Avcıların egemen olduğu Güney Kore’de, en ünlü loncalar listelenecek olsaydı tartışmasız şu üç lonca olurdu:
İlki Pado
İkincisi Samra
Üçüncüsü Seowon
Samra Loncası Güney Kore’nin ilk loncası. Uyanış sonrasında A’dan S’ye sınıf atlamanın mümkün olduğunu gösteren Song Jo-heon liderliğindeki Samra, uzun bir süre boyunca sağlam temelli bir kurum oluşturdu ve Kore avcı topluluğunda önemli bir dayanak noktası haline geldi.
Seowon Loncası farklı bir nedenden dolayı ünlü. Ana binaları başka boyuta bağlı dev bir kütüphaneye ev sahipliği yapıyor. Çatlakların çıktığı ilk günden itibaren toplanan bir bilgi ağı gibiler. Para ya da şöhret yerine bilginin peşinden gittiler ve muharebe alanından çok araştırmaya odaklandılar.
Ve son olarak, Pado. Pado Loncası’nın uzun bir tanıtıma ihtiyacı yok. Özetlemek için iki kelime yeterli.
Lee Sa-young ve elit takımı.
*** Pado Loncasının geniş toplantı odasının bir tarafı, şehrin kuş bakışı görünümü sunan cam bir duvardı. Pado’nun lonca lider yardımcısı Bae Won-woo, elinde bir tabletle odanın karşısına geçip dikkat çekmek için ses çıkardı.
"Pekala, yoklamayı almaya başlayalım...Dört kişinin neden burada olmadığını bilen var mı?"
Katılımcı sayısı kadar koltuk vardı ancak dördü boştu. Kimse gelmeyeceği ile ilgili bildiride de bulunmamıştı. Bir yerlerde çatlak mı açılmıştı? Bae Won-woo başını kaşıdığı sırada parlak kızıl saçlarını yarım at kuyruğu yapmış bir kadın elini kaldırdı.
Şaşkın sorusu üzerine kızıl saçlı kadın,Kang Ji-soo, omuz silkti
"Ne bileyim. Fena dövülmüş halde geri dönmüşlerdi."
"Ne? Adamlarımızı kim dövdü? Bunu yapanın öylece gitmesine izin mi vereceğiz?"
"Tabii ki katıyla geri dönüt vermek istedik ama Lonca Lideri peşini bırakın dedi."
Bae Won-woo’nun gözleri hızla masanın başında oturan ve kayıtsız bir ifadeyle bir şeyle uğraşan Lee Sa-young’a kaydı. Bakışları hisseden Lee Sa-young başını hafifçe eğdi.
"Ne?"
"Adamlarımızı dövdüler ve sen peşini bırakın mı diyorsun? Bu hiç Pado’ya yakışmıyor."
"Lonca Lideri olarak emir veriyorum, salın artık şunu."
Lee Sa-young hâlâ o taraflı değilken tembelce cevap verdi. Bae Won-woo gözlerini kısarak Lee Sa-young’un neden o buruşturmuş kartvizite bu kadar dalgınlıkla baktığını anlamaya çalıştı.
Kang Ji-soo homurdandı ama Bae Won-woo cevap vermedi ve kürsüye geçip mikrofonunu ayarladı. Boğazını temizledi ve toplantıya başladı.
"Üç aylık zindan ihale toplantısına geçelim. Destek ekibi tarafından gönderilen dosyaları önünüzdeki tabletlerlerden açın."
Birkaç zindana ait verilerle başlayan toplantı, herkesin fikrinin tek bir zindanda birleşmesiyle beklenenden daha hızlı sona erdi. Kürsüde duran Bae Won-woo mikrofonunu bir kez daha düzeltti ve sonucu açıkladı.
"Hımm...İtiraz gelmedikçe bu üç ay için Jongno 3-ga yeraltı zindanı ihalesine katılacağız. Herhangi bir itiraz var mı?"
"Yok!"
"Pekala, Jongno 3-ga ulaşım açısından rahat ve zindandan düşen malzemeler gayet iyi"
"İyileştirme iksiri bileşenlerinin bulunduğu yer orası değil mi? Hükümet neden ihale için bu kadar önemli bir yerin kapılarını açmış?"
"Büyük ihtimalle mâli sıkıntıları var. Tekliflerin aşırı derecede yüksek olacağı kesin."
Zindan ve canavarlardan gelenlerle para kazanılabileceği ortaya çıktıktan sonra, avcılar işi bir adım daha ötesine götürerek, faydası dokunacak zindanları açık bıraktılar. Neredeyse temizlenmiş zindanları düzenli olarak baskınlar ve kâr için yan ürünlerden toplamaya başlandı. Ek olarak, hükümet ve Uyanış Yönetim Bürosu sahipsiz zindanların içini araştırdı ve değerli olanları açık artırmaya çıkardı.
Normalde, lonca lideri ve lonca lider yardımcısı müzayedelere katılırdı ancak bu çeyrek dönemde çok fazla değerli zindan vardı. Bu da karar vermeyi zor bir hale getiriyordu. Bu yüzden Bae Won-woo herkesin fikrini almak için bugünkü toplantıyı düzenlemişti. Her ne kadar basit bir şekilde sona ersede.
"O hâlde toplantı sona ermiştir..."
"Bekleyin."
Toplantı boyunca sessizce dinleyen Lee Sa-young elini kaldırdı. Toplantıyı bitmesine hazırlanan lonca üyelerinin dikkatleri onun üstüne kaydı. Konuşmasını bitirmek üzere olan Bae Won-woo gözlerini kırpıştırdı.
"Ne oldu Sa-young?"
"Diyecek bir şeyin yok mu..?"
"Bir sorun mu var?"
Meraklı gözler Lee Sa-young’a döndü. Hoşuna gitmeyen bir şey mi vardı? Farklı bir zindana mı teklifte bulunmalıydık? Yoksa başka bir loncanın işine burnumuzu sokup onların zindanını mı gasbedecektik?
Ama ağzından çıkan şey beklenmedikti.
"Buralarda soju markalı önlük giyen bir adam gördünüz mü?"
"Soju markalı önlük mü? Ne alaka şimdi?"
"Evet, siyah renkli. Birde yanında şu boyutta kepçe taşıyordu."
"Kepçe?"
"Zarif bir yüzü ve siyah saçları var...ya da gri miydi?"
"Zarif yüzlü? Siyah ama gri saçlı?"
Lee Sa-young elleriyle yuvarlak bir şekil yaptı. Pado Loncası’nın sağlam kalkanı Bae Won-woo, bunun bir tür şaka olup olmadığını sorar gibi etrafına bakındı. Ama herkes aynı derecede şaşkındı.
’Hiçbiriniz bir şey bilmiyor mu?’
’Yardımcı Lonca Lideri bilmiyorsa biz nasıl bilelim birader?’
Sanki sessiz düşünceleri havada yankılanıyordu.
Hayır! Lee Sa-young, toplantı sona ermeden hemen önce bunu sebepsiz yere gündeme getirmiş olamazdı. Bae Won-woo beynini yoklarken yanağını kaşıdı ve sordu.
"Soju tanıtım festivali...mi gördün?"
Bae Won-woo çalışkan ve güvenilir bir tanktı ancak keskin zekalı değildi. Çıkarımı çok uzaktı ama başka hiç kimsenin daha iyi bir fikri olmadığı için ona katıldırlar.
"Oh~ Lonca Lideri markete mi gittiniz?"
"Gitmiş olsaydı şimdiye kadar fotoğrafları her yere yayılmış olurdu."
"Doğru haklısın."
"Arkadaşlar bir dakika bekleyin. Zaten daha başından önlükle dolaşmak garip değil mi?"
"Yani restoranda çalışıyorsa kafaya yatıyor."
"Lonca lideri neden bir restoran çalışanını arıyor?"
"Bilmiyorum, belki adam o kadar güzel bir yemek yedi de önlüğünü çıkarmayı unutmuştur."
"Genellikle çalışanlar ödeme yaptığında önlüğün geri verilmesi gerektiğini söylerler."
"Hepiniz işe yaramazın tekisiniz."
Çeşitli önerileri dinledikten sonra, Lee Sa-young soğuk bir şekilde odadaki herkesi yargıladı.
"Yok ya! Seçeceğimiz zindan için müzakerenin ortasındayken, önlük giyen bir adamı gündeme getiren de dedemdi?"
Bae Won-woo hayal kırıklığı içinde kürsiye çıktı. Tahta kürsü yumruğunun altında çöktü. Yönetim ekibinin başkanı, anı yakalarken parlayan gözlüklerini düzeltti.
"Yardımcı Lonca Lideri, kürsünün faturasını sonra gönderirim."
"Ah hadi ama! Bir kereliğene görmezden gelsene!"
Ani kargaşanın ortasında Lee Sa-young ayağa kalktı, omuzlarını dairesel bir hareketle gevşetti ve buruşuk kartviziti cebine koydu. Yönetim ekibi liderine yalvaran Bae Won-woo’yu görmezden gelen Lee Sa-young, toplantının sona erdiğini işaret etmek için elini havaya kaldırdı.
"Bu kadar yeter. Toplantı ertelendi. Hadi yemeğe gidin."
"Hey, Sa-young! Yine öğün atlama!"
Lee Sa-young, kendisini takip eden sevgi dolu dırdıra cevap vermeden önce toplantı odasından ayrıldı. Onun gidişini izleyen Bae Won-woo derin bir iç çekti. Kang Ji-Soo omuz silkti.
"Öğün atlaması normal değil mi? Hadi yemeğe gidelim artık."
"Tamamdır, akşamdan kalma çorbası içmeye gidelim."
"Ah! Çorba içeceksen ben yokum!"
"Gelmek istemiyor musun? Ben ısmarlıyorum ama."
"Off, daha fazla dinleyemiyorum. Kafeteryadan yiyeceğim. Tek başına iyi eğlenceler."
Bae Won-woo onu ikna edemeden Kang Ji-soo hızla toplantı odasından kaçtı. Son bir umut ışığıyla, Bae Won-woo kalan üyelere sordu.
"Gelmek isteyen yok mu?"
Bae Won-woo ağzını açtığı gibi kalan avcılar canını kurtarmak istercesine odadan kaçtılar. İkinci kademe bir canavardan kaçarken bile bu kadar hızlı değillerdi!
"Lonca lideri yardımcınızı dışlamanız hiç Pado’ya yakışıyor mu?"
Nihayetinde, Bae Won-woo akşamdan kalma çorba restoranına tek başına gitmek zorunda kalmıştı. Sık sık gittiği akşamdan kalma çorba restoranı ünlüydü ancak günlük ziyaretlerinin tek nedeni bu değildi.
İlk olarak, nerede insan orada dedikodu! Oradaki avcılarla sohbet ederek bilgi toplayabilir ve bağlantılar kurabilirdi! Bu Bae Won-woo’nun düzenli öğle yemeği ziyaretlerinin gerekçesiydi. Restoranın eski duvar kağıdında imzasını görmenin memnuniyeti de ayrı bir artısıydı.
İkincisi, restoran ekonominin dalgalı olduğu zamanlarda bile eski fiyatlarını korumuş, lezzetli yemekler servis etmiş ve eli açık porsiyonlar sunmuştu. Nasıl kâr elde ettikleri ise merak konusuydu. Ancak yaşlı sahibinden gelen kaba karşılama oranın çekiciliğini dahada artırıyordu. Akşamdan kalma çorba restoranı, çatlakların çıktığı ilk günden bu yana değişmeden kalan tek yerdi.
Ve birkaç ay önce, yirmili yaşlarının başında gibi gözüken genç bir adam aniden restoranda belirtmişti.
_______________
NOT: Kiralanacak zindan yılın 4. çeyreği için yani ekim, kasım ve aralık ayları. Yani kurgunun zamanı buna göre
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.