Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




134   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   136 


           

##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

 Cevap gelmedi, Mel sevgilisini iri bedeninin ardına saklayarak yürürken ellerinin biçimi ejder pençesiydi. Birkaç adım daha atınca kapının önündeki gölgenin figürü yavaşça gözler önüne serildi, bir erkekti.
“Benim Kasper!”
Mel’in bütün bedeni kasıldı ve beline sarılmış olan ellerin titremesini fark etti, Kristin korkuyordu. Derin bir nefes alan iri yarı genç çocuk büyük adımlar atarak evinin önüne geldiğinde, oradaki kişinin gerçekten İkinci Büyük’ ün torunu Kasper olduğunu gördü.
Kırmızı dövüşçü elbisesinin göğsündeki broş, çilli beyaz yüzünün ortasındaki basık etli burun ve güzelce yana yatırılmış saçlarıyla girişte duruyordu.
“Korkmanıza gerek yok. Sadece seninle konuşmaya geldim!”
Tertemiz kıyafetler giymiş gencin yüzündeki ifade, sözlerini destekler biçimdeydi; her zamanki küstah bakışlarının aksine konuşurken gözlerini kaçırıyordu.
Mel konuşamadı, bir eliyle kapıyı açıp, diğeriyle davetsiz misafiri içeri buyur etti. İki erkek eve girdikten hemen sonra Kristin gölgelerden sıyrılarak diğer odaya gitmek istedi ama bir ses onun adımlarını durdurdu.
“Ayrılmana gerek yok. Söyleyeceklerimi senin de duymanı istiyorum!”
Normal bir zamanda ölümüne tetikte olmasını sağlayacak sözler sonrası Mel rahattı, Kasper bu gece bir başka görünüyordu.
“Çok uzatmayacağım, dediğim gibi amacım size rahatsızlık vermek değil!”
Kasper, yanı başındaki koltuğa oturdu; omuzları içe dönüktü, elleri birbirine kenetli halde dururken, eski görkemli halinden eser yoktu.
“Öncelikle, ihtiyacım olan iksirin malzemelerini yakalamayı başardığın için teşekkür ederim. Akademide bulunman benim için büyük bir şans!”
Evin sakinleri birbirlerine baktılar, ağızlarından tek kelime çıkmasa da bir anlık bakış çok şey anlatıyordu.
“Sizden ricam, biraz sonra anlatacaklarımın bu odanın içinde kalması olacak. Yeşil Gölge Akademisi içinde, söyleyeceklerimi bilen çok az kişi var.
İkinci Büyük’ ün torunu olduğumu hepiniz biliyorsunuz ama ebeveynlerimin kim olduğunu biliyor musunuz?
Anne ve babam, ben daha küçükken öldürülmüşler. İsimlerini çok sonra öğrendim, yüzlerini bile hayal meyal hatırlayabiliyorum.
Hayatım boyunca yanımda hep dedem oldu; sert, soğuk, acımasız ve başarısızlığa tahammülü olmayan bir adam.”
Kasper cümlelerinin sonunda kısa esler verse de anlatmaya devam ediyordu, uzun koltukta yan yana oturan sevgililer birbirlerine daha sıkı sarıldılar. Gece yarısı çıkan sert rüzgârın sesi ahşap evin boşluklarından içeri dolsa da ikilinin bütün dikkati konuklarının üzerindeydi.
“Ölen oğlunun emaneti, kanını taşıyan son kişi! Herkes, belki siz bile bunun müthiş bir şey olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Yerimde olmayı isteyen yüzlerce kişi var!”
Kasper kahkahalarla gülmeye başladı ama sesi öyle bir tınlıyordu ki onu görmeyen biri can çekiştiğini zannedebilirdi.
“Dedemle yaşamayı tecrübe etmemiş kişiler için bu düşünceler normal olabilir ama bir kez onun himayesine girdiğinizde, gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırsınız.
Her zaman sert, her zaman başarılı, her zaman en iyi olmak zorundasınız. Başarısızlık, söz konusu bile olamaz. En ufak zayıflığın cezası, günlerce aç ve susuz kalmaktır!”
Kristin titremeye başlayınca Mel sevgilisini kollarının arasına aldı, Kasper’ de durumu görmüş olacak ki hemen sözlerine devam etti.
“Ben, böyle bir ortamda büyüdüm, önümdeki örnek işte tam olarak böyle bir adamdı. Saygı görmenin, beğenilmenin ve gücün tanımını ona bakarak öğrendim ta ki Hükmetme Aşamasına geçmemi sağlayacak iksirin tarifini ellerime alana kadar.
Dedem, istese bütün malzemeleri bana sağlayabilecek kadar güçlü biri, eminim sen de benimle aynı fikirdesindir.”
Kasper, Mel’e sorduğu sorunun cevabından emindi ama iri yarı çocuk başını aşağıya doğru sallamadan önce birkaç saniye düşündü. İkinci Büyük’ ün torununun çocuk biçimindeki enerji formunu bilmediği açıktı, eğer onu görmüş olsaydı böyle kesin konuşamazdı.
“Dedem, bütün malzemeleri kendi başıma ele geçirmem gerektiğini söyledi, yoksa iksir bir işe yaramayacakmış. Kara kara düşünürken, senin onuncu bahçenin en değerli bitkisini yakaladığını öğrendim ve bu bitki iksirim için gereken bir malzemeydi.
Yalan söylemeyeceğim, ilk aklıma gelen onu zorbalıkla almak oldu, ne de olsa dedemden gördüğüm şey buydu. Müzayede yapılırken bütün insanlar oradaydı, son fiyatın biraz üstünde bir bedelle almam işten değildi ama o an içimde bir şey değişti.
Daha önce hiç yapmadığım bir hareketi yapma isteği doğdu, yüksek bir fiyat dudaklarımdan uçtu gitti. Dedem görseydi, paramı gereksiz harcadığım için beni cezalandırırdı ama belli etmesem de çok huzurluydum.
Bu hisle o günü geçirdim, ardından günlerce düşündüm. Her zaman gelişim yolumun dedeminki gibi olduğunu zannederdim; zorba, acımasız ve hissiz davranırsam, bir üst seviyeye çıkacağıma emindim.
Günler geçtikçe ve açık arttırmadan eşyaları aldıkça, tamamen yanlış düşündüğümü anladım. Ben, bambaşka biriydim ve benim gelişim yolum dedemin gelişim yolundan tamamen farklıydı.
Geçmişimi unutmadım, insanlara çektirdiklerimi ve yaşattığım acıları istesem de zihnimden atamıyorum. Dedem beni böyle yetiştirdi diyerek bütün suçu onun üzerine atamam, yaptıklarımın yükünü ömrüm boyunca taşıyacağım.”
Uzun konuşmasının ardından Kasper öksürmeye başladı, sözler boğazını yırtarak çıkıyordu ve genç çocuğun ikram edilen suya çok ihtiyacı vardı. Mel, bir bardak suyu tek seferde içen misafirinin bardağını doldurdu ve iki büyük adımda yerine geçti.
“Hatalarımın bir tanesi de arkadaşın Edgan ve kardeşi Marvina’ ya yaptıklarımdır. Kabul Seremonisi esnasında sergiledikleri ve dedemin cömert ödülleri gözümün dönmesini sağladı. Birincisi, benden daha yetenekli ve güçlü olabilecek biriydi, ikincisi de onca zaman boyunca beni takdir etmeyen dedem, onu ödüllendiriyordu.
Kıskançlık gözümü kör etti ve Edgan’ı en hassas yerinden vurmak istedim. Şu an anlatırken ve aklıma her geldiğinde kendimden utanıyorum, ben nasıl biriymişim?”
Kasper ev sahibinin az önce doldurduğu bardaktaki suyu içti, bu kez ancak yarısını yutabildi.
“Bütün içtenliğimle söylüyorum ki ben değiştim. Belki sizin için bir anlamı yok ama inanın bana, daha önce kimseye anlatmadığım şeyleri size anlattım. Samimiyetimi kanıtlamanın başka bir yolunu bilmiyorum, tek temennim sözlerime inanmanızı umut etmek.
Ne olursa olsun, Edgan ile olan düello sözümüzden vazgeçtim. İksir tamamlansa dahi onu ve kardeşini rahatsız edecek tek bir hareket yapmayacağım. Buna, çok küçükken kaybettiğim anne ve babamın üzerine yemin ederim!”
Beyaz tenini süsleyen kızıl çillerin üzerinden akan gözyaşları, ahşap zemine düşüyorlardı. Kuru tahta onları emmeden önce birkaç saniye dayanabilen gözyaşlarını, Mel de Kristin de açık şekilde görüyorlardı.
“Rahatsız ettiğim için çok özür dilerim. İyi geceler!”
Kasper sağ eliyle yüzü örterek dışarı fırladı, kapıyı bile kapatmayan genç adamın ayak sesleri evin içinde yankılanıyordu.
Mel aynı hızla arkasından fırlamak istese de Kristin’ in kolundan yakalaması sonrası devam etmedi. İki sevgili, mum ışığıyla aydınlanan evlerinin kapı eşiğinden, hızla uzaklaşan Kasper’i izliyorlardı.
 
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


134   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   136 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.