Yolculukları hiç sevmedim. Çocukluğumda araba ile çok uzaklara giderdik. Anlamıyorum bu bunaltıcı ve rahatsız edici durumu nasıl sevebilirler.
"Agh evimi özlediim." birisi içimden geçenleri duymuş gibi söylenmeye başladı.
Bu zihin okuyucu kim diye bakındım.
Bir kaç adım önümdeki bizim takımdaki sarışın sırık vardı.
Kamburu çıkmış gibi öne eğilerek mızmızlanan çocuklar gibi yürüyordu.
Kitabımdaki kuralı hatırladım ; Kural 2: Sosyalleş. Ne kadar çok insan tanırsan o kadar çok yaşama olasılığın artar. Birbirinizin arkasını kollayacağınız arkadaşlar edin.
Arkadaş edinmem gerekiyordu ve bunun için bu kaslı sarışın genci seçtim.
"Katılıyorum! Bende evimi,yatağımı özledim."
Şaşırmış bir ifadeyle bana baktı. "Sadece bunu düşünen ben varım sanıyordum. Uzağa giddikçe ayaklarım o kadar geri gitmek istiyor." dedi.
Fazla uzun olduğundan ona yetişmem zor. Elimle eğilmesini işaret ettim ve kulağına " O zaman kaçalım." diye fısıldadım.
Küçük bir şaşkınlık çığlığı ile ağzını kapadı ve dediklerimin şaka olduğunu anlamadan düşünmeye başladı.
O da eğildi ve "B-ben hazır değilim. Ama bu hep aklımda olacak!" dedi.
Sahi şimdi fark ettim de yüzü çok şekermiş. Gözleri açık kahverengi, kıvrımlı minik burnu ve sarı dağınık saçları var.
Yüzüyle bedeni tamamen zıttı. Omuzları geniş ve ulusal bir basketbol oyuncusu gibi uzun boyu vardı.
Gülümsedim ve bunun şaka olmamasına kanaat getirdim. Belki de kaçmam gerekir.
"Hey, adın ne?" dedim tatlı bir ses tonuyla.
"Torric ben Torric" dedi ve kısa bir nefesle "S-senin ne?" diye soruyu bana yöneltti. "Merlin" hızımı alarak "Arkadaş olalım!" dedim.
Bu çocuğun sadece şaşırmış ifadesini göreceğimi düşünüyorum.
Utanmış gibi ve yüzünü kaçırarak "Kaç yaşındasın? Benden büyük gözüküyorsun." dedi.
Hadi ama şu bebeksi surat nasıl yaşlı olabilir?
"Evlat 20’lerin başındayım" dedim.
Tıksırır gibi aniden güldü. Sevimliydi.
"Ben 17, abi" dedi "A-ABİİ?!" Kız halimle hayatımda yaşayamayacağım deneyimleri yaşıyorum şuan. "Aaa şey fazla samimi mi oldu ki?" dedi çekinerek.
Ben buna nasıl kıyarım? "Hayır biladerim fazla tatlıydın" dedim. Puahahha içimden bu yaşananların gerçekliğine inanamayarak anırıyordum.
"Artık unutma biz arkadaşız!!" diye arkasından bağırdım. ...
Yaklaşık 3 hafta süreceği söylenen bu seferin ilk haftasını bitirdik sayılır. Epey bir yol kat ettik. Zamanımı etraftaki insanları inceleyerek geçiriyorum.
Uğultu*
"Duydun mu? Dük buraya gelecekmiş-" "Ne?! Sadece yardımcısı değil miymiş?" "O değilde gözüne iyi gözükmezsek başımıza iş gelir mi?" "Saçmalama Dük ne diye bizim tarafa gelsin?" "Yalan söylemiyoru-"
Askerler düşüncelerini sesli beyan ederken at nalı sesleri herkesi susturdu.
Sayımız epey olduğundan aramızdaki mesafe de çoktu. Dük’ün birliği en önde ve biz en arkadayız. Onları yolculuk başladığından beri bir daha görmemiştik. Merkezi otorite önemlidir. Herhangi bir sorun çıkartmamız için denetleniyoruz sanırım.
O da ne?!
Siyah, asil bir atın üzerinde o adam bu tarafa doğru geliyordu.
Rüzgarla beraber gözünün önündeki saçlar dağıldığında buz mavisi gözleri parlıyordu.
Sanki zaman durmuş gibi hissediyordum. Bir novelin içinde olduğumu tamamıyla anlamış oldum. Gerçek hayatta hiç böyle çekicilikte birisiyle karşılaşmadım. Aurası başrol olduğunu belli ediyordu.
Tam karşımdayken kalp atışlarımı duyuyordum ve sonra... Sadece yanımdan geçti.
...
Dük bölük başkanlarını topladı ve şuan çadırda hararetli bir toplantı var.
Biz de o sırada yatacağımız yerleri düzenlemekle meşguldük.
Torric yarım saattir uğraştığı çadırı yine kuramayınca yanına koştum.
"Yardım edeyim." dedim ve hızlıca kurulumu yaptım.
O sırada büyülenmiş gibi beni izledi ve her şeyi anladığını göstermek için kafasını salladı.
Gözlerine bakarak "Zorlandığında yanıma gelmelisin." dedim ve gülümsedim.
Öyle tatlı tatlı bakarken yanından ayrıldım.
Gün boyu çok sıcak olduğundan dolayı terlemiştim ve kötü kokuyordum.
Gelirken küçük bir gölet gördüğümü hatırlıyorum. Biraz uzakta ama eğer oraya gidebilirsem çok iyi olur.
Herkes meşgul gözükürken ben de kimse fark etmeden ormana daldım ve uzun bir süre yürüdükten sonra yosunlu kayalarla çevrilmiş gölete doğru ilerledim.
Boyutu yaklaşık olarak bir çocuk havuznun 2 katı gibiydi. Berrak suyun üzerine dolunayın görüntüsü yansıyordu. Elimi suya daldırdım. Biraz soğuktu ama bu bana daha iyi gelir diye düşündüm.
Üzerimdeki pelerini ve pantolonu çıkardım bol beyaz tişörtümle yıkandım ve gerçek bedenimin de temizlenmeye ihtiyacı olacağını tahmin ettim.
Uzun siyah saçlarım keçe gibi olmuştu ve iyi koktuğum söylenemez, derin bir nefes alarak suya daldım.
Çıt Pıt*
Bu sesler de ne?!
Bulp bulp* baloncuklar
Nefessiz kalınca kafamı hızlıca çıkarttım. Bedenimin yarısı hala suyun içindeydi. Saçlarım üzerimdeki beyaz tişörtle beraber yapışmıştı. Suyun serinliğinden hafifçe titriyordum. Etraftaki çalılara bakındım. Ama kimse yoktu.
Yırtıcı bir hayvan olabilir mi?
Hemen toparlanmalı ve gitmel-
" O suda birisi mi var?"
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.