Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   02 

           
Çevirmen: AzurveAziz

“Yılda sadece bir kez olduğundan Aziz Xocolat gününde sevdiğim kişiye bir çikolata vermek istiyorum…” Herhangi bir genç kız bunun normal olduğunu düşünür. Ama gerçekte ise kolay görünmesine rağmen oldukça zor bir iştir.
 

 

Cross Akademisinde ise Aziz Xocolat günü bildiğiniz azılı bir savaş gibiydi. Gün batımı zamanı sınıflar değiştiğinde; “Gündüz sınıfının saldırısı başlasın! Bakalım ne kadar çikolata verebileceksiniz” nidalarıyla yarış başlardı. Ve ayrıca o günde her kız sabah başlar başlamaz yerini alıp büyük bir yığılma gerçekleştirirlerdi. Bu da onların hedeflerini başarma olasılığını çok düşürüyordu.
 

Ah… Bu imkansız. Tam da beklediğim Kaname-sama’nın arkasından koşan dağ gibi kız yığını var…
 

Elitliğin ve yakışıklı prens figürünün kusursuz örneği olan gece sınıfı içinde bile diğerlerinden kendini ayıran harika bir prens figürü vardı. Bu kişi; gece sınıfının ve ay yurdunun lideri Kaname Kuran idi.
 

Cross Akademisinin iki farklı öğrenci grubu vardı. Aynı sınıfları kullanan gece sınıfı ve gündüz sınıfı ama hiç biri birbiriyle iletişim halinde değildi. Akşam üstü değişiklik sırasında ise kargaşa ve karışıklık olması çok normaldi. Hele Aziz Xocolat gününde oluşan bu histerik kızlar grubundan canlı çıkmak oldukça zordu. Çikolatanızı verememe ihtimaliniz oldukça yüksekti.
 

Dahası Fuuka Kisaragi’nin amacı bu zorlukların üstesinden gelmekti. Hayranlığının simgesi olan çikolatayı veren ilk insan olmak çok kolay olmayacaktı.
 

Ah… Çok popülersiniz Kaname-sama…
 

Ama pişmanlık ve pes etmek için zaman yoktu. Gündüz sınıfının birinci yılından Fuuka, bu konuda kararlıydı. Ne olursa olsun yapması gerekeni yapacaktı.
 

Eğer bunu kurallar içerisinde yapmaya çalışırsa bu imkansız olurdu… O zaman başka çaresi yoktu!
 

 

Plan kararlaştırılmıştı. Cüretkar planına göre çikolatayı Kaname’nin odasında verecekti. Fuuka kararını verdiğine göre bu karardan onu kimse döndüremeyecekti. Sonuçta Aziz Xocolat Günü tüm aşık ve kararlı kızların savaşıydı.
 

Bu saatte ayak sesleri duymak nadirdi. Yumuşak, dağınık saçlarıyla ve kısa boyuyla kendine güvenen kız çimenlerde aceleyle yürüyordu.
 

“Hey, hadi ama… Fuuka! Yakalanıp cezalandırılacağız kesin! Ay yurdundaki birinin yatak odasına girmek… Aptalca bir fikir!”
 

Fuuka’nın hızlı adımlarını arkasında bir gözlüklü kız izliyordu. İsmi Kanae idi ve korkuyla etrafına bakınıp duruyordu. Yaptıkları düzgün bir öğrenciye yakışıcak türden bir şey değildi. Sessizlik içinde nefesleri oldukça gürültülü çıkıyordu.
 

“Işıklar çoktan söndü!” Gece yataktan çıkmamız kurallara aykırı! Ve okul kurallarına göre…”
 

Kanae’nin acı çeken ifadesine rağmen Fuuka durmadı. “Kanae istersen gidebilirsin. Bu planı kendi başıma gerçekleştirebilirim.”
 

“Fuuka, oda arkadaşın ve en iyi arkadaşın olarak seni durdurmam gerekiyor.”
 

Kanae’nin sözlerine en ufak bir dikkat bile vermeyen Fuuka, derin bir iç çekti. Kaname bunu okul başkanına anlatabilirdi… Kendimden şüpheye düşmemeliyim yoksa onu daha çok endişelendireceğim.
 

“Hey Fuuka, beni dinliyor musun) Gel yakalanmadan bu yerden gidelim hadi.”
 

Fuuka Kanae’nin hislerini gayet iyi anlayabiliyordu. Cross Akademisi genelde yüksek konumdaki ailelerin ve saygı değer kişilerin saygın ve genç çocuklarının gittiği bir okuldu. O da zaten ilk defa yatakhaneden kaçıp, gecenin bir yarısı Ay Yurduna gelmişti.
 

“Sadece etrafı inceliyorum Kanae. Sana odana dönebileceğini söylemiştim zaten!
 

“Fuuukaaaa…!” Buna rağmen hiçbir şey en yakın arkadaşını bu sevdadan vazgeçiremeyeceğini anlayınca, Kanae’nin sesi hafiften titremeye başladı.
 

Fuuka arkadaşının endişesini anlıyor ve buna saygı duyuyordu. Eğer yakalanırsa olay sadece yatakhanesine gönderilmesiyle bitmezdi. Bu eğitim sicilinde kötü bir iz bırakırdı ve Güneş Yurdu başkanı tarafından çok büyük bir cezaya çarptırılırdı… Belki de okuldan bile atılabilirdi.
 

Kovulma çok kötü olurdu… Ailem… Düşüncesi bile sırtından soğuk terler boşaltmıştı. Hayır! Şüpheye düşülmeyecekti. Kaname-sama söz konusuysa, korkmuyorum!
 

Aziz Xocolat gününde birine çikolata vermek… Olay çikolatadan ibaret değildi, onun arkasındaki hissiyattı önemli olan. Hayranlık-cesaret- kasıklarındaki bu tuhaf his kalbinin küt küt atmasına neden oluyordu. Düşüncesi bile kalbini pır pır ediyordu. Kaname Fuuka’nın uzaktan izlediği gizemli bir varlıktı.
 

İşte bu yüzden bunu yapıyordu. Yapmalıyım, Umurumda değil! Ona göre o okuldaki en önemli kişi, prens ve kraldı… Dünyadaki tüm asilliği üzerinde toplamış kişiydi. O hiç onu farkına varmamıştı ama o, ondan öyle bir şey beklemiyordu. Çünkü neden varsın ki? Ama… Kaname, ben buradayım… Ve senden hoşlanıyorum!
 

Eğer bir ümit bunu farkettirebilecekse ona bu bile kafiydi. İşte bu arzunun farkındalığı diğerlerinden önce Kaname’ye çikolata verme konusunda ona kararlılık veriyordu ve Aziz Xocolat gününde “Kaname’nin odasına çikolata götürme” operasyonu gibi bir şeye kalkıştırıyordu.
 

Fikir kurnazca kapıdan geçmekti. Aziz Xocolat Gününde Ay Yurduna sızacak ve Kaname’nin odasına çikolatasını bırakacaktı. Bu şekilde en azından herkesten önce ona ulaşacaktı.
 

“Bak, planın işe yaraması için etrafı kolaçan etmek şart! Bu yüzden gitmeme izin ver lütfen!”
 

“Çok inatçısın! Çok cesaretlisin ama ne hazırlık yaptın ne de bir koruman var…”
 

“Hızlı bir şekilde karar almak ve atağa geçmek önemli! Aziz Xocolat Günü yılda bir kez oluyor! Ne olursa olsun, bundan pişmanlık duymayacağım.”
 

“Aaaaa…! Pekala, iyi! Seni vazgeçirmek için didinip durdum. Eğer “pişman” olmayacaksan, istediğin gibi yap!”
 

Kanae burnundan soluyarak arkasını döndü ama birkaç adım atamadan arkasından Fuuka’nın sesini duydu.
 

“Ah, bekle Kane!”
 

“Ne istiyorsun? Özür dilemek için çok geç…” Kanae arkasını döndü, en azından Fuuka’nın kararının arkasında duracağını düşünüyordu.
 

Ama birdenbire Fuuka ellerini yalvarırcasına tuttu.
 

“Fuuka?”
 

“Lütfen! Hayatım boyunca bir kez senden böyle bir şey isteyeceğim… Lütfen!”
 

“Eeeh…?”
 

“Duvardan atlayabilmem için, birinin sırtına tırmanmam lazım… Lütfen…!”
 

“Ne diyorsun sen?! Kim olduğumu sanıyorsun?!”
 

Şüphesiz ki sağlam duvar basit bir atlayışla geçilecek gibi değildi. Tırmanılması imkansızdı ve destek için kullanılacak kullanışlı bir şey yoktu.
 

Ay Yurduna girmenin en basit yolu elbette ki ana kapıydı. Ama Güneş Yurdunun başkanı ve Ay Yurdunun başkanı birbirlerine saygıyla kesin sınırlar çizmişti yani alternatif yoldan yapmaktan başka çare yoktu. Duvar bügünde tüm duygusuzluğuyla oradaydı ama Fuuka zaten yat borusundan sonra dışarıya çıkmakla çoktan kuralları çiğnemişti ve ne olursa olsun devam edecekti.
 

“Hadi ama… Ne diyorsun?” Fuuka’nın gözleri en yakın arkadaşına parlayarak bakıyordu.
 

“Pekala… Sonuçta zaten buradayım… Sanırım acıtmaz.” Bu dediğim dedik, inatçı ve kalın kafa arkadaşı cidden bu adamı seviyor olmalıydı.
 

“Bu iyiliğin karşılığını istiyorum! Aziz Xocolat Günü’nden sonra beraber şehire gideceğiz ve sen ben istediğimiz gibi tıkınabileceğiz. Söz ver bana.”
 

“Pekala!”
 

Arkadaşının yardımıyla Fuuka duvarın üstüne tırmanabildi. İyi jimnastik dersleri aldıklarından bu onlar için çok zor bir şey olmamıştı. Tünediği yerden yani duvarın tepesinden önünde uzanan büyüleyici manzaraya bir göz attı. Ay yurdunun manzarasına.
 

“Pekala… ben gidiyorum!” Fuuka sessizce veda etti arkadaşına ve duvarın arkasında kayboldu.
 

“Asla vazgeçme Fuuka…” Kanae çok ama çok kısık sesle fısıldadı. Çoktan yalnız olduğunu bilmesine rağmen.
 

“Ahhh…!”
 

Düşüş mesafesi beklediğinden daha fazlaydı ve Fuuka yere inerken dengesini kaybetti. Ellerine bir baktı ki kan akacak kadar çizilmişti. Bacaklarının düşüşten etkilendiği korkusuyla kalbi küt küt atıyordu.
 

“Ayyy… Şey, en azından içeri sızma operasyonu başarılı oldu, değil mi?”
 

Acıdan gözleri dolmuştu ama şimdi bunun için zaman yoktu. Hemencecik kendini toparlayıp, Kanme’nin odasının yolunu tuttu.
 

Şimdi düşününce… Kaname’nin odası neredeydi?
 

Gündüz ve Gece sınıfı birbirinden ayrı olduğundan, Ay Yurdu’nun düzeni hakkında hiçbir fikri yoktu.
 

Buralarda bir yerlerde olmalı…
 

Bir dakika düşündükten sonra aklına bir fikir geldi…
 

Biliyorum! Başkan odası olacağından, en iyisi olmalı. Pahalı gözüken odayı bulmalıyım…!
 

Cesaretini yeniden toplayıp binaya doğru döndü. Çiti geçmiş olsa da yurt hala bayağı bir uzaktaydı. Ayak sesleri çıt çıkarmasın diye dikkatli bir şekilde yürüyordu. Bu yoldan bahçeye girdi. Kaname’nin odasının bahçenin sonunda olduğuna karar vermişti. Bayağıı geç olmuştu ama yatak odalarının camlarından bir sürü ışık yansıyordu.
 

Fuuka’nın anladığına göre gece sınıfının organizasyonları gündüz sınıfındakilerden farklıydı. Görünüşe göre, derslere katılmak zorunlu değil de isteğe bağlıydı. Farklı branşlara ayrılan bir sürü sınıfları vardı.
 

“Çok güzel olmalı… ve odalarına bir bak! Kocamanlar…” Fuuka şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu.
 

“Bu iyi değil… Gecenin bu yarısı bir kız burada neden dolanıyor?” Billur bir ses birdenbire arkasında bir yerden konuştu.
 

Aman tanrım. Yakalandım mı?! Fuukanın vücudundan tüm kan çekildi. Birinin yaklaştığını duymamıştı!
 

“Sen… Gündüz sınıfı öğrencisi misin?
 

“Üzgünüm! Biliyorum kuralları çiğnedim! Üz… Üzgünüm! Cevap yoktu. “B… Bu…” Başını kaldırdı ve önündeki yüze bakarken neredeyse bayılıyordu.
 

“Ka-Kana- Kuran senpai?”
 

Gece gibi simsiyah saçları havada uçuştu. Varlığı bile heybetli ve öyle nefes kesiciydi ki… Gizemli bir hava ve etrafındaki herkesi kendine çeken tanrımsı güzellik. İşte buradaydı. Gece istilasının nedeni- Kaname Kuran.
 

Vay, farkedilmemeyi başardım ama onun yerine Kaname ile karşılaştım… Cidden şanş yüzüme güldü! Üzgün hissetmekten çok işlerin beklenmedik şekilde bu hali almasından dolayı mutluluktan uçuyordu.
 

Hiç Kaname ile karşılaşacağını düşünmemişti. İlk defa ona bu kadar yakınlaşmıştı. Daha önceleri sadece uzaktan sınıflar değişirken görüyordu onu. Diğer kızlar gibi değişim sırasında onların üzerine atlamamak için zor tutup uzaktan izliyordu. Değişim sırasında hep gündüz sınıfı kızları arasında kaybolduğundan, uzaktan izlemeyi tercih ediyordu.
 

Uzaktan izlerken bile muazzam bir insandı ama bu kadar yakında çok daha iyiydi. Ay ışığının altında Kaname, gerçek bir kral gibiydi. Fuuka konuşursa bu hayal kaybolur diye korkuyordu. Sanki dokunsa yok olacak gibiydi. Yanakları kızardı.
 

“Sen iyi misin…? Hasta mısın?” Kaname onu izlerken endişeyle kaşlarını çattı. Adam daha çok yaklaştı ve aralarındaki mesafeyi kapattı. Fuuka kalbi patlayacakmış gibi hissetti.
 

“Çok iyi! Harika!”
 

“Anlıyorum… O zaman odana dönmelisin çünkü gece tehlikelerle dolu.”
 

“Hey… Öğretmen söyleyecek misin bunu…?”
 

Yakalandığından beri cezanın yolda olduğu kesindi. Fuuka planı yaptığında da bu riskin farkındaydı. Aslında Kaname ile karşılaştığından hatta onunla birkaç kelime konuştuktan sonra kensinlikle bundan pişmanlık duymayacaktı.
 

Screenshot_2 | AniRuneKaname nazikçe ve incelikle parmaklarını dudaklarına götürdü. “Bu geceyi… Sır olarak saklayacağım.”
 

“S-Sır? Ama… Neden?”
 

“Bu akşam senin sayende çok ilginç bir şey keşfettim… Bunu bir teşekkür olarak gör.”
 

Gülüşlerin en güzeline maruz kalan Fuuka’nın başa öne düştü. Neden o…? Kaname’nin gülümsemesi nazik olmasına rağmen tuhaf hissetmekten kendini alıkoyamıyordu.
 

Bana teşekkür? Kaname-sama, ne keşfetmiş olabilirsiniz ki? Fuuka bunu düşünürken kaname sanki birisi geliyormuşçasına başını çevirdi ama baktığı yerde kranlıktan başka bir şey yoktu.
 

“Pekala… kapı şu tarafta… Dikkatli ol.”
 

Birden hiçbir şey gözükmeyen karanlıkta; Hanabusa Aido, Akatsuki Kain, Ruka Souen ve Takuma İchijou incelikle süzülürek ortaya çıktılar. Neredeyse kafası hala eğik olan Fuuka’nın dibinde bitmişlerdi.
 

“Sana kapıya kadar eşlik edecekler.”
 

“Diğerlerinden bir adım öne çıkanlar ise; Hanabusa Aido ve Akatsuki Kain idi.
 

“Aido-senpai, Kain-senpai…?” Fuuka bilinçsizce her iki elini de ağzına götürdü. Onlar burada mıydı? İchijou ve Souen-senpai de? Gece sınıfı içinde özellikle bu dört öğrenci Kaname’nin etrafındaydı. Onlarla da karşılaşmak… Gerçekten çok iyiydi.
 

Aido’nun güzelliği kesinlikle ünlü kuzeni Kain’den çok üstündü ve daha vahşi gözüküyordu. İchijou’nun güzelliği ise bir yetişkin havası veriyordu ve Ruka gerçekten hoş gözüken bir porselen bebek gibiydi.
 

“Senin gibi birinin gündüz sınıfında olması… Olacak şey değil. Tabii ki de onların verdiği hissiyatı vermiyorsun.” Kaname’nin sölerinin bayıltıcı bir etkisi vardı.
 

Ne? Güzel olduğumu mu ima etti şimdi? Yoksa okul kurallarını çiğneyen bir aptal olduğumu mu ima etti? Birden başı dönmeye başladı. Kafasındaki karışıklığı gidermek için Fuuka, başını elleri arasına alıp zihnini dinlendirdi. S-Sakinleş… Sakinleş…
 

Fuuka’nın böyle yaptığını gören Fuka fısıldadı. “Bir tane bulduk gibi, değil mi Kaname-sama?”
 

“Eğer öyle düşünüyorsan, ona kapıya eşlik ederken sen ve diğerleri arkadaş olmayı denemelisiniz.” Kaname’nin sessiz fısıltısı Fuuka’nın kulaklarına ulaşmamıştı.
 

“İyi geceler Fuuka.”
 

Uvaaaah! Kaname-sama bana adımla seslendi! “İyi geceler!” Fuuka sevinçle iyi geceler dedi. Onu hala kollarında tutan Ruka’nın kötü bakışlarını farketmemişti.
 

***

 

“Şey… Buraya neden geldin?” diye sordu Kain. Fuuka’nın yanında yürürken.
 

Fuuka onlarla yürüdüğü için hala hayal alemenideydi bu yüzden cevap vermesi biraz zaman aldı.
 

“Ah… Bilirsin… Ya… Bugün… Aziz Xocolat Günü… Kaname’nin… Odasına… Çikolata… B… Bırak… Maya… Gel… Miş.. Tim.”
 

“İyi cesaret etmişsin. Kaname bile bundan etkilenir bence.” diye yorumda bulundu İchijou.
 

Kaname’nin arkadaşı olan bu insanın bile ona ilk adıyla seslenmişti. Bu hoşuna gitmişti.
 

“Aklına komik bir şey gelmiş belli.”
 

“Eğer tabiri caizse… Senin gibi bir kişi yok sayılır.” Kain bu gözüpek ve cesurca plana kıkırdadı ve onun gülmesine Ruuka eşlik etti.”
 

Aido tek laf etmeden yürüyen tek kişiydi. Sınıf değişimi sırasında normalde en cana yakın kişi o olurdu ve sıcacık gülümsemesiyle kızlarla flört eden de hep o olurdu. Fuuka tabii ki de onu çok iyi tanımyordu ama bu davranışı beklediğinden çok farklıydı.
 

Aido gerçekte ciddi ve sorumlu biri olabilir miydi? Belki de gecenin bir yarısı buraya girerek okulun kurallarını çiğneyen biriyle konuşmak istememişti.
 

“Ah, ana girişi görebiliyorum. Bundan sonrasını kendin gitmek zorundasın. Dikkatli ol, tamam mı? Biliyorsun bizim de güneş yurduna girmemize izin yok.”
 

Fuuka kendi “dünya”sına dönme vakti olduğunu görünce hafiften bir iç çekti ve hepsini resmi bir şekilde selamladı.
 

“Bugün için özür dilerim ve lütfen Kaname-senpai’ye özürlerimi iletin. Bir daha Ay yurduna girmeyeceğim.”
 

“Hah? Hayır, hayır… Sorun yok. İstediğin zaman bizi görmeye gel. Senin gibi ilginç bir kız… Daha önce tanışmadığımıza şaşırdım. Önemli bir şey söz konusu olunca diğer şeyler göz ardı edilebilir.”
 

Ruka’nın böyle söyleyerek arkadaşça gülümsemesiyle Fuuka farkında olmadan: “Hah? Cidden mi?” dedi.
 

“Neden olmasın? Hem başkan Kaname ile ilgili gibisin ve şey… Sorun nedir?”
 

Kain ise ellerini başının arkasında birleştirip onaylarcasına başını salladı. “Bir dahaki sefer bizi ziyaret etmek istediğinde ön kapıdan gel. Ama tabii ki de bunu diğer kızlardan sır olarak saklamalısın.”
 

“Pekala, kimseye söylemeyeceğim!”
 

“Pekala o zaman görüşürüz.”
 

“Görüşürüz!”
 

Elveda ettikten ve kapıya yöneltikten sonra Fuuka sevinçle koşmaya başladı.
 

Bu o kadar harika ki! Böyle bir şey olacağını asla tahmin edemezdi! Kaname ile konuşmak… İsmi ile bile seslenmişti! İstediği zaman ziyarete de davet etmişti…! Bunu Kanae’ye söylemeliyim.
 

“Ah…”
 

Fuuka birden bunun sır olması gerektiğini hatırladı. Kanae’ye bile söylememeliydi. Ama özellikle bu planın yürümesinde yardımcı olan en yakın arkadaşı Kanae’den saklamak acı veriyordu.
 

Hepsiyle buluşmasının verdiği sevince rağmen bunu sır olarak tutacak olması düşüncesi ise aklını bulandırıyordu.
 

Her neyse, hiç kimseye bir şey söylemeyeceğime söz verdiğinden başka çaresi yoktu… Affet beni Kanae.” Şu an büyük ihtimalle derin uykuda olan arkadaşına özür dilercesine fısıldadı.
 

Normalde tüm gece sınıfı soğuk gözükse de, onlarla konuşarak yürürken hepsi oldukça kibarlardı…
 

Şafak yaklaşmıştı. Fuuka odasına dönmek için acele etti. Neden ona diğerlerinden farklı davrandıklarını hiç düşünmemişti.
 

***

 

“Göründüğü kadarıyla güvenli bir şekilde geri dönmüşsün. Kaname yarı koltuğa yaslanmış şekilde İchijjou’nun olanları anlatmasını dinliyordu.
 

“Evet. Eh… İsmi Fuuka idi değil mi? Yine buraya gelsin diye cesaret verdik. Ya da bir çoğumuz diyelim. Aido gurur yapııp suratını asmıştı…”
 

Başkan yarımcısının bu sözlerini duyunca, Kaname’nin yüzündeki gülümseme silindi. “Aha…”
 

Kaname’nin yüzündeki bilindik sırıtışı gören İchijou hemen odadaki perdeleri kapadı. Yakında güneş yükselecekti bu yüzden hemen perdeleri kapamışlardı. Yakında güneş yükselecekti ve insanların dünyasında gün başlayacaktı. Ama vampirler için yatma vaktiydi.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   02 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.