Carol Julien ziyarete geldiğinden beri depresif davranıyordu.
Sonunda gül renkli gözlüklerini çıkardı ve yoldaki ölü kahverengi çimleri fark etti.
Her neyse, oldukça kötü bir şekilde şok olmuştu. Onu odanın dışında bırakmalıyım.
Benim içinde çok zordu çünkü fazla bir şey bilmiyordum. Çocuk yetiştirmek, üniversitede öğretmen olarak gönüllü olmaktan çok farklıdır.
Ne yapmalıyım?
Endişelerime rağmen Carol, prens ile tekrar görüşme zamanı geldiğinde tekrar daha aktif olmaya başladı.
"Hadi gidelim!"
“Neden bu kadar heyecanlısın?” Diye sordum.
Rahatlamak için İmparatoriçe'nin geçen hafta Julien’e kötü bir şey yaptığını duymamıştım ama onu geçen haftadan beri görmedim.
Böylece kalbimden hafif bir endişe ve rahatlık hissi ile karıştı.
Carol ellerini sıktı. "Hadi acele edelim ve gidelim!"
Carol'a karşı kazanamadım.
Saraya girdiğimizde Julien’in gülümsemesinde farklı bir şey olduğunu görebiliyordum. Belki olay dudaklarının eğilmesindeydi ama bu beni rahatlatmak için yeterliydi.
Geçen hafta başına bir şey gelmemiş gibi görünüyordu.
İmparatoriçe bizi daha önce olduğu gibi aynı parlak gülümsemeyle karşıladı.
“Hoş geldiniz Bayan Carol, Bayan Sharon. İkiniz de her zamanki gibi güzelsiniz. ”
Zarif gülümsemesi önceki gibi gözükmüyordu, şimdi altında nasıl bir çirkinlik ve yara izi saklandığını biliyordum.
‘’Teşekkürker majesteleri. Bu sabah güzel bir sabah’’ şeklinde Carol ve ben koro halinde söyledik.
İmparatoriçenin gözleri buruştu ve ben onun iyiliksever gülümsemesini görünce öfkem büyüdü.
Bu yüzle nasıl bu kadar acımasız olabilirsin?
Onun için üzülmek yerine ona kızdım çünkü kendi yarasına bakamayıp acısını çocuğundan çıkardı.
‘’Sanırım bugün de ilk ben gideceğim. Üçünüz oynarken size engel olmak istemiyorum. Julien, misafirlerimize düzgün bakabilecek misin? ”
"Evet anne."
Olgun cevabında İmparatoriçe memnun bir şekilde gülümsedi.
Canavar gibi görünüyordu. Yumruğumu sıktım.
Carol korktu, arkama doğru bir adım attı ve eteğimin arkasını tuttu. İmparatoriçe Julien'i omzuna dokunduğunda Carol'un gözlerini sıktığını gördüm.
İmparatoriçe prensin omzunu okşadı ve prens gerildi. Sonunda bahçeden ayrıldı.
Sonra bütün gerilimimiz uçup gitmiş gibiydi.
"…Ne. Neden benden daha gerginsiniz? ” diye sorduğunda sesi iç çekiyor gibiydi.
Carol mırıldandı ‘’İyi misin?’’
‘’Evet’’
Carol onun soğuk cevabına surat astı. Sonra bana fısıldayarak ‘’Bu pislik, ben hiçbir şey için endişelenmişim.’’
….Aynen dediğim gibi, Carol ondan nefret ediyordu çünkü ikisi çok benzerdi.
‘’Arkadaşın hakkında endişelenmen iyi bir şey Carol’’
Carol ve Julien ikisi de aynı anda bana döndüler.
‘’Biz arkadaş değiliz!!’’diye bağırdılar.
Evet,evet.
Muhtemelen arkadaş olmak istemediler ama iki bir araya geldiğinde en iyi müttefikler olabilirler. Bunu bir kez daha düşünmeliler.
‘’Sharon, biz gerçekten arkadaş değiliz!’’diyerek reddetti. O masaya gitti ve üzerine oturdu.
Ben prense baktım. Neyse ki Julien iyi bir durumda gözüküyordu.
Ben dikkatlice ona yaklaştım. Elim o kadar yavaş hareket ediyordu ki muhtemelen yavaş çekimdeymiş gibi görünüyordu ama prens beni geriye itmedi.
Kolunu tuttum ve Julien garip bir şekilde güldü.
‘’Gerçekten iyisin değil mi?’’ sorabildiğim kadar kibar bir şekilde sordum.
Julien başını salladı.
‘’Gözlerimin içine bak ve cevap ver’’
‘’Sen… benimle şuan çok rahat bir dille konuşmuyor musun?’’
Davranışımda kusur aramaya çalışan prense güldüm.
Ben otuz beş yaşındayım, velet.
‘’Sen bana daha rahat konuşmamı söylemiştin.’’
‘’Bu doğru ama…’’
‘’Konuyu değiştirme. Gözlerimin içine bak ve cevap ver bana. İyi misin?’’
Carol yanımdaymış gibi gergince yutkunuşunu duydum.
Julien’in gözleri, havada aşınmış çakıl taşları kadar pürüzsüz bir şekilde bana döndü.
Sabırla gözlerini benimle buluşturdu.
‘’Evet. Ben iyiyim.’’
Gözleri samimiydi. Sadece o zaman rahatlayabildim.
Kolunu bıraktım ve sandalyeye düzgünce oturdum. Benim önderliğimde Carol da düzgünce oturdu.
‘’Yani, bugün ne yapıyoruz?’’ diye sordum ‘’Normalde ikiniz buluştuğunuzda ne yaparsınız?’’
‘’Biz?’’
‘’…’’
Sessizlik bahçeye yayıldı.
Hey, millet….?
İkiniz her hafta birbirinizi görüyorsunuz. Her şeyi unutmak için çok erken değil miydi?
Carol bana cevap verdiğinde tekrar sormak üzereydim.
“Sadece… oturup çay içiyoruz… ve birlikte kitap okuyoruz.”
‘’Ne kitabı-‘’ Julien bir şey söylemek üzereydi ama Carol onu keskin bir bakışla susturdu.
Ne yapıyorlardı?
‘’Carol az önce benim bacağıma vurdun?’’ dedim.
‘’Hehe, ben onun Julien’in bacağı olduğunu düşünmüştüm.’’ Gülerek dedi. ‘’Biz böyle oynuyoruz’’
‘’…Bunun gibi bir şey.’’ Diyerek kabul etti Julien.
Bu oyun oynamanın garip bir şekliydi. Ama onlar öyle dedikleri zaman sesli bir biçimde bu sözleri söylerdim.
Carol çay içip kitap mı okuyor? Kombinasyon dışı görünüyordu ama dışarıdayken yaramaz bir köpek yavrusu gibi davranamıyordu.
“O halde bugün de bir kitap okumalı mıyız?”
"Hayır!" Julien ve Carol bağırdı.
Oh? Anlaşmışlar gibi görünüyorlar.
Birlikte bağırdıktan sonra birbirlerine baktılar ve ben gülmeye başladım. ‘’Tamam o zaman ne yapmak istersiniz?’’
Özenle, Julien cevapladı, “Balık tutmak”
‘’Balık tutma? Neden balık tutma…’’ sözlerim azalarak yok oldu.
Julien’ le çay partisindeki ilk tanıştığımız zaman aklıma geldi. Masamıza, babası ve ağabeyi ile hafta sonu balık avı hakkında övünen bir çocuk vardı. Julien sessizce ve dikkatle hikayesini dinlemişti.
Kıskanmış mıydı?
"Tamam!" Dedim.
“Ha? Gitmek istemiyorum! ”
Carol’un protestosuna omuz silktim.
“Bugün balık tutmaya gidebiliriz ve gelecek hafta kurabiye yapabiliriz. Bundan bir hafta sonra pikniğe gideceğiz. Buraya kendi sandviçlerimizi yapmak için biraz daha erken gelebiliriz. Kulağa nasıl geliyor? ”
Sözlerimle Carol ve Julien birbirlerine bakış attılar. Her ikisinin yüzünün de tatsızlık içinde nasıl kırıştığını komik bulmuştum.
Birbirlerinden nefret etmeleri iyi olmaz. Ama kim bilir? Belki birbirleri ile iyi bir eşleşme olabilirler.
‘’Tamam!’’
‘’…Katılıyorum.’’
Anlaşmalarıyla masanın üstündeki küçük zili salladım.
“Sarayın yakınında balık tutabileceğimiz akarsu var mı?” Diye sordum.
"Evet. Ama saraydan ayrılmak… ”
Tatlı bir şekilde gülümsedim. “Gratoni Dükalığı'nın genç varisi dışarı çıkmak istiyor. Sence onun pozisyonunda olan birisinin izin istemesi gerekiyor mu? ”
Hizmetçi yere hızlı bir şekilde diz çöktü ve eğildi.
Veliaht prensin otoritesini kasten kullanmadım. Bu olay şüphesiz İmparatoriçe'ye aktarılacaktı ve sonunda onu suçlamasını istemedim.
‘’Hayır! Ben sizin için bir araç hazırlayacağım ve hemen balık tutma kamışını, bu yüzden lütfen bekleyim.’’
‘’Anladım’’
Cevabımla hizmetçi geri çekildi.
“Hmm. Acaba bizi kaç kişi takip edecek? ” diye merak ettim.
“En az on,” diye mırıldandı Julien. “Annem daha azıyla gitmeme izin vermiyor.”
Başımı salladım.
Bir sonraki buluşmamızda Madam DeJoue’nun veya Dük Gratoni’nin adamlarının yanımızda bulunduğundan emin olmalıyım.
İmparatoriçe Duke Gratoni ile çatışmayı önlemeye çalışıyordu, bu yüzden hizmetçilerinin bize eşlik etmesine izin vermesi gerekli.
İlk kez Duke Gratoni’nin gücüne ve tarafsız hizasına minnettarım.
“Bu eğlenceli olacak,” dedim.
Carol heyecanla başını sallarken Julien küçük bir baş sallama yaptı. Ben ikisine parlak bir şekilde gülümsedim *** Sessizce kendi balık oltasına bakan Carol’un yanına oturdum. Julien büyük bir dikkatle kendi oltasına bakıyordu.
‘’Neden hiçbir şey yakalayamıyorum?!’’ Carol aniden bağırdı.
‘’Balık tutma zaman alır’’dedim ona.
Carol bana hmpladı. Ve kafasını iki yana salladı. ‘’Neden bahsediyorsun? Sen zaten yakaladın.’’
Carol ve Julien balıkçılıkta acemilerdi ama ben zaten iki tane yakalamıştım. Esnedim. "Ya ben…"
Esneme nedeniyle oluşan gözyaşlarını sildim.
Nara Lee olarak yaşarken, kendim balığa giderdim. İşte bu kadar? Çocuk oyuncağıydı. Ben balığın kralıydım.
Gözlerimin yavaşça kapandığını hissettim.
“Ah, çok uykum var.”
Gece iyi uyuyamadım ve bunun yüzünden küçük bir şekerleme yapmak zorundaydım.
Ayrıca vücudum sıcaktı çünkü yaz mevsimindeydik bu yüzden görevliler bizi kavurucu güneşten korumak için bir şemsiye hazırladılar. Rüzgar nazikçe esiyordu, kestirmek için mükemmel bir yer oluşturuyordu.
Kafam hasta bir tavuk gibi ileri geri sallnadı. Jullien dağılmış olan dikkatini benim üzerimde topladı.
‘’Hadi git iyice uyu.’’ Dedi.
‘’Tamam… Gitme zamanı geldiğinde beni uyandırın’’
Bununla birlikte piknik örtüsünün olduğu yere gittim.
Madam DeJoue ve Madam Berna bana dır dır etmek için burada değillerdi bu yüzden rahatça uzanıp gözlerimi kapattım.
Sadece uykuya dalmam biraz zaman aldı. *** ‘’…Tsk. O yine uyuyor’’ diyerek Carol mırıldandı.
Carol Sharon’un uyumak için çok fazla zaman harcadığını düşünüyordu ama onu uyandıramadı. Sharon’un ondan nefret etmesini istemiyordu.
Sharon’un gölgede solgun yüzüne bakarak Carol ağzını açtı.
‘’Carol’un önünde böyle davranamazsın! Ya yakalansaydın?’’
‘’Neden bahsediyorsun?’’
‘’Sharon’a her gün kavga ettiğimizi anlatamazsın’’
Sharon'a söylediklerine rağmen, birbirlerini tekmeledikleri veya birbirlerini gördükleri anda birbirlerinin saçlarını çektikleri pek çok örnek vardı ancak bunu yetişkinlerden bir sır olarak sakladılar. Çoğunlukla, ilişkileri birbirleriyle konuşmadıkları bir ilişkiydi.
“Ah,” dedi Julien sessizce.
Carol anlamsız ünlemlere kaşlarını çattı. Sözlerinin bir kulağa girip diğerinden çıktığından emindi - çünkü Julien’in gözleri tüm zaman boyunca Sharon’a sabitlenmişti.
“Hey, Sharon'un nefret edeceği hiçbir şey yapma. Ya da eğer yaparsan, yalnız yap. Sharon’un benden nefret etmesini istemiyorum. ”
Jullien’in sağ kaşı yukarı doğru kalktı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.