##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Kızlar biraz nazlandılar ama erkek öğrencilerin yoğun ısrarı sonucu akşam yemeği Mel’in oluşturduğu evlerden birinde, tam ortadakinde yenildi. Dokuz evin oluşumu büyüleyiciydi, akşam yemeğinde bu konudan başka bir şey konuşulmadı. Gençler gördükleri karşısında heyecanlıydı ama akademinin farklı yerlerinde, olaya karşı duyulan tepkiler çok farklı olacaktı. Bitki Bölümü’nün içinde dahi büyük kontrastlar oluştu; iki katlı ahşap evinin bahçesinde dolaşan bir adamın adımları sık ve hızlıydı, onun aksine çok da uzak olmayan bir yerde kahkahalar çınlıyordu. Louise Gloove öyle hızlandı ki dizlerinden gelen sesler dişlerinden gelenleri kapatıyordu. Aksi Hanry’ nin bahçesi de gürültülüydü, kadehindeki bitmeden yenisini dolduran Üstad, bir şarkı tutturmuş bağıra çağıra söylüyordu. Yine Bitki Bölümü içindeki başka bir konakta Toygi haberi yeni alıyordu, canı çekilmiş gibi köşesinde oturan adam ok gibi yerinden fırladı. “Emin misin? Yanlışlık olabilir mi?” “Hayır efendim! Mel’i konutuna götüren görevliler kendi gözleriyle olayı doğrulamışlar!” Haberciye çık işareti yapan ihtiyar geniş sedirin köşesine kurulduğunda, gözleri dört pâreli camdan dışarıya bakıyordu. Tek bir noktaya sabitlenen bakışlarının hedefinde, akademinin tam ortasında yükselen bir kule vardı ve tam bu anlarda kulenin içi epey gürültülüydü. “Araştırmaların ne durumda?” İkinci Büyük kenarlarından buz saçakları sarkan tahtında otururken, normalden daha azametli görünüyordu. On basamak altta kalan diğerleri için sözleri, yükseklerden seslenen bir tanrıdan geliyor gibiydi. “Henüz bir şey bulamadım efendim!” “Ne demek bulamadım? Sen boş boş dolanırken, çocuk bir mucize daha yarattı!” “Efendim!” İkinci Büyük’ ün bağırdığı adam titremeye başladı, cildi donuk mavi bir renkle kaplanıyordu. “Birinci Seviye konut alanında dokuz ev yaratmayı başardı, hem de ölümden döndüğünün ertesi günü. Sense karşıma geçmiş, çocuğun geçmişi hakkında bir şey bulamadım diyorsun!” “İkinci Büyük Hazretleri, elimden ne geliyorsa yapıyorum! Kayıtları Üstat Hanry almış; ne nereden geldiği yazıyor ne de başka bir bilgi var. Yerleşkeye girdiği günü araştırdığımda, kapıdan girecek ruh çekirdeğinin bile olmadığını öğrendim, başka iki öğrenci sayesinde içeri girebilmiş!” “Kimmiş onlar?” Ellili yaşlarının ortasında görünen İkinci Büyük kükredi, tahtının kenarlarından sarkan sarkıtlar birer birer yere düşüyordu. “Adları, Edgan ve Marvina. İki kardeşler ve şu an akademimizde eğitim alıyorlar. Kız Simya Bölümünde, oğlansa…! “Kes! Kim olduklarını biliyorum!” Nasıl olurda torununun yetişim yolundaki en büyük engeli bilmezdi ama bakışları bazı şeyleri anlayamadığını söylüyordu. “Çık dışarı! Bir daha elin boş gelirsen, ne olacağını biliyorsun!” İkinci Büyük tehdidini soğuk bir rüzgârla taçlandırdı, dizlerinin üzerindeyken bir anda savrulan adam iki nefes sonra odada yoktu. “Kasper için bitkileri sağlayanla, düşmanının en iyi arkadaşı aynı kişi. Akademiden önce tanışmalarına rağmen içerideyken çok sık görüşmüyorlar. Mel Malcom, olağanüstü yeteneklere sahip bir bitki bilimci, bakalım kader seni ve beni nereye sürükleyecek?” İkinci Büyük sözlerini bitirdiğinde, odanın sıcaklığı kendisinden başka her hangi bir canlının yaşayabileceği derecelerin altına düştü. Öyle ki uzaktan bakan biri kulenin o katının buz mavisi bir renk aldığını çıplak gözle görebilirdi. “Abi, abi uyan!” Dövüşçü Bölümü İkinci Sınıf konutlarının olduğu kısımda, tek katlı evin dış kapısı hışımla açıldı. Birkaç saniye sonra uzun koridorun ucundaki diğer kapıda aynı hızla açılacaktı ve saçlarını tepeden iki topuzla toplayan genç kız çığlığı basacaktı. “Abi, utanmaz abi!” “Marvina, senin eğitimde olman gerekmiyor mu?” Çırılçıplak yataktan fırlayan bir kız, başucundaki sandalyeden kıyafetlerini alarak kapıya yöneldi ama Marvina ona geçit verecek gibi durmuyordu. “Kıdemli Honey! Seni abimin yatağından çıkarken mi görecektim?” Cevap gelmedi, bunun yerine genç kız Marvina’nın koltuk altından sıyrılıp odadan kaçmayı başardı. Yatağın içindeki Edgan olanları izlerken gülüyordu, ter damlacıkları yanaklarından süzülürken rengi al aldı. “Anlaşmıştık! Evimize sevgilin harici hiçbir kadını sokmayacaktın! Daha önce de yaptın, ben gidiyorum!” “Dur, bekle bakalım!” Tek hamlede çarşafı beline dolayan Edgan, kardeşinin karşısına dikildi. “Söz veriyorum! Bir daha tekrarlanmayacak!” Uzun boylu çocuk kardeşinin gözlerine bakarak konuştu ve iki eliyle onu omuzlarından yakaladı. “Abi, beni iyi dinle!” Marvina bir of çekerek konuşmaya devam etti. “Seni anlıyorum, öyle bakma, gerçekten anlıyorum. Nereye gitsen kızlar peşinde ve ne yaparsam yapayım bu değişmeyecek. Sana onlardan uzak dur diyemem ama ne yapacaksan başka yerde yap. Yaşadığım yere her gün başka kadının girmesini istemiyorum, anlıyor musun beni?” Edgan başını hafifçe eğdi, kardeşinin omuzlarındaki ellerini indirip yavaşça sarıldı. “Haklısın, söz, bundan sonra çok dikkat edeceğim. Bir daha böyle bir şey olmayacak!” Aralarındaki boy farkı Edgan’ın hafifçe eğilmesiyle kapanınca, Marvina’ da abisine sarıldı ve başını omuzuna koyarak kulağına fısıldadı. “Abi, yatağında bir kız daha mı var?” O gece, Mel’in başarısını anlatmadan önce iki kardeş bir süre daha tartıştılar. Edgan sonunda kız kardeşinin gönlünü almayı başarsa da evin iç dekorasyonunda büyük hasarlar oluştu. “Vay be, demek eski rekor sadece beş evdi!” “Evet abi, hem de eski rekor Louise Gloove’a aitmiş.” Edgan ağız dolusu bir kahkahayı ortaya koyuverdi. “Suratının aldığı hali görmek isterdim. Mel’in her hareketi, adama atılmış bir tokat gibi!” Yakışıklı genç çocuk gülerken, kardeşinin surat ifadesi bir anda değişti. Gözleri bir aşağı, bir yukarı bakıyordu. “Marvina, yine ne düşünüyorsun!” “Yok bir şey abi!” “Var, var! Sen hep böyleydin, ne zaman aklına düşünmek istemediğin bir şey gelse, gözlerini benden kaçırırdın!” “Tamam, söyleyeceğim. Abi, Mel sence de çok tuhaf biri değil mi? Yani, tanıştığımızdan beri gördüklerimizi düşünüyorum, düşünüyorum ama bir çıkar yol bulamıyorum!” Edgan oturduğu koltuktan kalktı ve Marvina’nın koltuğunun kol dayamasına oturdu. Ayın saçtığı parıltılar mum ışıklarının arasından süzülerek iki kardeşin üzerine düşerken, yakışıklı genç çocuk kızın nadiren açtığı saçlarını okşuyordu. “Marvina, bu dünyada mantıkla açıklanmayacak birçok şey var. Bunu en iyi senin ve benim bilmem gerekiyor değil mi?” Kız başını kaldırıp abisine baktığında, gözlerinin nemlendiğini gördü. “Ölümüne dövülüp kasabanın dışına atıldığımız geceyi hatırlıyor musun?” Sorusunun bitimiyle beraber, Edgan tek nefeste odadaki bütün mumları söndürdü. “Ay ışığı üzerimize düşüyordu; üşüyorduk, karnımız öyle açtı ki günlerdir bir şey yememiştik ve ölümün nefesini içimizde hissediyorduk. O an, her şeyin bittiğini düşündüğümüz o an bir ışık beni sardı; yaralarım iyileşti, bedenim ve ruhum değişti. Bilmiyorum, belki Mel’in de kendi sırrı var!” Eski zamanlardan bahsedilmesi, iki kardeşin kapanmaya yüz tutmuş anılarının üzerine bir çizik attı. Kalpleri yaralıydı ve ne kadar kapanmış gibi görünse de her zaman yeniden açılma ihtimali vardı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.