Yukarı Çık




72   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   74 

           
Bam baaam.  Bu kişi haricinde diğer insanlara böyle davransaydı ne kadar ağlardım biliyor musunuz? Fazla bilmiyorum ancak eminim ki başka bir karanlık geçmişim olurdu.

Ahh! Ne yapmalıyım, bu çok utanç verici! Yüzüm alev alev yanıyor! Burası benim mezarım. Bugün burada öleceğim. Wahhh!

Bir elin sırtımı okşadığını hissettiğimi düşündüm.

***

Claude'a saray sınırları dışına çıkabilir miyim diye sordum ama izin vermedi.

Demek istediğim, bu da izin almak için farklı bir sorun....

"Çizgiyi aşıyorlar. Kim kime önce ve dışarı yerlere gitmesini söylüyor? "

Kıyıya doğru yaklaşırken sordum. Geri dönüşümüz çok garipti bu yüzden sessizliği kırmak için sordum. Sonra ise Claude soğuk bir tonla konuştu.

Rahatlamış gibi gözükmüyordu.

Ehh, ama neden bunu bu kadar dolaylı yollardan söylüyorsun. Gerçeği söyle. Hiç arkadaşın yok! Hiçbir arkadaşının evine gitmedin veya gidebileceğin bir partiye davet edilmedin!

Ve olabileceğini düşündüğüm şey, oldu. Beni davet eden kişileri,saraya çağırdı. Hepsini değil, sadece Lily'nin önerdiklerini.

"Obelia'nın iyiliklerini dilerim."

"Prenses Athanasia, davetiniz için teşekkürler."

Bu yüzden de tam şimdi Zümrüt sarayında leydileri karşılıyordum.

Wow. Aslında insanları sarayıma davet edebileceğim gün gerçekten geldi. Çiko çaldığım o günleri hatırladığımda asla böyle bir günün geleceğini düşünmezdim. Kuckkk! 

"Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim."

Yüz ifadesi. Yüz ifadesi. Aynanın karşısında birkaç kez çalıştığım gülümseme ile gülümsedim. Hmm. Aslında ilk önce hangi partiye gitmeliyim diye düşünmüştüm ancak böylesi daha iyi gibi.

"Vay canına. Hayatımda hiç bu kadar güzel bir bahçe görmedim."

Çay partisi Zümrüt sarayındaki gül bahçesinde oluyordu. Hizmetçiler tarafından yerlerine eşlik edilen leydiler, oturdular ve şaşırmış halde etraflarına bakındılar. Bu gül bahçesi benim gözlerimde 
diğer bahçelere nazaran daha sevimliydi.  

"Bu bahçeyi majesteleri benim için yaptı çünkü gülleri seviyorum. Burayı da seviyorum."

Ama bu bir sorundu. İnsanlar bu yaşta ne konuşuyorlar? Onlara cevap verdiğimde gösterdikleri tepkilerle telaşlanmaya başladım.

"Aman Allahım! Majesteleri gerçekten cömert."

"Onu debutantede gördüğümde korkutucu olduğunu düşünmüştüm ama majestelerinin prensese davranış şeklini gördüğümde, yanıldığımı hissettim. Prenses o zaman da çok nazikti. "

"Bu şekilde bir bahçe yaptırmak. Majesteleri gerçekten prensesi çok seviyor olmalı."

Hepsinin parlayan gözlerini gördüğümde sırtımda bir yük varmış gibi hissettim.

B-bu da ne. Bu his. Şimdi bakalım, bu şu değil mi hani arkadaşım yeni sevimli bir kıyafet almıştır ve ben de 'Vay canına, kıyafetlerin çok sevimli!' derim ama sonra arkadaşım gururla gülümser ve 
'Babam bana aldı' diye böbürlenir? Olamaz. Utanmaya başlıyorum. 

"Prenses ve majestelerinin debutantedeki dansı sanat eseri gibi gözüküyordu. "

Hepimiz oturduğumuzda Claude konuşmamızın konusu oldu.

"Şimdi hatırladım da, majestelerinin prensese fısıldamasını duydum. Onun nazik bir sesle prensesin endişelenmemesi için orada prensesten daha güzel başka bir çocuğun olmadığını söylediğini duyduğuma eminim. Açıkça duydum çünkü ikinize yakındım. Bu büyük ihtimalle debutantesi yüzünden gerginleşen prensesi rahatlatmak içindi, değil mi?"

"Ahh. Onu bende duydum."

Siz çocuklar ne hakkında konuşuyorsunuz? Onun böyle bir şey söylediğini hatırlamıyorum. Herhangi bir romantizm romanındaki bir satırla karıştırmıyorlar mı?

"Ama bu haberler gerçekten de doğru. O zaman prenses çok güzeldi."

"Doğru. Sadece dedikoduları duymuştum, ama kendi gözlerimle görmek, bir peri masalından peri gibi gözüken prensesi görünce şaşırmıştım. "

"Ahaha.....Utanmaya başlıyorum."

Öhöm. B-bunu büyütüyorlar. Çok sıcak hissediyorum. Galiba debutantedeki Claude herkese devasa bir izlenim bıraktı. Hala bununla ilgili konuşmalarına bakılırsa.

Ama nasıl desem. Hepsi soylu leydiler oldukları için çok endişelenmiştim ancak şu an sadece normal sıradan bir kızlara benziyorlardı. Orta okullu kızlara benziyorlardı ancak biraz daha zariflerdi. 
Yoksa bu onlu yaşlarda oldukları için mi?

Garip olan tek şey sadece kızların davet edilmesiydi. Çok garip. Bana davetiye yollayan erkeklerin de olduğundan emindim. Tesadüf olması için çok tuhaf.

Gözlerimi kapattım duvarın yanında duran Felix'e ara sıra göz atıyordum. Daha sonra sorsam iyi olur.

Her neyse, Felix'i öyle gördüğümde, Felix aslında ilk kez bir şövalyeye benziyordu. Ve özellikle oturan leydilerin de ona ara sıra baktıklarını görüyordum.

Güzel hava. Çiçeklerin güzel kokusu. Ve genç, masum leydilerle konuşmak bana çok huzur veriyor.

Çay partimi leydilerle birlikte biraz konuşarak geçirdim.

Sonra, solumda oturan leydi sanki bir şeyi hatırlamış gibi bir 'ah' sesi çıkardı. Sonra, yüzünü bana çevirerek, ağzını araladı.

"Şimdi fark ettim, size kendimi geç takdim ettiğim için özür dilerim prenses. Ben Marki Ireine ailesinden Serena. Uhh, acaba beni hatırlıyor musunuz?"

İlk başta 'kim ki o?' gibiydim ama sonra gördüğüm beyaz çiçek ile hatırladım. Sen debutantedeki zambak kızsın.

"Debutantede birlikte dans etmiştik. Seni yeniden görmek ne güzel."

Yine üstünde zambak gördüğüm için eminim ki, o çiçeği gerçekten çok seviyor gibi gözüküyor. Benim cevabımı duyduktan sonra kızın yüzü kırmızılaşmaya başladı.

"Prenses, ben de Viskont Dyouk ailesinden...."

"Ben Eastine...."

"Ben bla bla....."

Kendilerini tanıtmayı unutan leydiler, kendilerini ilk tanıtmak için kavga edercesine ağızlarını aralamaya başladılar.

Rahatsız olduğum ama yüzümde göstermediğim kız, ağzını araladı ve kendisini tanıttı.

"Ben Jennette Margarita. Prensesi yine bu şekilde görebildiğim için çok mutluyum."

Debutanteden önce tanıştığım kız Jennette'di.

"Prensesin düşen kurdelesini prensese getirmiştim."

Eek, biliyorum. Gözlerim diğer leydiler arasında seni bulana kadar neredeyse ölüyordum.

Bu ana kız karakterin etkisi mi? Bütün leydiler süslü elbiseler giymelerine rağmen sadece o sade bir tane giyiyordu, onu öne çıkarmak için iyi bir yol gibi gözüküyor. 

"Hatırlıyorum. Teşekkür ederim."

Cevabımla Jennette parlakça gülümsedi.

Ve gördüm. Jennette'in yanında oturan leydiler, değerli bir şey görmüşler gibi gözlerini kırpıştırmaya başladılar.

Ühüü. Ama Claude o kurdeleye çöp dedi. Onun meleksi gülümsemesini görmek beni üzgün hissettiriyor.

Jennette'in güzelliğiyle yakalanmış leydilerden birisi, zihnini geri kazanmasıyla konuştu.

"Ah! Bay Alpheus'un eşlik ettiği kız."

"Alpheus evinin oğlunun ilk kuzenisin değil mi?"

Ijekiel çok popülerdi. Bütün leydilerin bakışlarının Jennette'e ilerlemesini gördüğümde.

Jennette gülümseyerek cevap verdi.

"Alpheus malikanesinde yaşadım yani benim için bir abi gibi."

Ne. Neden bu kadar güzel gülümsüyorsun. Arkandan çiçeklerin düşüşünü görüyorum! Bu korkunç, ana kız karakter korkunç! Arkasından düşen hayali çiçekleri görmek de cabası!

"Seni kıskandım. Bay Alpheus tarafından eşlik edilmek harika."

"Onu kendi gözlerimle gördükten sonra dedikoduların yalan olmadığını söyleyebilirim. O görünüşü..."

"Ahh. Balmumundan yapılmış bir heykel gibiydi."

"Hahhh."

Bütün ilgiyi alan tek kişi ana karakter Jennette değildi aynı zamanda asıl erkek Ijekiel de aldı. Ijekiel'in sebep olduğu çok fazla hasta var. Asıl erkek ana karakter için var nasıl olsa.

Dürüst olmam gerekirse Jennette ile bir kez daha bu kadar erken tanışacağımı düşünmemiştim ancak bu sarayda sıkısık halde kaldığım sürece onu görmezden gelebileceğimi düşünmüyorum.

Çünkü;

1. Çay zamanıma davet edildi ve eğer başka bir tane daha yaparsam yine davet edilecek.

2. Dük'ün bakımında yani onu her zaman görmezden gelemem.

Ve özellikle ana karakter Jennette benimle buluşmakta harika bir iradesi var. Aynı debutantede kurdelemi yerden alıp bana geri teslim etmesi ile aynı.

Her şekilde onunla tanışmam gerekiyordu.

"Umm, o zaman şey... belki Bay Alpheus'un hoşlandığı kız tipini biliyorsunuzdur? "

Bir leydi bu soruyu sormak için cesaretlenmişti. Herkes pek göstermedi ancak hepsinin kulakları Jennette'in cevabındaydı. Ancak Jennette cevap verirken huysuz bir yüz yaptı.

"Üzgünüm. Bu tür bir soru, ben de pek bilmiyorum..."

"Yani, sadece öylesine sormuştum. Cevabı kesinlikle bilmek isteyecek kadar meraklı değildim."

"Hmm hmmm."

"Öhüm."

Çayımı içerken, bu canlı leydilerin konuşmalarını ilgiyle izledim.

Mmmmm. Hepsi de çok sevimliler. Leydilerin hayallerindeki erkek hakkında konuşurken kızarmalarını izlemek çok güzeldi. 

Pfff. Ben ise kendimi, kızların tarla kuşu gibi sevimlice konuşmalarını izleyen bir anne gibi hissediyorum. Şu an kendimi çok yaşlı hissediyorum. Ühüü.

Onlara bir annenin baktığı gibi bakdığımda, zambak kız anında yüzünü bana çevirdi. Ahhh. Yüz ifadesi, yüz ifadesi.

Anne gülümsememi sildim ve yine prenses gülümsememi yaptım.

"Şimdi hatırladım da, prenses de Bay Alpeus ile dans etmişti."

Eek. Neden yine konuşmanın ana konusu oldum. Utandım. Onun ayağına çok bastım! Bu yüzden onu unutmak istiyorum! 

"Evet...."

"Ben de gördüm! Bay Alpheus prensese dans etmeyi sormuştu."

Dediğim cümleyi iptal ediyorum. Tarla kuşu değil kartallar!

Hepsinin bakışları bir kaplanın yemeğine baktığı gibi bana geldiğinde ter akıtmaya başladım.

"Ijekiel? Prensese mi?"

Çay zamanını tam şu anda bitirmek istedim.

B-bu şekilde bir ilgiye alışık değilim.

Ijekiel çok popüler. Tabii ki asıl erkek olduğu için. Claude ve bahçe hakkında konuştuğumuzdan daha çok bununla ilgileniyorlardı. Ama asıl erkek, asıl erkek olduğu için en tepede olması gerekiyor.

"Aynı peri masalından bir sahne gibiydi!"

Bu leydi her zaman peri masalları hakkında konuşuyor. Şey, bu birazcık peri masalına benziyor bence.

"Yani nasıldı, prenses?"

"Eğer bana dans için sormuş olsaydı. Ahhhh."

Benim Ijekiel ile olan dansım hakkında görüşlerimi istiyorlar gibi gözüküyor. Bu parıldayan gözler bana sorumluluk vermişti. Ama o duygu hızlıca geçti.

Ahhh, evet. Gençlik en iyisi.

Ühüü. Bir kez daha yaşlı bir leydi gibi hissetti kendimi. Ijekiel on yedi yaşında olsa bile, kızların kalplerini hızlı attıracak kadar uzun ve yakışıklıydı.

Gümüş saçlarıyla birlikte altın gözleri zaten buradaki asıl erkek olduğunu açıkça gösteriyordu. 

Öte yandan asıl erkeğin romantizm romanında harika bir erkek olması gerekiyor. Ama beni kendisine aşık etmesi için....

'Sorun yok.'

'Bir dahaki sefere, ben....'

Hmm. Aslında o gün gözlerimi ondan alamamıştım.

Kafamdaki bütün düşünceleri bir araya getirerek, konuşmak için ağzımı araladım. 

Hmm. Hepsi çok sevimli olduğu için bir süre onlarla sohbeti devam ettirsem mi?

"Dürüst olmam gerekirse birazcık şaşırmıştım. Bay Alpheus'tan dans teklifi alacağımı hiç düşünmezdim."

Kelimelerimden sonra leydiler 'kyaaa' diye çığlık attılar.

"Onun hakkında daha önce bir şeyler duymuştum bu yüzden bir süre önceye kadar onu çok merak etmiştim."

Sadece birkaç kelime mırıldandım ve mutlu tepkilerine baktım. Hii. Bu sanki bir hayran kulübündeymişim gibi. H-hayır. Beni dahil etmeyin!

"Her yerde onunla ilgili söylentiler var."

"Evet. her yerde. Bizim malikanemiz her gün hizmetçilerin onun hakkında konuşması ile dolu. "

"Vay canına, bu inanılmaz!"

Hepsi de çok gençti, çok dürüstler ve cevapları da çok masum. Hayır. Öyle olsa bile, dalgaların çarpması bir soylu leydinin yapabileceğinden daha fazla değil mi?

Her neyse buradaki atmosfer beni daha da çok rahat hissettiriyordu.

"Yani dans salonundan ayrılacaktım...."

"Aman!"

"Ancak birisi ismimi söyledi...."

"Aman Tanrım!"

"Bu yüzden kafamı çevirdiğimde...."

"Kyaaaa!"

Her cümlemden sonra verdikleri tepki gerçekti. Bu kesinlikle onlara anlatmama değerdi. Onlar kıskanç gibi değillerdi ama sevimli gözüktükleri için söylüyordum. 

Sevimli Prenses'te biraz kıskançlıkları yüzünden birçok kurban vardı!

Pfff. Asıl erkeğin yanında duran ana karakter olamayan leydiler çok aksilerdi.

Ancak bu roman Jennette için, Jennette tarafından yapılan, ve Jennette hakkında olan bir romandı bu yüzden Ijekiel'den hoşlanan bütün leydiler kendilerine yeni partnerler bularak gittiler. 

Bu yüzden bütün bu leydilerin ilgisi sadece asıl erkeğin daha da parlaması için sadece bir araçtı. 

"Demek bu şekilde oldu. O sırada balo salonundan ayrıldığım için Ijekiel ve prensesin birlikte dans ettiğini bilmiyordum."

Ve bizim meleksi Jennette'miz bunun hakkında kıskanmadı bile. Çünkü Jennette güzel bir görünüşle sevimli, ve saf bir karakter olarak ana karakter olmaya tamamen uyuyor.

"Tam bir utanç. Keşke dansı görebilseydim. Büyük ihtimalle çok sevimli bir sahneydi."

Bu dünyadaki her şey sadece Jennette için var.

"Evet, kendi gözlerimle gördüm ve çok havalıydı!"

"Herkes, dans salonunun dışındakiler bile o ikisine bakıyordu."

"Bay Ijekiel tarafından Leydi Margarita hariç dans teklifi alan tek kişi prenses. Hah. Bunun bir gün bana da olmasını diliyorum."

Ve yine gürültüleşti. Vay, bu kadar çok leydi Ijekiel'e aşık. O yakışıklı gözüktüğü için çok günahkar.  

"Uhh, bence Bay Jarbie de debutantede çok havalıydı."

Ancak görünüşe göre bahsi geçen Ijekielden başka yakışıklı erkekler de vardı .

"Bay Jarbie derken, yoksa! O! Yalnız gri kurt!"

Duyduğum sözlerle içiyor olduğum çayı neredeyse tükürüyordum. 

Biraz önce ne duydum ben? Ne? Yalnız bir gri kurt mu?

"Ahh, evet. Eğer Bay Alpheus'un mükemmel bir görünüşü ve herhangi bir kızın kalbini eritebilecek saf karizması varsa, o zaman Bay Jarbie'nin de duygusuz ve güçlü bir kurt havası varç

"Umm, bir süredir şurada duran şövalyeye bakıyorum."

Utangaç kızın baktığı yere kafamı çevirdiğimde ayakta duran Felix'i gördüm.

Ahh ben de! O keskin bakışları herhangi bir şeyi parçalara kesebilir gibi gözüküyor. Ama dıştan soğuk görünüşünün içinde büyük ihtimalle alev alev yanan arzuları olabilir!"

H-hayır, o büyük ihtimalle Felix değildir. Keskin bakış? İçinde alev alev yanan arzular? Bu Felix olamaz.

"Prenses, orada duran kırmızı saçlı  soğukkanlı bay şövalyenin ismini öğrenebilir miyim?"

O tarafa bir kez daha baktım ama görebildiğim tek kırmızı saçlı şövalye Felix'ti. Biraz aptal gibi hissederek, konuştum. 

"Şey yoksa korumam Bay Robane'yi...... mi diyorsunuz?"

"Ahh! Bay Robane mi, yoksa ateşli kan şövalyesi Bay Robane mi demek diyorsunuz?"

Şooooooooooooklar içindeyim!

Dediğini duyduğumda şok geçirdiğimi hissettim. A-ateşli kan şövalyesi mi? Bunun anlamı ne demek oluyor!

"O majestelerini korumak için, bütün savaş alanını kana boyayan bay şövalye! "

"Etrafında yoğun bir şey olduğunu biliyordum!"

F-Felix? Felix ateşli kan şövalyesi mi? Ve bu romanda açıklanmış mıydı? Gerçekten bu utanç verici isin Felix'in mi?

Şok içerisinde Felix'e baktım ama Felix de panikliyor gibi gözüküyordu.

"Ah. Irein evindeki ailede de var. Bir çiçek buketinden bile daha güzel olan o bayım! "

"Doğru, evet!"

Marki Irein ailesinden,  ve o zambak kızın babasıydı.

"Yumuşak karizma!"

"Sadece yalnız ve soğukkanlı kurt! "

"Karizmatik ateşli kan şövalyesi!"

"Sadece bir çiçek bazı toplanmış çiçeklerden çok daha sevimlidir!"

Ackk! Kulaklarım! Bunların türü ne?! Ack!

Ve sonra gördüm ki. Zambak kız diğer bütün kızlar heyecanla çığlık atarken öksürdü. O takma isim, zambak kızı abisini hatırlatarak harap etmiş gibi görünüyordu. Böyleyse neden ilk başta kurtlar 
hakkında konuşmaya başladın! Ackkk!

"Prenses, sizin için en iyisinin hangisi olduğunu düşünüyorsunuz?"

"Sizinle birlikte dans eden yumuşak karizmalı Bay Alpheus mu?"

"Ya da soğukkanlı gri kurt  Bay Jarbie mi?"

"Peki ya içinde nezaket saklayan ateşli kan şövalyesi?

"Çiçek buketinden daha güzel olan Lord Irein."

H-hayır, imdat! Durun artık, aaaaaaackk!

***

"Gerçekten çok eğlenceli bir çay zamanıydı. Katıldığınız için teşekkür ederim."

Evet. Çok eğlenceli. Ve hadi bir daha asla buluşmayalım. Ühüü.

"Gerçekten çok eğlenceliydi! Lütfen başka bir gün bir daha bizi davet edin,prenses."

Parti başladığı zamankine nazaran çok kötüydüm.

Bütün erkekler hakkında konuşmaları dinlemek çok zordu.

Ahh bunu düşündüğümde bile kalbim acıyor!

"Prenses Athanasia."

En çok şaşırdığım şey Jennette'in de konuşmayla ilgili olmasıydı. 

Bana seslenen Jennette'e kafamı çevirdim.

"Bugün prenses beni davet ettiği için ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz."

Ah, bekle! S-senin çiçekli atmosferine ve gülümsemene hazır değilim!

"Aslında prenses ile daha fazla konuşmak istiyordum ancak yapamayacak olmamız kötü oldu."

Dikkatlice ona baktım.

"Yine görüşebileceğiz, değil mi?"

Meleksi bir görünüş ve nazik bir kalp.

Eğer orjinal romanı okumamış olsaydım onu daha farklı bir şekilde görürdüm.

Cevabımı bekleyen Jennette'e gülümsedim.

"Tabii ki. Eğer şansımız olursa bir daha buluşalım."

Gülümsemesini gördüğümde garip hissettim.

Bölümleri daha hızlı okumak isterseniz 
[size=4][font=Comic Sans MS]https://www.wattpad.com/story/219056558-who-made-me-a-princess-novel[/font][/size]
buraya gelebilirsiniz!


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


72   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   74 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.