Yukarı Çık




           
Karanlık bir gecede, imparatorluk sarayı ile karşılaştırılabilir bir konakta sessizce oturuyordu.
Kulenin tepesi ay ışığında zarifçe parlıyordu.
Kapalı olan kızıl saçları siyah gökyüzüne karşı esen rüzgarla beraber hafifçe dağıldı.
Büyücü Ariel emri bekliyordu.
‘'Giriş'’
Ariel, sanki bir büyü altında kalmış gibi, kafanın içinde çalan komuta itaat etmekten başka çaresi yoktu.
‘Hepsini öldür’
Ve bir katliam gecesi başladı.
‘…… Huff, huff.’
Şövalyelerin sonuncusunu yok eden pelerinli küçük bir figür ağır bir nefes aldı.
Pelerin Ariel'in titreyen elinin bir kısmını ortaya çıkardı.
Ne kadar yapmak zorunda olursa olsun, insanları kendi iradesine karşı öldürmeye zorladığında oluşan psikolojik sıkıntıya asla alışamazdı.
‘Hayır bu son kez. Artık bunu yapmaya ihtiyacım yok, artık daha fazla….’
Çok geçmeden vücudu artık nefes alamayacak hale gelene kadar bombardımana tutuldu.
Büyüsünü aşırı kullanmanın yan etkisi buydu.
Bu çok acıtıyordu.
Ariel, acı verici bir inilti bastırmayı zorlukla başardı.
‘‘Ugh-‘’
Vücudu aniden donduğunda sırtındaki acı yüzüden ileri geri sallanıyordu.
Etrafındaki hava değişmişti.
Ariel ileriye bakmak için başını kaldırmayı başardığında, bir adam gördü.
Çok güzel bir adamdı.
Ancak, bu adamdan korkunç bir tehlike hissetti.
Göz korkutucu bir baskı, karşılaştığı herhangi bir şeyden farklı olarak, ona ezilerek öleceğini hissettirdi.
Adam ona yaklaştı ve pelerini başından kaldırdı.
Küçük kırmızı başlı bir kızın yüzü ay ışığında ortaya çıktı.
Adam elini uzattı.
"İzin ver yardımcı olayım."
'Lütfen……'
Ariel yavaşça elini onun tuttu.
Ama kötü adamların etkisi altında olan Ariel’in kalbi o anda patladı.
Ariel'in hatırladığı son şey, görüşünün kırmızıya boyanması ve yavaşça kaybolmasıydı.
***
Ariel hayatının sona erdiğini düşündüğü anda-
O gözlerini açtığında soğuk bir tavan arasındaydı.
“Bu …… Bu Marki’nin evinde büyüdüğüm çatı katı.”
 
Bu yer isteseydi bile unutamayacağı rahatsız edici anılarla dolu bir yerdi.
Ariel vücuduna baktı.
Hareket ettiğinde, gevşek kıyafetler ince küçük kızın omzundan fırladı.
 ‘Bu bir rüya mı? Öldükten sonra rüya mı görüyorum? ”
Bunların hiçbiri gerçek olamazdı.
Kalbinin patladığından ve öldüğünden emindi.
‘Ama…Nasıl?’
Elbisesini eski haline getirdi ve ellerini gözlerinin önüne getirdi.
Hatırladığından daha çok açık tenli ve daha çok küçük bir çift el gördü.
'Nedir….bu?'
Nasıl vücudu bir anda böyle küçük olmuştu?
Küçülmüş bedeninden daha endişe verici olan şey vücudunun içi idi.
Ariel’in gözü boynuna takıldı.
‘Boğazım her zaman içine yükselen kandan ağrıyordu.’
Acı verici his gitmişti.
Son 3 yıldır onu kontrol eden ağrının aniden yok olması konusunda kafası karışıktı.
Ariel küçük ellerini karnının üzerine koydu ve karnını hissetti.
Vücudundan küçük bir hırıltı geldi ve kaburgaları açığa çıktı.
'Açım.'
Bu da tuhaftı.
Ariel açlık denen bir şey hissettiğinden beri uzun zaman olmuştu.
İç organlarını kademeli olarak korozyona uğratan saldırgan büyüleri tekrar tekrar kullanmasının bir sonucu olarak Ariel, yiyecekleri düzgün bir şekilde sindiremiyordu.
Giderek daha az yediği için, belki de açlığı tetikleyen beyninin bir kısmı hasar gördü, yetersiz beslenmeden çöktüğü noktaya gelene kadar bile açlığı hissetmediği bir duruma geldi.
Ariel bacağını incelemek için kıyafetini dikkatlice kaldırdı.
Bacağını gördüğü anda soluğu kesildi.
‘Benim bacağım….’
Babası tarafından dövülürken sakat kalan sol bacağı….
‘Sağlam’
Aniden nefessiz kaldı.
Bu gerçekten bir rüya mı? Eğer bir rüyaysa nasıl bu kadar gerçekçi olabilir?
Nefes nefese kalırken, elini hızlı atan kalbinin önüne getirdi.
‘’….Gitti.’’
Aptal, çocuksu bir ses ağzından çıktı.
Kalbinin yerinde olan şey gitmişti.
Undyr laneti.
Sürekli ağrıya neden olan kalbine gömülü olan lanetli mücevher ortadan kaybolmuştu.
Ariel gözlerine inanamadığından ayağa kalkarken ayakları biraz sarsıldı.
Sonra, şimdi çocuksu olan bacaklarıyla çatı katı penceresine hızlı adımlarla gitti.
“Aurelian takviminin 809 Yılı …… Aralık?”
Ariel'in baktığı şey, yaşını ve tarihini takip etmek için her gün pencere kenarında yaptığı işaretlerdi.
Ariel 14 yaşında Markizin evinden ayrılana kadar her gün kendi elleriyle bu işaretleri yapmıştı.
Ama 14 yaşındaki yılın kışına kadar yaptığı işaretlerin ….. 9 yaşındaki kışa kadar işaretliydi.
İşaretlere göre, sekiz yıl geriye gitti.
Yani ben şimdi….dokuz yaşıma geri mi döndüm?
***
Ariella Lucillion
Marki Lucillion ailesinin tek kızı.
Her şey kötüye gitmeye başladığında Ariel on yaşındaydı.
Ariel, Marki Lucillion Ailesinin ikinci ve en genç çocuğuydu.
O farklı bir kadından olan bir abiye sahipti.
Marki ilk karısını kaybettikten sonra kendisinden on yaş küçük bir genç kadınla yeniden evlendi.
İkinci markiz Blanche şaşırtıcı derecede güzel bir kadın olmakla beraber pırıl pırıl sarı saçları vardı.
Marki ise yaşlı bir adam ve kasvetli kahverengi saçları vardı. İkisi oldukça uyumsuz bir çiftti.
Blanche, Marquisate ailesine geldikten iki yıl sonra bir bebek dünyaya getirdi.
Ne yazık ki, bebeğini doğururken öldü.
Blanche'ın öldüğünde bıraktığı bebek, kızıl saçlı ve ten rengi kar gibi beyaz bir kızdı, Ariella.
Bir adamın ölen karısı tarafından geride kalan kızına sevecen olması beklenebilirdi, ancak Marquis Ariel'den nefret ediyordu.
Çocuğunu sevmemesi klişeleşmiş bir sebep yüzünden değildi mesela annesi onu doğururken ölmesi… Aksi o Ariel’in fiziksel görünüşü yüzünden onu sevmiyordu.
‘’Kızıl saçlı …… kız mı?’’
Ariel, annesinin parlak sarı saçlarını miras almadı.
Saçları canlı, kırmızı olan bir kızdı.
Burada dikkat edilmesi gerekilen şey Lucillion’un bütün nesillerinin bronz saçı miras almasıdır.
Ariel ne annesinin ne de babasının rengini miras aldı.
“Bu kız benim kızım değil.”
Marki, Ariel'in kızı olmadığını iddia etti.
Marki, karısının başka bir erkekle bir ilişkisi olduğunu düşünerek öfkelendi, ancak bu konuyu açıklığa kavuşturabilecek Markiz ölüp gitmişti.
Marki, bunun gururla ilgili bir sorun olduğunu söyleyerek Ariel’in babasını bulmaya çalıştı.
Ne yazık ki, Markiz hayatta iken nadiren konaktan ayrılırdı ve konakta yaşayan hiç kızıl saçlı erkek sakin yoktu.
Köşkte kumral saçlı veya turuncu tonda saçları olan ya da aklındaki resme biraz bile uygun bir şekilde sığabilecek herhangi bir erkek yoktu.
Babayı bulamayan Marki, haysiyetini korumak için Ariel’in adını aile kayıt defterine yazdı.
Ancak kız köşkte olan tenha bir çatı katına kilitlendi.
Küçük bir aynası bile olmayan boş bir odaydı.
Bu kadar yüksek derecesi olan Marki kızının neden akranlarından hiçbiriyle sosyalleşmediğine dair söylentiler sosyal çevreler arasında dolaşmaya başladı.
Bazıları Ariel'in korkunç derecede çirkin olduğunu söylerken, diğerleri kötü bir hastalığı olduğunu iddia etti.
İstemeden Ariel’in varlığını kabul eden Marki, ondan başkalarının önünde hiç bahsetmedi ve onunla ilgili olan kötü niyetli dedikoduları da hiç reddetmedi.
Ariel, sanki var olmayan biri gibi sessizce tavan arasında büyüdü.
Babasının yumruklarıyla her zaman dövüldüğü için, genç kız sadece onun iğrenç olduğunu düşünebilirdi.
Son derece nadir olduğu söylenen kızıl saçları her zaman babasını öfkelendirmişti.
Ne zaman onun kızıl saçını ya da kıpkırmızı kanını görse Marki’nin öfkeden deliye dönerdi ve deli birisi gibi yumruklarını ona savururdu.
Genç ve deneyimsiz Ariel bakış açısından kızıl saçlarının anormal ve yanlış bir şey olduğunu düşünmek kaçınılmazdı.
‘Abim Jerome gibi bronz saçlara sahip olsaydım iyi olurdu.’
Abisi bulduğu her fırsatta ona zorbalık yapan acıklı birisiydi ama Ariel onu kıskanıyordu.
Ariel her gün defalarca böyle hayal kurmuştu.
Eğer babası ve erkek kardeşi ile aynı renkli saçlara sahip olsaydı, eskisi gibi dövülmez ya da işkence görmezdi.
Aynı zamanda sevimli bir çocuk olabileceğini.
“Ama …… artık değil.”
Ariel kendine bu sözleri söyleyerek iç çekti.
Markinin köşkünde hizmetkarların odası bile kış sırasında sıcaktı ama küçük kız çatı katında kendi nefesini bile görebiliyordu.
Ariel ellerini bir araya getirdi ve parmaklarının ucunda küçük bir mana topu üretti.
Küçük ve zayıf bir mana topuydu ama donmuş parmaklarını geçici olarak ısıtmak için yeterliydi.
Şu an da sahip olduğu tek yetenek buydu.
Sihir.
Ariel, vücudunda doğuştan mana sahibi olan bir çocuktu.
***
İmparatorlukta sihir çok değerli bir armağandı.
Sadece mana ile doğanlar sihir kullanabilirdi.
Sadece bu az sayıdaki kişi sihir kulesinde iş bulabilir ya da şehirlerde veya köylerde eczacı olmayı seçebilirler.
Ariel'in böyle seçenekleri yoktu.
Ariel’in sihri,marki tarafından görüldüğü zaman o hızla yumruklarıyla onu döverdi.
Marki Ariel’in sihir kullanma yeteneğinden nefret ederdi.
Çünkü marki bu sihrin bilinmeyen babadan kalma miras olarak zannederdi.
Gerçekte, sihrin kalıtımla hiçbir ilgisi yoktu.
‘’Bu şeytanın yeteneğidir.’’
Marki bunu bir kez beyaz ettiğinde Ariel her sihrini kullandığında marki onu döverdi.
Manayı nasıl kontrol edeceğini öğrenmeyen küçük Ariel, tehlikedeyken veya umutsuzca bir şey istediği zaman yanlışlıkla manayı serbest bırakma eğilimindeydi.
Dokuz yaşına gelene kadar, vücudunda çürük ve yara izi olmadığı bir gün yoktu.
Ariel uygun tıbbi yardımı bile almadı.
Marki varlıklıydı ama Ariel’e alınan şeyler kötüydü.
Hizmetçiler ona bakmıyordu ve onun babası ve abisi ona para harcamaktan hiç hoşlanmazlardı.
Eski püskü kıyafetler, korkunç yemekler ve tavan arasındaki küçük alan, sadece bunlara sahip olmasına izin verildi.
Bu olay olana kadar hayatını dövülerek ve suistimal edilerek yaşadı.
Her gün olduğu gibi, tavan arasındaki kapı güvenli bir şekilde kilitliydi.
Yani, kardeşi Jerome, tavan kapısından tavan arasına bir av köpeği koymaya karar verip köpeği serbest bırakana kadar.
“Woof, woof woof!”
“Grrrrrrrr……”
Dokuz yaşındaki kızın önüne yerleştirilen av köpeği, dişlerinden bolca salya akarken onu bir köşeye sürükledi.
‘’Isır!Git hadi, ısır onu!’’
Tavan arasındaki küçük alanın içerisindeydi.
Ariel’in kaçacak hiçbir yeri yoktu ve çaresizleşince, manası onu başka bir yere taşıdı.
‘’Ah, canım!’’
Tek sorun, ışınlanabileceği tüm yerlerin içinde ışınlandığı yerin, Marki'nin misafirleri olan Dük ve Düşes Monica'nın önünde sona ermesiydi.
(Marki:erkek  markiz:kadın) bu ilk çevirim umarım beğenirsiniz.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.




468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.