The Queen of the 4 Elements - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




21   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   23 


           
Merhaba, epey oldu bölüm atmayalı. Kusura bakmayın. Derslerimle bayaa bir meşguldüm. Önceki bölümü unutmuşsunuzdur büyük ihtimalle. Minik bir hatırlatma yapayım.

Fresta, Melna olarak uyanıyordu ve Fresta olarak tüm o yaşadıklarını kabullenemiyor, rüya olduğunu düşünüyordu. Fresta’nın etrafındaki insanlar ile kendi etrafında olanların benzer olduğunu görüyordu. En son da alışveriş yaptıktan sonra araba beklerken Umberto’ya benzeyen biri ile karşılaşıyordu.

Bu kadarrr. Keyifli okumalar.

Bölümü bayaa geç attığım için tekrardan özür dilerim.

Artık bu rüya dediğim şeyin rüya olduğuna inanmak daha da zorlaşmıştı. Bu kadar tesadüf bir arada olamazdı! Artık bu şeyin rüya olduğuna inananamazdım. Gerçeği kabullenmenin zamanı gelmiş miydi?

Ben bunları düşünürken Umberto’ya benzeyen çocuk ona baktığımı farketmiş olacak ki – o şekilde bakarken farketmemesi imkansızdı zaten- kafasını bana dönmüş gülümseyerek bana el sallıyordu.

“Merhaba!”

Bir dakika. O bana mı diyor?! Ah! Tabii ki bana diyor! Kime diyecek?! Ona dik dik bakarken gördü sonuçta. Suç üstü yakalanmış gibi oldum. Utanmaya başlıyorum… Ne yapacağım ben şimdi?!

Bu tarafa doğru yaklaştı. Bir anlığına heyecan ve utanma duygusunun etkisiyle kekeleyiverdim.

“Ş-şey, üzgünüm.. Biriyle karıştırdım galiba..”

Gece olduğu için oldukça öne çıkan zümrüt yeşili gözleri yakından daha da parlıyordu.

Gülümseyerek cevap verdi. Bu gülümseme alaycı değil, aksine dostça bir gülümsemeydi.

“Haha, sorun değil. Mavi saçlar..? Karkuyna ailesinden olmalısın. Ben Umin Tovan.”

Umin Tovan? Umberto ve Umin. İsimleri bile benziyor. Şansa bak. Daha da önemlisi, bu ailemizin ortak iş yapmaya başladığı Tovan ailesi değil mi?

Sonuç olarak, utangaçlığımı ve şaşkınlığımı üzerimden atarak kendimi tanıttım.

“Tanıştığıma memnun oldum. Ben Melna Karkuyna.”

“Vay canına, ailelerimiz ortak. Fakat buna rağmen ilk kez karşılaşıyoruz.”

Büyük ihtimalle yakın bir zamanda tanışacaktık. Herneyse. Şimdiden karşılaşmam ilginçti. Özellikle de tam da tekrar Melna olmuşken. Belki de sadece tesadüftür..?

Merak ediyorum, acaba diğerlerini de görebilecek miyim burada?

Kaldırıma doğru siyah, spor bir araba yaklaştı. Bu Umin’in bineceği araba idi herhalde.

“Oh? Arabam gelmiş. Artık gitmeliyim. Ailelerimiz tanıştığında tekrar görüşürüz. Hoşçakal Melna.”

Dedi ve onu bekleyen arabaya binerek gitti. Neyse ki dik dik baktığım kişi çok da yabancı çıkmamıştı. Fakat yine de utanç vericiydi…

Umin arabaya binip gittikten sonra, yanımda olduğunu unuttuğum Anna,

“Huh? Gitti mi? Gerçekten de onu biri ile mi karıştırmıştın?”

dedi. Cevap verdim.

“Evet, onu daha önce gördüğüm birine benzettim. Fakat o değil galiba.”

O olup olmadığından emin olmak zordu. O, hem Umberto idi, hem de değildi. Aynı Anna ve Aria gibi. Herkesin isimleri de birbirine benziyor sanki. Aynı kişiler gibi gözükseler ve öyle davransalar bile, yine de onlar farklı insanlar.

Eğer soğuk çocuğu görürsem bu dünyadaki isminden isim türetmeye çalışacağım!

Agh! Az kaldı, beynim kısa devre verip yanacak! Sonra da küllere dönüşecek!

Daha fazla düşünmek istemiyorum. Herşey açık, fakat zor olan kabullenebilmek…

Bu yüzden sakin kafa ile düşünebilmek için zamana ihtiyacım var. Ve o zamanın, bu zaman olmadığına eminim.

O sırada bizim beklediğimiz araba geldi ve arabaya binerek yola çıktık. Eve vardığımızda aldığımız şeyleri anneme gösterdim.

Yures de olsaydı ona hediye veriyor olurdum şimdi. Sanırım ona çok alışmışım ve şimdi de özlüyorum.

Daha sonra odama çıktım. Kıyafetlerimi değiştirdim ve bir duş aldım. Rahatlamıştım.

Okulların açılmasına yalnızca 6 gün kalmıştı.

O günden sonra sıradan günler aktı geçti. Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. O zamandan beri yaklaşık 6 yıl geçmiş, 16. doğum günüme az bir süre kalmıştı.

Hemen yatağımdan kalktım, elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladım ve üniformalarımı giydim. Çantamı da alır almaz hemen evden çıktım ve beni bekleyen arabaya bindim. İlk dersin başlamasına az bir süre kalmıştı.

“Küçük hanım, okula geldik. İyi dersler.”

“Teşekkür ederim~”

Dedim ve arabadan indim.

Kocaman, gösterişli, büyük ve saygın bir okuldu bu karşımdaki okul.

Evet, bu okul benim okulumdu.

Öğrenci kartımı okuttum ve içeriye girdim. Okul binasına doğru yöneldim ve sınıfıma gittim.

Duvar kenarındaki 2. sırada duran kahverengi saçlı ve gözlü açık tenli kız ile hemen arka sırada oturan turuncu saçlı ve turuncu gözlü kız aynı anda seslendiler.

“Günaydın Melna!”

2. sırada oturan kahverengi saçlı kızın yanına geçtim.

“Size de günaydın.”

Yerleştikten sonra turuncu saçlı kız söze girdi.

“Hey, duydun mu? Sobrimo’dan gelen bir kız varmış. Hafif dalgalı eflatun saçları ve koyu mor gözleri olduğu söyleniyor.”

“Vaow, Ogeil, nerden öğrendin bunu?”

“Tüm okul bunu konuşuyor Melna. Kız çok güzelmiş ve Sombrimo’nun en önemli ailelerinden birinin kızıymış.”

“Sen de mi duydun Pinel?”

“Bizden 2 sınıf büyük. Millet onunla tanışmaya çalışıyor, haha.”

“Ah, bu arada bizim dilimizi biliyor mu?”

“Fazla bilmiyor. Zaten temelli gelmemiş. Bir süreliğine konuk öğrenci olacakmış.”

Ardından sınıfın kapısı açıldı ve herkes sustu. Öğretmen gelmişti. Biz de önümüze döndük.

“Hadi bakalım, herkes kitaplarını açsın. Sayfa 85, 3. örnek.”

————————–

Teneffüs zilinin çalması ile ders bitmiş, herkes ayaklanmıştı. Sınıf merakından dışarıya çıkmıştı. Biz ise koridordaki camın başına geçmiş dışarıdaki insanlara bakıyorduk.

Ogeil camdan dışarıdaki kalabalığı gösterdi.

“Melna, şuradaki kalabalığı görüyor musun? İşte bu kalabalığın tamamı o kız orada olduğu için. Herkes onunla konuşmaya çalışıyor. Hahaha.”

Pinel de Ogeil’in gösterdiği yere baktı.

“Alt tarafı bir kişi, bu kadar karmaşa çıkarmaya ne gerek var. Ben olsam etrafımdaki bu karmaşadan rahatsız olurdum.”

“Çünkü sen Pinel’sin. Hahahaha!”

Ogeil ve Pinel didişirken camdan dışarıya baktım. Benim cama yaklaşmamla o kızın bana bakması bir oldu. Sanki o kızın farklı bir aurası var gibiydi. Bu garipti. Fakat ürkünç değildi.

Ardından teneffüs bitti ve sınıflarımıza döndük.

“Şşt, Ogeil, sence de o kızın aurası biraz garip değil miydi?”

“Hm? Ne zamandan beri auraları hissedebiliyorsun Melna?”

“Hey, dalga geçme! Ciddiyim.”

Aramızdaki en ciddi kişi Pinel bile gülmüştü..

Yine öğretmenin girmesi ile ders başladı.

—————–

Sonunda çıkış zili çalmıştı. Ogeil ve Pinel ile vedalaştım ve çıkışa yöneldim.

Okulun önünde beni alacak arabanın gelmesini bekliyordum.

Okula gelen konuk kız da aynı şekilde bekliyor gibiydi. O da sanki benim hissettiğim şeyi hissetmiş gibi bana bakıyordu.

Bu garip durumları da hep kaldırımda araba beklerken yaşıyorum. Nasıl hep böyle tesadüfler olabiliyor? Bir dahakine yürüyerek gideceğim.

Bana doğru yaklaştı.

“Hey, senin auran…”

Ney? O da mı hissetmiş.

“Ben de aynı şeyi düşünüyordum. Senin değişik bir auran var.”

“Haha, demek ki yanılmıyordum.”

“Afedersin, ne konuda.”

“Adın Melna değil mi? – – – – – – – – – – – – – – – – -?”

Neee?! Nasıl?! O.. biliyor mu? Bu mümkün mü?

Devam edecek…


YAZAR NOTU - ÖNEMLİ

Merhabalar! Evet, bu not önemli. Çünkü güncelde sezon finali vermiş bulunmaktayım. Size 2 iyi haberim var. İnşallah yeni sezonda bölümleri haftalık olarak atmayı planlıyorum. İkinci iyi haber ise bir sonraki bölümü, yani sezon finalini suitekifansub.blogspot.com dan ya da ruyamanga.com dan okuyabilirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürler. 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


21   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   23 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.