Çekici çoktan Shen Qingqiu tarafından uzaklaştırılmıştı, fakat Luo Binghe’yı öldürmek için vücuduyla ezemez miydi?
Luo Binghe’yı kucaklayacakmış gibi kollarını açtığını gördüğünde Shen Qingqiu’nin aklına yıldırım düşmüş gibi olmuş ve düşüncelerindeki birkaç karmaşıklığı yok etti. Soğuk terler akıtıyordu!
O anda, Shen Qingqiu Luo Binghe’nın altın bedenini ve kahramanın ölümsüzlük kuralını tamamıyla unutmuştu. Kendini tehlikeye sokuyordu, farkında olmadan tekrardan harekete geçip engellemeyi seçti.
Xiu Ya Kılıcı kınından çıkmış, kar beyazı kılıç Kıdemli Tian Chui’yi delmiş, ciddi hasar vermişti. Fakat Tian Chui hayvanî gücüne inanıyor, kötü niyetle ilerliyordu, delik canını sıktığında gönülsüzce geri çekilmemişti. Onun yerine aşırı sevinçle ileriye atılıp Xiu Ya Kılıcı’nın arkasından delmesine izin vermişti. Yönünü Shen Qingqiu’ye doğru çevirirken yüzü boydan boya zalim bir tebessümle gerildi.
Shen Qingqiu acilen karar verip bir şeyler yapmaya kalkıştı fakat çok geçti.
Sağ elinde delinmenin acısıyla birlikte aniden kalbinden ayağının altına kadar soğuk hava dalgasını hissetti.
Tian Chui yere yığıldı, ağız dolusu kanı tükürdü. Deli gibi gülüyordu: “Shen Qingqiu’nin cenaze töreniyle ilgili eşyalar benden, hahahah. Değdi, değdi!”
“Shizun!” Luo Binghe aniden Shen Qingqiu’nin sağ elini yakaladı, gözleri kırmızıydı: “Shizun, sivri uçla... delindin mi?!”
Shen Qingqiu elini açıp konuştu: “Bir şey yok, delmedi. Onu dinleme, insanları korkutmak için abartıyor.” Konuşurken aşağıya doğru baktı. İçinden ve beyninden bir dizi siktir siktir siktir siktir siktir kayarak bütün ekranı süpürüyordu.
Elinin arkasından koluna doğru küçük noktalar sıralanmıştı! Çoktan kırmızıya dönmeye başlamışlardı!
Ciddi bir fobisi olmaması iyi bir şeydi. Ondan ziyade bunu gördüğünde yüzü tamamiyle beyaza dönen Luo Binghe’ydı.
Shen Qingqiu’nin içindeki öfke dalgalarını, fırtınalı denizi kim duyabilirdi? Lanet, kaç sefer kahraman tarafından çukura düşmem lazım?! Ölmeyeceği çoktan söylenmişti, ölmeyecekti! Sen özellikle yükselip onun canını niçin kurtarmak için acele ettin?! Ah, sikeyim, sikeyim, sikeyim!
Kıdemli Tian Chui sonunda birisini tabutu olması için sürüklemişti, hatta ona yakışık alır ağırlıkta birisiydi de. Artık depresif değildi, mutlu bir şekilde konuştu: “Bu yaşlı adam asla birilerini korkutmak için bir şeyler söylemez. Eğer bu zehrin panzehiri yok diyorsam, yoktur. Tepe Lordu Shen, huzurlu bir şekilde ölümü bekle!”
Kılıç ışıkla parıldadı. Luo Binghe Xiu Ya Kılıcı’nı çekip Tian Chui’nin boynuna doğru tuttu, hareketleri Shen Qingqiu’nin neredeyse göremeyeceği kadar çok çabuk ve akıcıydı.
Luo Binghe başka bir insan olmuş gibiydi. Sinirle konuştu: “İmkânsız! Bir yolu olmalı, sadece panzehri vermeye isteksizsin.”
Sha Hualing aniden konuştu: “Tian Chui gerçekten bu genç centilmene yalan söylemedi. Bu zehir “Panzehirsiz” diye bilinir. İnsanlara karşı gerçekten panzehirsiz. Çoktan ölüme gidiyordu, neden senin pazarlık yapman için onun ölümünü kullanmandan korksun ki?”
‘Panzehirsiz!’
Bu yaşamda, bunun kadar detaylı düşünülmüş bir zehir daha önce duymamıştı!
Asıl eseri okumasına ve bu denli güçlü bir zehrin bulunmasına rağmen hâlâ Shen Qingqiu’nin Yüce Gökyüzüne Ateş Eden Uçak’ın isim seçmedeki işgüzarlılığını lanetlemesini durdurmanın hiçbir yolu yoktu!
Sha Hualing’in bakışlarında ışık parıldadı. Durumun açıkça değişmesini fark etmiş, geri dönüş yapabilmek için iyi bir fikir düşünüyordu. Fakat nasıl olur da Shen Qingqiu onun huysuz karakterini anlayamazdı? Ruhanî enerjisini dönüştürerek durmadan iğnemsi acısıyla vakumsu hissi bastırıyordu.
Dudaklarına küçük bir gülümseme yerleştirmişti, sakinleşmeye hazırlanıyordu, konuştu: “Bu tip şeyler söylemek fena değil. Fakat Bayan Sha, kaç yaşımda olduğumu unuttunuz mu? Orta Merkez Öz Oluşumu hâlâ ölümlü mü sayılıyor?”
Sha Hualing’in ifadesi değişti fakat çabucak sakinleşip güldü: “Ölümlüsündür, değilsindir, bilemem. Her hâlükârda Kıdemli Shen’in gerçekten zehirlendiğini kanıtlayabileceğim bir yol biliyorum. Eğer birisi Panzehirsiz’den etkilenmişse: yaradan başlayarak ruhanî enerjisinin dolaşımı kesilecektir; yavaşça bütün bedenine yayılacak, sonunda sadece ruhanî gücü değil, kanı bile durgunlaşacak ve o kişinin ölümüne neden olacaktır. Kıdemli Shen’in sağ eliyle güçlü bir ruhâni enerji saldırısı yapmasını rica edin, sonucunu görebileceksiniz.”
Güçlü bir ruhanî enerji saldırısı, isminden de anlaşıldığı gibi, büyük miktarda ruhanî enerjiyi belirlenmiş noktaya devrederek ardından aniden patlamasına izin vermektir. Ruhanî enerjinin patlaması, saldırma etkisiyle şiddetli şok üretir. Sonucu bir şeyi açmak ya da kapamak ve kurşunu fırlatmak ya da patlayıcıyı fırlatıp atmak gibiydi. Kişinin efsunu gücünü belirlerdi.
Shen Qingqiu daha önceden gizlice denedi ve el bombası atacak seviyeye ulaştı. Fakat şimdi sağ eli elektrik devresinin olduğu parçası çıkartılmış karmakarışık bir robot gibiydi. Bütün gücünü ve çabasını kullanmıştı fakat ruhanî enerjinin dolaşımı tamamıyla engellenmişti.
Lanet, bu yaşlı adam böyle heba olmamalıydı!
Luo Binghe ‘Panzehirsiz’in anlamını duymuştu, dudakları titriyordu.
O anda, Shen Qingqiu’nin geçmişte ona yaptığı kötü davranışları unutmuştu. Kalbinden tamamıyla silinmişti.
Sadece Shizun’un efsununun iblisler tarafından zarar gördüğünden, efsununun yiteceğinden, ölebileceğinden emindi!
Bakışlarını yönelttiğinde Shen Qingqiu eksantrik gülüyordu: “Denemek acıtmayacaktır, fakat bu durumda buna karşılık bir şey denenemez. Bayan Sha, Qiong Ding Tepesi’ne girip kaos yarattın ve Shen her zaman müsamaha gösterdi. Şimdi fikrimi değiştirdim: istediğin gibi gidip gelemezsin. Başkalarının Cang Qiong Dağı sektine gülmesine nasıl izin verebilirim? Neden biraz saldırıyla karşılaşıp yaşam ve ölüm maçı yapmıyoruz, eğer birisi yaralanırsa sadece kendimizi suçlayabiliriz. Bundan sonra ne olursa olsun, kimse kovalanmayacak. Bu nasıl?”
Şu an zayıflığını gösteremezdi!
Qiong Ding Tepesi’ndeki bütün herkes yegâne Kıdemli’nin desteğini sunmasıyla rahatlamıştı. Bir kere yığılırsa, Sha Hualing’in hesaplarına uyaraktan en belirgin sonuç iblislerin ateş aydınlatmasıyla bütün Qiong Ding Tepesi yanıp kül olacak, sektin işaretinin İblis Âlemi’ne geri götürülmesini izleyecek ve sektinin ünü bundan sonra hızla düşecek, eğer ciddiyse, bütün dağ katledilecekti!
Kuşku duymayın, bu kadın kesinlikle bu tip şeyleri yapmaya cesaret ederdi.
Çabucak bahse girip kumar oynamak en iyisiydi!
Shen Qingqiu fark etmeden, bilinçsizce romanda konuşulan güruh karakterler gibi çoktan müritlerini korumayı ya da kaygılarını, kararlarını, öfkesini dikkate almıyordu.
Eğer gerçekten Shen Qingqiu’nin olağanüstü bir insan bedeni varsa bu zehir onun üzerinde etki etmeyecekti. İkisi dövüşürken ruhanî enerjinin saf gücüyle hüküm sürecekti, o kız bunu bilmeden ölecekti. Fakat sadece zayıf bir şekilde durup sonrasında aniden ölürse ya da boş bir güç gösterisi yaparsa testten sonra Qiong Ding Tepesi için iyi bir fırsat olurdu. Niye bunun için hayatı boyunca pişmanlık duysundu ki?
Shen Qingqiu sakin bir şekilde ona baktı, cevabı tahmin etmemesine rağmen kararını bekledi.
Luo Binghe elbisesinin kolunu çekiştirdi, kısık sesle konuştu: “Shizun, bu mürit saldırıyla karşılaşmak için yanında yer almaya amadedir.”
Shen Qingqiu’nin ifadesi elbisesinin kolunu çekerken değişmedi, konuştu: “Ne zamandan beri shifu’nun yanında durmak için bir sebebin var?”
Luo Binghe konuştu: “Shizun bu mürit yüzünden yaralandı...”
Shen Qingqiu kızgınlıkla ona baktı: “Senin yüzünden yaralandığını bildiğine göre düzgün bir şekilde kendi hayatını korumalısın!”
Luo Binghe’nın ağzı açıldı fakat konuşamadı. Gözleri daha da kırmızılaştı.
Sha Hualing’in kalbi hızla atıyordu, geri konuşacak cesareti bile yoktu. Kar beyazı eline kırmızı ateş gülünün gölgesi, küstah şeytanî enerji eşlik etmişti. Saldırmıştı!
Tek ayakla Shen Qingqiu açıkça Luo Binghe’yı tekmeledi. Hazırlık tamamlandığında, bu avuçla tanıştırmak için taze bedenini kullanmaya hazırdı!
Yine de ne Sha Hualing’in saldırısından dolayı fırlayarak savrulmuştu ne de püskürtürcesine kan kusarak ölmüştü.
Bütün bu öldürücü atmosfer kılıcı kınından çıktığında, Bai Zhan Tepesi’nin lordunun Sha Hualing’in saldırısını parmağını bile oynatmadan yok ettiğini gördü. Bedeninde akan ruhanî enerjiyi basitçe kullanmıştı.
Bir anlık sessizliğin ardından Qiong Ding Tepesi havalara uçmuş gibi gözüküyordu.
“Askerî Amca Liu!” “Askerî Amca Liu inzivadan çıkmış!” “Bai Zhan Tepesi’nin Savaş Tanrısı inzivadan çıkmış, bakın, iblisler artık küstah olmaya cesaret edemeyecek!”
Shen Qingqiu içinden konuştu: Havalıyı oynamak ne tip bir saçmalık! Eğer daha erken gelsen ölür müydün?! Gerçekten asıl dünyama geri dönüp rapor edeceğimi düşündüm, kahrolası!
Doğrusu aptal yazarın aygır romanı suçlanmayı hak ediyordu. Sha Hualing’in saldırısı yatıştırıldıktan sonra yumuşak çığlık eklenince kırmızı duvak aslında bedenini çevreleyerek parçalara bölünüyordu. Büyük miktarda haykırışa neden oldu.
Saldırıyı koruyarak devirmek için güzel duruşunu kullandı, avuçları yere geldi. Beklenildiği gibi iblislerin gerçekten taşakları vardı ve idaresiz davranıyorlardı. Neredeyse bütün bedeni mozaikti* fakat hâlâ utanmıyor, sadece acımasızca astının pelerinini çekiyordu. Umursamadan konuştu: “Millet, bugün benim yanlış hesaplamam. Gelecekte hoşça kalmak için zamanımız olacak. Hadi, gidelim!
Mozaik beden: Bedeninin sansürlü olduğunu söylüyor
Liu Qingge soğukça güldü: “İsteğin doğrultusunda geldim, gidiyorum. Ne etkili bir yüzün var. Ne zıt bir güzellik düşünülmüş!”
Geriye gittiğinde Cheng Luan kılıcı* arkasından, sırtından gökyüzüne doğru uçtu. Yüzlerce üstüne yüzlerce parlak, fark edilir kılıç enerjisi gökyüzünü süslüyordu. Dolu gibi yağarak iblisleri delip geçti.
Cheng Luan Kılıcı: ‘Luan’a Binme’ kılıcı. Luan, anka kuşuna benzer mitik bir kuştur.
Sha Hualing kırmızı duvak elinde bir parça kırmızı bulut yaratarak gökyüzüne fırlatıp kaçarken destekçileriyle ilgilenmek zorundaydı. Bununla birlikte tamamıyla ruhanî kılıçları engelleyememiş, kırmızı duvağın üzeri çabucak deliklerle dolmuştu.
Ayrıca Cang Qiong Dağı sektinin müritleri yollarını kapatarak iblislerin yarıya yakınını öldürmüştü, yaralıydılar ya da tutsak edilmişlerdi. Dağdan inip kurtulabilmek için sadece Sha Hualing’in sadık destekçilerinin öldüğü kanlı patikayı yakından takip edebilmişlerdi.
Liu Qingge kılıcını kınına geri yerleştirdi, arkasına dönüp Shen Qingqiu’nin yarasını görmek için onun elini ararken kaşlarını çatmıştı. Qing Jing Tepesi müritleri onları çevrelemişti. Onlarca yüzün hepsi solgun ve gergindi.
Shen Qingqiu sırıttı: “Görünüşe bakılırsa birisini Kar Teyze’nin* taklidini yaparak Ling Xi Mağarası’nın duvarlarını tokatlayıp dışarıya çıkman amacıyla uluması için yollama kararı feci doğru bir karardı.”
Kar Teyze: Wang Lin isimli aktrisin takma adıymış. Oynadığı bir filmden ötürü gönderme böyle bir gönderme yapılmış.
Liu Qingge: “Kar Teyze kim?”
Shen Qingqiu: “Kim değil, ben nasılım?”
Liu Qingge homurdandı: “Şimdilik ölmeyeceksin.”
Dikkatsizce bu sözleri söylerken sol eli Shen Qingqiu’nin bedenine durmadan ruhanî enerji gönderiyordu, ifadesi ciddileşmişti. Özellikle açıkladı: “Ruh mağarasında sana borçlu olduğumu sana geri vereceğim!”
Gururlu bir şekilde öl!
Shen Qingqiu Liu Qingge’yı kendi tarafına çekme planının çok umut verici ve fazlasıyla tatmin edici gözüktüğünü hissetti. Fakat ruh; damarlarında, bütün bedeninde kasılıyordu ve zaman zaman seğirip gülümsememesini sağlıyordu.
Luo Binghe aniden konuştu: “Askerî Amca Liu, bu güçlü zehir ‘Panzehirsiz’ gerçekten panzehirsiz mi?
Liu Qingge ona bakıp daha yanıtlayamadan Shen Qingqiu’nin dizlerinin bağı çözülüp çömeldi. Çok şükür ki Luo Binghe her zaman onu destekliyordu. Bununla beraber Shen Qingqiu daha fazla dayanamayacaktı. Eliyle işaret ederek konuştu: “Uzanmama izin ver... biraz uzanmama izin ver.”
Luo Binghe Shen Qingqiu’yi daha önce hiç bu kadar zayıf görmemişti. Gözleri kırmızıydı, Shen Qingqiu’nin yanına çömeldi, konuşamadı. Sadece tıkanıklığını geriye çekerek ızdırapla seslenebildi: “Shizun.”
Shen Qingqiu çok zor bir şekilde kolunu kaldırıp kafasını okşadı. Titrerken gün boyunca baskılamış olduğu ağız dolusu kan sonunda dışarıya çıkmıştı fakat iyi hisleri yükseltmek için anahtar kelimeleri üstelemişti.
“Biliyordum... kesinlikle kazanacaktın.”
Bu cümleyi duyduğunda Luo Binghe’nın bütün bedeni irkildi.
Shen Qingqiu, onu anladığını belirtti.
Luo Binghe bu kişinin akıl hastası bir şizofren olduğuna karar vermeliydi… Gerçekten, eğer Tanrı’nın gözünden bakacak olursak, Shen Qingqiu tahammül etmeyip kitabı fırlatarak küfretmeliydi: lanet rol böyle bir şeydi, bir an dövüşme ve bir an kurtarma: Sen hasta mısın?!
O sırada sistem bildirim iletti.
[“Shen Qingqiu” rolünün karmakarışıklığı +20, Edebî ve felsefî derinlik +20, Test için dövüşü seçmek +10, Toplamda kazanılan B Puanı: +50.]
Shen Qingqiu dehşete düşmüştü. Rolün felsefî derinliği böyle hesaplanabiliyor muydu?
Ayrıca böyle tuhaf bir birimle umursamadan çözümleme, teşekkür ederim!
İki gözünün de görüntüsü karardı, Shen Qingqiu başını kaldırdığında Luo Binghe’nın gözlerinde dolmuş olan yaşların aşağıya süzüleceğini düşündü.
Bu bir hata olurdu.
Bu, bilincini kaybetmeden düşündüğü son şeydi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.