bir süre dinlenmeye karar verdim. Gözlerimi kapadım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

***

"...xia"

"Lexi..."

"Lexia uyan"

Ha...kim kim beni uyandırıyor?

Yoksa o cadaloz çocuk mu? Ama o olamaz bu kişinin sesi daha meleksi geliyor. Kim? Merakla gözlerimi açtım. Karşımdaki melek yüzlü çocuğu görünce şaşırdım. Çünkü bu çocuk kar gibi beyaz saçları , güneş gibi parlayan güzel sarı gözleri vardı ve eski püskü giysiler giyse bile güzelliğinde bir parça bile kopmamıştım. 

Güzelliğine kapıldığım anda aklımdan tek bir soru kimsin . Bir süre daha güzelliğiyle sarhoş olarak kalabilirdim eğer beni sarsmaya başlamasaydı . Gerçekliğe döndüğüm anda aklımda dolaşan o soru ağzımdan dikkatsizce döküldü.

"Sen kimsin?"

"Lexia kafanı falan mı vurdun . Benim Aren."

"Lexia, o da kim"

"Bana şaka mı yapıyorsun ? Zaten sana bir şey oldu diye çok endişelendim. Lütfen beni daha fazla korkutma."

Bana adının Aren olduğunu söyleyen çocuk beni tanıyor gibiydi ama ben onu tanımıyordum. Ayrıca bana Lexia diye seslenmişti . Benim ismim kesinlikle bu değildi. Bana niye Lexia diye seslenmişti . Nerem o Lexia isimli kişiye benziyordu.

Bunu kanıtlamak ister gibi vücuduma baktığımda olması gerektiğinden çok daha kısa kollar ve bacaklar orada duruyorlardı . Çok şaşırmıştım . Eğer kolların ve bacaklarım böyle ise yüzüm nasıl görünüyordu .Hemen bir ayna aradım . Ama burada ona benziyen bir eşya göremiyordum. Sonra üstüme dökülen kirli sudan kalan su birikintisini fark ettiğimde aynayı boş verip su birikintisine yaklaştım. 

Sonra onu gördüm , bana hiç benzemeyen küçük bir kız vardı . Biraz ürkütücüydü ama korkmamam gerektiğini biliyordum . 

Sakinliğimi geri kazandığım da kızı incelemeye başlamıştım. Bu kızın dipleri koyu, kül rengi dalgalı saçları vardı. Gördüğüm insanların aksine çekiçli bir yüzü olmamasına rağmen onu çok güzel gösteren gök yüzü mavisi gözleri vardı. Hatta gözleri öyle güzeldi ki içinde kaybolabilirdim.

Ama bunun sırası değildi . Çünkü acayip garip bu durumda bulunduğum pozisyonu anlamam gerekiyordu. Eğer bir kaç ipucu bulursam düştüğüm bu durumu anlamam kolaylaşırdı.

Neyse ki yanıma gelen bu çocuk diğeri gibi kaba gözükmüyordu . Aksine beni arkadaşı olarak gördüğünü söyleyebilirdim. Bunu kesinlikle avantajıma kullanabilirdim. Ama önce salak numarası çekmeliydim ki garip ve buraya uyumsuz olduğumu anlamasın . Yoksa işlerin ne yöne gideceğini bilemezdim . Pekala şimdi bir insanın ayı gördüğünde ölü numarası yapması gibi salak numarası yapmalıydım. 

" Umm... İsmin Arendi değil mi ?"

"E..evet ama neden beni tanımıyormuş gibi soruyorsun."

Sorduğum soruyla endişe ve korku yüzünü kapladı . Ama gözünde yine de umut ışığını görebiliyordum . Bana bakarken gözleri lütfen düşündüğüm gibi olmasın diyordu .

Çok acınası görünüyordu.

Onun bu yüzünü gördüğümde bir an söyleyeceğim şeyler konusunda büyük bir tereddüt içerisinde kaldım. Ama ne kadar üzücüde olsa bu yalan gerçeği ona söylemek zorundaydım.

"Sen beni tanıyorsun ama ben seni tanımıyorum. Beni kandırmaya mı çalışıyorsun."

Kendimi sineye çektim ve ondan biraz uzaklaştım. 

Bu onu kandırmak için yeterli olmuştu . Sonuçta bir çocuğu kandırmak kolaydır. Yine de onu kandırdığım için üzülüyorum. Çünkü öncekinden daha da yıkılmış gibi görünüyordu . Onu avutmak istiyordum ama bu yaptığım ne gibi sonuçlar doğuracağını bilmiyordum. Bir süre daha çelişki içinde kaldıktan sonra en sonunda duygusal bir karar olmasına rağmen ona yaklaştım ve kafasını okşadım.

"Hey üzülme , seni ağlatmak istemedim."

"Ben ağlamıyorum"

Sonra arkasını döndü ve kollarını birleştirerek küskün bir pozisyon aldı .

Biraz sinirlendim. Çünkü sevgilisi istediği eşyayı almayınca trip atan kadınlar gibi bana trip atıyordu. Ayrıca daha demin yıkılmış gibi görünüyordu . Şimdi ise şımarık davranıyordu. 

Ruh hali kesinlikle çok hızlı değişiyor 

Neyse ki komşumum şımarık çocuğundan bir çok deneyime sahiptim . Yoksa çocuğu bilgi almak pahasına bile olsa bırakıp giderdim .

Onun yanına yaklaştım. Önüne geçtim ve ellerini tuttum.

"Özür dilerim ."

"Ne için özür diliyorsun . Sen yanlış bir şey yapmadım"

"Hayır , ilk karşılaşmamız olsa bile sana ön yargılı davrandım"

"Neden öyle söylüyorsun bu bizim ilk karşılaşmamız değil"

"???"

"Gerçekten beni hatırlamıyor musun ? Benim Aren , bana abi diyordun hatırlamıyor musun?"

"Ü..üzgünüm "

Yüzünün biraz asıldığını gördüm ama hemen yerini bir gülümseme aldı .

"Önemli değil . Sana her şeyi hatırlatıcam."

Sonunda dökülmeye hazırdı.

"Peki öyleyse Benim adım nedir?"

"Lexia senin adın bu "

"Kaç yaşındayım?"

"8 yaşındasın"

"Neredeyiz?"

"Yetimhane"

"Hangi ülkedeyiz?

"Krallık demek istedin galiba"

"Burası bir krallık mı?"

"Evet , burası Goldenheart krallığı neden bu kadar şaşırdın."

Elbette , cumhuriyetin olmamasından dolayı şaşırdım ama bunu ona söyleyemem eminim ne olduğunu bile bilmiyordur . Ama Goldenheart krallığı demişti .Hiç duymamıştım acaba küçük bir ülke mi? En kolayı ona sormak.

"Burası küçük bir ülke mi ?"

"Ne diyorsun sen burası kıtadaki en büyük krallıklardan biri"

Ne o zaman ben niye bilmiyorum . Yeni bir kıta keşfedildi de benim mi haberim yok.

" Hangi kıtada olduğumuzu biliyor musun?"

"Ben o kadarı nasıl bile bilirim."

"Peki kralın adını biliyor musun?"

"Biliyorum ama söylemeye cüret edemem "

"Neden ?"

"Çünkü o zaman koca kara canavarlar gelir ve kralın adını kirlettiğin için seni ham yaparlar."

Ha.. idam yasal mı? Hem de yirmi birinci yüzyılda , dur bir dakika biz hale yirmi birinci yüzyılda mıyız?

"Aren abi hangi yıldayız?"

"Bunu bile mi unuttun. Biz 537. İmparatorluk yılındayız"

"Burası bir imparatorluğa mı bağlı ?"

"Yani elbette"

"O zaman bir imparatorluğa bağlıysak biz hangisindeyiz ?"

"Armelos imparatorluğunda şanlı ve şerefli tanrıça Mialoz'un çocuklarıyız"

Ne Armelos mu dedi? Kanlı Örümcek Ağları R19 intikam romanındaki Armelos mu ? Bu nasıl olabilir ? Romanın içine mi düşmüştüm . Bunu sindirmek zorken üstüne birde Şeytanın ini olarak bilinen Armelosta yeniden doğacak kadar şanslı olmama rağmen neden Armelos olmak zorundaydı. Bu gerçek mi bu yaşadıklarım yoksa komada rüya mı görüyorum. Gerçi hayal olamayacak kadar gerçek , sanırım inkar etmenin yararı yok. 

En azından buradaysam hayatta kalmanın ve tabi ki futbol izlemenin bir yolunu bulmalıydım. Önceliğim futbol olduğu kesin bir gerçek olmasının yanı sıra bilgiye ihtiyacım vardı Çünkü bu romanda hayatta kalmanın ya da istediğin şeylere ulaşmanın tek yolu bilgi idi . Bu böyle bir romandı uzun süre popüler kalmasının sebebi güçlü bir senaryoya sahip olmasıydı. 

Kısaca bilgi her şeydi . Benim elimde ise bu ülkeyi temiz sanan saf şapşal bir çocuk ve romanda öğrendiğim ayrıntılı bilgiler vardı . İlkini hiç işe yaramadığı için çıkarırsak ikincisi de çok fazla işime yaramazdı tabi eğer ana karakterin intikam savaşına katılmayacaksam ki katılmasam daha iyi olur. Yine de ona tamamen işe yaramaz diyerek günahını alamam sonuçta tehlikenin ne zaman ve nerede olacağını bilmek ondan kaçınmanın en kolay yoludur. 

Bu kadar aksiyonla konuşmama rağmen şuan bunların hiç bir daha olmayacaktı tarihi göze alırsak ana karakterin büyüyüpte intikam almasına daha 15 yıl vardı .

Bu da benim için bir şanstı . Bu romanda insanlar 13 yaşından sonra yetişkin sayılıyorlar. 5 yıl sonra yetişkin olacağım için yetimhaneden ayrılabilir ve hayallerimi (yani futbol)gerçekleştirmek için yola çıkabilirim . Tabi önce bir plan yapmalıyım yoksa yetimhaneden ayrıldığım ilk gün ne yapacağımı bilmediğim için elimdekileri çarçur ederek açlıktan ölebilirim .

Neyse ki ben taktik kurmada ve plan yapmada çok iyiyim . Öyle aptal bir şekilde asla ölmem . Bir hedefim olduğu sürece yönümü hiç bir zaman şaşırmam. Bende böyle bir insanım işte

___________________________________________

Yazar notu:

İlk kısımlar dünya ve koşullar hakkında bilgi vermek istediğim için biraz sıkıcı olabilir . (Maksat kafada bir mekan ve çevre oluşturmak) . 

Gerekli bir şey çünkü karakterin ne gibi zorlukların üstesinden geldiğini anlayabilmek için bu bölümleri okumak gerekiyor . 

Bu yüzden dünya hakkında bir altyapı oluşturun ki sonraki bölümlerde zorluk çekmeyin.

Umarım hoşunuza gider. İyi okumalar




Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.




468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.