Bu kahve’nin tonuyla kahverenginin tonu arasındaki farkı sormak gibiydi.
Madam DeJoue’nin konuşma alışkanlığıma iç çektiğini duydum.
‘‘Leydi Sharon, lütfen daha düzgün konuşun’’
‘‘Evet, Madam DeJoue’’
‘‘Cevap verirken böyle yapmayın. Tutarlı sözler ve eylemlerle bir örnek oluşturmalısınız’’
‘‘Evet, Madam DeJoue’’
Madam DeJoue avcunun içiyle yorgun olan başına dokundu.
Hmph. En azından ona cevap verirken daha fazla leydimsi olmam gerektiğini düşünmüştüm.
Eskilerin söyledikleri yanlıştı. En azından iyi konuşursan yolun yarısına kadar ulaşabileceğinizi söyleyen bir atasözü vardı ama Madam DeJoue’nin benimle ilgili olumlu değerlendirmesi yarıya yarıya değil çeyreğe bile ulaşmamıştı.
‘‘Sanırım dediğin doğru. Tamam, bu elbiseyi seçiyorum! Ama Sharon sen ne giyeceksin?’’
Benim ki gibi bir yüzle her şey üzerimde güzel duruyordu. Yazarın beni dünyanın en güzeli kabul etmesi boşuna değildi.
Yani uğraşmama gerek kalmıyordu.
Bunu düşünerek genişçe gülümsedim.
‘‘Ne olursa onu giyeceğim’’
Bu sözler üzerine Carol’un yüzü şaşkın görünüyordu.
Sanırım gülüşümün anlamını yanlış yorumlamıştı.
Birden bire biraz tedirgin hissettim…
‘‘Gerçekten dediğin mantıklı mı?’’
‘‘Neden olmasın?’’
‘‘Ugh, gerçekten. Hala böyle oturduğun için bilmeliydim. Tamam, şimdi senin için bir elbise seçme vakti’’
Hayır ama ben sana iyi olduğumu söyledim.
‘‘Benim doğum günü partime kadar bu bir hafta boyunca mükemmel olmak zorundasın! O yüzden hadi bir elbise seçelim’’
Eski kötü ana kadın karakter olan Carol demirdeki pas kadar inatçıydı.
Reddetme motivasyonumu kaybetmiştim.
‘‘Devam et….’’
‘‘Böyle sinir bozucu konuşmaya devam mı edeceksin?’’
Carol surat astı ve gözleri parladı.
Bu yüzün kötü düşüncelerinin yüzü olduğuna garanti edebilirim.
Ve Carol Julien’nin kötü olduğunu iddia ediyordu. Kendi işine bakmalıydı.
‘‘O zaman buna ne dersin?’’
Carol’un işaret ettiği elbise dizleri açıkça ortaya çıkaran bir mini elbiseydi.
‘‘…Giyemem çünkü üşütürüm’’
‘‘Ne?’’
"Biraz yaşlı olduğum zaman için dizlerim soğuk olacak ... Lütfen yaşıma saygı göster."
"On dört yaşındasın!"
Hâlâ gençti, bu yüzden 35 yaşındaki bir kadının acılarını bilmiyordu. Carol beni elimden sürükledi ve ben de mini elbiseyi giymek zorunda kaldım.
‘‘Ah, bu bir mütevazi bayan için biraz abartılı. Bu piknikler için daha uygun’’
Madam DeJoue’nin katılığı sonunda bir işe yaramıştı. Göğsümü okşadım ve Madam DeJoue’nin seçtiği elbiseyi kenara koydum.
‘‘Sharon! Ondan sonra, bunu ve bunu da dene! Tamam mı?"
Aralıklı perdelerin arasından baktım.
Kimse beni görmüyordu değil mi?
Bana yardım eden kadına ciddi bir ifadeyle döndüm.
"Pardon bayan."
Neden şaşırmış görünüyordu? Garip bir şey yapmadım.
"Evet?"
‘‘Buranın bir arka kapısı var mı?’’
"... Yok."
"O zaman belki gizli bir geçit ..."
"Büyük ihtimalle hayır."
Yüzü çok tedirgin görünüyordu. Bunun nedeni, yalnızca imkansız taleplerde bulunan bir müşteri olmamdı.
"Seni rahatsız etmek istemedim ..."
Görevliyi bir hiç uğruna rahatsız ettiğim için üzüldüm.
"Ama küçük bir isteğim var."
"Evet?"
Onu tekrar çağırdığımda görevli gözlerini genişletti. Hevesle ricamı yaptım.
‘‘Ben bunu giyerek dışarı çıktığımda lütfen bu elbisenin dünyada en çok bana yakıştığını söyle. Gerçekten tatlı olduğunu ve güzel olduğunu söyle. Lütfen benim için bunu yap. Sana yalvarıyorum. Bundan daha güzel başka hiçbir şeyin olmadığını söyle. Sanki bu elbiseyi terzinin benim için yaptığını söyle!’’
‘‘Pfft. Ama gerçekten bu size çok yakışıyor. Slein ilçesindeki bayandan daha da güzelsiniz. "
Lady Slein, sosyal dünyada ilk kez sahneye çıkan bayanlar arasında en güzel olarak kabul edilirdi.
"…Teşekkür ederim."
Bu tür bir iltifat utanç vericiydi.
Ancak tüm çabalarıma rağmen toplamda on beş elbise değiştirmek zorunda kaldım.
Carol böyle zamanlarda inatçıydı. Araba lastiğinden daha dayanıklıydı; hiçbir iğne geçemezdi.
Bir daha asla onunla sınavına bahis oynamayacaktım.
İnsanların aptal olduğunu ve aynı hataları defalarca tekrarladığını söylüyorlar ve ben sadece aynı hatayı beşinci kez yapmıştım.
Ah, kahretsin. Çocuklar yalnız yetiştirilmemeli.
***
‘‘Bir yere gitmem gerekiyor. Sharon benimle gelir misin?’’
‘‘Hayır. Tamamen yorgunum.’’
Onu tek bir cümleyle çabucak reddettim. O kadar çok giysiyi giyip çıkarmak bile enerjimi tüketmişti.
‘‘Aww…’’
‘‘Yine de gitmeyeceğim’’
Bu sefer kazanılamazdım. Carol’un böyle surat asması bir ya da iki kez değildi…
‘‘Tamam. O zaman senin için bir şey alacağım’’
‘‘Hayır. Ben uyuyacağım Carol… Çok geç kalma’’
Carol bir yavru köpek gibi kafasını iki yana salladı.
‘‘Kendi başına da dolaşma’’
‘‘Evet!! Tüm kurallara uyacağım! Hehehe.’’
Carol'un arkasından bir köpeğin kuyruğunun fırlaması şaşırtıcı olmazdı.
Umduğum gibi, Carol sevimli, seçkin bir genç bayan olarak büyümüştü.
Tatlı, cana yakın, güzeldi ve her hareketinde sevimli olduğunu düşünüyordu.
‘‘O zaman dikkatli ol ve eve sağ salim geri gel’’
İlk ben dükün evine giden arabaya bindim.
Ugh, yorgundum. Geri döner dönmez kendimi sıcak suya koyup uyumak istiyordum. Bir akşam yemeği yemesem de sorun olmazdı.
‘‘Akşam yemeğinden önce geri dönecek misin?’’
Arabanın penceresinden dışarı bakıp sordum ve Carol başını salladı.
‘‘Hayır, sanırım burada yiyeceğim’’
‘‘Hmm. Yediden önce geri gel! Akşam vakitleri dışarısı tehlikeli!’’
‘‘Tamam!’’
Whew. Çocuğumuz güzeldi bu yüzden yürümek onun için tehlikeli olabilirdi.
Dükün evine doğru yola çıkarken Carol bana el salladı.
***
‘‘Neden beni çağırdın? Konuşacak bir şeyimiz var mıydı?’’
Julien'in çarpık gülüşündeki duygular kızgınlık, sinirlilik, çok olumsuz şeylerdi.
Ayrıca Carol’a bakarken gözleri bitmek bilmeyen şekilde soğuktu ama Carol ürkmemişti bile.
‘Julien her zaman çok sinir bozucu. Küçük kaba p*ç’
Julien de aynı anda aynı şeyleri düşünüyordu.
Carol’un duygusuz yüzünden ve ona bakan soğuk gözlerinden rahatsızdı.
‘Bölünmüş kişilikli p*ç’
Ancak ikili birbirlerinin duygularını incitme zahmetine bile girmediler.
Bu yüz yüze görüşme süresini olabildiğince azaltmak içindi.
Şu anda bir restoranda özel bir odadaydılar. Oda genelde yüksek asiller tarafından kullanılıyordu bu yüzden her şeyin gizli kalacağı kesindi. Yalnız buluştuklarının hikâyesi dışarıya sızmazdı.
‘‘Sence ben seni görmek istiyor muyum? Seni çağırdım çünkü sana söyleyecek bir şeylerim var’’
Julien dişlerini gıcırdattı ve ‘‘Sana ne için olduğunu sordum’’ dedi.
‘‘Önemli bir şey için’’
Carol kendisinden farklı olarak tereddüt etti ve çay fincanıyla oynadı.
"Söyle. Zaman kaybetme."
"Ah. Cidden."
Julien, ona küfürlü sözler söyleyen Carol'a çarpık bir şekilde gülümsedi.
‘‘İyi. Endişelenmem gereken ne var ki? Hey, ben Gratoni Dükalığın veliahtı olmak istiyorum’’
Julien'in kaşları kalktı. Nesillerdir imparatorluğun kılıcı olarak anılan Gratoni düklüğü, ancak kılıcı tutabilenler tarafından yönetilebilirdi.
‘‘Tabi ki, şimdi sana kılıç öğreneceğimi söylemenin saçma olduğunu biliyorum. O yüzden şimdi sana bir teklif yapıyorum. Gratoni Düklüğünü kazanırsam, sonsuza kadar müttefikin olacağım. Karşılığında bana yardım etmen gerekiyor. "
Julien bir an düşündü. Kötü bir öneri değildi.
Başka bölgeden birisi Gratoni düklüğünü miras alıp onu reddederse… Bunu düşünmek bile kafasını ağrıtmıştı.
Yeni dükün seçimini takip edecek çok sayıda soylu vardı.
"Katılıyorum. Bana özellikle neyde ve nasıl yardımcı olabileceğimi söyle."
"Aileye birisini evlat edineceğim. Gratoni düklüğünün kılıç ustaları sırasında devam etmeleri gerektiğine katılıyorum. O yüzden şimdilik Haru'yu düşünüyorum. Kılıçları nasıl kullanacağını biliyor, en küçük oğul olarak ailesinin halefi olması gerekmiyor ve beni zaten tanıyor. "
Julien’in dili tutulmuştu.
‘‘Haru kabul etti mi?’’
‘‘… Ona henüz daha sormadım?’’
‘‘Hala terbiyen yok’’
Julien’in alaycı sözlerine daha fazla yorum yapmadan geçmişti.
‘‘Her neyse. Düşündüğüm bu… Ama problem tam kontrolü ele almakta. Bildiğin gibi Haru’nun bu tür şeylerle ilgisi yok.’’
‘‘O çocuk bu tür baş ağrılarından nefret eder.’’
‘‘Ekonomik anlamda dükalığın tüm işleri ve son olarak Gratoni’nin sahip olduğu siyasal güç. Ben hepsini almak istiyorum’’
‘‘Bunu yapabilmek için yeteneğin var mı?’’
Julien soğuk gözleri sanki onu değerlendiriyormuş gibi Carol'a baktı. Julien’in saçını geriye iten eliyle şehvetli ve yetişkin gibiydi ama soğuk ifadesi Carol'un tüylerini diken diken ediyordu.
‘Ick. Şu tehlikeli p*ç’
Ama içsel düşüncelerini ifade etmeden Carol çenesini kaldırdı.
“Beni yetiştiren Sharon'du. Sharon beni bu kadar dikkatsizce büyütür müydü sence? "
Sharon Carol’un ilgisini çekmek ve çeşitli şeyleri deneyimlemesi için her türlü çabayı göstermekten çekinmemişti.
Sharon tatlı ödüllerle bahisler oynamış. Bunun yanında her zaman onun yanındaydı.
Ve Carol Sharon’u mutlu etmek için yapmasını istediği her şeyi yapmıştı. Bugün kü Carol böyle ortaya çıkmıştı.
‘‘Öyleyse güvenmem gereken kişi sen değil Sharon. O zaman tamam. Deneyeceğim ama bunun karşılığında sadece gelecekteki Düşes Gratoni'nin desteğini mi alıyorum? "
‘‘Sadece o değil. İmparatorluk ailesinin kılıcı olmayacağım, İmparator Julien'in kılıcı olacağım. Normalde dük Gratoni ve Kont Atrata arasında bir fark vardır. Eğer Atrata sağ elin olsaydı Gratoni sol elin olmaz mıydı?’’
Carol çayını içti.
‘‘Gratoniler her zaman gizli işlerle uğraşanlar olmuşlardır. Gratoni Düklüğünün önünüzdeki yolda yanınızda olacağına söz veriyorum. Tabi ki buna imparator olma yolunuz da dahil’’
‘‘Bunu nasıl başaracaksın?’’
‘‘Bu babamla tartışmam gereken bir şey. Öyle olsa bile babam hala aile dışından birisini evlatlık edinmedi. Bu şansım olduğu anlamına geliyor.’’
Julien elini uzattı.
‘‘… Teklifini kabul ediyorum. Dük Gratoni ile konuşman bittiğinde bana haber ver’’
‘‘Güzel’’
Carol kendinden emin bir şekilde güldü.
***
Carol’un doğum gününe üç gün kala prensle buluşmak zorunda kalmıştım. Eğer şimdi Carol’a tek başına gidebilir misin diye sorarsam Carol ‘Kaçarım!’ diye bağırırdı. Bu sevimli tehdit olmasaydı gitmezdim.
Kaçması halk bazında sorun olurdu.
Carol’un bunu bilemeyecek kadar genç olması bir sorundu.
Onu bir sıçan gibi takip etmekten başka bir seçeneğim yoktu.
‘‘Ne yapmak istiyorsun?’’
‘‘Sharon beni duymuyor musun?’’
Bir kart oyunu bu dünyada vardı.
Ve nasıl oynanacağını bilmeyen yeni doğan bir küçük köpek yavrusu prens bana meydan okumuştu. Ve her zaman olduğu gibi bir bahis üzerine oynuyordu.
Julien bunu yaptı çünkü benim Netmarble da içki içip yeniden doğan, bir kart oyunu ustası olduğumu bilmiyordu.
Carol ilgiyle yandan bakıyordu ‘‘Bu kulağa eğlenceli geliyor! Ben Sharon’un yanındayım!’’
‘‘Gürültülüsün’’
Julien ve Carol birbirlerine hırlarken tedirgin hissettim.
Bundan kötü bir şey çıkmaz ama…
‘‘Yani ne üzerine bahis yapmak istiyorsun?’’
‘‘Eğer kazanırsam Carol’un doğum günü partisinin ilk dansını benimle yapmanı istiyorum’’
Şimdi, bu bahsi kabul ederek ne elde ederim?
Julien ile ilk dans.
Bu dünyada ilk dansın bir sürü anlamı vardı. Bir kadının kan akrabası olmayan bir erkekle ilk dansı, ikisi arasında bir tür ilişki olduğunu ima ediyordu.
‘‘İyi ama bir şartım var.’’
‘‘Nedir?’’
‘‘Kim kazanırsa kazansın ilk dansın Carol’la olmalı ancak o zaman bahsi kabul ederim’’
Carol’un kıskanmasını istemiyordum. Bunu yanında nişanlı olan onlardı.
‘‘Huh…? Gerçi benim buna ihtiyacım yok!’’
Carol benim yanımdan reddetti ama ben inatçı bir şekilde Julien’e baktım.
Benim sözlerimle yüzünde b*k yemiş gibi bir surat oluşmuştu.
‘‘Eğer ikiniz önce dans yapmazsa çok fazla konuşan olacak. ‘Ya nişan? Blah Blah Blah’ gibi’’
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.