'Bu nedir?'

Canna aptalca gözlerini kırpıştırdı.

'Şu anda ne yapıyorum?'

Bir an boş kalan beyni yavaşça viteslerini hareket ettirdi.

Ben ne halt ediyorum?

Neden yerdeyim?  Ağlamak, sümük ve gözyaşı dökmek.

'Neden?'

Neden bir erkeğin pantolonunu tutup yalvarıyorum?

"Bırak."

Bıçağın söylediği kadar keskin bir ses. Canna şaşkınlıkla başını kaldırdı.

Bunu yapar yapmaz bir çift soğuk gözle karşılandı.

Buzlu ve dondurucu bir bakış.

'Ah ……'

Güzel.

Canna'nın ilk kez gördüğü bu adam güzeldi.

Camdan bir heykel ve gümüş iplik gibi parlayan bir saç gibi hassas özellikler.

Onun ışıltısına bilinçsizce kaşlarını çattı.

Adamın dudakları soğuk bir gülümsemeye dönüştü.

"Gerçekten çok yorucusun."

"……"

"Sana karşı hislerim olduğunu mu düşünüyorsun? Hayır. Bu iğrenç."

"……"

"……"

"Sana bırakmanı söylemiştim."

'Benimle mi konuşuyor?'

"Bırakmazsanız, bileğinizi keserim Bayan Canna."

Yumuşak ve sessiz.

Sakince konuştu ve hatta nezaket gösterdi, ama sözleri inanılmaz derecede sertti.

'Canna?'

Ama adam ona kendi ismi ile hitap etmişti.

Kesindi. Şu anda, bu göz kamaştırıcı adama yapışan kadın kendisiydi.

Sonunda güç Canna'nın elini bıraktı.

Ancak o zaman adam arkasını döndü ve uzaklaştı.

GWANG!

Kapı kapandı.

"Ah, bu çılgınlık."

Odada yalnız kalan Canna konuştu.

"Bu bir rüya mı? Ha?"

Bunu neden böyle bir yerde yapıyordum?

Birkaç dakika önce Canna hala Kore'deydi.

Kore.

Canna ne olduğunu anlamadı.

Oraya nasıl gittiğini ve neden gittiğini bilmiyordu.

Bir gün gözlerini açtı ve kendini "Lee Joo Hwa" adlı bir bedenin içinde buldu.

İlk başta deli olduğunu düşündü.

Canna Adice sonunda çıldırdı. Her zaman odasına hapsolmuştu ve şimdi sonunda aklını kaybetti!

Aksi takdirde, bu sadece korkunç bir kabustu……

Ama deli değildi. Rüya bile değildi.

'Sonra bedenim Joo Hwa tarafından ele geçirildi ve ben Joo Hwa'nın içinde yaşıyordum.'

İlk başta gerçeği reddetti, ama sonunda kabul etti.

Canna’nın ruhu "Lee Joo Hwa" adlı başka bir dünyadan bir kızın bedenine sahipti ve nasıl çıkacağını bilmiyordu.

Böyle ölmek istemiyorsa, Joo Hwa olarak yaşamaktan başka seçeneği yoktu.

Bu yüzden Joo Hwa olmaya karar verdi.

Psikolojik bir şok oldu ama hiçbir şey zor değildi.

Joo Hwa'nın tüm anıları ve bilgisi bozulmadan kaldı, bu yüzden hayatında herhangi bir rahatsızlık yoktu.

Tıpkı bunun gibi, Canna başka bir dünyada yeni bir hayat yaşadı.

12 yıldır.

Lee Joo Hwa o sırada 17 yaşındaydı.

'Doktor olmak için çok çalıştım.'

Erken mezun olduktan sonra, bir Kore üniversitesinde bir tıp fakültesine kabul edildi, yeterlilik sınavını geçti, tıbbi lisans aldı ve yakın zamanda bir doktor olarak deneyim kazandı.

Bir gün kendi kliniğini açmak için çok çalıştı.

Özenle çalıştığı bir hayattı!

'Neden böyle oldu?!'

İşten sonra ailesiyle tavuk ve bira yedi. Ondan sonra duş aldı.

Sonra yatağına uzandı. Tavana baktığında memnuniyetle gülümsedi.

O dünyadaki hayatını sevdi, bu yüzden çok mutluydu.

Hayatını dolu dolu yaşayacak……

Ya da öyle düşündü.

"Bu kötü."

Gözlerini bir adamın ayağına yapışan Canna Adice'e açtı.

Pozisyonundan ayağa kalktı ve duvardaki aynaya yaklaştı.

Aynaya yansıyan yüzünü görür görmez ayakları neredeyse çöküyordu.

"Bu nedir……?"

Kasvetli, sarkık siyah bir saç.

Uzun zaman önce unutulmuş bir yüz. Bir daha asla göremeyeceğini anladığında unutmaya çalıştığı yüzü.

Bu yüzü en son 14 yaşındayken görmüştü.

O zamana göre çok olgunlaşmış olsa da……

'Bu benim yüzüm.'

Gerçek yüzüm.

"Bu, nasıl oluyor……"

Canna yanağını okşadı ve gözlerini sıkıca kapattı. Sonra anladı.

O döndü.

Kendi vücuduna.

Orijinal dünyasına.

------------

Bölüm Sonu

---------
Selaam, yine yeni bir seri çevirmene başladım. Seveceğinizi düşünüyorum.

Ayrıca çevirdiğim diğer serilere de bakmanızı tavsiye ederim<3