Otelin yemek bölümüne giderek bir masaya oturdular. Manor söze girdi.
"Bayan Fresta, yemeği beklerken sorularınızı sorabilirsiniz."
"Ah, tamam o zaman başlıyorum." "İlk olarak askerler niçin beni kovalıyordu? Senin bu konu hakkında bir bilgin var mı?"
"Bu oldukça uzun bir hikaye. Fakat ben tam olarak herşeyi bilmiyorum. Yine de sizin başınıza gelenleri açıklayabilirim. Aslında şu anda sizin aileniz krala düşman bir aile. Yaklaşık 10 yıl önce kralla herhangi bir aile üyesine saldırılmayacağına dair bir anlaşma yapılmıştı. Fakat kral anlaşmayı bozdu ve size saldırdı. Neyse ki yanınızda korumalarınız vardı ve sizi koruyabildiler. Fakat saldıran askerler oldukça fazlaymış ve korumalarımız yenilmiş. Şükürler olsun ki kaçmayı başarabildiniz. Siz kaçmayı başarınca kral sizi arama emri verdi. Bu süre içerisinde, yani 2 gün boyunca, kayıptınız. "
"Manor, bu sözleşme de ne? Ayrıca krala neden düşmanız? Kral niye beni yakalamak istesin ki?"
"Bu konu hakkında pek te bir bilgim yok, bayan Fresta. Fakat şunu söyleyebilirim ki kralın sizi yakalamak istemesinin nedeni yaklaşık 2 ay sonra uyanış geçireceğiniz olabilir. Bu fırsatı kaçırmak istememiş olmalı. Diğer sorunun cevabını eve gidince daha bilgili birilerinden alabilirsiniz."
Aslında sorduğu sorunun cevabı Fresta'nın aklında daha çok soru kalmasına neden oldu. Fresta yine 'uyanış' kelimesini duyduktan sonra, bunun ne olduğunu Manor'a sormaya hazırlanıyordu ki, yemek geldi. Manor devam etti.
"Bayan Fresta, yemeğimiz geldi. Sorunuzu daha sonra sorsanız olur mu? Şimdi yemeğimizi yiyelim."
"Peki, tamam."
Anlaşılan Fresta bir süre daha bu soruların kafasında dönüp durmasına dayanmalıydı. Yemeğin gelmesiyle birlikte yemek yemeye başladılar. Krala düşman olmaları Fresta'nın işini zorlaştıracaktı. Sonuçta sürekli olarak peşinde askerler olacaktı. Birkaç gün sonra Fresta'yı almak için araba gelince eve dönecekti. Acaba annesi ve babası nasıl biriydi? Kimlerle tanışacaktı? Bir kardeşi var mıydı? Fresta bunları düşününce heyecanlanmaya başlamıştı. Bütün bu düşüncelerini Ninya dağıttı.
"Hamm, bu yemekler çok lezzetli! Uzun zamandır hiç böyle yemekler yememiştim. Lezizz!"
Ninya yemekleri oldukça beğenmişti. Fresta, Ninya'yı hala tam tanımıyordu. Nasıl biri olduğunu bişe bilmiyordu. Bir hırsız olduğunu duymuştu fakat Ninya çok samimi ve zararsız gibi duruyordu. Fresta akşam onun da hikayesini öğrenecekti.
○○○
Sonunda akşam olmuştu. Manor, Ninya be Fresta'ya seslendi.
"Haydi bakalım. Bugün oldukça yorucu bir gündü. Herkes dinlenmeye. Yukarı çıkalım ve uyuyalım."
Fresta ve Ninya merdivenlere doğru ilerlediler. Ninya önden gidiyordu. Fresta omzunda bir el hissetti ve arkasını döndü. Onu tutan kişi Manor'du.
"Ne oldu, Manor?"
Manor Ninya'nın odasına çıktığına emin olduktan sonra konuşmaya başladı.
"Bayan Fresta, Ninya'nın yanında dikkatli olun. Henüz onu tanımıyoruz. Lütfen ona hemen güvenmeyin. Pek birşey yapabileceğini sanmıyorum. Fakat yine de onun yanında dikkatli olun."
"Doğru, onu tam olarak tanımıyoruz. Fakat onun kötü biri olduğunu sanmıyorum. Yine de tavsiyelerine uyacağım Manor."
"Teşekkür ederim, bayan Fresta. Unutmayın güvenliğinizden ben sorumluyum. Ayrıca ne zaman isterseniz beni çağırabilirsiniz. O halde iyi uykular, bayan Fresta. Sabah görüşürüz."
"Sana da iyi geceler, Manor."
Fresta merdivenleri teker teker çıktı ve odasına girdi. Ninya henüz uyumamıştı.
"Ah, Fresta gelmişsin. Bende seni bekliyordum. Yemeğe gitmeden önce bana soracak sorularının olduğunu söylemiştin."
"Evet. Sana soracağım bazı kişisel sorular var."
Ninya ve Fresta, odada yan yana duran yataklarının üzerlerine oturdular. Fresta sorularına başladı.
"Ninya, sen gerçekten bir hırsız mısın? Neden hırsızlığa başladın?"
Ninya biraz utanmıştı. Yüzünde biraz hüzün de görülüyordu. Fakat cevap verdi.
"Evet, ben gerçekten bir hırsızım. Fakat ne yapabilirdim ki. Zaten ihtiyacımdan fazkasını çalmıyorum."
Ninya biraz daha hüzünlenerek devam etti.
"Ben 1 yaşımdayken, gerçek annem ve babam beni sokağa bırakmış. Ama yine de şanslıymışım. Çünkü beni orada iyi bir aile almış. Hiç çocukları olmadığı için beni gerçek çocukları gibi gördüler. 3 yaşıma geldiğimde onların bir kız çocukları oldu. Yine de beni gerçek çocukları gibi görmeye devam ettiler. Küçük kız kardeşimde beni ablası belledi ve bana hep iyi davrandı. Hiç ayrımcılık hissetmedim. Ama bütün bunların hepsi 7 yaşıma kadardı."
Ninya dayanamadı ve hatıraları aklına geldikçe ağlamaya başladı. Fresta ona masadaki suyu uzattı.
"Al, bu suyu iç. Sakinleşmene yardımcı olur."
"Te.. teşekkürler."
Ninya suyu içti ve anlatmaya devam etti.
"7 yaşımdayken bir olay oldu. Evimizi askerler bastı ve annemle babam bir şekilde bahçe kapısından bizim kaçmamızı sağladılar. Annem kaçarken kız kardeşime iyi bakmamı söyledi ve bir kese altın verdi. Bizim kaçmamızı sağladılar. Her ne kadar kaçmak istemesem de kız kardeşim, Seka'yı korumak için kaçtım. Evden kaçarken annemin ve babamın çığlık seslerini duydum.. Onlar, o askerler benim ailemi öl- öldürmüşlerdi.."
Ninya daha fazla kendini tutamadı. Hüngür hüngür ağlamaya başladı. Fresta, Ninya'nın anlattıklarını duyunca şok olmuştu. Ninya'ya bunu sorduğuna pişman olmuştu. Ninya birçok zorluk yaşamıştı.
Devam edecek... ~Okuduğunuz için teşekkürler~
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.