Üç aylık yolculuğun ardından ‘Kuzey Ucu Mağarası’na girdiğimde farklı farklı ekipmanların üst üste dizilerek oluşturduğu görkemli dağın manzarasıyla karşılaştım. “Vov, bu da ne böyle?” Ekipmanların ismi yeşil, sarı ve mor renklerinin bir karışımıydı. Bunlardan birkaç tanesini alabilirsem parayı gözünden vurabilirdim! Hepsini almak istiyordum, ama bu imkansızdı. [Bu eşyayı alamazsınız.] “Ne cimri şeysin sen öyle.” Gözümün önündeki şeyleri alamıyordum! Alıp çantama koyduğumda aniden eski yerine dönüyorlardı. Adeta gökyüzünde süzülen bir pasta vardı; ya da halihazırda evlenmiş bir kadına vurulmuştum. Gerçi evlenmiş kadını ayartmak mümkündü, ama gökyüzündeki pastayı alabilir miydim, inanın bilmiyordum. Nihayetinde pişmanlıkla ve özlemle öylece baktım hepsine. ‘Gerçekten de… Hepsini alabilseydim Tatmin’in bütün dengelerini altüst edebilirdim. Ne yazık ki durumu anlıyorum.’ Zaten buraya savaş ekipmanları için gelmemiştim. Sakinleştim ve dikkatimi farklı bir yere çevirdim. Orada, altuni ışıklarla parlayan masanın üstünde eski püskü bir kitap vardı. “Sonunda…” Buraya gelmek için çektiğim onca çile bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Gözlerimden yaşlar akarken kahkahalara boğuldum. Şükürler olsun ki gereken sabrı ve dirayeti sergilemiştim, aksi halde görevin korkunç zorluğu yüzünden oyunu bile bırakabilirdim. Başardığım için kendimle gurur duyuyordum. “Kukukuk… Zahahahzhah! Sonunda buldum! Ohhhh, evet bebeğim!!” Kahrolası S-seviye görevi öylece bırakacak değildim ya?! Görevi tamamlayacağım diye kaç kez ölmüştüm? Kaç ekipmanım paramparça olmuştu? Cücelerin demircilik alanındaki ustalığını aşmayı başaran bir insan olan Pagma, tanrısal yeteneklerin sahibiydi! Beni Ebedi Krallık’ın beş yasaklı bölgelerinden birine gönderen Kont Ashur’un yüzü gözlerimin önüne geldi.. “Bunu ona götürsem Gün Kılıcı’nı alabilir miyim? Alırsam hayatım boyunca kimse bana karşı duramaz! Zahahah, şerefsizler, hepinizi geberteceğim!” Kitabı alırken zevkten dört köşeydim. [Efsanevi zanaatkarın nadir kitabını aldınız!] [Düzgün bir halde değil. Detayları görmek için Pallalian Gözü’nü kullanın.] [Pallalian Gözü’nü kullanmak istiyor musunuz?] “Pallalian Gözü mü? Kitabı okumak için üst düzey değer tespiti eşyalarından birine mi ihtiyaç var?” Pallalian Gözü değer biçme – ki onlara kıymet biçme eşyaları da denirdi – eşyalarının en pahalılarından biriydi. Altı ay önce turnayı gözünden vuracak olursam diye bir tane almıştım, ama ne yazık ki o gün bugündür bir kez bile kullanmış değildim. Envanterimde öylece yatıyordu. “Fırsatı kaçırmak istemiyorum…” Değerlendirme sürecini bir kenara bırakıp altuni masayı inceledim. Acaba bu kadar altını götürmenin bir yolu var mıydı? Gerçi masa yerinden oynamıyordu. Tekme attım, çektim, hatta ısırmayı bile denedim, ama aynı o ekipmanlar gibi masayı götürmek de imkansızdı. “Ah, sistem bana karşı! Üç aylık emeğimin boşa gitmesini istemiyorum.” Elimdeki kitaba baktım. ‘Zaten kitabı Ashur’a vereceğim, pahalı bir değer biçme eşyasını kullanmama gerek var mı?’ Bir süreliğine tereddüt etsem de sonunda Pallalian’ın Gözü’nü çıkardım. İnsan ister istemez çabalarının karşılığında nasıl bir şey bulduğunu merak ediyordu. “Değerlendir.” [Pagma’nın Nadir Kitabı] Seviye: Efsanevi Bu kitapta insan sınırlarını aşan demircinin, Pagma’nın teknikleri yazılı. Kitabı açan kişi efsanevi demirci olabilir. Etkisi: Pagma’nın Soyu’na katıl. Koşul: Yok. * Kullanıldığında seviye ve özellikler değişir. [Efsanevi eşya bulundu!] [Kıta boyunca itibarınız 500 arttı.] Başladım titremeye. “Hass… piyango bu!” Efsanevi bir eşyaydı! İtibarım sırf onu bulduğum için kıta boyunca 500 artmıştı! İnanılmaz bir keşifti, özellikle de 100 itibar puanı kazanmanın bile ne kadar zor olduğunu bildiğim için akıl erdiremiyordum. ‘İtibar itibardır, ama…’ Her ihtimale karşı eşyanın açıklamasını bir kez daha okudum. Fakat yazılanlar hala aynıydı. “Pi----yango!!!” Halüsinasyon görmüyordum. Heyecandan kalbim güm güm atıyordu. Alt tarafı bir yetenek kitabıdır dediğim şey meğerse bir sınıf eşyası çıkmıştı! Üstelik efsanevi seviyeydi! Dünyadaki en güçlü seviye! “Ayrıca kullanım koşulu yok…” Gözlerimden yaşlar akıyordu. Son bir yıldır kredinin faizini ve Tatmin hesabını ödemek için okuldan izin almak zorunda kalmıştım. Arkadaşlarım teker teker yanımdan ayrılmış, okuldaki bütün kadınlar bana kıs kıs gülmüştü. Asıl planım basitti. Oyunu oynarken kazandığım eşyaları satarak paraya çevirecek, böylece krediyi, hesabın ücretini ve okul parasını ödeyecektim. Fakat Tatmin’in dünyası o kadar da adil değildi. Para kazanmak zordu ve bırakın ekipmanları satmayı, daha üstüme başıma bile doğru düzgün bir şey alamamıştım. Ama artık farklıydı. Vücudum tir tir titredi. “Bitti… Artık kabusa veda etmenin zamanı geldi!” Efsanevi seviye sınıf değiştirme eşyası! Bunu sitedeki açık artırmaya koyacak olursam on milyonlarca won kazanabilirdim. Hayır, iki milyar oyuncunun oynadığı oyunun en iyi sınıfını barındıran bir eşya… Ne on milyonu, en az yüzlerce milyon ederdi. Hayal dahi edemeyeceğim paralar kazanabilirdim! “Puhahahaahahaha! Anne! Baba!! Bu beleşçi sonunda başardı! Artık oyunu bırakıp iş arama meselesine bir son verebilirim! Bundan böyle annem ve babam komşularıyla konuşurken benden utanmayacak! Sehee! Ağabeyin sonunda başardı! Artık sokakta benimle karşılaştığında yüzün kızarmayacak! Dostlarım ziyarete gelmek istediğinde türlü türlü bahanelerle onları ekmeme gerek kalmayacak! Ve mezunlar! Artık beni basit bir ezik olarak göremeyecekler! Bu oyun sayesinde her şeyi başaracağım! Nihayet sosyal topluma doğru ilk adımlarımı attım! Puhahahahaha!” Oyun kapsülünü almak için 10 milyon won para vermiştim ve kredi faizi her ay yüz binlerce won ödememi gerektiriyordu. ‘Ahyoung çok tatlıydı…’ İki yıldır katılmadığım eski lisemin mezunlar buluşmasına pahalı bir araçla gittiğimi hayal ettim. Diğerleri artık beni görmezden gelemeyecekti. Sonra ilk aşkım, Ahyoung aklıma düşünce kıpkırmızı kesildim. “Tamam, gidip satalım şunu!” Görev? Kimin umurundaydı ki? Görevin ödülü destansı seviyede bir silahtı; bu kitabın yanında bahsi bile geçmezdi. Elbette görevi vermediğim için Kont Ashur ile aram bozulacak ve muhtemelen bir daha ondan görev alamayacaktım. Fakat söz konusu yüz milyonlarca won olduğunda bütün bunlar önemsiz geliyordu. “Çıkış!” Diye bağırdım. Ardından gözlerimin önünde bir bildirim penceresi belirdi. [Burada oyundan çıkamazsınız.] [Kont Ashur ortaya çıktı.] “......?” Neler olduğuna anlam vermeye çalışırken düzinelerce şövalye mağaraya akın etti. Ardından, Kont Ashur’un tanıdık figürünü gördüm. Beni burada bulduğunu anlayınca paniğe kapıldım. Adam çok kızmış gibiydi. “Aptal seyyah, hepiniz açgözlüsünüz.” [‘Kont Ashur’un Gizli İsteği -S-‘ görevi artık ‘Kont Ashur’un Öfkesi -SS-‘ olarak değişti.] [Kont Ashur’un Öfkesi] Zorluk Seviyesi: SS Kont Ashur sizi ortalama yetenekleriniz, aptallığınız ve kolay ikna edildiğiniz için seçti. Sizi var olduğunu bile bilmediği Pagma’nın nadir kitabını bulmaya gönderdi. Peşinize bir gözcü taktı ve ‘Kuzey Ucu Mağarası’na girdiğinizi duyar duymaz hemen yola çıktı. Kont Ashur Pagma’nın nadir kitabını bulduğunuzda açgözlülüğe kapıldığınızı gördü ve çok öfkelendi. Sizi öldürmek ve Pagma’nın nadir kitabını almak istiyor. * Kont Ashur ile aranızdaki ilişki 100 puan düştü. * Yaptığınız şeylerden dolayı Patrian’da topladığınız bütün şanı ve şöhreti yitirdiniz; ismi ağızlara alınmayan biri oldunuz. Patrian sakinleriyle aranızdaki yakınlık 40 puan düştü. Artık size baktıklarında bir hırsız olduğunuzu söyleyecekler. Görevi Tamamlama Koşulları: Kont Ashur ve şövalyelerini öldür. Ödül: ‘Soylu Katili’ unvanını kazan. * Soylu Katili: Zeka – 50. Krallıktaki bütün soylular sizden tiksinecek ve sizi bastırmaya çalışacaklar. Bu yüzden fazla iş bulamayacaksınız. Kraliyetten ve sıradan halktan bazı figürlerle yakınlığınız artacak. Ceza: Başarısız olursanız -2 Seviye. Artık Patrian’a giremeyeceksiniz. Sizi gören Patrian askerleri anında saldırıya geçecek.] Patrian karakterimi ilk yarattığımda girdiğim başlangıç şehriydi. Orada elle tutulur bir itibarım vardı; sonuçta 1. Seviye’den bu yana orada seviye kasıyordum ve Patrian sakinleriyle aram çok iyiydi. Mal alırken bütün tüccarlar bana %20 indirim yapıyordu ve sattığım mallar normal değerinin %15 üstüne satılıyordu. Onlara yaklaştığımda şehir sakinleri bana görev verirdi. Ama şimdi hepsi öylece uçup gitmişti. “… Ah, sikeyim.” Küfür ettim tabii. “Kont Ashur… hayır, seni piç! Bu kahrolası görev yüzünden var olduğunu bile bilmediğim bir şeyin peşine düştüm! Pagma’nın nadir kitabı diye bir şey olmasaydı boş yere o kadar çabalamış olacaktım! İlk yalanı söyleyen sendin, ama şimdi gelmiş adımı lekelemeye çalışıyorsun öyle mi? Pezevenk seni!” Efendilerine laf ettiğimi duyan şövalyeler hemen kılıçlarını çektiler. Kont Ashur buz gibi gözleriyle bana bakarken adamlarını dizginledi, “Asıl sen ihanet ettin. Ama hala soylu biriymiş biri davranıyorsun.” “Yolculuğun ardından elle tutulur bir ödül istemek suç mu? İhanetim kesin değildi!” Sözlerime güldü. “Sana ödül vereceğimi söylemiştim zaten. Seninle bir anlaşma yaptık, ama açgözlülüğe yenik düştün.” Bu işi sözcüklerle çözemezdim. Sessizleştiğimde Kont Ashur iyice öfkelendi ve konuşmaya devam etti, “Zavallı adam. Şu haline bakıyorum da, gerçekten öylesin. Ama bazen olağanüstü şeyler yapabiliyorsun; tarihten izi silinmiş bu mağarayı bulacağını hiç sanmıyordum. Cehaletin için cezalandırılacaksın, ama gösterdiğin sabır ve dirayetin hatırına ölümünü olabildiğince acısız kılacağım.” ……
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.