Kendime geldiğimde, hızlıca geri çekildim. Herhalde bu hareketimi beklemediği için Tolga boş boş bana bakmaya başladı. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken yavaş yavaş olanların farkına varıyordum ve bu yüzden panikleyerek içeri gitmeye yeltendiğimde, tökezledim. Tolga anında kolumdan tuttu. ''Dur! Düşeceksin.'' Hemen kolunu savurdum ve yüzüne bile bakmadan içeriye daldım. Herkes az önceki kavgayı unutmuş ve eğlenmeye başlamıştı. Boş boş etrafa göz gezdirdikten sonra seri ama dengesiz adımlarla ilerledim. Tabii bu sırada insanları ittiğim için bol bol da küfür yiyordum ama çok geçmeden tekrar bir el kolumu tuttu ''Sana dur dedim!'' ''Bırak lan!'' Kolundan kurtulup kendimi geri çektim ve sanırım biraz yüksek sesle bağırmış olacağım ki bütün salon bize baktı ''Niye peşimden geliyorsun?'' ''Asıl sen neden kaçıyorsun? Sana iyilik yapmaya çalışıyorum geri zekalı.'' Salondakiler yavaş yavaş etrafımıza toplanmaya başladığında sesimi daha da yükselttim. ''Siktir git!'' Ettiğim küfürle insanlar birbirlerine bakmaya başladılar, normalde sık sık küfür eden bir insan değilim ama bu yerinde bir küfürdü. Ne iyiliğinden bahsediyordu ki bu? Demin olanlardan sonra ne gibi bir iyilik yapabilirdi? Hayatımın hatasını yapmıştım az önce. Ettiğim küfürle Tolga'nın yakama yapışması uzun sürmedi. ''Düzgün konuş, sikerim seni!'' Durum gerçekten iğrenç ve can sıkıcı bir hâl alıyordu. Nasıl bundan kurtulabilirim diye düşünürken İrem ve Berk araya girdi ve Tolga'yı itti. ''Uzak dur lan ondan! Bana istediğini yapabilirsin ama ona dokunamazsın anladın mı beni?'' Ah sevgili İrem dokunmak ne ki... ''İrem senin hiçbir sorunum yokken niye her bokta araya giriyorsun? Bu seni neden ilgilendirir?'' Bu çocuk daha önce İrem'le tartıştığında umursamıyorum havalarında değil miydi? ''Çünkü belki sen bilmezsin bu duyguyu ama ben ona değer veriyorum! Anladın mı beni?'' İkisinin de sesi bütün binada yankılanıyordu. Yavaş yavaş Tolga'nın arkadaşları da toplandığı ve ben daha fazla olay istemediğim için İrem'in kolundan tuttum. ''Boş ver İrem. Gel gidelim biz.'' Tolga'nın arkadaşları, Tolga'nın arkasına geçip en küçük bir hareketimizi bekler gibi bize bakmaya başladı. Hayır ne yani kıza mı vuracaklar? Berk'de İrem'in omzuna dokunup kulağına bir şeyler söyledikten sonra İrem kendini geri çekti. ''Gel, gidelim Anıl.'' İrem ve Berk'le beraber oturdukları masaya giderken omzumun üstünden Tolga'ya bir bakış attım. Sinirli bir şekilde bizi izliyordu. Ona baktığımı fark etmesiyle önüne dönüp o ve arkadaşları partiden ayrıldı. ''Birinin bu olaylara karışması gerekiyordu artık. Bu aptal kendini ne sanıyor? Sana vurmaya yeltendi Anıl, inanabiliyor musun?'' Dalgın dalgın yeri izlerken İrem'in benim adımı söylemesiyle ona döndüm. ''Ne?'' ''Aklınca sana vuracaktı o salak diyorum. Sanki biz de oturup seni vurmasını izleyecekmişiz gibi.'' İrem bir 'hah' sesi çıkardığında onu başımla onayladım dediklerini pek anlamıyordum çünkü benim aklım hâlâ balkonda olanlardaydı. Nasıl böyle bir aptallık yapabildim ki ben? ''Merak etme, bir daha sana karışmaya çalışırsa ona haddini bildireceğiz.'' Berk omzumu sıvazladığında kafamı yerden kaldırıp ona gülümsedim. Muhtemelen böyle göründüğüm için korktuğumu ve üzgün olduğumu düşünüyordu ama hayır, aslında Tolga'nın bana vurmayacağından eminim çünkü o yumruk yüzünden kendini yeterince kötü hissetmişti bu yüzden onun bana vurmasından korkmuyorum ama ilerde olacaklardan korkuyorum. Onu görünce ne yapmam gerekiyor? Gerçi niye bu kadar kafaya taktığımı da anlamıyorum. Zaten toplasan onu üç kereden fazla görmedim bir daha karşılaşmam olur biter. * Partiden çıkarken İrem ve Berk gülerek birbirlerine bir şeyler anlatıyorlar, ben de yere bakarak yürüyordum. İrem kolunu omzuma atınca irkildim. O ise kocaman gülümseyerek bana bakıyordu. ''Niye bu kadar dalgınsın? Hadi ama! O salağı kafana takma bu kadar, biz ondan üstünüz bir kere! O kim ki? Hadi boş ver de başka mekâna geçelim.'' Gülümseyip ona döndüm. ''İyiyim ben. O olaydan dolayı dalgın değilim, umurumda bile değil. Sadece yorgunum, siz gidin ben eve geçeceğim.'' İrem'in suratı düştü ama hemen ardından omuz silkti. ''İyi, biz de eve gidelim madem. Sen ne taraftan gideceksin?'' Başımla önümü işaret ettim. ''Ben düz gideceğim.'' Bu sefer Berk'e döndü. ''Sen nereden gideceksin?'' ''Ben sağdan gideceğim.'' ''Ben de sağdan gideceğim! O zaman yollarımız burada ayrılıyor.'' Benden ayrılıp bu sefer kocaman sarıldı. ''Okulda görüşürüz.'' Ben de ona sarıldım. ''Görüşürüz, dikkatli gidin.'' İrem benden ayrıldığında Berk konuştu. ''Asıl sen dikkatli git. Bu sokak tenha gibi gözüküyor.'' ''Dikkat ederim.'' Onlardan ayrıldıktan sonra dümdüz ilerlemeye başladım. Gerçekten sokak karanlık ve ürkütücüydü. Açıkçası biraz tırsmıştım. Biraz ilerledikten sonra konuşma sesleri duydum. Sessiz konuşuyorlardı ama sokak boş olduğu için yankılanıyordu. Biraz ilerleyince Tolga ve bir kızın konuştuğunu gördüm, kızın uzun kahverengi dalgalı saçları vardı ve siyah bir elbiseyle, uzun siyah bir çizme giymişti ve oldukça güzeldi. Kalbim sıkışmaya başladı, daha birkaç saat önce kendimi onu bir daha görmeyeceğim diye teselli ederken şimdi onu görmüştüm. Derin bir nefes alıp tekrar bakışlarımı yere indirdim, en iyisi onu görmezden gelmekti. İlerlerken seslerini daha net duyabildim. Yanındaki kız kıkırdadı. ''Fazla gergin değil misin, bebeğim? Biraz rahatla.'' Duyduğum cümleyle kaşlarım çatıldı ve onlara yan bir bakış attım. Kız vedalaşmak için uzanıp Tolga'nın yanaklarından öptü. Bu ne şimdi, sevgilisi mi vardı? Dayanamayıp kafamı kaldırdım ve doğrudan onları izledim. Kız arkadaki binaya girdiğinde Tolga önüne döndü ve dönmesiyle beni fark etti. Kafamı çevirmedim doğruca ona bakıyordum. Gerçekten tam bir şerefsiz olduğunu biliyordum ama bu kadarı fazla değil miydi? Sevgilisi olmasına rağmen beni öpmüştü. Bakışlarıma anlam verememiş olacak ki o da kaşlarını çattı ve ben de sinirle onun yanına gittim. ''Sen salak mısın?'' Sorduğum soruyla başını ovaladı ve bana döndü. ''Neden?'' Çok açık bir soru sormuştum, bunu anlamayacak kadar salak mı gerçekten? ''O kız! Yani, sevgilin vardı ve sen buna rağmen, gelip...'' Cümleyi nasıl devam ettireceğimi bilemeyerek duraksadım. Tolga bir cevap bekler gibi tek kaşını kaldırıp bana baktı, sanki ne diyeceğimi bilmiyor! Bu çocuk salak mı yoksa salak taklidi mi yapıyor? ''...buna rağmen, balkonda beni öptün!'' Zar zor tamamlayabildiğim cümlemle derin bir nefes aldım. Gerçekten zor olmuştu. Tolga derin bir nefes alıp gözlerini devirdi. ''Yanlışlıkla olan bir şeydi. Bu kadar abartma, al tarafı öpüştük. Unut gitsin, ayrıca o kız da benim sevgilim değil.'' Ben son birkaç saatimi cehennem gibi geçireyim, bir an bile aklımdan çıkmasın ama karşımdaki şerefsiz gelip abartma desin. Şu an onu boğazlayıp öldürebilirdim ama öldürme planımı tamamlayamadan doğrulup konuşmaya devam etti. ''Ayrıca bunu bir kişiye bile söyleme. Eğer bir kişiden bile bu konu hakkında bir şey duyarsam, senden bilirim ve sonu kötü olur anladın mı, Anıl?'' Bunu söylemek aklımın ucundan bile geçmemişti. Ayrıca gidip onla öpüştüğümü söylemem bana nasıl bir fayda sağlardı ki? Ama buna rağmen üzülmüştüm, üzgün ve sinirliydim, bu içimdeki öldürme arzusunu kat kat körüklüyordu. ''Merak etme, böyle bir şeyi bir başkasına söylemem kendime hakaret olur zaten.'' Gel gör ki şimdi onun yüzünde hayal kırıklığı ve öfke vardı. Oysaki aynı cümleyi demin o kurmuştu. ''Sen sevgiline sadık ol yeter.'' ''Yeter, Anıl!'' Şimdi o mu sinirliydi? Ben ondan daha sinirliydim salağa bak! ''Asıl sen yeter!'' ''O benim sevgilim değil, anlaman için alnıma falan mı yazmam gerek?'' Küçük bir 'hah' çektim. Numaraya devam mı gerçekten? ''Yalan söylemene gerek yok merak etme gidip seni ispiyonlamıycam. Sadece dürüst ol ve konuyu kapatalım.'' ''Ben zaten dürüstüm seni beyinsiz!'' Elleriyle yakamı tuttu. ''Şöyle bilmiş bilmiş davranmaktan vazgeç. Her boku bilmiyorsun!'' ''Zaten insanlar her yoldan geçene 'bebeğim' der, değil mi? Ya da onları öper?'' Şimdi düşünüyordum da beni burada öldürse kimse farkına varmaz aslında. Çünkü ne bir kamera var ne de gelen geçen bir insan. Kendi mezarımı kazıyordum sanırım. ''Sana bir şey kanıtlamak zorunda değilim.'' Her kelimeyi vurgulayarak daha doğrusu tıslayarak söylemişti. ''Evet, benim senin hayatında yerim yok ama sevgilinin var. O yüzden sevgiline karşı dürüst olmalısın çünkü sevgilin seni önemsiyor.'' Bilerek 'sevgili' kelimesini çok kullanmıştım. Gerçekten bu herifin damarına basmak çok kolaydı. ''Kes lan artık!'' Yakamı tuttuğu elleri beni ileriye fırlatınca hafif tökezledim ama yere düşmedim. Tolga da son bir kez sinirle bana baktıktan sonra arkasını dönüp gitti. Tolga'yla bir daha karşılaşmama planım pek iyi gitmemişti ama şu an umurumda değildi. Sinirden kuduruyordu ve bu bana müthiş bir zevk veriyordu. Ellerimi cebime koyup, yüzümde koca bir gülümsemeyle eve doğru yola koyuldum.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.