Yukarı Çık




42   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   44 

           
"Pfft!"

Beyaz masa örtüsü kırmızıya boyandı. Kan kusan veletin yüzünde ne olduğunu anlamamış bir yüz vardı. Ve bu onunla birlikte olan diğer iki kişide de aynısıydı.

"Prenses!"

Büyük bir öksürmeden sonra bir bardak dolusu kan daha kustu. Kan aynı ayakkabıları gibi parlak 
kırmızıydı aynı beyaz masa örtüsüne olduğu gibi veletin elbisesi de boyanmıştı, kırmızıya.

Vücudu devrildikten sonra, Claude'un vücudu isteğine karşı gelip ayağa kalktı. Sandalyeden yere 
düşen vücudun bilinci yoktu. Sanki ölü bir vücutmuş gibiydi. Claude yardımcı olamayacağını 
düşündü ama sadece bir saniye korktu ve titredi.

"Prenses, neler oluyor!"

Velete koşan Felix sallamaya başladı, bağırdı. Claude, bir an için bile bir kasını bile hareket 
ettirilmeden dondu kaldı. Bu gerçek hissettirmiyordu.

Sadece ellerinde karıncalanan mana duygusu gerçekti. Nedeni bilinmiyordu ama mananın 
bayılmasının nedeni olduğunu hissetti. Yakın zamanda kontrol edilmezse de, gerçekten tehlikeli 
olabilirdi.

Claude elini ileriye doğru uzattı neredeyse ona mana verecekti ama durdu.

"Prenses! Gözlerinizi açın, prenses!"

'Gerçekten onu kurtarmam mı gerek?'

Onun içinde bu tür bir düşünce geçti.

Onu öldürmeyi planlamıyor muydu? Eğer öyleyse,akışına bırakabilirdi.

Burada doğduğu günden itibaren...

"Euuu..."

Onu öldürmesini durduran velet, kendi kendini öldürecekti.

"Ah,euk....baba...."

Küçük ve bir zayıf mırıltıyla, yüzünü yansıtan gözler biraz açıldı. Eliyle kıyafetini çekiştirdi ve 
tekrar düştü. Aynı zamanda, mavi kristal mücevher benzeri gözlerdeki yansıması artık 
görülmüyordu.

"Doktoru getirin."

Claude onun vücuduna verdiği manayı sakinleştirmeye çalışırken konuştu.

"Acele edin!"

Konuştuğu sözler sabırsız ve aceleciydi ama kendisi bunu fark etmedi.

***

"Prenses uyudu mu?"

"Evet."

"Çok rahat gözüküyor."

Felix'in yüzünde rahatlamış bir ifade vardı.

"Büyücü kendi odasına gitti. Şimdiye kadar onunla ilgili garip bir şey bulamadık araştırmaya 
devam etmeli miyiz?"

"Dikkatli olmak kötü birşey değil. Gardınızı indirmeyin."

"Anlaşılmıştır."

Claude ve Felix büyücünün bütün bu acelenin içinde gökten düşer gibi gelmesine 
inanamamışlardı. 

Ama doğru olan tek şey on yaşlarındaki çocuğun prensesi iyileştirmiş olmasıydı. Eğer o buraya 
tam zamanında gelmemiş olsaydı prensesin nasıl olacağını kimse hayal edemiyordu.

Claude, evcil hayvanını korumak için rol yapan velete baktı.

Zzzzzzzz. Nefes almasının verdiği kısık ses kulağına geliyordu. Bir süre sessiz kalan Claude 
sessizce alçak bir sesle konuştu.

"Ne zaman ya da nasıl gözlerimin önünden kaybolsa umrumda olmaz sanıyordum."

Uyuyan çocuğa bakışları hala soğuktu. Ancak içindeki duygular onun değildi,onundu. (Onun değildi derken Diana'yı kastediyor. Onundu derken ise Claude'u.) 

"Onun o olmaması komik."

"Majesteleri."

"Eğer yine saçma sapan konuşacaksan defol. Hiç dinleyecek havamda değilim."

Felix bir süre sessiz kaldı sonra ise eğildi ve odadan ayrıldı. Sonra oda yine o atmosferi kazandı.

Claude gardını almadan uyuyan çocuğa baktı.

Dürüst olmak gerekirse, her zaman doğru anı bekliyordu, bir şans.

'Baba!'

Onu bugün öldürebilecek miyim? Bugün onu öldürebilir miyim? Aynı bunun gibi, her gün ve her 
saniye. Ve bugünden sonra,yarın.

'Baba. Hehe.'

Ama sonunda onu öldüremedi.

'Athy babacığına ninni söyleyecek!'

Lanet olsun o kadına.

Lanetler okumaya başladı.

Sadece ayrılıp gitmen herkes için en iyisi olurdu ama yararsız bir şekilde kendisine benzeyen 
aynı şeyi bıraktı.

'Babacım, günaydın!'

Kindar kadın.

Çok sorumsuz bir şekilde ayrılmana rağmen. Ama hala seni unutamayan bana doğru gelmeye 
devam ediyorsun....neredeyse hepsini unutmuştum. Neredeyse.

Ama yine iki kocaman büyük gözleri görerek her şeyi hatırladı.

'Dilerim ki babacığım Athy'i daha çok sever!'

Çocuğun onun uyuduğunu sandığı zaman söyledikleri, Claude zihninden onunla dalga geçtiğinde 
sırıttı.

'Aslında annemi görmek istemiyorum dediğimde yalan söylemiştim.'

Aptal çocuk. Bu asla olmayacak. Öleceğim güne kadar ne seni kızım olarak kabul edeceğim ya da 
sana karşı iyi duygular edineceğim.

'Ama o doğruydu Athy'nin bir ... ihtiyacı yok.'

Bu çocuğun yaşamasına izin veriyordu çünkü hayatı sıkıcıydı. Eğer delirmeseydi, onun üzerinde iyi bir anlamı olmayan özellikle gürültülü, sinir bozucu ve tamamen bakıma ihtiyacı olan bir çocuğu yanında tutmak istemezdi.

'Çünkü Athy'nin hala babacığı var.'

Ama bu kelimelerin neden sinir bozucu derecede kendisine acı çektirdiklerini bilmiyordu. Ve 
ayrıca, kızı her gördüğünde kalbinin neden karıncalandığını.

Çocuk sanki onu öldürebileceğini bilmiyormuş gibi her zaman parlakça ona gülümsüyordu. Sinirini 
bozduğu yer de buydu.

Günler geçtikçe onu daha fazla öldürmek istemesi normaldi.

Ama....

'Wahh! Acıyor, ühü. Owww....'

Ama onun gerçekten ölebileceği bir durumda olduğu için kızmıştı.

'Oww. Baba,acı....wahh.'

Saçmalama.

'Bu olay bir tür büyülü yaratık yüzünden.'

Böyle bir şeyde bile annen gibi olmak zorunda değilsin.

'Bu şeyi geberteceğim.'

'Majesteleri! Genç büyücü prensesi iyileştirebileceğini söyledi. Böyle bir yaratığı öldürmeyi 
prenses uyandıktan sonra düşünebilirsiniz.'

'Kararımı verdim. Neden kendi sahibinin canını avlayan bir şeyi canlı tutmam gerekiyor?'

Siyah şey kolayca ellerinin arasında tutulabiliyordu.

O şey, ne tür bir tehlike içinde olduğunu bilmeden dikkatlice gözlerini yuvarlamaya devam ediyordu. Bu aptalca hareket, onun sahibini hatırlattı, onu kızdırdığını hatırlattı.

'Majesteleri, sakinleşin. Bu yaratığı kullanarak, prensesin manasını daha kolay kontrol edebiliriz.'

Athanasia, aynı ismi gibi anlaşılamayan bir çocuk.

Onu sinir ediyordu. Bu yüzden hep onu öldürmeyi düşünüyordu. Görünüşe göre çocukların bir insanın zihninden geçenleri görebilmesi söylentisi doğru , kız her zaman ona dikkatle baktığını 
görünce yüzünde küçük bir korku ifadesi gösteriyordu.

Bilmesine rağmen, her zaman soğuk davrandı.

Eğer korkmuş olsaydı ve beni görmeye cesaret edemeseydi harika olurdu. O ve çocuk daha rahat olurlardı. Artık o da geçmişiyle ilgili konuları düşünmezdi.

Ama çocuk her sonraki gün  gelecek ve aptal gibi gülümsemeye başlayacaktı. Bu son derece sinir 
bozucuydu.

'Yapabileceğin her şeyi yap. Eğer prenses ölürse, sende ölürsün.'

Onu her gördüğümde nefret dolu oluyorum ve öldürmek istiyorum. Ama onu daha çok görmek 
istiyorum. Hayır, hemen şimdi ondan kurtulmak istiyorum. Ama sadece biraz daha...

Zihni sakin kalamıyordu. Ah, her şey sinir bozucu.

"Athanasia."

Eğer isteseydi onu her an öldürebilirdi. Bu yüzden seni hayatta tutuyorum.

"Senden nefret ediyorum."

Gözleri kapalı olan çocuğa Claude fısıldadı.

"Senden nefret ediyorum."

Ama kelimeleri uyuyan çocuğun kulaklarına  değil, kendi kulağına girmişti ve duygularının 
derinlerine indi.

"Senden...."

Ama boynuna ilerleyen eli hızlıca alnına geçti ve hafifçe dokundu. Kız uyumasını izlerken ağzını 
açamadı.

Ancak kızın üzerine düşen gölgesi gecenin geri kalanında gitmeyecekti.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


42   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   44 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.