The Tutorial is Too Hard (NOVEL) - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 


           
Eğitim 1. Kat (1. Kısım)


Eğitim aşaması...


Cehennem zorluğu, 1. kat...


Boş, karanlık bir koridordan geçtim.





Adım adım ve yavaşça...


Bir kurtçuk gibi kıvrıldım ve kalkanımı önümde tutarken oldukça yavaş ilerledim.


Bu daha ne kadar sürecek?





[1. deneme, 1. Gün. 1 saat 26 dakika]


Başladıktan yaklaşık 5 dakika sonra "Muhakkak bir şeyler ortaya çıkacak" diye düşünüyordum.


Böylece adımlarımı yarı yarıya kısalttım.


15 dakika sonra "Kesinlikle bir şey ortaya çıkacak " diye düşünmeye başladım.


Böylece adımlarımı yarı yarıya kısalttım.


30 dakika sonra 'Bir şey çıkıyor, bir şey gerçekten çıkıyor!' diye düşündüm.


Böylece ayaklarımı yerde sürüklüyormuşum gibi yavaşça yürümeye başladım.





Ve şimdi.


Bunca zamandan sonra hiçbir şey gelmedi.


“Ben deli miyim?”


“Bana zamanı söyleyen o güzel mesaj beni rahatsız etti.”


“Bu değerli zamanı harcıyor muydum?  Bu bir zaman-saldırı görevi gibi bir şey miydi?”


Kalbimdeki endişe ve korku büyüdükçe büyüdü.


Bedenim de yorgun hissediyordu artık.


İki elimde tuttuğum kılıç ve kalkan yüzünden kollarım ve omuzlarım sertleşmişti.


Sırtım, kollarım ve omuzlarım kontrolsüz bir şekilde titriyordu. Her hareket ettiğimde kaslarımın ses çıkardığını duyabiliyordum. Terimin her yere damlaması bir yana nefesimdeki alkol kokusunu bile alabiliyordum.


Sikeyim. Kılıcımı ve kalkanımı omuz hizasında tutmak zaten zordu. Bacaklarım çömeldi, sırtım öne eğildi ve omuzlarımla boynum içe kıvrıldı; kendimi mümkün olduğunca kalkanın arkasında tutmaya çalıştım.





Sürekli bu pozisyonda yürümekten ölecek gibi hissettim.


Tüm bunları bırakmak ve dinlenmek istiyordum.


Sırtımı düzleştirirken “Bir yere oturup dinlenmeli miyim?” diye düşünmeden edemedim.


“Hayır. Bu yer hakkında hala bir bilgim yok. Bu gerginlik hissimden vazgeçmeden dikkatli olmaya devam etmeliyim.”


Şu anda rahat edemem.


Dikkatli ve gergin olsam bile tehlikeli bir duruma tepki verip veremeyeceğimden emin değildim.


Zor olmasına rağmen…


Buna olabildiğince dayanmalıyım.


Kararlı bir zihinle, bir kaplumbağa gibi yavaşça ilerledim.


Ama sonra...





[Öğrendiniz: Savaş konsantrasyonu Seviye.1]


[Öğrendiniz: İrade Seviye.1]


‘He?’


Bu şaşırma sesi irademden bağımsız olarak ağzımdan çıkarken duraksadım.


Durmamaya karar vermiş olsam bile muhtemelen bu yeni mesaj hakkında biraz daha düşünmeliydim.


Sırtımı düzelttim ve birkaç adım geri yürüdüm.


'Durum çubuğu'





[Lee Ho Jae (İnsan)]


Güç: 10

Çeviklik: 13

Dayanıklılık: 11

Zeka: 21





Beceriler: Savaş konsantrasyonu Seviye 1.

İrade Seviye 1.





Yani... bazı becerilerim var.


[Savaş Konsantrasyonu (Sv.1)]


Açıklama: Konsantrasyonunuz savaşta artar. Daha uzun süre odaklanmış kalmanızı sağlar.


[İrade (Sv.1)]


Açıklama: İradenizi güçlendirir.


İkisi de pasif beceriler.


Savaş konsantrasyonu ve irade. İkisi de şu an yaşadığım durumla ilgili beceriler.


Belli durumlara bağlı olarak yeni beceriler öğreniyormuşum gibi geliyor.


Doğal olarak seviye atlayıp yeni eşyalar alınca yeni beceriler öğreneceğinizi düşünmüştüm, sanırım yanılmışım.


Eğer düşüncem doğru ise daha fazla beceri öğrenmek için çok çeşitli şeyler denemeliyim.


Daha güvenli bir yerdeyken farklı şeyler deneyelim.





Acaba Min Sik, Kyung Min ve Su Ah bunu şimdiye kadar öğrenebildiler mi?


Diğer üçünü düşününce başımı salladım.


Şu an başkalarını düşünemem. Hadi odaklanalım.


Tekrar büküldüm ve ileri gitmeye başladım. Yavaşça.





Tehlikenin her an ortaya çıkabileceğini düşünerek bir salyangoz gibi kabaca bir saat kadar yürüdüm. Sonunda, tehlike beni buldu.


Tehlikeye cevap verebilmemin nedeni, dikkatli olduğumdan değildi.


Sol kolumda tuttuğum kalkan sayesindeydi.



Ting!



Karanlıkta bir ok uçtu ve kalkanıma saplandı.


Okun kalkanıma çarpıp sol koluma şok verdiği andan geri tepmeyi hissedene kadar gecen sürede, bana doğru bir ok sıkıldığını fark etmemiştim.



Ting!



Bir kez daha kalkanıma bir ok geldi.


Nereden geliyor?


O anda gözlerimin önünde gümüş bir parıltı gördüm.


İçgüdüsel olarak kalkanı kafamın üzerine doğru kaldırdım.



Ting!



Bu yakındı.


Uf ...


İlk iki oku fark etmedim  ama kesinlikle son okunu gördüm ve kaçtım.


Neyse ki ...



*TAK*



“?? Başka bir ok…”



*ÇAT*



‘AARRRRGGHHHHH!’



Son ok ayak bileğimi deldi.


Okun yarısından fazlası delip geçmişti.


Acıyor, acıyorrr!


‘Aaaaaahhhhhhh ...’


Titrek vizyonumla bir an için sağ bileğimi delmiş bir ok gördüm.


Acıyla çığlık atarak ve kıvranarak yere yattım ama acı durmadı..


Ayak bileğimin dışına çıkan kan zemide toplandı ve yüzümü kapladı.


Çektiğim acı zihnimi alt üst etse de parlak kırmızı kanımı gördüğüm an, beynim beni buradan çıkmam konusunda uyarmaya başladı.





Bekleme odası!


Bekleme odasına geri dönmem gerek!


Beynimin dayanılmaz  acıdan sonra aldığı kararın ardından, buraya gelmek için attığım adımları takip edip bekleme odasına geri dönmeyi düşündüm.


Her iki ayağımın üstünde durabilmek için elimden gelen her şeyi denedim ancak dengede kalamadan geri yığıldım.





AARRRRGGGGHHHH! Kahretsin!


Düşerken ayağımdaki ok zemini sıyrılmış olmalı, ağrım yine çoğaldı.


Gözyaşlarım durmak bilmiyordu.


Dört ayak üzerinde durdum ve elimdeki kılıcı bir kanca gibi kullanarak kendimi ileriye sürüklediğim sırada yere yapıştım.


İki elim ve bir kullanılabilir bacağımla sürünürken kaslarım çığlık attı.


Acı içinde çığlıklar kopardılar. Can çekiştiler.


Aynı zamanda, içinde ok bulunan ayak bileğim sanki en çok acıyı kendisi çekiyormuş gibi çığlık attı.





[Öğrendiniz: Ağrı Toleransı: Sv.1]


Bulunduğum yere varmam uzun, meşakkatli bir saatimi aldı.


Engelli bacağımla kertenkele gibi sürünüyordum, bu yolun sonu yok gibiydi.


Çaresiz acının neden olduğu çılgın emekleme hızım yavaşlıyordu.


"üff,püff,üff."


Ağrım, taze ve derin bir delici ağrıdan çok, yoğunlaştırılmış ve kontrollü bir ağrıya dönüştü.


Adrenalin veya başka bi boktan olmalıydı ama beynimin sonunda çalıştığını hissettim.


İlerlemeye devam ettim, ilerlerken bile vücudumun durumumu kontrol ediyordum.


Okun deldiği bacağımın ne durumda olduğunu bilemiyordum, acı dışında hiçbir şey hissetmemiştim.Ayak parmaklarımı hareket ettirmeye çalıştım ama hareket etmediler. Hayır, hareket edip etmediklerini bile bilmiyordum çünkü onları hissedememiştim.





[Öğrendiniz: Ağrı Toleransı Sv.2]


[Öğrendiniz: Kanama Toleransı Sv.1]


Hay toleransını sikeyim.Hiçbir şey hissetmiyorum.


Kollarım ve yara almayan bacağım acıdan titriyordu.


‘hüff,püff,hüff’


Akciğerlerim, fiziksel egzersizi durdurmam için beni uyardı ve daha fazla hava istedi.


Aşırı kanamadan olsa gerek kulağımda tiz bir çınlama sesi bile duyabiliyordum.


Sürekli yükselen ateşimin kafamda bir ürperti yarattığını hissettim.


Kolumdan ter damlaları çaldım ve yüzüme koydum. Hala şenlik ateşi kadar sıcaktı.

Sonrasında yüzümde hissettiğim o ürperti ...





O anda, baş dönmesi hissettim ve vizyonum solmaya başladı.


"Ölüm" kelimesi kafamda parladı.


Bunu bir oyun olarak mı düşünüyorsun? Koduğumun aptalı!


Bu acı, bu his. Bu gerçek!


Ölüm de gerçek olacak.


Artık hiçbir şey göremiyordum.


Gözlerimi ovmaya, göz kapaklarımı itmeye ve gözlerimi tekrar açmaya çalıştım ama hiçbir şey göremedim.


Bu zifiri siyah yerde, kollarım ve bacaklarımdaki zayıf duyulara dayanarak hareket ettim.


Neyse ki koridor düz bir çizgiydi.





Kollarım ve bacaklarımda hissettiğim taş zemini görmezden gelirsem hissedebildiğim tek şey kendi gözyaşlarımın yüzümden aşağı yuvarlanmasıydı.


Bu ızdırabı çekerken gözyaşlarımın tamamen kuruduğunu düşündüm ama ölüm korkusu gözyaşlarımın bir kez daha akmasına izin verdi.


Yine de pes etmedim ve kollarımla bacaklarımın bu karanlıkta oynamasına izin vermedim.





Burada acı içinde ölmek istemedim.


Ölmek istemiyorum.


Ölsem bile böyle ölmemeliyim.


Asla böyle ölmeyeceğim.


Sürünmeye başladığımdan bu yana ne kadar zaman geçti?


Ne kadar ilerlediğimi merak ediyorum.


İleriye doğru sürünüyor muydum ondan bile emin değildim.





Kafamı bir uyuşukluk seli doldurdu.


Artık vücudumun hiçbir parçasını hissedemiyordum.


Bir insanın yaşayabileceği en aşırı zevk duygusunun ölümden hemen önceki his olduğu söylenir.


İnternetteki bazı sapkınların bu aşırı zevki hissetmek için kendilerini boğarak öldüklerini gördüm.


Sikeyim, şimdi onları anlayabiliyorum. Bu uyuşukluğa güvenmek istiyorum. İnkar etmek ve mücadele etmek yerine sadece rahata ermek istiyorum.





Böyle bitecek mi?


Bir anlık dikkatsizliğim yüzünden mi?


Hayır. Dikkatsiz olmayacağım. Çevremden haberdar olacağım ve yavaşça…


Becerilerimle tespit edemediğim ve hatta engelleyemediğim bir saldırıydı.


Eğer bir kalkanım olmasaydı, ilk ok kalbimi delecekti ve bir anda orada ölmüş olacaktım.


Neden...


(Voooooommmm)


[1. kat bekleme odasına mı seyahat ediyorsunuz?]


Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.