Yukarı Çık




0   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   1.2 

           
6 Nisan Çarşamba. Bahar yeşeriyor ve güneşli günler artıyor. Sürekli devam eden esnememi durdurdum ve asfalt yola çıktım.
 Saat sekizden biraz sonrasıydı. Sokaklar bu vakitte hala sessizdi. Genellikle, böyle bir durum anormal kabul edilirdi, ama bu yerin özelliğini düşündüğünüzde, haliyle bunun imkânsız olamayacağını anlıyorsunuz.
Burası Dört Mevsim Adası, bilinen adı ile Akademi Adası.
Tokyo körfezinin yüzlerce kilometre güneydoğuna inşa edilmiş yapay bir ada. Başlangıçta iş sektöründe seçkin çalışanları yetiştirmek için inşa edilmiş küçük bir adaydı, ancak getirdikleri belirli bir sistem, insanların hayal gücünü aşan sonuçlar elde etti ve her yıl mükemmel mezunlar ortaya çıkaran bir ada oldu. Sonuç olarak, programa katılan insan sayısı önemli ölçüde arttı ve yirmiden fazla okul bölgesine sahip bir anakent haline geldi.
Aslında, adanın toplam nüfusu şu anda yaklaşık bir milyondur.
Bunların neredeyse yarısının öğrenci olduğu söyleniyor. Bana göre, adaya yeni gelmiş biri, bu hayal bile edilemez.
“Bugün okulların başlamasından önceki gün ve öğleden sonrası için sadece açılış töreni var. Aslında bu saatte dışarı çıkanlar nadirdir.” Bana söylenen bilgileri hatırladım.
Yavaşça iç çektim.
Şu anda hala uyuyor olmam lazımdı. Dün kabul prosedürlerini geçtim ve bugünü sessizce geçirmeyi planlıyordum. Ancak son iki gündür yağmur yağdığı için adaya giden gemi gecikti, bu yüzden ayın beşi gece saat ona kadar gelemedim. Ve adanın gözden geçirilmesi bitene kadar daha fazla zaman geçti.
O sırada gerçekten okula gitmek istemiyordum, bu yüzden programımı bir gün ertelemeye karar verdim.
Bir transfer öğrencisi olarak öğleden sonraki törene ve diğer etkinliklere katılmak istedim, bu yüzden sabah tüm evrak işlerini halletmem gerekiyordu.
Şu anda Akademi Adası’nın dördüncü semtinde bulunan Özel Eimei Akademisi’ne gidiyorum.
Doğrusu taşınma işlemlerimi bitmemiştim, bu yüzden dördüncü bölgedeki küçük bir otelde bir gece kaldım. Ancak okulun otele yakın olduğunu ve biraz daha yürümeye devam edersem onu bulabilirim diye düşündüm. Fakat şu anda biraz kayboldum.
Hangi yoldan gideceğimi bilmiyordum.
Ve bu adada Google Haritalar çalışmıyor. Adaya geldiğimde bana “Bu cihaz Akademi Adası’nın temelidir” denildi. Bana verdikleri terminalde harita uygulamalarını kullanabileceğim söylendi ama ne yazık ki uykulu ve başım dönmüş halim nedeniyle dün dikkatli değildim ve bana öğrettikleri tek bir şeyi hatırlamıyorum.
Bu yaşta hala kayboluyorum- tıpkı bir çocuk gibi… Ah, ağlama isteğimi uyandırdı.
Tam durumumun umutsuz olduğunu düşündüğümde, görüş alanımda bir figür belirdi. Karşıdaki öğrenciydi. Üniformasına baktığımda, gideceğim okuldan farklı görünüyordu. Sonunda ilk köylüyle (adalı?) tanışmış olmanın dalaveresiyle yola inip son süratle karşıta geçmeye ve kızla konuşmaya karar verdim.
“Hey”
“Ee, beni mi çağırıyorsun? Ne istiyorsun?”
Sesimi duyunca arkasını döndü ve başını yana eğdi. Nefes almakta güçlük çeken kendime yardımcı olamadım. Galiba çok hızlı koştum…
Kendimi fazla gerçekçi olmayan bir durumda buldum. Aslında o çok güzel bir kızdı. Göz kamaştırıcı kızıl saçları zarif bir şekilde beline dökülüyordu. Ayrıca, bana yakut gibi berrak gözlerle bakıyordu. Zarafet ve içsel gücünü gösteriyor gibi görünen bu gözler, yine de o kadar saftı ki, adeta büyülenmiş gibi hissediyorlardı.
Görünüşe güzel olmaktan çok tatlıydı. İster erkek ister kadın olsun ona bir göz attığınızda sadece büyülenirdiniz. Bir modelin ince vücuduna sahipti. Ayrıca, mini etekle olmasına rağmen üniformasının ardında dikkatsice açığa çıkan beyaz kalçaları ilgi çekiciydi.
Ve...
Onu bir yerde görmüş müydüm? Akademi adasının ana sayfasında sanki onunla ilgili bir kayıt vardı?
Bir an için düşüncelerim beni ele geçirdi ve kaşlarımı çatmama neden oldu. Ancak aslında ikinci düşüncem doğru cevaptı. Bu kadar göz alıcı bir kız, bu adanın turizm elçisi olsaydı sürpriz olmazdı. Bir haberde yer almış olsa bile, yeterince akılda kalıcı olurdu.
“Hmm, üzgünüm, iyi misin? Bir şeye ihtiyacın yoksa gideceğim.”
“Ah- kusura bakma. Asıl ben özür dilerim. Biraz yardıma ihtiyacım var.”
Şaşkınlıkla bana döndüğünde gergindim ve normal düşünemiyordum.
“Aslında bu adaya daha dün geldim ve biraz kayboldum. Bana bir iyilik yapıp dördüncü semtteki Eimei akademisine nasıl gideceğimi söyler misin?”
“Ah, bu… Şey, formaliteye gerek yok. Sen de benim gibi ikinci sınıfsın.”
“Ah, öyle mi-ha? Bekle, böyle bir şeyi nasıl bildin?”
“Terminalde bu tür şeyleri öğrenmene izin veren bir fonksiyon var. Yine de sadece temel bilgilerle sınırlı… Gerçekten hiçbir şey bilmiyor musun?” Geldiğinde terminali nasıl kullanacağını sana açıklamaları gerekirdi.”
“Ah… Bu… Aslında anlattılar. Sadece o an konuşmaya odaklanacak kadar iyi durumda değildim… Bu yüzden giriş dersini atladım.
“Eeh, ne yaptın…? Görünüşe göre şimdi sana öğretmek zorundayım. Her neyse, terminalini çıkarabilir misin?”
Nazik gülümsemesinden cesaret alarak tekrar cebimden terminali çıkardım. Nasıl başlayacağımı bilmiyordum, bu yüzden kız hemen elimi tuttu ve parmaklarımı ekranın üst kısmındaki küçük girintiye yönlendirdi. Elinin ferahlığını bir an bile düşünmeyi bırakamadım.
Daha sonra, muhtemelen parmak izim onaylandığı için bir ses geldi ve terminal çalışmaya başladı.
“Hey, terminali bu şekilde başlatıyorsun. Ve geri kalanı neredeyse bir akıllı telefonla aynı.”
Önümde nazikçe açıklamaya devam etti. Yüzüm bunu yansıtmasa da kalbim hafifçe attı.
“Bak, sağ alt köşedeki mavi simgeyi görüyor musun? Bu harita uygulaması. Bazı detaylar farklı olsa da temelde bunu Google haritaların ada ile sınırlı versiyonu olarak düşünmen yeterli.”
“Anlıyorum… Bunu başından beri bilseydim, kaybolmazdım.”
“Açıklamaya dikkat etmemeni sana kim söyledi?”
“Gerçekleri söylemene gerek yok.”
Bunu alaycı bir gülümsemeyle söylediğimde karşımdaki kız hemen gülümsedi. Nasıl denilir? İyi kalpli bir kızdı.
“İyi. O zaman güle güle. Alışverişe gitmem lazım. Sen de dikkat etmelisin.”
“Ah…”
Ben deminki olayın sevincini yaşarken, dudakları hafifçe aralandı ve aniden bunu söyledi, sonra sağ elini bana veda etmek için salladı. Hareketleri çok güzeldi ve bir sebepten onu durdurmak istedim. Ama söylemek üzere olduğum kelimeleri umutsuzca yuttun ve ona sadece teşekkür ettim.
“Bu şekilde adını bilmediğim bile bilmediğim kızla yollarımı ayıracaktım. Böyle olacaktı.
“...ha?
Aniden yüksek bir ses geldi, ben de yüz seksen derece o tarafa döndüm.
Akademi adasının benzersiz bir özelliği var. Nüfusun neredeyse yüzde altmışı öğrencilerden oluşuyor. Japonya ile karşılaştırıldığında. Çok az araba trafiğine sahip. Ancak, tamamen sıfır değil. İnşaatta kullanılan iş araçlarını her gün görmek mümkündür. Kılavuzda öyle yazıyordu.
Gelen şey kamyondu.
Görüş alanımın ortasında, kızıl saçlı kızın gittiği yöne doğru büyük bir kamyon hızlanıyordu.
Tabii ikimiz de kaldırımda yürüyorduk ama önceki gün adada yağmur yağdığı gerçeği aklıma geldi.
Ne de olsa yağmur gemiyi uzun süre geciktirmişti ve yollar şimdi su birikintileriyle doluydu. O anda, başka bir dünyaya(en azından hafif romanlarda) reenkarnasyonun sembolü olan büyük kamyon yanımızdan geçmek üzereydi ve bundan sonra ne olacağı açıktı-
İyi değil!
Ancak… Sonuç göz önüne alındığında, tamamen gereksizdim. Çünkü elimi uzattığım ani kamyonun ona su sıçratmasını önlemek için yönünü sağa çevirmeye hazırdı. Ve dengesiz olduğunda elini arkasından tuttum.
Sonuç
“Ah..!?”
“Ah..!!”
İki küçük çığlık üst üste geldi. Onlara yüksek sesle sıçrayan suyun sesi ve son olarak da uzaklaşırken kamyonun motorunun gümbürtüsü eşlik etti.
Titreyerek gözlerimi açtım. Önümde beklenmedik şekilde heyecan verici bir manzara belirdi.
“…”
Kızıl saçlı kızı bileğinden yakalayıp asfalta itmiştim. Bütün vücudu suyla ıslanmıştı; uzun saçları yanaklarına ve boynuna yapıştı: eteğinin altındaki beyaz baldırları gözle görülebilir hale gelmişti; üniformasının arkasından görünen beyaz gömleği de tamamen ıslanmıştı. Kibarca söylemeye çalışsanız bile korkunç bir durumdu.”
“Ah…Ahh…”
Kız ne olduğu anlamadan konuşmaya çalıştı. Ama bu kadar yakın bir mesafede kızarmaktan kendini alamadı. Olan muhtemelen çok ani olduğundan ilk başta beyni dondu. Ama şimdi utanç kalbine ulaşıyordu.
Ve şimdi benim düşündüğüm şey ise, ‘Ne..? ne yapacağım? Oh, şey! Acele edip ona açıkça anlatmazsan…!’
… Dıştan bakılınca sadece ona ciddi bir şekilde bakıyordum ama içimde gergindim.
Şimdilik, onu kurtarmaya çalıştığımı ona söylemeli miyim? Hayır, bu çok kolay olur. Basit bir özür ters tepki yapabilirdi.
O zaman bir beyefendi olmalı ve ona kıyafetlerimi ödünç vermeliydim- bu doğru değildi! Böyle yaparak, ıslak kıyafetleriyle ne yapacağı sorusunu gündeme getirmiş olurdum. ‘onları yıkayıp sana geri vereceğim’ deseydim, bu bir skandal olurdu. Peki, ne yapmam gerekiyordu?
“…hey! Daha ne kadar böyle ağzı açık kalmayı planlıyorsun!?”
“Affedersin!?”
Düşüncelerime dalmışken, kız kızarmıştı, sert bir şekilde beni , .,. Aslında ne olursa olsun en başından kalmak zorundaydım. Düşüncelerimde çok mu kaldım? Düşünmeye bağımlı falan mıyım?
“Ha ha...” kendi kendime biraz güldüm ve kız bir an vücuduna sarıldı ve derin bir nefes aldı. Birkaç saniye sonra, önceki arkadaşça tavrı değişti ve hafif yakut gözleri beni delecekmiş gibi keskin bir şekilde bakmaya başladı.
“Cevap ver, bu bir kaza mıydı? Yoksa hepsi planınızın bir parçası mıydı?”
“Eee? Hayır, hayır. Ne planı? Neden bahsediyorsun? Bu tam olarak bir kazaydı.”
“Emin misin? ... Kim bilir. Demek istediğim, hiç gergin görünmüyorsun. Geriye dönüp baktığımda, aslında başından beri biraz garipti. Sadece herkesin nasıl kullanılacağını bilmesi gereken terminali nasıl kullanacağını bilmiyorsun, ayrıca dördüncü bölgeden bir öğrencisin. Ve bu bölgenin üçüncü bölge ile çatışmaları var… Bu arada, deminki dördüncü bölgedeki inşaat kamyonu değil miydi? Kamyon doğrudan sizin komutanızda olsaydı. Bu mantıklı olurdu.”
“Ha!?Ah!?”
Kız sağ elini ağzına götürdü ve düşüncelere daldı… Dürüst olmak gerekirse, kamyonun nereden geldiğini ya da kime ait olduğunu bilmiyordum. Ama- ama görünüşe göre zihninde oldukça tuhaf bir denklem oluşturmayı başarmış!?”
“Ah, düşündüğün gibi değil!”
“ Kapa çeneni, bahane duymak istemiyorum. Şu an daha aklım başımda… Planın beni küçük düşürmek, bana saldırmaktı- beni zorla götürecektin. Ama bunun olmayacağını bilsen iyi olur.
Anladın mı…? Eğer istediğin düelloysa, şimdi ve burada bir tanesini kabul edeceğim!
Eğer gerçekten akademi adası öğrencisiysen. Bana başın dik gel ve direk mücadele et…!!”


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


0   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   1.2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.