He Changdi bir anlığına donup kaldı. Laiyue’nun acelesinin sebebinin bu olmasını beklemiyordu. Tam dudaklarını büzmüş ve Laiyue’yu azarlayacaktı ki dün gece kokusunu aldığı büyüleyici aromayı hatırladı. Aslında He Changdi, Laiyue’nun yemeğe gömülüşünden yemeğin ne kadar lezzetli olduğunu tahmin edebiliyordu. Laiyue onun kişisel hizmetçisiydi ve küçüklüğünden beri ona hizmet ediyordu. Hayatı boyunca yeterince lezzet tatmıştı. Onun gibi seçici bir yiyici bir şeyi sevdiyse büyük ihtimalle oldukça iyiydi. Ama yemeği Chu Lian yaptığından beyni bu gerçeği algılamayı reddetti. He Sanglang soğuk bir şekilde burnundan soludu, ayağa kalktı ve Laiyue’yle daha fazla ilgilenmeyi reddetti. Aslında dış avluya gitmeyi planlıyordu ama gözünün kenarıyla kalabalık mutfağı görünce He Changdi yolunu değiştirdi ve oturma odasına gitti. Oturma odasını toplamakta olan Kıdemli Hizmetçi Gui bir an panikledi ve hemen He Changdi’yi selamlamaya gitti. “Günaydın, Üçüncü Genç Efendi.” He Changdi’nin bakışları odayı taradı ve umursamaz bir tavırla sordu: “Hanımın nerede?” Kıdemli Hizmetçi Gui aşağı baktı ama cevaplamadan önce gizlice ona baktı. “Üçüncü Genç Madam... Mutfakta...” “Kabul edilemez! Jing’an Hanesi Üçüncü Genç Madamı’na yemek yaptıracak kadar fakir değil! Eğer bu duyulursa insanlar ne düşünür?” Kıdemli Hizmetçi Gui’nin He Sanglang’ın isyanını duyunca dili tutuldu. He Changdi homurdandı. Masaya oturdu ve gitmeyi reddetti. Chu Lian’ın en güvenilir kahyası olduğu için Kıdemli Hizmetçi Gui’den dün akşamın acısını çıkarıyordu. Kıdemli Hizmetçi Gui, yakındaki bir hizmetçiye kendisi kenardan He Sanglang’ı izlerken ona çay doldurmasını istedi. Üçüncü Genç Efendi’nin hala oturma odasında sakin bir şekilde oturmasına şaşırmıştı. Açıkça Üçüncü Genç Madam’dan hoşnut değildi bu yüzden onunla karşılaşmaktan kaçınmak için burada bir şey bekliyormuş gibi oturacağına, çoktan dış avluya gitmiş olmalıydı. He Changdi yapacak hiçbir şeyi olmadan beklerken etrafına bakınıyordu. Chu Lian’ın çeyizi oturma odasının etrafında kutularla dizilmişti. Onlara baktıkça daha da çirkinleştiklerini düşündü. Eğer dün akşamki yemekler onu bu kadar meraklandırmamış olsa çoktan kalkıp gitmişti. Bu sırada Chu Lian çoktan wonton yapmanın oldukça kolay olduğunu fark etmiş ve Xiyan’la Mingyan’ı yemek yapmak için erkenden mutfağa getirmişti. Eti küçük parçalara ayırdıktan sonra yumurta, taze soğan ve sarımsak eklediler. Sonra hamuru açıp malzemeleri içine koyup sardılar. Wontonlar pişirmeye hazır hale gelene kadar bir saat çoktan geçmişti. Chu Lian şahsen bir şey yapmamış olsa da yandan Xiyan ve Mingyan’a talimatlar vermişti. Yazın başına artık gelmişlerdi ve mutfak çok sıcaktı yani yemek hazır olana kadar çoktan terlemeye başlamıştı. Bugün hafif pembe bir elbise giymişti. Etek bir kaç kat kumaştan yapılmıştı ve çok güzeldi. Bu sabah giyindikten sonra Kıdemli Hizmetçi Gui ona iltifat etmiş, elbisenin ona ne kadar yakıştığını ve nasıl yeni çiçek açmış bir şakayığa benzediğini söylemişti. Ama şimdi terlemeye başladığı için ince yarı saydam giysi bedenine yapışmış ve açık pembe iç çamaşırlarının silüetini görünür hale getirmişti. Kolundaki ince askılar tamamen ortadaydı. Chu Lian ancak ayağa kalktığında kıyafetinin bu tuhaf halini fark etmişti. Chu Lian, Xiyan ve Mingyan’a wontonları oturma odasına getirmelerini söyledi. Hatta Xiyan’a özellikle onların yanında gidecek çok lezzetli, yeşil soğanlı bir krep yapmayı öğretmişti. Ama hiç bitkisel yağ yoktu yani bunun yerine domuz yağını kullanmak zorunda kalmışlardı. Bu yüzden bir süre sonra biraz yağlı kokmaya başlayabilirdi. Kıdemli Hizmetçi Gui, Üçüncü Genç Madam’ın bütün tariflerinin gizli kalması gerektiğini bu yüzden yakınlardan geçen misafirlere karşı dikkatli olmaları gerektiğini söylemişti. Bu yüzden Chu Lian hizmetçilerle birlikte yemek yaparken mutfak kapısı hep kapalı duruyordu. Sonunda kapıları açtıklarında ve canlandırıcı sabah esintisi içeri girince ter içinde kalan Chu Lian çok daha iyi hissetti. Chu Lian üstünü değiştirmek için hemen odasına dönmek istiyordu bu yüzden hızını arttırmaktan kendini alamadı. Ama oturma odasına ulaştığında He Sanglang’ın orada oturduğunu gördü. He Sanglang ayak seslerini duyduğu anda başını kaldırdı. Chu Lian’ın elbisesinin halini görünce kızardı ama hemen sonra ifadesi çirkinleşti. Chu Lian bir anlığına donup kaldıktan sonra hızla kendine gelip elindeki yelpazeyle He Changdi’ye doğru yaklaştı. Büyük güzel gözlerini kırparak sordu: “Kocacığım neden bu kadar erken kalktın?” He Changdi omuzlarının neredeyse açıkta olduğunu gördü ve Laiyue’nin de odada olduğunu hatırlayarak hemen Chu Lian’ı bileklerinden kavrayıp yatak odasına doğru çekti. Bu kadar sert bir tepkiyle karşılaşan Chu Lian o kadar şaşırmıştı ki gözleri sonuna kadar açılmıştı. Tepki verecek zamanı bile olmamıştı. Yatak odasına girdiklerinde He Changdi umursamazca Chu Lian’ın kollarını ittirdi ve aynı soğuk tavırla konuştu. “Kıyafetlerini değiştir!” Chu Lian kaşlarını çattı ve kızaran bileklerini birbirine sürttü. Bu hatırlatma üzerine başını eğip kıyafetlerine baktı. Kumaş terden tamamen şeffaf bir hal almıştı. Ama plajda sürekli bikini giyen Chu Lian için bu çok da görgüsüz gelmemişti. Chu Lian içinden gözlerini yuvarladıktan sonra He Changdi’ye baktı. Bu adam ondan tiksinmiyor muydu? Nasıl giyindiğinden ona neydi? Dahası ona neler oluyordu? Üstünü değiştirmesini istememiş miydi? O zaman neden hala burada ona bakıyordu? İpince bir figürü olsa da bunu gizleyen bol kıyafetler giymeyi seviyordu. Şimdi bu saydam pembe elbise bunun tam tersini yapıyor ve bütün kıvrımlarını gösteriyordu. He Changdi biraz şaşkındı. Chu Lian kaşlarını çattı ve göğsünü saklamak için elindeki yelpazeyi kullandı. Ona baktı. Sonra dolabına doğru gitti ve dolabından başka bir elbise çıkardı. Döndüğünde He Changdi’nin katlanan perdenin yanında elleri arkasında bağlı bir şekilde durduğunu gördü. Somurtarak mutsuz bir şekilde konuştu: “Üstümü değiştireceğim. Dışarı çık.” Ancak o zaman He Changdi bütün bu süre boyunca ona baktığını fark etti. Kendine karşı hüsrana uğramış bir şekilde döndü ve bir kelime daha etmeden dışarı çıktı. Chu Lian üstünü değişirken söyleniyordu: “Hmph, ben diyene kadar dikilmeye devam etti, eğer gerçek bir centilmen olsa çok daha erken ayrılırdı!” He Changdi, Xiyan ve Mingyan’ın çoktan taze hazırlanmış kahvaltıyı dizdikleri oturma odasına döndü. Odayı dolduran büyüleyici bir aroma olsa da He Sanglang yemeğe bakmadı ve bunun yerine Laiyue’ya odadan çıkmasını işaret etti. Laiyue ayrıldığında He Sanglang sonunda oturdu. Yemeklere o kadar dikkatli bakıyordu ki Mingyan otomatik olarak önüne wonton servis etti. Üstüne biraz sirke de ekledikten sonra gösterişli bir kaşık da uzattı. He Changdi bir an tereddüt etti ama yine de kaşığı aldı ve sonra da kadına baktı. He Sanglang’ın bakışlarında o kadar çok baskı vardı ki Mingyan titredi ve konuşmaya cesaret edemedi. “Üçüncü Genç Efendi bunlar Üçüncü Genç Madam’ın bu hizmetçiye öğrettiği wontonlar. Sonrasında yeşil soğan krepleri var. Üçüncü Genç Madam wontonların sirkeyle yenmesi gerektiğini ve sonra da doğranmış taze soğanın yenmesi gerektiğini söyledi. Üçüncü Genç Efendi, n-neden denemiyorsunuz?” He Changdi, Mingyan’ın söylediklerinden hiç etkilenmemiş görünüyordu. Buz gibi ifadesi içinde hissettiği hayrete ihanet etmedi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.