Nasıl olsa, burası benim için gerçekliğin belirlendiği yerdi. Claude'un karşısında yalan söylemek ve güzel durması için sevimli davranmak. Şimdi bunu kendim de kabul ettim, üzgünümmm.
Ama üzgün ve yalnız olsam bile ağlamayacağım!
"Ah!"
Çimli alanda koşmayı bırakarak Claude'un tam önünde durdum. Küçük bir anlayış sesi çıkardıktan sonra önünde eğildim.
"Athy'i çay zamanına davet ettiğin için teşekkür ederim."
Şu aralar öğrendiğim şekilde eğildiğimde Claude'un arkasında duran Felix'ten küçük bir pfft sesi duydum.
Evet, yetişkin gibi davrandığımda çok tatlı görünüyorum, değil mi? Elbette, bugün diğer günlerden çok daha tatlı olacaktım. Kasıtlı olarak en tatlı elbisemi seçip giydim ve nasıl daha tatlı olabilirim diye aynanın karşısında pratik yaptım.
Bugünün konsepti yetişkin gibi davranan çocuk, ama aslında görgü kurallarında fazla bilgisi olmayan küçük hanımefendi. Tatlı görünmek için biraz farklı görünmem gerekiyordu, ama sinir bozucu gibi olmamak için de fazla farklı olmamalıydım.
Şanslıyım ki planım işe yaramış gibi görünüyordu. İstediği şekilde bana bakan Felix'in aksine hizmetçiler Claude'un önünde cesurca bana bakıyorlardı.
Bir sürü fırfırları olan büyük ve pofuduk görünen beyaz elbisemle kesinlikle bir melek gibi görünüyordum. Kesinlikle, şu anki ben aslında görkemli zarif güzel ve saygın melek yerine minik bebek melek gibiydim...... Kuhuckkkk!
Claude'un ise sadece kaşını kaldırdı ama bu adam hiç bana istediğim tepkiyi vermişmiydi mi ki?
"Felix."
Claude'un seslenişiyle Felix kısa bir cevap verdi ve beni tutup kaldırdı. Felix'in yardımıyla başarılı bir şekilde sandalyeye çıkabilmiştim. Neden mi Felix'in yardımıyla? Çünkü kendim sandalyeye çıkabilmek için son derece kısaydım.
Biz insanlar aslında bu eylemlere çabucak alışan hayvanlarız.
Şimdi masada karşı karşıya oturduğumuzda olabilecek en parlak ve sevimli şekilde gülümsedim ve konuştum.
"Günaydın, babacım!"
Şu anda saat sabahın onu. Genelde Claude ile buluşup çay zamanı yaptığım zaman öğleden sonralarda olurdu ama yaklaşık bir ay önce aniden sabaha aldı.
Bir ay öncesinden bahsetmişken, bu ona ninni söylediğim zamana yakın. Ne düşündüğünü bilmiyorum. Peki, o hiç tahmin edilebilecek birisi mi? Hayır.
Her neyse, o günden beri onu 'Günaydın Babacım' diyerek selamlıyorum ve öyle söylediğimde bir süre bana bakıyordu.
Kesinlikle hiç 'Sana da günaydın' falan söylemiyor, bekliyor falan değildim ama yine de. Biraz bencil olmuştum.
"Dün gece babacım rüyamdaydı!"
"Rüya, demek."
"Athy, babacım, Felix ve Lillyleydi. Hepimiz bir süpürgeye bindik, ay ve yıldızları topladık ve birlikte oynadık!"
"Saçma bir köpek rüyası."
Hoho. Kelimelerini nasıl seçtiğine de bak. Güzel. Homurdanmadım ve sadece Claude'a gülümsedim.
"Babacımla bulutların üstünde pofuduk oyunlar oynadım. Gerçekten çok çok çok eğlenceliydi!"
Claude sadece salakça konuştuğumu düşünüyor gibiydi ve cevap vermeden dinlemeye devam etti. Ama sorun yok. Kendim de ne söylediğimi anlayamıyorum! Eeek, bu saçmalığı sürdürmeye devam etmek istemiyorum.
Hadi sadece kek yiyelim.
Ama çay zamanı için tabaklara yiyecekleri hazırlayan hizmetçinin gözleri şaşkınlıkla dolu bir ifade ile bana baktığını gördüm.
İmparatorun sarayında ne hizmetçi ne de şövalye vardı ama ne zaman burada ziyafet ya da çay zamanı yapsak sarayın çalışanları gelip bizim için hazırlıyordu.
Buradaki abla tanıdıktı, daha önce defalarca hazırlamıştı ama daha önce benim Claude ile böyle konuştuğumu görmemiş gibiydi. Diğer yandan Betheran isimli hizmetçi abla şaşkın gözüküyordu, kendini çabucak toparladı ve ayrıldı.
Claude bugün de çok sakin ve uykulu görünüyordu. Ama onu ne zaman böyle görsem merak ediyordum. Belki de uyku bozukluğu vardır? Ziyafet için uyandırmak için odasına gittiğim zaman da uyuyordu...
Muhtemelen sabah olduğundan ortam daha sakindi. Yoksa sadece uyku bozukluğu mu var?
Beni sabah çağırmasan daha iyi olmaz mı? Yada daha önceki gibi öğleden sonra çağır. Neden ihtiyacın varmış gibi her gün sana 'Günaydın' dememi istiyorsun?
"Babacım, o şey lezzetli mi?"
Her zamanki gibi Claude yine aynı çayı içiyordu. Benimle her çay zamanı yaptığında o çayı içtiğinden cidden çok seviyor olmalı. Beklenmedik sorum üzerine Felix de o da hareketlerini durdurdu.
"Tadını sevdiğim falan yok."
Yudumladığı çayı bir süre inceledikten sonra bağırdım.
" Athy de babacımla aynı şeyi içmek istiyor!"
Geçtiğimiz aydan beri Claude'a yakın olabilmek... olabilecek bir şey değildi ama endişelerim azaldı ve çok zorlanmadan bu şekilde konuşabiliyordum artık.
Eğer inatçılığım ve saldırganlığıma bakarak yaşamama izin vermesi daha iyi olurdu.
"Prensesin eğlenmek için bu çayı içmesi fazla sert olabilir."
Claude bardağını masaya bıraktı ve bana baktı. Ve onun yerine Felix konuştu. Ama ben öylece kabul etmemiştim, koca yanaklarımı daha da şişirip somurttum ve başımı hızlıca salladım.
"Ben de yiyeceğim, aynı şeyi!"
Felix'in yüzü beyazlaştı. Tatlıları sevsem de çok tatlı yediğim için dilim ölüyor. Yani, ben de Claude'un içtiğini içeceğim!
"Ver onu. İstiyorsa vermemek için bir sebebim yok."
Şanslıyım ki Claude beni durdurmadı. Bizden uzakta duran hizmetçi abla anında yanıma geldi ve benim için çay doldurdu.
Ben, bir kez daha görgü öğretmenimin bana öğrettiği gibi çay bardağını zarifçe tutarak kaldırıp önce kokusunu kokladım.
Yine Felix'in bana gülmemeye çalıştığını duydum. Ancak çay bardağımı ağzıma götürüp yudumladığımda yüzünde endişe belirmişti.
Kesinlikle! Boşuna.
"Athy de çok beğendi."
Dudağımı çay fincanından ayırdıktan sonra parlakça gülümsedim.
Claude'un sıkça içtiğini gördüğüm zaman kokusunun tamamen benim tarzım olduğunu düşünmüştüm. Şimdi deneyince, aman tanrım çok güzel!
Tatlılığa alışmış ağzım istenilen acılıktaki çayı reddetmedi. Ama tadı biraz eşsiz ve güçlüydü.
"Athy'nin ağzında çiçekler açıyor gibi!"
Ne? Cümleme olan tepki de ne böyle?
"Hoşuna gitmiş gibi görünüyor."
Şok olmuş gibi görünen Felix kendine geldi ve yorum yaptı.
Claude doğrudan tüküreceğimi düşünmüş olmalı, yoksa niye kaşlarını çatsın? Ama herkes kısa bir süre boyunca yorumumdan sonra dondu. Neden böyle davranıyorlar ki?
"Majestelerinin sevdiği çay, Lippe çayı."
Ahh, yani adı Lippe. Yani Claude tüm bu zaman tek başına mı içti bu lezzetli varlığı?
Ama ilgim Felix'in bir sonraki cümlede bahsettiği konu oldu.
"Bayan Diana da oldukça severdi."
Bana özlediği bir şeyi hayal ediyormuş gibi üzgün bir gülümsemeyle bakıyordu.
"Ağzımda açan bir çiçek gibi.... O da söyledi."
Felix'in sözlerini dinlemek ilgimi çekmişti. Athanasia'nın annesi... Diana hakkında konuşma duymak nadirdi.
Kelimeleri ararken başımı biraz eğdim ve hiçbir şey bilmeyen bir çocuk gibi sordum.
"Yani, annem ve ben aynı kelimeleri mi söyledik?"
"Evet."
Diana'yı düşünüyormuş gibi hafifçe gülümsedi.
"En başında majestelerinin bu çayı denemesinin sebebi Bayan Diana'ydı. Lippe çayının ana malzemeleri Siodonna'dan geliyor. Ah, ve onlarda genelde birlikte çay zamanı...."
"Öyle bir anım yok."
Ancak Felix'in cümlesi buz kadar soğuk bir ses tarafından kesildi. Claude az önceki gibi şaşkın görünmüyordu hatta şu an kesinlikle soğuk, duygusuz ve zalim görünüyordu.
"Bugün çok boşboğazlık yapıyorsun. Gürültülü. Defol."
Ani gelen emirle bile Felix tek kelime etmeden ayrıldı.
Öte yandan ben sadece Claude'a memnuniyetsizce bakıyordum.
Ne oluyor bu p*çe. Dinlemek bile istemediğini mi söylüyorsun çünkü onu gelip giden bir geçmiş olarak düşünüyorsun? Yani sadece kısa süre aşık olduğun kadınla, sadece bir gecelik hata ile beni yaptın. Ş*refsiz. Gerçekten tam bir ş*refsizsin.
Hele ki o...o kadının portresini bile atamazken.
Modum aynı uçurumdan düşer gibi hızla düştü. Diana benim gerçek annem olmasa bile...sinirlenmiştim.
Ama Claude'un aniden bana dönen bakışıyla yine sevimli bir biçimde gülümsedim. Evet, mükemmel hayatta kalma yeteneklerimi övün.
"Çay küçük bir çocuk için fazla sert, süt içmen daha iyi olur."
"Hehe, Athy sütü de seviyor."
Buna evet demem gerekiyor gibi hissettiğim için gülümseyerek kabul ettim.
***
Şu anda Claude'un gönderdiği öğretmenden basit görgü kurallarını öğreniyordum.
O Kontes Eloisdi, ünlü profesyonel. Çocukları iyi bilmiyordu ve 5 yaşında olduğum için, genellikle 8 yaşındaki çocukları eğitirdi, ben genç olduğumdan kolaylaştırdı ve benim de sadece onun sözlerini dinlemem gerekiyordu.
Ama Kontes'in anlattığı, yapmam gereken şeyleri nasıl hatasız becerdiğimden şaşırmış ve şok olmuş görünüyordu.
Görünüşe göre yaramaz şımarık ağlayan 5 yaşında küçük kız göreceğini düşünerek gelmişti, ama ben farklıyım!
Ve, ben sadece temel asillerin görgü kurallarını öğrendim. Düşününce, zaten beş yaşındaki bir çocuğun düzgünce oturup dinlemesi bile çok şaşırtıcı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.