Chu Lian öfkeyle kaynıyordu ama aynı zamanda da kahkaha atmak istiyordu. Bu He Changdi karısının ne zaman erdemli eş kurallarına uymadığını görmüştü? Bir şekilde alnına mı kazınmıştı? Ooh, çok öfkeliydi! Onun için tatlı sözler bırakmasını beklemiyordu ama en azından böyle bir uyarı bırakması için hiçbir sebep yoktu değil mi? Bu adam kafayı yemişti! Kilometrelerce uzaktan bile onun sinirini zıplatmayı nasıl başarıyordu?! Chu Lian öfkesinin her gözeneğinden fışkırdığını hissedebiliyordu. Kıdemli Hizmetçi Zhong ve iki hizmetçiye elini salladı. “Sizi kocam gönderdiğine göre... Kıdemli Hizmetçi Gui, yerleşmelerine yardım et.” Ah? Burada yaşamalarına öylece izin mi veriyordu? Kıdemli Hizmetçi Zhong dudağının kenarındaki seğirmeyi kontrol altına aldı ve Chu Lian’a bakmak için başını kaldırdı. Nazik, genç yüzünde öfke emareleri olsa da Üçüncü Genç Madam’ın başka bir düşüncesi varmış gibi görünmüyordu. Kendi kendine düşündü. “Bu doğru değil. Eğer yeni evlenmiş başka bir genç madam olsaydı, kocalarının ona güvenmediğini öğrenir öğrenmez yeni kayınvalidelerine koşup sızlanır ve ne kadar öfkeli olduklarını anlatırlardı.” Ama bu genç madamın yaptığı tek şey öfkeyle yanaklarını şişirmek ve başka bir şey yapmayı bile düşünmemek miydi? Bu genç madam çok mu saftı yoksa çok mu affedici? “Kıdemli Hizmetçi Zhong buradan lütfen.” Kıdemli Hizmetçi Gui şimdi Kıdemli Hizmetçi Zhong’un neden burada olduğunu öğrenince yüzeyde sesi kibar görünse de açıkça aralarına biraz mesafe koyuyordu. Onlara karşı olan üstünlüğünü bir şekilde korumalıydı. Kıdemli Hizmetçi Zhong sadece selamlamak için başını eğip arkasında Wenqing ve Wenlan’la Kıdemli Hizmetçi Gui’yi takip etti. Kıdemli Hizmetçi Gui, Kıdemli Hizmetçi Zhong’a hemen kendi yanındaki odayı hazırlamış ve Wenqing’le Wenlan için diğer hizmetçilerin yanında birer oda vermişti. Chu Lian’ın bakışları farkında olmadan ayrılırken Wenqing ve Wenlan’a kaydı. Kayar gibi yürüseler de adımlarından hiç ses gelmiyordu. Kaşları birbirine yaklaştı. Aynı anda Mingyan yüksek sesle yankılanan ayak sesleriyle içeri girdi. Chu Lian’ın kafasında bir ampul yandı ve iki hizmetçinin diğerleri gibi olmadığını fark etti. Hiç ses çıkarmadan yürüyorlardı. Bu tür insanların dövüş sanatçıları olduğunu anlayacak kadar film izlemişti. Belki bu iki hizmetçi bir tür dövüş sanatı eğitimi almışlardı. Chu Lian bu düşünceleri bir kenara koydu ve Kıdemli Hizmetçi Zhong’a bir sonraki karşılaşmasında bunu sormak için kafasına not aldı. Mingyan’ın bakışlarıyla karşılaştı ve sordu: “Sorun ne? Neden bu kadar telaşlısın?” Mingyan içeri elinde tahta bir kutuyla girdi. “Bunlar Matriark ve En Büyük Genç Madam’ın tatlılar karşılığında gönderdiği hediyeler. Tatlıların çok lezzetli olduğunu söylediler!” Chu Lian tahta kutuyu açtığında yeşim taşından bir bileklik ve altın bir saç tokası gördü. Gözleri parladı. Daha demin birikimlerinin azlığından yakınırken Matriark ve en büyük ablası ona değerl i aksesuarlar göndermişti. Ama Chu Lian bunların sadece He Sanglang’ın ayrılmasından dolayı olduğunu biliyordu. Yoksa sadece tatlılar için neden bu kadar ağır hediyeler göndersinlerdi ki? Bu ailenin küçük üyelerinden biri olarak ondan beklenen bir şeydi. Hediyeleri kaldırması için Fuyan’a bir işaret verdi. Çoktan akşam olmuştu. Sabah ve öğlen doğru düzgün bir şey yememişti ve karnı gurulduyordu. Böylece Chu Lian, Xiyan ve Jingyan’ı mutfağa götürdü. Kıdemli Hizmetçi Zhong, Wenqing ve Wenlan Chu Lian’ın incecik silüetini fark ettiklerinde yerleşmeyi daha yeni bitirmişlerdi. Chu Lian’ın gittiği yöne baktığında gözleri sonuna kadar açıldı. “Üçüncü... Üçüncü Genç Madam mutfağa mı gidiyor?” Kıdemli Hizmetçi Zhong’un gözünde bir parça küçümseme belirdi. Güzel bir yüz ve zayıf bir görgü, gerçekten Dük Ying Hanesi’nden bir genç hanım. Sonuçta düşmekte olan bir aileden kızlarını iyi yetiştirmeleri beklenemezdi. Dürüst olmak gerekirse evin hanımı nasıl şahsen mutfağa gidip aşçıların yemek yapışını izleyebilirdi? Başkaları Jing’an Hanesi’nin Üçüncü Genç Madam’larını aç bıraktıklarını düşünebilirdi! Chu Lian, Kıdemli Hizmetçi Zhong’un hareketlerini bu şekilde yorumlayacağını düşünmemişti. Sadece çok açtı. Mutfağa gitmesinin sebebi ise yeni gelen malzeme olup olmadığına bakmaktı. Chu Lian, doğrama tahtasının üzerindeki bambu sepetlerde her çeşit mantar olduğunu gördü. Dudaklarının kenarı kıvrıldı. Xiyan ve Jingyan’a makarna yapmaya başlamalarını ve taze mantarlı makarna için biraz çorba kaynatmalarını söyledi. Makarnaları sindirmesi kolaydı. Çok fazla yese de sorun olmazdı. Makarnalar için hamurunu yuvarlarken harcadığı çabadan Jingyan’ın yüzü kıpkırmızı olmuştu. Heyecanlı bir şekilde kenarda oturan Chu Lian’la konuştu. “Üçüncü Genç Madam bu mantarların daha önce sadece buharda pişirildiğini görmüştüm. Çorbaya konulabileceğini bilmiyordum.” Chu Lian: ... Yani Büyük Wu Hanedanlığı’nda asiller mantarları sadece... Buharda mı yiyorlardı? Kim böyle tuhaf bir pişirme yöntemi bulmuştu? Eğer bu kişiyi bulursa onu ölümüne dövecekti! Mutfak hizmetçisinin bu mantarların değersiz olduğunu söylemesine şaşmamalı! Sadece tatta bir değişiklik yaratmak için kullanıyorlardı. Mantarlar genelde tazeydi ve birçok değerli besin öğesi içeriyordu. Modern dünyada bazı vahşi mantarlar oldukça yüksek fiyatlara bile satılıyordu! Burada kimsenin umurunda değildi... Burada gerekten çok değerli malzemeleri harcıyorlardı ve ağızlarının tadını hiç bilmiyorlardı… “Mantarları sonra kemik çorbasına ekleyin ve üzerine süt dökün. Böyle yaparsan makarna çok daha lezzetli olur.” “Ah! Gerçekten mi?” Jingyan’ın yanakları yakında yiyeceği lezzetli yemeği düşününce daha da kızardı. Hamur yapma hızı daha da arttı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.