Karanlık bir mağaranın içinde düşüncelere dalmış bir genç duruyordu. Aklında anlam veremediği sorular vardı. Bütün bunların nedeni neydi ki? Zenginlik? Güç? Toprak? Hepimiz barış içerisinde mutlu olamaz mıydık ? savaş gerçekten gerekli bir şey miydi ?
Genç, orta yaşlarında daha yeni savaştan çıktığı belli olan adamın kendini sarsması ile kendine geldi.
''Majesteleri, cevap vermeyince korktuk lütfen su için böyle devam edemezsiniz''
Genç, kendine seslenen adama bakarak: ''Ben majesteleri falan değilim Brian unuttun mu'' biraz duraksayıp sahte bir gülümsemeyle ''Savaş çıktı bütün ailemi katlettiler topraklarımızı işgal ettiler artık bir prens değilim bana adımla seslenebilirsin''
Brian karşı çıkacak gibi olsada prensin bakışlarını görünce istediğini yapmaktan başka çaresi kalmadı.
''Maje... Anduin bebekliğinden beri senin yanındayım bu görevim olmasa bile seni ölene kadar koruyacağımı biliyorsun çabucak iyileşip ayaklanman gerekiyor hala intikam alma şansın var kıtanın en büyük dahisi olduğunu unutma gücün yaşlı nesli bile geçti, o şerefsizler ihanet etmeseydi savaşı nasıl kaybederdik''
Anduin hiddetlenerek ''Brian! ben sakat kaldım... Enerji çekirdeğimi yok ettiler bunun tedavisi yok bunu bildiğin halde ne intikamından bahsediyorsun sen'' dedikten sonra gözlerini kapatarak Brian'ın gitmesini bekledi.
Brian konuşmak istesede söylediği şeylerin doğru olduğunu bildiği için ağzını açamadı yaptığı şeyin hata olduğunun farkındaydı ama o sadece prensini cesaretlendirmek bir yaşama amacı vermek istemişti 3 aydır bu mağarada kalıyorlardı Anduin yemek yemiyordu yapılan tedaviyi bile reddediyordu acıdan uyuduğu sırada muhafızlardan şifacı olan tedavi etmeseydi bu kadar uzun süre yaşayamayacaktı bile öylece oturduğu yerde ölmeyi bekliyordu... Brian bu düşüncelerle bir süre daha Anduin'in yanında sessizce bekleyip mağaranın girişine arkadaşlarının yanına gitti... _________________________________________________
Anduin gözlerini açtığında mağaranın içine giren ay ışığından gece olduğunu anladı etrafına baktığında normalden daha farklı bir şey görmedi... Mağaranın girişine doğru baktığında her zaman olduğu gibi 10 muhafızı yan yana oturmuş dışarıyı gözlüyordu...
Genellikle sakin olan Anduin aniden kafasının içinde yankılanan sesle irkildi ''İntikam...'' tekrar tekrar aynı ses kafasının içinde yankılanıyordu bu ses mağaraya girdikleri ilk günden beri güneş doğana kadar onu rahatsız ediyordu ancak bugün normalden farklı olarak ses mağaranın derinliklerinden geliyormuş gibiydi Anduin'in hisleri kuvvetliydi bu ses onu çağırıyordu kafasını çevirip tekrardan mağaranın girişine doğru baktığında muhafızların hareketlerinden bu sesi yalnızca kendisinin duyduğunu anladı..
Delirdiğini düşünerek uzun zamandır içinde biriktirdiği merakla ayaklanıp mağaranın duvarlarından destek alarak mağaranın derinliklerine doğru ilerlemeye başladı mağaranın sonuna ulaştığında duvarın arasındaki çatlağı fark ettiğinde aniden çatlaktan çıkan Mavi ışıkla yere düşüp bayılır... Gözlerini açtığında sonu gözükmeyen bir mezarlıkta olduğunu fark eder ortamda insana huzursuzluk veren mavi bir ışık mevcuttu...
Anduin etrafını biraz daha incelediğinde saçma bir şekilde havada 2 tane ay olduğunu fark eder ve bu 2 ay farklı renklerdedir Mavi ve Yeşil fazla düşünmesine gerek yoktu mavi ışık havadaki aydan geliyordu ama anlamadığı şey yeşil ayın ışığının neden mezarlığı aydınlatmadığıydı...
Anduin bunu düşünürken aniden nerede olduğunu farkına vardı etrafında sonu gözükmeyen mezarlar vardı fazla uzak durmayan bir mesafede diğer mezarlardan farklı şekilde kulübe şeklinde çok garip bir mezar olduğunu fark etti.
Bu tarz mezarlar genellikle soylu ve güçlü insanların mezarı olurdu merakına yenik düşerek kulübe şeklinde olan mezara doğru ilerlemeye başladı bulunduğu ortamdan gram korkmamıştı çünkü yaşamayı veya ölmeyi umursamıyordu yaşamak için bir sebep bulamıyordu kendinde bütün ailesi katledildikten sonra yaşamak istemiyordu.
Mezarın önüne geldiğinde mezarın kapısı olduğunu ve bu kapının hafif aralık olduğunu fark edince dayanamayıp içeri girdi bu mezarda kendisini çeken bir şey vardı içeri girmesiyle kendisini çeken şeyin ne olduğunu fark etti mezarın kime ait olduğu duvarda yazıyordu Anduin Wrynn.
Gözlerini açıp kendisini bu garip ortamda bulduğundan beri ilk defa korktu anduin bu garip mezar kendisine aitti korkuyla mezardan çıkmak için geri adım atan Anduin kapının yerinde olmadığını fark etti..
Kulak tırmalayıcı bir ses duymaya başlayınca odada taştan yapılma gösterişli bir tabut olduğunu fark etti ve şuan kapağı açılıyordu...
Gözlerinde korktuğunu belli eden bir bakışla ağzı açılan tabuta bakan Anduin tabutun içinden çıkan şeyle daha çok korkmaya başladı... Tabuttan kendisi çıkmıştı veya kendisiyle birebir aynı gözüken bir şey çünkü kendisi olamazdı en azından öyle düşünüyordu birkaç saniyede bir sürü şey düşünen Anduin karşısındaki şeyden çıkan sesle kafası daha çok karıştı çünkü kendi sesiyle birebir aynıydı...
''Korkmana gerek yok Anduin, Sana zarar vermek istemiyorum'' biraz duraksadıktan sonra ''Şuan neden burada olduğunu merak ediyorsundur veya neden seninle aynı göründüğümü merak ediyorsundur bütün sorularının cevabını vermek için zamanımız var...'' Gözlerini Anduin'in arkasına doğru çevirerek ''...ama önce sırtındaki kılıçla bu mezara girmek isteyen herkesi öldürmelisin''
Anduin neler olduğunu anlamaya çalışarak karşısındaki varlığın söylediklerini dinliyordu sana zarar vermek istemiyorum demesi ne kadarda güven verici bir cümle! diye geçirdi içinden son söylediği şeylerden sonra eli ister istemez sırtına gitti ne zamandan beri sırtımda kılıç var diye düşünürken kılıcı kınından çıkarıp baktığında ailesinin yadigarı olan kılıçla karşılaşınca şok oldu...
Kafası daha çok karışan Anduin bir süre bekledikten sonra cesaretini kazanıp aklındaki soruları sıralamaya başlayacakken sırtında hissettiği nefesle reflex olarak elindeki kılıcı arkasına doğru savurdu, Arkasını dönünce neredeyse kendisiyle aynı boyda bir kurt olduğunu gördü...
Neredeyse 1.90 kurt mu olur diyerek küfür etmeye başladı "Senin ananı avradını s***yim. Ulan 2 metre kurt mu olur amına koyim."
Gözleri buz mavisi gibi gözüken kurdun gözlerinin içine bakınca karanlığa batmış gibi hissetti.
Zaten yaşama isteğini uzun zaman önce kaybetmiş birisi olmasına rağmen bu karanlık ona oldukça korkutucu gelmişti. Tam da tamda karanlığın ortasında buz mavisi gözler dik dik ona bakmaya başladı. Bu gözler avına bakan avcının gözlerine benziyordu bu bakışı çok iyi biliyordu Anduin rakibinin kendisini yeneceğine ihtimal vermeyince kendisinin bakışları da böyle oluyordu çünkü.
Anduin içgüdüyle zirveye kadar ulaştırdığı tekniğini kullanmaya çalıştı buz mızrağı yeteneğini kullanmak istediği sırada aklına enerji çekirdeğinin yok olduğu geldi. Fakat bunu düşünürken sırtında anlamsız bir soğukluk hissetti. Bu soğukluk onu düşüncelerinden çıkardı ve reflex olarak arkasını dönüp kılıcını kaldırmasına neden oldu.
Arkasını dönünce karşısında binlerce mızrak havada asılı duruyordu ve saldırı emrini bekliyorlardı. Anduin gülümsedi fakat çekirdeği yoktu. Bir anlık şaşkınlıkla bütün enerjisini çekirdeğine yönlendirdi. Çekirdek yerindeydi ama bir terslik vardı...
Çekirdeğin içinde bulunan mavi renkli enerji sürekli değişiyordu.
Bir saniye içinde tamamen enerji ile dolan çekirdek sonraki saniye tüm enerjisini kaybediyordu. Sanki gelgite kapılmış deniz misali enerjisi hiç sabitlenmeden sürekli artıp azalıyordu. Anduin buna anlam veremese de daha önemli işleri olduğundan fazla takılmamaya karar verdi...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.