Adem, mağaranın karanlığında ilerlemeye devam etti. Başta adem cesuru takip ederek mağaraya girmişti ama biraz ilerledikten sonra bazen adı gibi delicesine cesaret gösteren bu köpek ne olduysa mağarada ademe biraz rehberlik ettikten sonra yol göstermeyi bırakmış ademin peşinden geliyordu biraz tedirgin ve tetikte gibiydi, adem cesurun karanlıktan korktuğunu düşünüyordu ve bunu komik bulmuştu, yani şuan normal bir köpekten bir buçuk kat büyük görünse de aslında daha birkaç gün önce kucağına alabildiği bir yavruydu.
Mağaranın zifiri karanlık koridorlarında cesur ademin peşinden sessizce takip ediyordu. Mağaranın içi nemliydi ve havası ağırdı. Duvarlarda yosunlar ve sarmaşıklar büyümüştü. Adem mağaraya girmeden önce yerde bulduğu sağlam görünümlü bir ağaç dalına elbisesinden yırttığı bir parça bez sarmış ve bezin üstünü tavşan mutantından kalan iç yağı ile kaplamıştı böylece uzun süre yanabilecek bir meşale elde etmişti.
Adem elindeki meşaleyi kullanarak yolunu aydınlatıyordu. Mağaranın soğuk ve nemli havasını ciğerlerine çekti. Nemli ve soğuk hava, Adem’in ciğerlerini sardı. Cesur, onun sadık yoldaşı, peşinden sessizce ilerliyordu.
Meşale, karanlığın perdesini yırtarak, kayaların üzerinde garip gölgeler oluşturuyordu. Her adımda, bilinmeyenin ürkütücü gizemi Adem’in ruhunu kemiriyordu. Bilinmeyene doğru ilerlemenin ürkütücü heyecanını hissediyordu. Ayak sesleri, mağaranın duvarlarında yankılanıyor ve karanlığın içinde garip sesler duyuluyordu. Cesur, Adem’in bacaklarına sürtünerek ona cesaret veriyordu.
Mağaranın duvarları, yosun ve sarmaşıklarla kaplıydı. Duvarlardan sarkan sarkıtlar, adeta yırtıcı dişler gibi görünüyordu. Adem, her an bir canavarın karanlığın içinden fırlayacağından korkuyordu.
Etraf ürkütücü bir şekilde sessizdi. Adem ve cesur bir birlerinden ve ademin elindeki meşaleden gelen ışıkla yavaş ama emin adımlarla ilerliyorlardı ta ki ufak bir çakıl taşının yere çarpıp seken sesinin ademin kulaklarına ulaşmasına kadar.
Adem, kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atarak elindeki meşaleyi sese doğru doğrulttu. Sese doğru döndüğünde, karanlığın içinden parlayan sekiz kırmızı göz gördü ve gördüğü karşısında dehşete kapıldı. Gözlerin sahibi devasa bir örümcek mutantıydı.
Canavar, sekiz bacağı üzerinde yükseliyordu ve tüyler ürperten kırmızı gözleriyle Adem’i süzüyordu. Adem’in kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atmaya başladı. Ademin, meşaleyi tutan eli sıkıca elindeki meşaleyi kavradı ve hemen çantasına sakladığı renkli alaşımlı metal çubuğu çıkartı ve sırtındaki çantayı bir köşeye fırlattı. Meşaleyi canavarın dev gövdesine doğru doğrulttu ve elindeki mızrağı hazır hale getirdi.
Mutant örümcek, Adem’e doğru hamle yaptı. Adem, tüm gücünü ve becerilerini kullanarak örümcekten kurtulmaya çalıştı. Mutant örümcek, Adem’den çok daha büyüktü ve keskin pençeleriyle onu öldürmeye hazırdı. Adem, meşalesini örümceğin gözlerine doğru tutarak onu sersemletmeye çalıştı. Aynı zamanda, örümceğin bacaklarına tekme atarak onu dengesizleştirmeye çalışıyordu.
Mutant örümcek öfkeli bir şekilde Adem’e doğru atıldı. Adem, son anda yana atlayarak örümceğin pençelerinden kurtuldu. Örümcek, Adem’in yanındaki kayaya çarptı ve sersemledi. Adem olabildiğince hızla ayağa kalktı ve dengesini tekrar sağladı ama örümcek görüş alanından çıkmıştı. Elindeki meşale ile hızla etrafını tarıyordu canavar dev gibi gövdesine rağmen hiç ses çıkartmadan ademin etrafında bazen yerde bazen tavanda yada şuana bulundukları koridorda hızla geziniyordu..
Örümcek mutantı, karanlığın içinden ona doğru ani ve çevik hamleler yapıyordu. Adem’in ilk tepkisi geri çekilmek oldu. Fakat mutant örümcek, inanılmaz bir hızla ona yaklaştı. Adem, tüm gücünü ve becerilerini kullanarak örümceğin zehirli pençelerinden kaçmaya çalıştı. Mutant örümcek, Adem’i köşeye sıkıştırmıştı. Adem, tüm tüm gücünü bacaklarına odakladı, son bir hamle ile örümceğin üzerine atladı ve tüm gücüyle ona yumruk attı. Yumruk, örümceğin zırh gibi sert kabuğunda yankılandı, ama onu durdurmaya yetmedi.
Adem canavarın sırtında daha fazla dengesini sağlayamadı ve çaresiz bir şekilde yere düştü. Örümcek, zehirli dişlerini Adem’e saplamak üzereydi. Tam o anda, bir köşede sinmiş korkudan titreyen cesur arkadaşının ölmek üzere olduğunu fark etti ve tüm cesaretini topladı ve harekete geçti. Cesur havlayarak örümceğe doğru atıldı. Cesur, örümceğin dikkatini dağıtmayı başardı ve Adem’e bir kaçış fırsatı verdi.
Adem, ayağa kalktı ve meşaleyi örümceğin gözlerine doğru fırlattı. Meşale, örümceğin gözlerini kamaştırdı ve Adem’e bir kaçış imkanı verdi. Örümceği yenemeyeceğini anlayan Adem ve cesur, karanlığın derinliklerine doğru koştular.
Mutant örümcek, öfkeyle peşlerinden geldi. Adem ve Cesur, labirent gibi mağarada örümcekten kaçmaya çalışıyorlardı. Her köşe başı, yeni bir tehlike barındırıyordu. Bir süre bu kovalamaca devam etti mağara da koştukları koridor daralmaya başlıyordu, bir süre sonra duvarlar iyice daraldı, Adem ve Cesur bir çıkmaz sokağa girdiler. Arkalarında mutant örümcek, zehirli dişlerini gıcırdatarak yaklaşıyordu. Adem, son bir çare olarak mağaranın duvarındaki bir kayayı itmeye başladı. Kaya, gizli bir geçidi açtı. Adem ve Cesur, geçitten içeri girerek örümcekten kurtuldular.
Adem ve Cesur, bitkin bir şekilde yere yığıldılar. Ölümden kıl payı kurtulmuşlardı. Adem, mağaranın derinliklerinde onu nelerin beklediğini bilmiyordu. Fakat bir şey kesindi: Bu mağara, sıradan bir yer değildi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.