Yukarı Çık




36   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   38 

           
Deli gibi İmparatoriçe'nin sarayına koştum.

Cidden, Damian bu tür bir acıya tek başına ne kadardır katlanıyordu?

Koşarken, aklımı saran tek düşünce buydu.

Romanda, bu durum basitçe ' acı çekmek' olarak tanımlanmıştı, bu yüzden fazla üzerinde durmamıştım.

Hayal kırıklığı içinde dudaklarımı sıktım.

'Bunun olmasına nasıl izin verebildim!'

Deliriyormuş gibi hissediyordum ve hayal kırıklığı uğramıştım çünkü Damian'ın ciddi bir acı çekmediği düşünmüştüm.

Hayatta kalmam ne kadar önemli olursa olsun, Damian için nasıl endişelenmem?

Asıl hikayeyi bile okudum, ama yine de farkında değildim!

Damian'ın ilahi canavarın gücü yüzünden acı çektiğini zaten biliyordum!

İmparatoriçe'nin sarayı uzaktan görülebiliyordu, aklım İmparatoriçe'ye bunu nasıl açıklayacağım ile ilgili cümleler cümbüşüne dönmüştü.

Zaten zor nefes alıyordum ama yine de bacaklarıma daha fazla güç vermem gerekiyordu.

İmparatoriçe ile teke tek konuşmalıyım!

"Aman tanrım, Lize?"

Tam zamanında bahçeye çıkan İmparatoriçe, sevinçli bir yüzle bana bakarak beni selamladı.

Belki de çiçek açan yaz güllerine bakıyordu çünkü elinde zaten birkaç kırmızı gül vardı.

İmparatoriçe bir soru sordu.

"Bugün kraliyet sarayı'na gideceğini söylemedin mi? Neden bu kadar erken geldin... ..."

"Majesteleri, İmparatoriçe!"

İmparatoriçe'nin önünde durmadan önce sendeledim.

İmparatoriçe, ilk başta irkilse de gözlerimle buluşmak için başını eğdi.

"Aman Tanrım, neler oluyor? Neden ağlıyorsun?"

Aynı zamanda, İmparatoriçe'nin yüzü sertleşti ve Charlize'in söyleyeceklerinin en kötüsüne kendini hazırladı.

Görünüşe göre, yüzüm, kızarık yanaklarım, gözyaşları ve burun akıntısı ile dolu bir dağınıklıktı.

Ama bunun için endişelenmeyi göze alamazdım.

Çaresizce İmparatoriçe'ye sarıldım.

"Başı dertte, Veliaht Prens hasta!"

"... ... Veliaht Prens?"

İmparatoriçe'nin gözleri genişledi.

Kafamı onaylarcasına salladım.

Cümleler hızla ağzımdan fırladı.

"Veliaht Prensin ateşi çok yüksek! Ayrıca düzgün nefes almıyor, ve, ve... ..."

"Lize, sakin ol."

Yumuşak bir el hafifçe sırtımı okşadı, bu tek dokunuş beni rahat hissettirmişti.

Nefesimi tutmaya çalıştım.

Ağlamamı durdurmaya çalışırken garip bir ses çıktı.

İmparatoriçe bana sıkıca sarıldı ve konuşmaya devam etti.

"Hemen bir doktor çağıracağım ve ona haber vereceğim, böylece ağlamayı kesebilirsin Charlize."

"Ancak ... ... majesteleri, imparator buna izin verir mi?"

Endişelerimi dizginleyemeyince ağladım ve çaresizlik içinde İmparatoriçe'ye baktım.

İmparatorun müdahale etme düşüncesi o kadar dikkat dağıtıcıydı ki onu aklımdan çıkaramadım.

İmparator ona o kadar çok zarar verdi ki, yiyeceklerini zehirledi, suikastçılar gönderdi, imparatoriçe'nin kendisinin doktor göndermesini bile reddeder miydi?

Bu durumda Damian'a doktor göndermene izin vermesinin imkanı yok.

Beklenmedik bir şekilde, İmparatoriçe'nin ifadesi, gözleri daraldıkça ve duruşu heybetli hale geldikçe katılaştı. Charlize İmparatoriçe'yi ilk kez böyle görmüştü.

"Lize, ben Büyük Winsor İmparatorluğunun tek imparatoriçesiyim."

"......Majesteleri imparatoriçe."

"İmparatoriçe olarak, en azından hasta olan veliaht prense kendi isteğimle kolayca bakma yetkim var."

" ... ... Elbette, bu doğru."

Başımı salladım, İmparatoriçe'den şüphe ettiğim için biraz utandım.

İmparatoriçe saçlarımı okşadı, her dokunuşu sevgi ve ilgiyle doluydu.

"Bu yüzden endişelenme. İmparatoriçe, Winsor'un annesi değil midir?"

Bunu söyledikten sonra İmparatoriçe gözlerini kısıp usulca gülümsedi. Charlize'i ne kadar sevdiği belliydi.

Kalbimin çarpıntısını hissettim.

İmparatoriçe'nin Damian'a yardım etmesini istemenin ona yük olacağının farkındaydım.

Gerçek şu ki, İmparatoriçe bizi zaten lütuflandırıyordu.

Yine de... ....

'İmparatoriçe ... ... hala burada bizi koruyor.'

Bir yetişkin tarafından korunmak..... İlk başta alışılmadık hissettiriyordu ama bu sıcaklık, kimsenin sana zarar veremeyeceği güvenlik hissi...

İmparatoriçe'nin sevgisi beni eke geçirdi ve tekrar ağlamak üzereymişim gibi hissettim, bu yüzden yavaş ve derin bir nefes aldım.

"Hemen bir doktor göndereceğim Charlize, biraz sakin ol."

"Evet, ama yine de..."

"Eğer böyle ağlamaya devam edersen, seni bu kadar üzgün gören prens'in kalbi üzgün hissetmez mi?"

İmparatoriçe'nin sözleri mantıklıydı, ben de tekrar başımı salladım.

İmparatoriçe beni kucağına aldı, Veliaht Prens'in sarayına doktor gönderilmesini emretmeden önce yanından geçen bir hizmetçiyi durdurdu.

Veliaht Prens'in sarayına doktor gönderme emrini duyunca kafamı İmparatoriçe'nin kollarına gömdüm.

İmparatoriçe senin yanında.

Bu gerçek tek başıma bana huzur verdi.

İmparatoriçe'nin emriyle derhal taç sarayına bir doktor gönderildi.

İmparatoriçe emri verdiğinden beri hastalar yiyecek alacaktı ve battaniyeler gibi gerekli eşyalar da dahil edildi.

Damian'ın istediği gibi, ateşten muzdarip olduğu gerçeğini sakladım.

Damian'ın durumunu dikkatli bir şekilde inceledikten sonra, doktor giderek daha da sıcaklaşan havanın vücuduna daha fazla yük bindirmiş olabileceğini söyledi.

Doktor daha sonra Damian'ın şu an için rahatça dinlenmesi gerektiğini ve yakında iyileşeceğini ekledi.

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim!" diye bağırdı Charlize, doktorun teşhisinden sonra rahatlamıştı.

Doktor ayrılmak için izin istediğinde Damian'ın iyi olmasından dolayı hissettiğim minnettarlığı tekrar tekrar kafamı eğip onu uğurlayarak gösterdim.

Tabii ki, doktor tarafından reçete edilen ilaçlar Damian'ın ateşi için temel çözüm olmayacaktı.

Yine de, antipiretiği aldıktan sonra, Damian'ın ten rengi, öncesindeki hayalet görünüşünden çok daha iyiydi.

Damian'ın yanına oturdum ve ona baktım.

"Eskisinden daha iyi ... sanırım nefes alışları daha rahat olmaya başladı."

Damian'ın dağınık saçlarını toparlamak için nazikçe uzandım.

Aklıma gelmişken, Damian'ı ilk kez uyurken görüyorduk.

Gür, sık kirpikleri beyaz yüzüne hafif bir gölge düşüyordu.

Hafifçe açılmış dudakları taç yaprakları kadar kırmızıydı.

O öyle savunmasız görünüyor ki.......

'Hala gençsin.'

... Bir anda bu düşünce aklıma düştü.

Güzel özellikleri hala genç bir his bıraktı.

Bu kadar küçük bir çocuğun beş yıl boyunca tek başına hapis hayatına katlandığına inanamıyordum.

Tuhaf bir nedenden dolayı kalbimde bir şeyler kıpırdıyordu, belli bir dürtüyle çarpıyordu, ben de uzanıp Damian'ın yumuşak yanağını dürttüm.

Garip bir şekilde, Damian uykusunda biraz mırıldandı.

Onu sinirlendiren, dürttüğüm yerin hissettirdiği kaşınma hissiden dolayı olmalı.

Uykusunda dönüp dururken kaşlarını çatması çok sevimliydi.

"Kaşlarını çatma Damian, yakışıklı yüzünü buruşturuyor."

Gülmekten patladım.

Nasıl olur da Damian, sırf benimle dalga geçmek için küstahça sözler söyleyen biri, melek gibi güzel bir yüze sahip olabilir?

Sandalyemi yatağa yaklaştırırken Damian'ı örten battaniyeyi boynuna kadar çektim.

Tüm vücudum yorgun düşmüştü.

Gerginliğim azaldıkça, yorgunluk bir gelgit dalgasıymış gibi beni ele geçirdikçe başım sallanmaya başlamıştı.

"Haaaahhh."

İstemsizce esnedim.

Hayır, sanırım bu hızla uyuyakalacağım.....

Gözlerimi ovuşturarak uyuklamamaya çalıştım ama hepsi boşunaydı.

Gözlerimi bu kadar uzun süre açık tuttuktan sonra nihayet yenik düştüm ve düz bir şekilde yüz üstü yatağa düştüm.

Huu, bu çarşaflar çok yumuşak.

Hayır bekle, hala Damian'la ilgilenmem gerekiyor.... ...

Ahh.

Uzun bir nefes çıktı.

Damian yavaşça gözlerini açtı.

Artık başım dönmüyor, ateşim biraz düşmüş gibi görünüyor.

Sonra bir şey kolunun köşesini gıdıkladı.

".......Lize?"

Damian'ın kolunu gıdıklayan şey Charlize'in ince gümüş saç telleriydi.

Charlize'e istemeden bakan Damian farkında olmadan kıkırdadı.

Doğru, Charlize yatakta yatıyordu, dünya umurunda değilmişçesine yatıyordu.

Hatta biraz horluyordu.

"Ah, saçlarım dağılmış."

Damian'ın gözleri hatırladıkça kısıldı.

Normalde saçlarımı dalgalı olmasın diye tarardım ama bugünkü saçlarım kesinlikle dağılmıştı.

Charlize'e dönüp baktığımda, doktor bulmak için imparatoriçe'ye ulaşmaya çalıştığından yorgun düşmüştü.

Damian, Charlize'in onun için yaptıklarından hem huşu duydu hem de üzüldü, yüzünü yavaşça karartan acı tatlı bir duyguydu.

'Benim yüzümden Charlize sürekli acı çekiyor gibi görünüyor.'

Damian, Charlize'in saçını nazikçe okşadı ve yaşadığı tüm sıkıntılar için nefesinin altında ondan özür diledi.

Sonra gözlerini kırptı.

Charlize gözlerini açtı, hala uykulu ve görüşü bulanık, birinin parmaklarını saçlarından geçirdiğini gördü.

Bir anda, uykululuğuna rağmen, gözleri Damian uyanık olduğu gerçeğiyle aydınlandı.

Charlize başını aniden kaldırdı ve yüzünü Damian'ın yanına yaklaştırdı, ancak teselli için biraz fazla yakındı.

Birden bir çığlık koptu.

"AHH, şimdi gerçekten uyanık mısın!?"

"Um, evet."

Damian utangaç bir şekilde başını salladı.

Damian daha sonra dikkatlice sormadan önce Charlize'in gözlerine baktı.

"Üzgünüm, seni çok mu endişelendirdim?"

"Elbette, kalbimin tüm endişelerimden dolayı kırılmış olabileceğini düşünüyorum!"

" ... ... Öte yandan Lize, uykunda salyalarının aktığını biliyor muydun? Şu anda ağzının köşelerinde kuru tükürük var."

Damian dolambaçlı, arsız bir gülümsemeyle cevap verdi.

Duyduklarından irkilen Charlize hemen dudaklarını koluyla ovuşturdu.

"Huh, gerçekten!?"

"Bir yalandı."

"Eek!"

Damian kahkahalara boğuldu, kendinden memnun kaldı.

Tam o sırada ve orada onu boğmak istemesine rağmen Damian'a bakan Charlize iç çekti.

"Her neyse, uykuya dalmam benim hatam... ... üzgünüm."

"...... Ne?"

Damian gülümsemeyi bıraktı, neşeli tavırları Charlize'in beklenmedik tepkisiyle azaldı.

Sadece küçük bir şaka olması gerekiyordu, Charlize'in bu kadar ciddiye alacağını bile düşünmedim.

Charlize omuzlarını silkti, kendini hayal kırıklığına uğramış hissetti.

"Uyanık kalmam ve seninle ilgilenmem gerekiyordu... ... uyumam benim için kabul edilemez."

"Lize, ben... ..."

"Prens, eminim benim yüzümden hayal kırıklığına uğramışsındır. Söyleyecek bir şeyim yok."

Odadaki atmosfer kasvetli hale geldikçe üzgün sesi Damian'ın kulaklarında yankılanıyordu.

Charlize'nin mahzun gözleri, durumu tersine çevirmek için ağzını aceleyle açarken Damian'ı derinden yaraladı.

"Hayır, Lize."

"Ancak... ..."

"Benim yüzümden ne kadar acı çektiğini biliyorum ve senin hakkında asla hayal kırıklığına uğramam."

Sonra Charlize, leylak rengi gözleriyle Damian'a baktı.

Aniden Damian'a döndü..

"...Her şey senin için bir şaka olmak zorunda mı!?"

Oh, hayır.

Damian durumu hafifletmek için beceriksizce gülümsedi ama bu boşunaydı.

Charlize kollarını çaprazladı, başını yana çevirdi, Damian'ın maskaralıklarından bıkmıştı.

"Hıh!"

Somurtuyordu, daha iyi olabilmem için ne kadar çok şey yaşadığını düşünürsek sanırım fazla ileri gittim.

Damian'ın sırtından soğuk terler akmaya başladı

Ona tekrar seslendi.

"Lize."

"Charlize."

Charlize ilk seslenişinde tavrını değiştirmedi, ancak Damian'ın ikinci kez içtenlikle ona seslendiğini duyduktan sonra yavaşça kafasını ona doğru çevirdi.

Damian kederli bir sesle konuştu.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


36   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   38 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.