Yukarı Çık




67   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   69 

           
"Geri dön. Uzun sürmeyecek."

O anda, Yakut sarayında uzun zaman önce olan olay aklıma geldi. Wahhhhh! Hayır, hayır! Kesinlikle olmaz!

"Baba!"

Wow, bu çok korkutucu. Şu an bir fırtınanın yanındayım! Eğer bir kelimeyi bile yanlış söylersem, bütün insanlar ölecek!

Claude'a koştum ve kolunu tuttum.

Eek, sıkıca tuttum bu sayede içeri giremeyecek! Bu haldeyken kollarımı etrafına sardım.

Sonra, sıkıca yapıştığım Claude'un kolları bir süre hareketsiz kaldı. Ne yaptığımı sormayacaktır, değil mi? D-değil mi?

"Baba, sinirlenme. Gücendirilmedim."

"Saklamana gerek yok. Onları bulacağım ve hayatlarını....."

"Eh,Ehh? Neden babamdan bir şeyleri saklamalıyım ki?"

İşte, gözlerime bak! Gözlerime bakarsan mutluca gülebilirsin!

"Gerçekten. Ben babamın kızıyım, kim benimle o kadar kötü şekilde davranabilir ki? Bu kesinlikle saçma! "

Görünüşe göre o kızgın çünkü insanların beni gücendirdiğini düşünüyor, bu yüzden 'Bizim babamız harika bu yüzden kim babasının kızını gücendirebilir ki!' gibi kelimelerle onu sakinleştirmeye çalıştım. Sonra sinirinin azaldığı gözükmeye başladı.

"O zaman neden oradan ayrıldın? Onlar tarafından gücendirildiğin için değil mi? "

Bunun sebebi yatağım ile bir olmak için! Ühüüü

"Babam beni uzun süre yalnız bıraktığı için bizzat görmeye geldim. "

Claude o an duraksadı.

"Bizzat kendim geldim çünkü babamı görmek istedim, ama eğer babam yine ayrılacaksa ne yapmalıyım?"

Claude bu sefer ikinci kez duraksadı. İşe yaradı mı? Oldu mu?

"Hadi bunu yapma ve birlikte Zümrüt sarayına dönelim. Dans salonu çok gürültülü ve kalabalık bu yüzden geri dönmek istemiyorum. Lütfen?"

Ühüü. Kendi hayatımı kurtarmakla yeterince meşgulken şimdi de bütün insanların hayatlarını kurtarmam gerektiğini düşününce.

"Lütfen? Babaaaaa."

Dışımdan sevimli davranıyordum ancak içinden ağlıyordum.

Ühü. Masumca davranarak gözlerimi kırpıştırdım, bu kadar! İçerideki insanları öldürme ve beni insanlardan korkutma. Wahhh!

Sanki dualarım gökyüzüne çıkmış gibi, Claude başka seçeneği yokmuş gibi kelimeleri söylemeye başladı.

"Seçeneğim yok. Zümrüt sarayına gideceğiz."

Wahh. Yüz yıllık hayatımı burada harcamış olabilirim. Gözlerimi kırpmamın bu kadar büyük bir belaya yol açacağını bilmiyordum.

"Ah. Herneyse, baba, ilgilenmen gereken işlerin yok mu? Gagnet sarayına gitmeyecek misin?"

"Eğer bu kadar çok diliyorsan seninle biraz zaman geçirebilirim."

Ben, öyle mi. Ahahaha. Gerçekten çok teşekkürler.

Ve sonra ben, Claude'u kontrol etmeyi başaran kişi, dışarı çıkmak için gülümseyerek arkamı döndüm.

Arkamızda duran Felix konuştu.

"Görüyorum da,prenses. Belinize bağlanan kurdele kaybolmuş."

Ah. Onu bağlamayı unuttum.

"Ah. Doğru."

Kırmızı kurdelem! Üzerindeki pahalı mücevher ile çok değerliydi. Güzelliklerimden birisini kaybettim!

"Felix. Bul onu."

"Anlaşılmıştır."

"Sorun yok. Hadi gidelim."

Eğer dans salonunda düştü ise şu an kesin paspas olmuştur. Pff. Sizi gözyaşlarımda uğurlayacağım, güzelliklerim.

"Prenses Athanasia."

O an, arkamdan birisi bana seslendi.

Narin ses rüzgarla birlikte kulaklarıma ulaştı. Benim üzerimde olan Claude'un bakışları, sesin sahibini görmek için döndü.

Arkamı döndüm, ve bana seslenen kişiyi gördüm.

"Bunu düşürdünüz."

Kaderin kıpkırmızı ipliği. Bu ipin ucunu tutan kişi ise Jennette'di.

'Neden buradasın?' odayı saran sessizlikle birlikte bunu düşünmüştüm.

Sanki bir şeyi fark etmiş gibi saygılı bir biçimde eğilen genç kızı gördüm.

"Özürlerimi sunarım, Majesteleri. Prensesi görme isteğime karşı koyamadım. Obelia İmparatorluğuna iyi dileklerimi sunarım."

Açık kestane rengi saçları yıldız gibi parlayan yüzünün etrafındaydı. 

Claude'a bakmak için kafamı kaldırdım. Ama karşısındaki kıza hiçbir tepki vermeden dik dik bakıyordu. Bu yüzden sadece ilk önce konuşan ben oldum.

"Bende biraz önce kurdelemin olmadığının farkına vardım. Yardımın için teşekkür ederim."

"Önemli bir şey değil."

Tuttuğu kırmızı kurdeleyi aldım. Elleri benimkilere dokunduğunda çekindim, ama Jennette ise sadece bana gülümsedi.

Claude Jennette'e bakarken hiçbir şey hissetmiyor mu? Karşımdaki kız odasında tozla kaplı kırık çerçevedeki kadına kesinlikle 
benziyor.

Ama tek fark bu kızın gözlerinin sadece mavi renkte olması. Muhtemelen büyü ile sakladılar.

Alpheus malikenesinde gördüğüm gözleri Claude ve benim sahip olduğumuz şekilde parlaktı.

"Kendimi tanıtmayı unuttum."

Gülümsemesini gördüğümde kendimi sanki bir çiçek tarlasındaymış gibi hissettim.

"Ben Jennette Margarita."

Claude'un konuşması tam o andı.

"Margarita?"

Romanın işleniş tarzından farklıydı. Claude'un bana eşlik etmesi haricinde, dans salonunun dışında Claude ile Ijekiel ve Dük olmadan yalnız konuşuyor. Ve onun kendini tanıtması onun kızı olduğu ile ilgili bir bilgi içermiyor.

"Dük Alpheus'un yerindeki o çocuksun."

Dük Alpheus'un bunu sır olarak saklaması ve sessiz kalmasından bir şeyler hissetmiştim, bence bunu şimdilik sır olarak 
saklayacak.

"Yoksa Majesteleri benim hakkımda bir şeyler mi duydunuz?"

Ama Jennette Claude'un mırıldanmasına tepki gösterdi. Claude'un kaşları hafifçe yukarı kalktı.

Yani o Sevimli Prenses'i asıl kadını.

Tabii ki kafasını kaldırarak konuşacak.

Ancak onun gücü bunu uygunsuz değilde, sevimli ve masum gösteriyordu.

"Dük Alpheus gibi cesur."

"Özürlerimi sunarım."

Soğuk sözlerine karşılık Jennette yine eğildi. Claude bununla ağzını kapattı. Jennette'e dik dik bakarken ne düşündüğünü kimse bilemez gibi gözüküyordu.

Sonra, konuştu.

"Belli değil mi?"

Onu dinleyen kimse dediklerini anlamamıştı. Onun yüz ifadesini okuyamadan Claude arkasını döndü.

"Geri dönüyoruz."

Claude'un tereddütsüz ilerleyişine baktım, sonra ise Jennette'e döndüm.

Ah. Yüzünü okuyabiliyorum.

Okyanus mavisi gözleri Claude'un sırtını takip ediyordu.

"Athanasia."

Sonra Claude durdu ve ismimi söyledi. Bununla birlikte, Jennette'in bakışları bana döndü. Claude'un arkasından ilerlemeye 
başladım.

"Yavaşsın."

"Üzgünüm."

"Prenses yorulmuş gibi gözüküyor. Eğer sorun olmazsa, onu at arabasına kadar taşıyabili...."

"Felix. On adım gerile."

Sırtımı takip eden bakışlarla at arabasına doğru yürüdüm.

Ve Felix'in elini tutarak at arabasına bindim. Ellerimde tuttuğum kurdele yavaşça çekildi.

"Ve şunu da at."

Şimdi de Claude kurdeleyi tutuyordu.

"Bir kere yerdeydi zaten. Ellerinde kirli şeylere gerek yok."

Ne düşündüğünü anlamıyorum. Hayır..... Belki de aptal olan benimdir.

Önemli bilgileri anlamak için çok çalışıyorum, hafifçe nefes verdim ve konuştum.

"Ama onu sevmiştim."

"Felix. Aynı kurdeleden birkaç tane yapılmasını söyle."

"Anlaşılmıştır. Yarın ilk iş olarak stilisti çağıracağım."

Kullandığım her şey özel bir stilist tarafından sadece bana özel yapılıyordu. Ama ben birşey söyleyemeden, Claude kurdelenin 
rüzgar ile birlikte uçmasına izin verdi.

"Bundan daha güzel şeyler olduğu sürece bunun arkasından ağlamana gerek yok."

Parlayan kırmızı kurdele karanlık gökyüzünde süzüldü.

"İstediğin başka şeyler olursa her zaman söyle."

Claude kısa bir süre bana baktı sonra yine ağzını açtı.

"Athanasia."

Birşey söyleyecekmiş gibi gözüküyordu, ama kaşlarını çatarak bir süre söyleyemedi. Sadece merakla ona baktım.

Ve fısıltı şeklinde çıkan kelimelerinden sonra gözlerimi genişlettim.

"On dördüncü doğum günün için tebrikler. Hemde debutanten ve diğer her şey için de tebrikler."

Aslında, ben, özellikle on dördüncü yaşımın ve debutantemin ilk tebriğini babacımdan duymak istiyorum.'

Önceden söylediğim sözleri hatırlamıştım.

Bölümleri daha hızlı okumak isterseniz 
https://www.wattpad.com/story/219056558-who-made-me-a-princess-novel
buraya gelebilirsiniz!


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


67   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   69 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.