Bölüm 193: Kader! III


Kader, üzerinde düşünülmesi gereken eşsiz bir şeydi.


Birçokları için Kader üzerinde hiçbir kontrolleri yoktu ve Kader’i kontrol edebilenlerin bile... bunu yapmak için çok az hareket alanları vardı!


Buna bir örnek de Altın Kader Meclisi’nin kendisiydi. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere gerçekten kaderin efendileri olsalardı, zaten İmparatorluk ve Göksel Düzlemlerin efendileri olmaları gerekmez miydi?


Değillerdi - bu da bazı varlıkların Kaderin Büyük Dao’sunu kavramış olsalar bile sahip olabilecekleri sınırlılığı gösteriyordu! Fakat Noah için durum böyle değildi.



Bazı varlıklar basitçe farklı bir şekilde yaratılmışlardı ve kaderleri diğerlerinden çok daha üstündü! Eğer bu tür varlıklar kaderlerine bakıp onu bilinçli bir şekilde yönlendirmeye başlayabilselerdi... ister kendi Düzlemlerinde, ister tüm Evrenlerde olsun, büyük bir kargaşaya neden olmaları kaçınılmazdı.


BOOM!


Üretilen Plazma ışınları sonunda savunmasını delip geçerken altın bir sfenks Noah’ın gözleri önünde yere düştü. Bu fantastik Dao Boyut Yarığının bir tarafını neredeyse temizledikten sonra, ganimet olarak iki parıltılı Kristalin düştüğünü gören Noah’ın gözleri parladı!


WAA!


Kristaller kendisine getirildiğinde gözleri hızla dalgalandı ve etrafına altın bir parıltı yayıldı.


"Bu..."


Annalise’in sesi birkaç metre ötede çınlarken, bu kız bir Galaksi Kademesi Çekirdeği emiyor ve önlerine Buz Meteorları bırakıyor, ışıltıları nedeniyle Noah’ın neye tutunduğunu görmek için gözlerini çeviriyordu!


"Kaderin Büyük Dao Kristalleri! Haha, hadi bitirelim!"


THRUM!


Önündeki manzaraya bakarken mavi gözlerinden ışık yayları çıktı ve Annalise’in komutlarıyla beyaz parıltılı Buz Meteorlarının aşağı indiğini, önlerinde kaderin özünü salgılayan sayısız altın renkli canavarın ölü bir şekilde yattığını gördü.


Noah’ın Birimlerine gelince, üçü Büyük Dao Yarığı’nın yarık patronlarıyla karşılaşırken, bölgelerinin neredeyse temizlendiğini gördüğünde duyuları Birimleriyle bağlantı kurdu... bu tür Yarık Patronları tarafından engellenmeyeceklerdi!



Etrafında oluşan plazma ışınları Annalise’in geri kalan Yaratıkları temizlemesine yardımcı oldu, sonuncusu da Birimleri uzakta kalan Yarık Patronuna saldırmayı bitirirken düştü.


OOM!


Mavi bir rünik daire oluşmaya ve Noah’tan çok uzak olmayan bir yerde parlamaya başlarken, hemen ardından gözlerinin önünde bir uyarı aldı.


[Sfenks’in Büyük Katmanı Boşta Moduna eklendi].



Bu, Büyük Dao Boyutsal Yarığının Boşta Moduna eklendiğine dair bir uyarıydı ve kısa bir süre sonra meditatif bir pozisyonda otururken Noah’ın heyecanlanmasına neden oldu! Annalise hala Galaksi Çekirdeklerini özümserken yanına oturdu, gözleri merakla Noah’ın özümsemek üzere olduğu altın kristallere bakıyordu.


"Şimdi... Kader’in ne olduğunu görelim!"


Noah daha fazla gecikmedi ve Yarık’tan ayrılmadan, Kader’i gerçekten öğrenmek istediği için Büyük Dao Kristallerini emmeye başladı! Önceden  Kader yasasını öğrenmişti, çünkü bu yasa ona nereye gideceğine dair ipuçları veriyordu, ancak kaderle en fazla kısa vadeli zaman sınırları ve o anda etrafında meydana gelen olaylar ayırt edilebilirdi.


Kader ise çok daha büyük bir kavramdı - özellikle de bir Dao olduğu için, kişi Kaderinin ne kadar büyük olduğunu öğrenebilirdi. Kaderinde büyük bir yaşam olan varlıklar ya da Diyarlar’ın hatta Evrenler’in hükümdarı olacaklar, etraflarında altın kader nehirleri dalgalanacak, daha da güçlü olanlar bu nehirlere erişip Kaderlerini görebileceklerdi!


Noah, Kaderinin ne kadar harikulade olacağını ve Gaspçının Mirasını Boşta Oyun Sistemi ile birlikte elde ettikten sonra gelecekte onu tam olarak neyin beklediğini bilmek istiyordu. Yolunda hiçbir şey durmadığı için yolculuğunda şimdiden büyük bir rahatlık yaşıyordu ve yolculuğunun daha ne kadar pürüzsüz hale geleceğini merak ediyordu.


THRUM!


Kaderin harikulade Büyük Dao Kristallerini özümsemeye başladığında, tam merkezinde altın bir parıltı yayılmaya başladı.


"Benim kaderim..."


Mavi gözleri kısa bir süreliğine altın renginde parlarken yavaşça konuştu, yüksek seviyeli bir Büyük Dao’nun kavrayışı içine akarken etrafını saran kader dalgalarını görebilmeye başladı.


Gözleri daha önce göremediği manzarayla, uçsuz bucaksız Kaderinin sahnesiyle buluşmak üzere yükselirken yüzünde bir gülümseme vardı...

...!


Yüzündeki gülümseme soldu.


Kendi kaderini görmek için altın parıltısıyla birlikte yukarı kalktığında gözleri karardı ve titremeye başladı... Etrafında dönen uçsuz bucaksız altın kader nehirlerini görmedi! Bunun yerine, yavaş yavaş sıvılaşan ağır ve bulanık bir karanlık bulutuyla karşılaşınca şok oldu; bu karanlık bulutu kilometrelerce boyunca etrafındaki her şeyi kaplıyor, hatta etrafındakileri bile etkiliyordu!


"Ne?!"


RUMBLE!


İnanılmaz manzara karşısında bilinçsizce bir böğürmeyle ayağa kalktı, Annalise onun şok ve inançsızlık ifadesini görünce endişeyle ona doğru baktı.


Nasıl olur da şok olmazdı? Kaderi kavradığı ve kendi kaderine baktığı anda, şu anki hayatı ne kadar parlak olursa olsun, kaderinin son derece acımasız olduğu gerçeğiyle yüzleşti! Etrafını ölüm ve yıkımla dolu bir geleceği temsil eden yoğun bulanık bulutların sardığını gördü ve bu kendi geleceğiydi, başkalarının değil!


Noah inançsızlığının ve öfkesinin arttığını hissederken Kaderinde neredeyse bir gram bile altın yoktu, tuttuğu ve emdiği Kader Kristalleri çatlıyor ve bu daoyu kavradıkça kendi kaderini daha iyi anlıyordu.


Mevcut durumunu temsil eden altın sarısı çok az görülebiliyordu; etrafında her şey sorunsuz ve endişesiz bir şekilde ilerliyordu. Ama geri kalan her şey uçsuz bucaksız bir karanlıktı, çünkü her şeyin sonunda... ölüm vardı.


...!


Ölüm! Onun gibi en güçlü Sistem’e sahip bir varlık için! Onun gibi korkunç bir uzmanın mirasını elde ettikten sonra boyutları aşabilen biri için!


Tüm bunlardan sonra Kaderi aslında o kadar kötüydü ki, gelecekte sahip olduğu her şeyi ondan kimin ya da neyin alacağını sormasına neden oldu!


BZZT!


Gözleri öfkeli ışık yayları yaymaya başladığında etraf titremeye ve sarsılmaya başladı.

"Kardeşim?!"


Annalise, figürünün itildiğini hissedince telaşla seslendi, Noah’ın figüründen gürleyen bir ses kulaklarına ulaştı.


"Bunu kabul etmeyi reddediyorum!"


WAA!