Kirishima’nın önerdiği Hokuriku sakesinden* bir yudum aldıktan sonra gözlerinin yerinden fırlamasına sebep olacak kadar lezzetli olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Burnuna süzülen şarabın çiçeksi kokusu ve ağzında yayılan birinci sınıf tatlılık hissi ferahlık hissetmesini sağlamıştı. Bu kadar kolay bir şekilde anlaşmaları sinirini bozsa da lezzetli olan şeyler ne olursa olsun lezzetlidir.
(Violeta Not: Bilmeyenler için sake bir çeşit japon içkisi)
Hafif bir yemeğin ardından Kirishima onu Japon sakesiyle ünlü bir bara getirmişti. Burası satış departmanındaki personellerle ya da müşterileriyle gittiği her zamanki mekanlardan farklı bir atmosfere sahipti. Söyledikleri atıştırmalıkların kaseleri bile iyi kaliteydi ve çalışanlar üst düzey bir nezaketle işlerini yürütüyordu, alışıldık restoran zincirlerindeki iticilikten yoksundular. Vakit geçirmek için rahat bir yerdi.
‘Yakında otuz olacaksın, hala şansın varken nasıl düzgün bir şekilde içileceğini öğrenmelisin.’
‘Ben hiçte düzgün olmayan bir şekilde içmiyorum, bunu sana göstereceğim.’
‘Heeh… Demek öyle ?’
‘Evet, aynen öyle! Her neyse otuza basmama daha iki yıl var.’ Kirishima’nın ona inanmayacağını düşündüğünden ses tonunu sertleştirse de sesini yükselttiğini fark ederek rahatsızlık verip vermediğini anlamak için etrafına bakındı. Neyse ki diğer müşterilere göre barın biraz daha iç kısmında oturuyorlardı ve hiçbir şey fark edilmemişti.
‘Bu iki yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçecek.’
‘Kapa çeneni.’
Kirishima mutlu bir şekilde sakesini yudumlarken Yokozawa’nın sinirli halini izlemenin tadını çıkardı. Kirishimaya laf anlatmanın bir işe yaramayacağını fark eden Yokozawa önüne dönerek Edo işlemeli içki bardağını dudaklarına götürdü. Ağzında hissettiği tatlı aromanın keyfini çıkardı ve barın geri kalanını gözlemledi.
Müşterilerin çoğunu Yokozawa’dan yaşça büyük erkekler oluştursa da birkaç kadın müşteri de vardı. Bar samimi ,loş bir atmosfere sahip olmasının yanı sıra oldukça konforluydu. Geçmişte bu tarz barlara gelmekten sakınırdı çünkü yüksek fiyatlı sake satan ve gösterişli mekanların ona uymadığını düşünürdü. Ama bu tarz atmosfere sahip olan bir yere tek başına gelinmezdi. Kirishima’nın genellikle bu tarz mekanlara kiminle geldiğini merak ediyordu.
‘….Beni bu tarz bir mekana sürüklemek, senin için eğlenceli mi ?’
‘Gerçekten huysuz yüzünü görmeyi istedim.’
‘Biliyorsun, gerçekten çarpık bir kişiliğin var.’
‘Aslında kişiliğim hakkında oldukça sık övgü alırım.’ Yokozawa, Kirishima her gülümsediğinde dudak köşelerinin yukarı doğru kıvrıldığını fark etti.
Kirishima’nın çevresindeki atmosfere kapılmamaya çalışarak kaşlarını çattı ve kaba bir şekilde konuştu. ’ Eminim elemanların senin gibi birinin himayesinde çalışırken güçlük çekiyordur.’
‘Sevimli elemanlarıma zorbalık yapmamın imkanı yok. Senin elemanlarından daha mutlu olduklarına eminim.’
‘Bu-‘ İnkar etmeye çalışsa da öncesinde Henmi’nin verdiği tepkiyi hatırladı. Eğer tutumu etrafındaki insanların hayat enerjisini emmiyor olsaydı zorlanmadan iyi bir şekilde ilerleyebilirdi.
Aşırı derece rekabetçi olmayan, aklı başında sıkı bir şekilde çalışan insanlar bile stres altında ezilebilirdi.
‘Adamların işini gayet iyi yapıyor, arada sırada bunu bilmelerine izin vermelisin. ’Bugün iyi iş çıkardınız’ ya da ‘Teşekkür ederim’ gibi küçük şeyler söylemek bile farklılık yaratabilir.’
‘…Bunu zaten bildiğimi farz ediyorum?’
‘Anlasan da hiçbir şey yapmıyorsun, öyle değil mi? Çok zor bir şey değil ve senin bu boktan tsundere tavırlarına ancak sevgilin katlanabilir.’
‘Sen kime tsundere* diyorsun ?!’
(Violeta Not : İçten içe utangaç,nazik,tatlı birinin dışarıya karşı sert,sinirli,agresif tavırlar sergilemesi olarak adlandırılabilir.)
‘Ne kadar ‘dere’* olduğunu düşünmesem de, öyle olduğunu farz edeceğim.’
(Violeta Not : Tsun = sinirli,sert,agresif yönlerini ; Dere = utangaç,nazik tatlı yönlerini simgeliyor.)
‘Bu da ne demek oluyor?’ Ona ayak uydurmada zorluk çektiğini fark ederek ifadesini değiştirdi ve önüne döndü. Dikkatini dağıtmak için içkisine yöneldi. Tadı harikaydı ve sudan daha kolay bir şekilde boğazında ilerliyordu. Dikkatli olmazsa içkiyi fazla kaçırabilirdi.
Kirishima, onun boş bardağa acı verici bir ifadeyle baktığını fark etti. ’Biraz su ister misin?’
‘İyiyim, dünkü hızımda ilerlemeyeceğim.’ Şimdiden bırakması iyi olacaktı. İçkiye karşı dayanıksız değildi ancak önceki akşam gereğinden fazla içmişti. ‘ Her neyse, neden benim hakkımda bu kadar ısrarcısın?’ Şimdiye kadar Kirishima’nın kendisini gösteriş biçiminden rahatsız olup konu üzerinde fazla düşünmemeye çalışsa da nereden bakarsa baksın bu garipti.
Şirkette kendisiyle yaşıt arkadaşları olsa da Yokozawa’yı bir yere davet etmek için herhangi bir sebepleri olmamıştı. Ve biriyle birlikte sarhoş olmak istese bile bu herkesin ‘vahşi ayı’ olarak bildiği Yokozawa olması gerekmiyordu. Kirishima kesinlikle istediği herhangi birini elde edebilirdi.
Yokozawa, Kirishima’nın hiçbir cazibesi olmayan sadece barda karşılaştığı ve zayıflığından yararlanmaya çalıştığı birisiyle neden dışarı çıkmak istediğini anlayamıyordu.
‘Sadece saçma sapan şeyler söylüyorsun, öyle değil mi ? Eğer gururlu adamlardan bahsediyorsan fark etmediysen bizim şirketimiz o tarz adamlarla dolu. Neden bu ben olmak zorundayım? Bilmiyorum….neden Takano gibi biri olmasın….’ Düşünmeden kendi yarasını kazımıştı. Artık her yerde bu isimi dile getirdiği için şüphelenmemesinin hiçbir yolu yoktu. İçinden Kirishima’nın bu rastgele örneği fark etmemesi için dua ederek tereddütlü bir şekilde ona baktı.
‘Takano? Hayır, o iyi değil. Gururlu olabilir ama göründüğünden daha hassas biri ; tek bir darbemle alaşağı olacakmış gibi hissetmeme neden oluyor.Gerçekten onun peşine düşseydim muhtemelen dayanamazdı.’
‘……….’
İtiraf etmeliydi ki Kirishima’nın karakter analizi konusunda bu kadar iyi olması onu etkilemişti. Tıpkı söylediği gibi Takano’nun hassas bir yanı vardı. Blöf yapmada iyi olabilirdi ancak bir kereliğine derinlerine inildiğinde kendini geri çekmekte iyi değildi. Aynı zamanda eğer ona yaklaşmanıza izin verirse, kalbini açar ve ne olursa olsun karşısındakine güvenirdi. Bu üniversitedeyken bariz bir şekilde belli olsa da büyüyüp işe girince biraz daha olgunlaşmıştı. Ancak karakterini oluşturan temel unsurlar hala değişmemişti.
‘Hala kendileriyle dolu olan toy insanlarla ilgilenmiyorum.’
‘Hey- onunla yaşıt olduğumuzu biliyorsun, öyle değil mi ?’ Aslında yaşından büyük gösterdiğinin farkındaydı ancak Takano ‘toy’ biriyse pekala o da öyleydi. Kirishima’ya bu noktada katılmıyordu.
‘İçinden bahsediyorum. Sanırım Emerald’ı yola getirmesinin sebebi de onda bu genç hassasiyetinin olması. Ancak ikinizin de kendine göre iyi olduğu noktalar var. Aynı yaşta olsanız bile bu senin de hassas olman gerektiğin anlamına gelmez.’
‘B-Ben buna alınmadım!’ Yokozawa’nın, Takano’yu rakip olarak gördüğünü düşünüyordu. Takano’nun, onu reddeden adam olduğunu fark etmesindense bu ihtimal daha iyi gözükse de rahatsız olmuştu.
‘Gerçekten mi? Öyleyse senin düşündüğün gibi toy biri olduğunu kabul edeceğim. Eğer istersen baştan aşağıya her şeyi sana tekrardan öğretmeyi sorun etmem.’
‘…Evet, sadece kişiliğin çarpık değil hobilerinde öyle.’
‘Şahsen iyi bir karaktere sahip olduğumu düşünüyorum.’
‘Konuşana da bak.’ Kendini kaptırmak istemede de onun sert kişiliğinin neresini ilginç bulduğunu anlayamıyordu. Gerçekten birini peşinden sürüklemek isteseydi elemanlarından biri daha iyi olmaz mıydı?
‘Bilirsin, bu kadar büyük bir tutum sergileyen bir adama göre kendini oldukça küçük görüyorsun. İşinde iyisin ve göze kötü gelen bir yanında yok. Kendine biraz daha güvenmeye ne dersin?’
‘B-Bu da neyin nesi? Beni burada mahvediyorsun.’ Aniden övüldüğü için kızarmıştı. Kirishima’nın dudaklarından çıkan övgünün her ne kadar tuzak olma ihtimali olsa da elinde değildi.
‘İltifatlara alışık olmadığını görüyorum. Bu kadar kızarmana gerek yok.’
‘Kızarmıyorum-!’
‘Hmm? Yüzü kırmızı olan birine göre gerçekten tatmin edici olmuyorsun.’
‘Aklına geleni söylemeyi kes! Her neyse böylesine loş bir ortamda birinin seksi olup olmadığını nasıl anlayabilirsin ki ?’
‘Beni yakaladın.’ Kirishima, Yokozawa’ya doğru omuz silkti. Yokozawa iç çekti, onun hala bir şekilde zevk alıyormuş gibi görünmesinden bıktmıştı. İş dışında birbirleriyle çok fazla etkileşimde bulunmasalar da Kirishima’nın bu kadar rahat bir kişiliği olduğunu tahmin edemezdi.
Marukawa Shoten’de herkes tarafından hit seriler çıkartma konusunda yardımcı olan başarılı bir yapımcı olarak biliniyordu ve Yokozawa her zaman onun bir işkolik olduğunu düşünmüştü. Ancak gerçekte oldukça farklı biriydi.
‘….Ben tuvalete gidiyorum.’
‘Daha demin gitmedin mi? Belki de düşündüğünden daha yaşlısındır.’
‘Kapa çeneni!’ Kirishima’nın yüzünde gördüğü gülümseme rahatsız hissetmesine sebep olsa da Yokozawa barın içindeki lavaboya girdi.
Aynanın önünde durdu-üzerinde bir leke olduğu için değil-derin bir iç çekti. Kirishima söz konusu olduğunda kolayca sinirleniyordu. Bu gece çok fazla içki içmese de bir nedenden ötürü o adamın yanındayken sakin kalamayacağını biliyordu. Yokozawa’nın zayıf yönünü gördüğü ya da etrafında onu rahatsız edip durduğu için olup olmadığını söyleyemiyordu.
Daha önceleri de Kirishima hakkında huzursuz hissetse de toplantıların dışında uzun süre vakit geçirmedikleri için onu tam olarak neyin rahatsız ettiğini anlayamamıştı.
Ancak neden bu şekilde hissettiğini bilmese de başa çıkmanın bir yolu vardı. Tek yapması gereken bu adamdan uzaklaşmaktı. Bunu yapabilirse huzursuzluk hissinden de kaçmış olacaktı.’…Söylemesi yapmaktan daha kolay.’
Bunları kendi iradesiyle yapmıyordu, Kirishima tarafından zorlanıyordu. Bu da Kirishima’nın onunla uğraşmaktan bıkmasını beklemek anlamına geliyordu. Hangi açıdan bakarsa baksın tek çözüm yolu buydu. Yıllardır şirketi ayakta tutan üst düzey bir rakibe ve fiziksel-sözsel olarak da kazanamayacağı birine karşı direnmek anlamsız olurdu.
‘Kahretsin…’
Elinde olmadan düşüncelerinden rahatsız olmuştu. Sessiz bir şekilde küfür ederek musluğu sonuna kadar açtı ve yüzünü yıkadı. Soğuk suyun bir parçada olsa soğukkanlılığını geri getirdiğini hissetti ve cebinden çıkardığı mendiliyle yüzünü sildi. Son bir nefes daha aldıktan sonra lavabodan çıktı.
‘Kolların ıslanmış. Bilirsin, geri dönmeden önce ellerini güzelce kurulaman gerekir.’
‘Bana dokunma.’ Kirishima’nın ona doğru uzattığı elini iterek cebinden çıkardığı mendille kollarını silmeye başladı.
‘Bu kadar sinirlenmene gerek yok, ısırmayacağım. Sence de biraz fazla duyarlı değil misin?’
‘Hayır,değilim.’
‘Gerçekten, şuanda?’ Onun sinir bozucu bir şekilde imalı gülümsemesini gören Yokozawa duraksadı. Bir nedenden dolayı bakışlarını ondan uzaklaştıramıyordu.
‘Öyleyse, gidelim mi? Her şeye rağmen evden ayrı iki gece geçiremem.’ Kirishima çantasını alarak sandalyesinden yavaşça kalktı. Kalktıklarını gören bir çalışan onlara kabanlarını getirdi.
‘Ah-Bekle! Bu sefer faturayı ben ödeyeceğim.’
‘Ben çoktan ödedim.’
‘Hah?!-Hey ,bekle bir dakika! Bana bu şekilde davranmak için hiçbir sebebin yok!’
‘Siz gençler, size bu şekilde davranıldığında biraz daha sevimli davranmalısınız, bilirsin.’ Kirishima arkasına bakmadan bardan dışarıya adımını attı.
Yokozawa peşinden giderek sessini yükseltip konuştu. ’Sanki sevimli olup olmamak umurumdaymış gibi! En azından yarı yarıya bölüşebilirdik! Otel için de ödeme yaptın öyle değil mi? Sana daha fazla borçlu olmak istemiyorum!’
‘Ama şuan meteliksizsin öyle değil mi? Kendini fazla zorlamamalısın.’
‘Konu bu değil!’ Doğru, şuanda cüzdanında ne kadar para olduğundan emin değildi ancak utanmaz bir şekilde tartışmadan Kirishima’nın tüm bunları üstlenmesine izin verecek de değildi.
‘Peki, ödemeye niyetliysen buna izin vereceğim.’
Kirishima’nın ağzından kabul sözcüğü çıkınca rahatladığını hissetti. ’Pekala,ne kadar –‘ Cüzdanında ne kadar para olduğunu görmek için çıkardığı sırada kravatından tutularak öne doğru çekildi. ‘---?!’
Gözleri şokla iri bir şekilde açılmıştı ve dudakları arasında bir dil dişleri boyunca ilerliyordu. Ağzının içi bir dil tarafından keşfediliyorken titredi ancak kendi dili hareketsizdi. Ağzı işgal edilmişti, düzgün bir şekilde nefes alamıyordu ve onun çıldırmış gibi hissetmesine sebep olan bu tutku dolu öpücüğün sonu yok gibiydi.
‘Mm…mmm…!’
Kirishima’nın öpücüğü inanılmaz derecede iyiydi, neredeyse bayılacakmış gibi hissetmesine sebep oluyordu. Adamı uzaklaştırmak istese bile vücudu tamamen felç olmuş gibiydi ve sıkı bir şekilde bir yere bağlanmış gibi hareket etmeyi reddediyordu.
Yanlarından yüksek sesli neşeli bir grup partici genç geçtiği halde dudakları ayrılmamıştı.
‘….Ha!’
Öpücük sonunda bittiğinde vücudunun donuk bir şekilde felç içinde kaldığını hissetti, ayakta duramayacak gibiydi. Vücudunu barın duvarda asılı olan tabelasına yasladı ve hala uyuşuk olan dudaklarıyla şikayet etti. ’Ne halt yediğini düşünüyorsun? Böyle bir yerde….!’ Islak dudaklarını elinin tersiyle silse de dudaklarında ve dilinde kalan hissi silememişti.
Kirishima yüzü kızaran Yokozawa’ya bakarak kıs kıs güldü. ’Yani başka bir yerde yapmamızın daha iyi olacağını mı söylüyorsun?’
‘Olurmuş gibi! Böyle kirli bir şekilde oynadığına inanamıyorum!’
‘Kirli? Şuanda ayakta bile durmakta zorlandığın düşünülürse hiçte ikna edici değilsin. Sen yetişkin bir adamsın, genç bir kız gibi sızlanmayı bırak. Bana bunun ilk öpücüğün filan olduğunu söylemeyeceksin öyle değil mi?’
‘Kim öyle bir şey dedi…!’ Yokozawa’nın yüzü bu alayla karanlıkta daha da kızardı. Öfke ve aşağılanma hissi birbirine doğru karışıyor ve kan beynine sıçradığı için düzgün bir şekilde konuşamıyordu.
‘Peki, çok masum gözüktüğün için belki diye düşünmüştüm… Ama öyle olmaması daha iyi. Sonuçta ilk öpücüğünü senden çalışmış olsaydım bu ayıp olurdu.’
‘……..!’
‘Ah, ben bu taraftan gideceğim sen metroya bineceksin öyle değil mi? Herhangi bir kestirme yol kullanmadan doğruca evine git, genç adam.’
‘Ne yapacağımı söylemene ihtiyacım yok!’
‘Bu şekilde sinirlenmen sadece seni daha çok sinirlendirmek istememe sebep oluyor ve sen bunu istemiyorsun, öyle değil mi?’
‘Neden sen-!!’
Onunla oynadığını biliyordu, muhtemelen Kirishima gibi biri için ideal bir oyuncaktı. İtiraf etmek istemse de tartışma sırasında ağzını her açtığında kulağa kaybettiği için mızmızlanarak inleyen bir köpek gibi geliyordu.
‘Öyleyse eve giderken dikkatli ol. Oh, ve son bir şey daha var.’
‘Şimdi ne var?’
‘Yemek için teşekkürler.’
‘…Ben de bunun için seninle gelmiştim.*’ Bir filmdeki kötü adam gibi davranmaya çalışarak Kirishima’nın sinir bozucu gülümsemesi ve sözlerini arkasında bırakıp ilerledi. O anda söyleyebileceği tek şey buydu, bu oldukça utanç verici bir gerçekti. Sinirden titriyordu, onun bir kere daha zayıf bir şekilde görmesine izin verdiği düşünülünce aşağılamayı kabul etmekten başka çaresi yoktu.
(Violeta Not : Burada Kirishima’yı sadece yemek için kullandığını ima etmeye çalışıyor.)
‘Öyle lanet olası-‘ Yumruk yaptığı elinin avuç içinin ısındığını ve kalp atışlarının hızlandığını fark etse de muhtemelen sinirlendiği içindi. Öfkesini dizginlemeye çalışarak arkasını döndü ve koşarcasına ilerledi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.